Plastik sektöründe hammadde krizi: Sipariş yağmuruna rağmen milyonlarca liralık üretim durdu; makarnadan suya, giysiden ayakkabıya zam kapıda

Son 6 ayda hammaddede yüzde 150'ye varan fiyat artışı nedeniyle pek çok sanayici üretimi durdurdu. Sektör temsilcileri, bu durumun tüketicilere zam olarak yansıyacağı ve işsizler ordusuna binlerce yeni kişinin katılacağı uyarısı yaptı

0,5 litrelik pet su şişesinde maliyetin yüzde 80’i şişeye ait. Tekstilde kıyafetlerin maliyetinin yüzde 25'i hammadde fiyatı. Ayakkabı maliyetinin de yüzde 50’si, plastik taban/kaplamaya ait. Makarna fiyatının ise yüzde 16’sını plastik ambalaj oluşturuyor / Fotoğraf: AA

2020 yılının son çeyreğinde artış trendine giren plastik hammadde fiyatları, 2021 yılına da yükselişini sürdürerek başladı.

Edinilen bilgilere göre plastik sektöründe yüzde 150'ye varan fiyat artışı nedeniyle hammadde tedariki yapılamadığından, pek çok fabrikada çarklar durdu.

Milyonlarca liralık siparişler geri çevrildi, çalışanlar ücretsiz izne çıkarıldı, firmalar kısa çalışma ödeneğinden yararlandı.

Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz ve Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı'nın (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu ile "Hammadde fiyatları neden bu kadar yükseldi? Küresel piyasada çıkış yolları neler? Harekete geçilmezse bu durumun Türkiye ekonomisindeki yansımaları ne olur?" sorularına yanıt aradık.

Sektör temsilcileri, hammaddede fiyatlarındaki "astronomik" artışın üretim, istihdam ve ihracatı tehdit ettiğini belirterek, yaşananların vatandaşa zam olarak yansıyacağı uyarısı yaptı. 

"5,5 ay içinde 22 tesis üretimini kıstı ya da durdurdu"

Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, son dönemde salgının yeniden hız kazanmasıyla birlikte birçok petrokimya tesisinin "force majeur" ilan ederek üretimi kısma yoluna gittiğini söyledi.

Polymer Comple Europe tarafından yayımlanan son istatistiklere göre 19 Şubat 2021 itibarıyla 32 tesisin üretimini kıstığını ya da durdurduğunu belirten PLASFED Başkanı Karadeniz, "Eylül 2020'de bu sayının 10 civarında olduğunu düşündüğümüzde arzın ne kadar hızlı kısıldığını daha net anlayabiliriz" yorumunu yaptı.

"Uzakdoğu ürünlerinden gelen navlun kısa sürede 5 katına çıktı" 

Öte yandan tedarik zincirinin de bozulmasının navlun fiyatlarının artmasına neden olduğuna değinen Ömer Karadeniz, Uzakdoğu ülkelerinden gelen ürünlerin navlununun kısa sürede 5 katına çıktığını söyledi.

"Ülkemiz plastik sanayisinin yıllardır süregelen yapısal sorunları çözülmedi"

Karadeniz "Bu iki ana sebep sektörümüzün ciddi bir arz şoku ile karşı karşıya kalmasına sebep oldu. Açıkçası bu durum ülkemize özgü bir durum olmamakla birlikte ülkemizde etkilerini daha derinden hissettirmektedir. Bunun başlıca sebebi ise ülkemiz plastik sanayisinin yıllardır süregelen yapısal sorunlarının çözülmemiş olmasıdır" ifadelerini kullandı.

 

 

"Hammaddede yerli üretim şart"

Türkiye'nin plastik hammaddesindeki dışa bağımlılığının yüzde 85'in üzerinde olduğunu belirten Karadeniz, yıllardır dile getirilen "hammaddede yerli üretimin şart olduğu" görüşünün haklılığının bir kez daha görüldüğünü dile getirdi.

PLASFED Başkanı, "Yurtiçi üretiminizin yetersiz olması arz güvenliğinizi dış etkenlere açık hale getirmek anlamına geliyor. Navlun fiyatlarının düşük seyrettiği dönemlerde bu sorunun neden çözülmesi gerektiği çok iyi anlaşılamıyordu lakin mevcut durumda birçok pazarda rekabet halinde olduğumuz Uzakdoğu ülkelerinde yerleşik üreticiler hammaddeye fiziki yakınlıkları sebebiyle ton başına 300-400 dolar daha düşük bir maliyetle çalışmaktalar. Bu şartlar ülkemiz sanayisinin rekabet gücünü çok olumsuz yönde etkilemekte ve pazar kayıplarına sebep olmaktadır. Bu kapsamda orta ve uzun vadeli stratejilerle çalışmaları başlatılmış olan petrokimya tesislerinin hızla tamamlanması ve bunlara yenilerinin eklenmesi öncelenmelidir. Ayrıca son dönemde önemi hızla artan ikincil hammadde üretiminde de geri dönüşüm tesislerimizi zora sokacak uygulamalardan uzak durulmalıdır. Ülkemizde sağlıklı bir toplama ayrıştırma sistemi kuruluncaya değin atık ithalatı devam etmeli, kamu otoriteleri ise suiistimallerin önüne geçmek adına denetimleri sıklaştırmalıdır" şeklinde konuştu.

"Sorun uzun soluklu olursa pazar kayıpları yaşamamız kaçınılmaz olacak"

"Ülkemizin önemli bir hammadde ithalatçısı konumunda olmasına rağmen yeterli lojistik altyapıya sahip olmaması ise resmin bir diğer yüzü" yorumunu yapan Ömer Karadeniz, "Plastik sanayimizin rakip ülkelerle eşit şartlarda rekabet edebilmesi adına düşük navlun bedelleri ile hammaddeye erişiminin sağlanması konusunda mutlak suretle adım atılması gerekiyor. Geldiğimiz noktada daha önemli bir sorun ise sanayicinin belirli ürün gruplarında hiç hammadde bulamıyor olmasıdır. Söz konusu sorunun uzun soluklu devam etmesi durumunda önemli pazar kayıpları yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. Açıkçası güncel veriler de bu argümanlarımızı destekler niteliktedir. İstanbul Sanayi Odası tarafından IHS Markit işbirliği ile hazırlanan sektörel PMI verilerini incelediğimizde kimya, plastik ve kauçuk ürünler sektöründe girdi fiyatlarının güçlü seyrinin devam ettiği ve Şubat ayı itibariyle bu trendin üretim ve ihracata da yansıdığını görüyoruz. Şubat ayında sektörün yeni siparişler endeksi 41,2 ile eşik değerin bir hayli altında yer aldı. Bu kapsamda kurulacak lojistik hatların navlun fiyatlarını aşağıya çekerek piyasalar üzerinde bir dengeleyici unsur oluşturabileceğini söyleyebiliriz" değerlendirmesinde bulundu

Sektöre özgü bir sorun olmamakla birlikte, işletme büyüklüklerinin kısıtlı olmasının da dolaylı yoldan sorunlara yol açtığını belirten Karadeniz, "Plastik endüstrisinde işletmelerin yeterli büyüklüğe sahip olmaması hammadde tedarikinde kontratlı alım yerine spot piyasadan alımın daha yaygın olmasına sebep oluyor. Arz şoku dönemlerinde hammadde üreticileri kontratlı alıcılarını önceledikleri için spot piyasaya giren hammadde miktarı çok daha kısıtlı oluyor ve fiyatlar kontratlı alımların oldukça üzerinde seyrediyor. Bu kapsamda işletmelerimizin hem sermaye hem insan kaynağı yapısını kuvvetlendirecek adımlar atılmalı ve kontratlı alımın ehemmiyeti iyi bir şekilde aktarılmalı" şeklinde konuştu.

Söz konusu arz şokunun ve ona bağlı fiyat hareketlerinin sektörün uzun yıllardır süre gelen yapısal sorunlarının çözülmesi için bir "fırsat" olarak görülmesi gerektiğini savunan Ömer Karadeniz, bu dönemde kamu, STK ve özel sektörün bir araya gelerek, orta ve uzun vadeli çözümlere odaklanmasının sektöre kalıcı bir katkı sağlanması ve arz şoklarına daha dirençli bir yapı kurulmasını sağlayacağını ifade etti.

Karadeniz, aksi taktirde popülist söylemlerle palyatif çözümlere odaklanılmasının, kısa vadede kayda değer bir rahatlama sağlamayacağı gibi, orta ve uzun vadede sektörün kırılgan yapısının devam etmesine neden olacağını da öne sürdü.

 

Plastik atık plastik AA.jpg
Fotoğraf: AA

 

"Üretim, istihdam ve ihracatı zorlayan hammadde zamları, özellikle dar gelirli tüketiciyi enflasyon üzerinden vuracak"

Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu da benzer görüşleri paylaştı.

Dünya çapında, hammadde üretiminin çeşitli bahanelerle, OPEC benzeri kartel yapıdaki petrokimya şirketlerince kısıldığını ifade eden Eroğlu, "Gıda ambalajından plastik ipliklerle dokunan kıyafetlere, temizlik malzemeleri ambalajından ayakkabıya, içecek şişelerinden mutfak eşyalarına ve daha birçok alanda tüketicilerin hayatına direkt etki eden plastik ürünler, hammaddedeki fiyat artışlarına bağlı olarak zamlandı" ifadelerini kullandı.

Son 6 ayda hammaddedeki "astronomik" fiyat artışının; üretim, istihdam ve ihracatı tehdit ettiğini dile getiren Yavuz Eroğlu, bu (hammadde) zammın enflasyonu da tetiklediğine dikkati çekti:

0,5 litrelik PET su şişede maliyetin yüzde 80'i şişenin kendisidir, rafine ayçiçek yağı fiyatının yüzde 11'i plastik şişeye ait, çarşı/pazarda satılan kıyafetlerin maliyetinin yüzde 20'si dokundukları plastik ipliğin fiyatıdır, ayakkabı maliyetinin yüzde 50'sini yine plastik taban/kaplama maliyeti oluşturur. Dar gelirli vatandaşın ana öğün yemeği olan makarna fiyatının yüzde 16'sını da yine plastik ambalaj oluşturur. Bu hammadde artışları günün sonunda ciddi enflasyon olarak karşımıza çıkacak. Üretim, istihdam ve ihracatı zorlayan hammadde zamları, özellikle dar gelirli tüketiciyi enflasyon üzerinden vuracak.

 

"Zamlar nedeniyle fabrikalarımızda çarklar durdu, üreticilerimiz hem müşterileriyle sorun yaşıyor hem pazar kaybı yaşıyor"

Sanayici firmaların işletme sermayelerinin, iki katına çıkan hammadde fiyatlarıyla yarıya düştüğünü belirten PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, yüksek piyasa faizleri sebebiyle dış finansal kaynak bulunmasının güçleştiğini savundu:

Elindeki parayla dün 100 kg hammadde alabilen firmanın parası, şimdi 50 kilograma bile yetmiyor!  Zamlar nedeniyle fabrikalarımızda çarklar durdu. Firmalarımızın fiyat istikrarı bozuldu. Üretim maliyetlerimizin ortalama yüzde 60- yüzde 70'ini hammadde oluşturuyor. Bu zamlarla üreticimiz aldığı siparişi üretmeye kalksa, ortalama yüzde 60 zarar ediyor. Zaten yüzde 60 zararla üretim yapan işletmenin yaşama şansı olamaz! Üreticilerimiz hem müşterileriyle sorun yaşıyor hem pazar kaybı yaşıyor.

 

 

"Artan fiyatlar sanayiciyi fiyat oluşturamaz ve üretim yapamaz hale getirdi"

Müşterileriyle uzun vadeli anlaşmaları olan sanayicilerinin maliyetlerindeki artışı fiyatlarına yansıtamadığına da değinen Yavuz Eroğlu, gündelik olarak artan fiyatların sanayiciyi "fiyat oluşturamaz" ve "üretim yapamaz" hale getirdiğini öne sürdü.

"Devlet ithal hammadde üzerindeki vergileri geçici olarak askıya alsın"

OPEC'in oluşturduğu kartelle dünya genelinde petrol fiyatlarını belirlediğini vurgulayan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu'na, kısa ve orta vadede çözüm önerilerini de sorduk. 

İki bileşenli çözüm önerisi sunan Eroğlu, vergi ve PETKİM vurgusu yaptı.

Eroğlu, öncelikle devletin ithal hammadde üzerindeki vergileri geçici olarak askıya almasını talep etti.

"PETKİM üretimini iç piyasaya yönlendirsin" 

PETKİM'e de değinen Eroğlu, "Kartel yapıların oluşturduğu zam balonu sönene kadar PETKİM'in ihracatını durdurup, üretimini sadece iç piyasaya yönlendirerek arz sıkışıklığını azaltmaya katkı sunması şart. Gerekirse kamu bu konuda düzenleme yapmalı" şeklinde konuştu.

Petrokimya üreticisi konumundaki devlerin de benzer yapıya sahip olduğunu ve pandemi sürecini gerekçe göstererek fabrikalarındaki üretimi durdurup, arzı kıstığını ve hammaddenin piyasada azalmasıyla fiyatların ortalama yüzde 100'ü aşan oranda zamlandığını belirten Yavuz Eroğlu, kartelin oluşturduğu "suni fiyat balonu" sebebiyle 2018 yılında petrol varil fiyatı 60 dolarken tonu 1000 dolar olan PVC'nin, 2021 yılında petrol varil fiyatı yine 60 dolarken ton başına 1800 dolara çıktığını da sözlerine ekledi.

Eroğlu, "Türkiye pazarında fiyat referansı olan PETKİM, yurtiçindeki hammadde tüccarlarının elindeki hammaddeleri alıp tekrar satmasından ve bu şekliyle hammaddenin sık el değiştirip daha da değerlenmesine sebep vermekten kaçınmalı. PETKİM, devletin desteklerini petrokimya tesisi olması sebebiyle alırken, bunu bir tüccar misali al-sat yapmak için kullanmamalı" şeklinde konuştu.

"Hammadde fiyatlarındaki artışın enflasyona olumsuz etkisi konusunda kamu bilgilendirilmeli"

Yavuz Eroğlu; özellikle yiyecek, içecek, tekstil ve ayakkabı gibi pek çok ürünün maliyetini etkileyecek plastik hammadde fiyatlarındaki artışın, enflasyona doğrudan olumsuz etkisi hakkında kamunun bilgilendirip, uyarılmasının şart olduğunu savundu.

"Hammadde Güç Birliği oluşturulsun"

Varlık Fonu'nun üzerinde somut çalışmalar yaptığı yeni petrokimya yatırımına öncelik verilmesi için kamu ve kamuoyunda gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Yavuz Eroğlu, Türkiye'de daha organize ve güçlü bilgilerle donanmış bir plastik işleme sektörü oluşturulması amacıyla TOBB Plastik, Kauçuk, Kompozit Sanayi Meclisi'nde "Hammadde Güç Birliği oluşturulması" talebinde bulundu.

Son olarak Eroğlu, Geri Dönüşüm Sanayinin özellikle yurtiçinde yatırım ve kaynak ihtiyacını karşılayacak politikalar üretilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU