Yeni eğitim modelinde matematik gerçekten seçmeli ders mi oldu?

Yeni ortaöğretim modeline yönelik eleştiriler, matematik dersinin seçmeli olduğu tezine dayanıyor. Uzmanlar ise, matematiğin değil "düzeyinin" seçileceğini vurguluyor

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından açıklanan ve orta öğretimdeki yeni eğitim metodunu ortaya koyan model, açıklandığı andan itibaren büyük tartışma yarattı.

Yeni modelde, din dersinin zorunlu olduğu, buna karşın matematiğin seçmeli ders haline geldiği öne sürüldü. Tartışma ve iddialar sürüyor.

İddiaların kaynağı, bütün sınıflarda ortak ders sayısının sadece iki olduğu bilgisi. Açıklamaya göre Türk dili ve edebiyatı ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri dışında ortak ders yok. 

Bu bilgi nedeniyle, matematik dahil, birçok temel dersin seçmeli olduğuna yönelik bir algı ortaya çıktı.

Independent Türkçe'ye sistemi değerlendiren uzmanlar ise, bunun büyük bir yanlış anlama olduğu görüşünde.

 

Ziya Selçuk eğtim sistemi - AA (3).jpg
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk "Ortaöğretim Tasarım Planı"nı 18 Mayıs'ta açıkladı / Fotoğraf: AA

 

"Matematik değil, düzeyi seçmeli"

Eğitim uzmanlarının aktarımına göre yeni sistemin temel felsefesi, öğrencilerin lisedeki ders seçimlerini üniversite tercihlerine göre şekillendirebilmesine dayanıyor.

İddiaların aksine, matematik tüm sınıflarda zorunlu ancak öğrenci alacağı matematiğin seviyesini kendi tercihine göre seçecek. İsteyen ileri düzey matematik alacak, isteyen uygulamalı matematik.

Kariyer Planlama Danışmanı Nazik Kösegil, "Üniversitede psikoloji eğitimi almak isteyen bir öğrenci uygulamalı matematik dersini tercih edecek, üniversitede mühendislik ve benzeri alanları tercih etmeyi planlayan öğrenci ise ileri düzey matematik görecek. Yani her sınıfta matematik alacak ama bunun düzeyini kendisi seçecek" dedi.

Yeni modele göre matematik, 9. sınıfta zorunlu. 10. sınıftan itibaren ise ikiye ayrılıyor. İsteyen öğrenci ileri düzey, isteyen öğrenci de uygulamalı matematik dersi alıyor.

Öğrenciyi, üniversite tercihine göre ders seçmeye teşvik etmeyi hedefleyen yeni model bu haliyle matematiğin değil, matematiğin düzeyinin seçmeli olduğu bir model.

Yeni modelde düzeyi öğrenci tarafından belirlenen tek ders de matematik değil. Liseliler, tıpkı matematik gibi, kimya, fizik, biyoloji, çevre bilimleri ve psikoloji gibi derslerde de kendi kariyer planına göre bir düzeyi tercih edecek.

Bu tercihler, 12. sınıfa geldiğinde daha belirgin ve daha kesinleşmiş olacak. Mesela, 12. sınıf öğrencileri matematikte  "finansal matematik", "veri analizi ve optimizasyon" ve "matematik uygulamaları 4" derslerinden birini seçecek. Elbette yine üniversitede tercih edeceği bölüme göre bir tercih yapacak.

"IB sistemine benziyor"

Nazik Kösegil, bu sistemin dünyanın her yerinde yıllardır uygulandığını söyledi, son derece popüler ve başarılı bir eğitim sistemi olan IB (Uuslararası Bakalorya) sisteminde de böyle bir işleyiş olduğunu söyledi.

IB eğitim sisteminde öğrenciler tercihlerine ve kariyer planlarına göre her dersi "high level" ya da "standart level" alabiliyor.

Mühendislik okuyacak bir öğrenci fizik ve matematiği "high level" alırken, felsefe ve tarihi "standart level" alabiliyor. Kendisine hiç uygun olmayacak bir dersi almama tercihi de öğrenciye ait. Yeni eğitimz modeli, bu tercih esnekliği ile IB modeline benzetiliyor.

Sistemdeki sorun başlıkları

Sistemde en temel sorun olarak öne çıkan ise, öğrencinin kariyer planını ya da ders tercihini yaparken yanılması.

Eleştirilerin büyük çoğunluğu, yeterli öğretmeni, olanağı olmayan okullarda öğrencileri yönlendirecek mekanizmalar kurulamayacağı tezine dayanıyor.

"IB sistemi, büyük bütçeli özel okullarda sağlıklı işleyebilir ancak devlet okullarında bu sistemi kurmak zor" diyenler çoğunlukta.

Milli Eğitim Bakanlığı ise, bu sorunun çözümü için devreye kariyer ofislerini sokmayı planlıyor.

Her okulda kurulacak kariyer ofislerinin, hem rehber öğretmenler hem de öğretmenlerin katılımıyla öğrencileri yönlendirmesi amaçlanıyor.

Kösegil, yeni sistemi eğitimde başarıyı getirebilecek, çağdaş ihtiyaçlara cevap verebilen bir sistem olarak gördüğünü söyledi, ancak bir başka soru işaretine dikkat çekti:

"Bu sistem başarıyı getirebilecek bir sistem ama çok önemli bir değişiklik. Hiç taviz vermeden, hem öğretmenlerin eğitimi tamamlanmalı hem gerekli altyapı hazırlanmalı. Eğer bunlar eksik kalırsa sonuç kötü olur. Hele olası bir bakan değişikliğinde risk daha da büyük. Bu sistem köklü bir değişikliği getirdiği için, yeni bakan 'uygulamıyorum' derse sarsıntı büyük olur."

 

MEF Üniversitesi'nden Prof. Erhan Erkut da benzer bir kaygıyı taşıyor. "Ümidim, bu planın birkaç yıl içinde rafa kaldırılmaması. Plan çağdaş ve ileriye dönük. İktidar değişse bile uygulanmaya devam edilebilecek bir plan olduğunu düşünüyorum" dedi.

 

Prof. Erhan Erkut, ders sayısının azalmasına da destek verdi. Bunun öğrencilerin üniversiteye hazırlık için daha fazla zaman kazanmasını sağlayacağını söyledi.

Eğitim Uzmanı Sadık Gültekin de yeni modeli, iyi kurgulanmış bir model olarak tanımladı.

"Diyelim ki, ben üniversitede tıp, diş hekimliği, eczacılık dalında tercih yapacak bir liseliyim. Benim için esas olan akademik matematiktir. Dolayısıyla ben akademik olanı seçeceğim. Diyelim ki, uluslararası ilişkiler ya da dil tercih edeceğim; ben yine matematik alacağım ama akademik değil, uygulamalı matematiği tercih edeceğim. Yeni modelde herkes kendi amacına uygun matematiği seçecek."

Sadık Gültekin de yeni modelde kariyer ofislerine çok iş düştüğü görüşünde. Kariyer ofislerinin sadece üniversite ya da meslek tanıtımı yapmaktan öte, öğrenciyi yönlendiren mekanizmalara dönüşeceğini söyledi.

"Bu modeli destekliyorum çünkü iyi işlenmiş. IB'ye çok benziyor. Farkı, IB'de dersleri daha çok danışmanlar seçiyor, burada öğrenci biraz daha tek başına. Ama iyi kurgulanmış bir model."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU