Olmadı, İslamcı tarih tezi tutmadı

Nuray Mert Independent Türkçe için yazdı

Milli Mücadele'nin 100. yıl etkinlikleri kapsamında Samsun'da gerçekleştirilen 19 Mayıs kutlamalarından bir kare / Fotoğraf: AA

Şimdilerde, Mustafa Kemal “ortak değerimiz” diyorlar, ama aslında pek öyle değildi. Dün 19 Mayıs törenlerini izlerken bir kez daha gördüm ki, İslamcıların tarih tezi tutmadı.

Cumhuriyet’in kuruluşunun ardından, Kemalist “resmi tarih tezi”ni tartışmaya açmak mümkün değildi. Demokrat Parti döneminde, ucundan kıyısından tartışma açıldı, önce Milli Mücadele ve Cumhuriyet’in ilk kuruluş yıllarında Mustafa Kemal ile yolları ayrılanlar kıymete bindi. Ara çözüm bulundu, doğrudan Mustafa Kemal’i eleştirmek yerine İsmet İnönü hedef seçildi. Necip Fazıl gibi, daha doğrudan konuşmak hevesinde olanlar da kinayeli anlatım yolunu seçmek durumunda kaldı. 

Sonra bu zemin üzerinden, Cumhuriyet dönemi İslamcıları, yavaş yavaş alternatif bir tarih tezi yazmaya başladı, hilafetin kaldırılışı ve laik bir düzenin kuruluşu “bizi dinimizden etmişti”. Bize yakın tarih diye öğretilen her şey yanlış, onun dışındaki her şey doğru sayıldı.

Milli mücadelenin esas kahramanları muhafazakar olan Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir ve “sarıklı mücahitler”di. Rıza Nur gibi bir karakterin hatıraları gizlice elden ele dolaşıyordu, yeter ki Mustafa Kemal’i karalasındı. 

“Lozan zafer değil, hezimet”ti, Mustafa Kemal “İngilizlerle anlaşarak hilafeti kaldırmış Selanikli bir Yahudi dönmesi”ydi. “Yunanlılar galip gelseydi, hiç olmazsa dinsiz düzen kurulmazdı” diye hayıflananlar bile vardı. Zaten “II. Abdülhamid’i tahtından indiren de Yahudi dönmesi veya Yahudi komplosunun ajanları”ydı. 

İslamcıların fikir babalarından biri saydıkları Mehmet Akif’in, Abdülhamid muhalifi ve onu tahtan indiren İttihatçılardan biri olmasının hiç önemi yoktu. Adına vakıf kurdukları Mustafa Sabri Efendi’nin başkanı olduğu İslam Teali Cemiyeti ile İngiliz Muhibleri’nin kardeş olmalarının ve İngiliz mandası istemelerinin de, benzer pek çok çelişkinin de önemi yoktu. Yeter ki laik Cumhuriyet kurulmasaydı, hilafet ilga edilmeden önceki son Halife’nin, son Osmanlı padişahından sonra, fazla sorun etmeden halifeliği kabul etmesinin de önemi yoktu, yeter ki, hilafet kalkmasaydı.

Diğer taraftan, seksenli yıllardan itibaren, liberal ve sol liberal aydınlar, bu alternatif tarih tezinin biraz daha eli yüzü düzgün kısmını pek sevdiler. Doğrusu, Türkiye’de Kemalizm’in resmi tarihini gerçekten de sorgulamak gerekiyordu. Her “resmi tarih” yazımı gibi o da pek çok çarpıtma ile doluydu, ama işi uzatmaktansa, Kemalizm’in doğru dürüst eleştirisini yapma konusunda pek başarılı olmayanlar, sağ- muhafazakar ve hatta İslamcı tarih tezini biraz toparlayıp “öteki tarih” yapmaya giriştiler. AK Parti ile liberal ve demokratların yolları ayrılana kadar alternatif tarih çok popüler olmuştu, sonra yollar ayrıldı, tarih konusu da ortada kaldı. 

Nihayet, AK Parti iktidarı pekiştikten ve bir nevi parti devletine geçildikten sonra, İslamcı tarih tezi yeni resmi tarih tezine dönüşme sürecine girdi. Şimdilerde, iktidara yakın “Derin Tarih” adıyla çıkan tarih dergisi, bu tarih tezinden yola çıkmıştı. Cumhuriyet rejiminin sembolleri ve bayramları geri çekilmeye başlandı, Cumhuriyet Bayramı’na katılamamalar, Çanakkale Zaferi’nin karşısına Kut'ül Amare’yi çıkarmalar, sonra 15 Temmuz’u yeni rejimin tarihi eşik taşı şeklinde anlatımlar… Ama bu çabalara rağmen olmadı, bu tarih tezi tutmadı. 

Gerçi, bu arada ulusalcılar da, resmi tarihten bile daha dar bir Kemalizm’e sarılarak, tarih yazımcılığı alanını iyiden iyiye daralttılar, o halleri ile alternatif tarih tezini yenilgiye uğratanlar onlar olmadı. Milli Mücadele ve Mustafa Kemal’in toplum nezdinde itibarının, İslamcılar ve liberal dostlarının sandığından daha fazla ve daha ömürlü olduğu görüldü, “Mustafa Kemal aslında haindi” demeye getirmek yaygın bir tepki ile karşılaştı. Dahası, İslamcı tarih tezi, resmi tarih tezinin kötü bir kopyası olan yeni bir resmi tarih tezi tutmadı. 

Şimdilerde, bulunan çare, İslamcı tarih tezi ile Atatürk’ü buluşturan bir yeni sentez denemesi. Demokrat Parti döneminde İsmet İnönü karalaması üzerinden Mustafa Kemal’in meşruiyetine sahip çıkma, sonradan “Türk-tarih tezi” olarak, tadil geçirmiş bir resmi tarih olarak 12 Eylül sonrası askeri rejim ve sonrasında dolaşıma girmişti. 

Her kötü şeyin altında Kemalizm arayanlar, bu tür çabalara, “Kemalist muhafazkarlık” ismini takmıştı, son çabalara da “İslamcı Kemalizm” diyebilirler, ancak mevzu daha derin. 

Yanlış anlaşılmasın, resmi tarih yazımcılığını da Kemalizm’in siyasi eleştirisini de çok önemseyen biriyim, ancak Mustafa Kemal ve Cumhuriyet mirasını hafife alan biri olmadım hiç. 
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU