Mısır tarihinin katmanları

Tüm dünya tarihleri ​​gibi Mısır tarihi de kahramanlıklar, mitler ve efsanelerin bir karışımıdır

Fotoğraf: Reuters

Londra'da yaşadığım yıllarda, yılda iki ya da üç kez ikinci el kitaplar satın almak için Galler'e bağlı Hay-on-Wye kasabasına giderdim.

Bu kasabanın dünyanın hiçbir yerinde bir benzeri yoktur. Tamamı kitap dükkanları ile doludur ve her biri belirli bir alanla ilgili kitaplar satmaktadır.

Kısacası farklı renk ve yaşlardan çok güzel bir kitap cümbüşü ile karşı karşıya kalırsınız. Bu kasabada bir veya iki gün kalıp, bilgi ağacından boyuna meyveler koparsanız da neredeyse hiç eksilmediğini görürsünüz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


İşte bu ziyaretlerim sırasında, Ortadoğu kitapları satan kitapçılarda dolaşırken bildiğim ama fark etmediğim bir gerçeği keşfettim; Mısır üzerine yazılan literatürün, diğer ülkelerin toplamından kat kat fazla olduğu.

Geçmişte ben de Antik Mısır'dan rahatsız olanlardandım. Mahfuz ve el Hekim gibi devlerin, Firavunlar dönemi mirasına geri dönmelerinin, edebiyatlarında bu mirasa yer vermelerinin nedenini anlamıyor ya da anlamak istemiyorduk.

Bilincimizde ve bilinçaltımızda Mısır'ın sadece Arap kalmasını istiyorduk. Bunun dışındaki her şey bizim için yabancıydı.

Zamanla, modern Mısırlıların tarihteki en önemli kültür sahnesinde ortaya çıktıklarını anladık. Burada "doğdukları" yerine ortaya çıktıkları ifadesini kullandım, çünkü modern Mısır, Mağrip ve Arap yarımadasından pek çok göç dalgasını karşıladı. Arap olmayan göç dalgalarından  bahsetmiyorum bile.


Mısırlılar, kumları altında uyuyan müzelerin boyutlarını bilmiyorlardı. Sonra yabancı bilim adamları ve araştırmacılar geldiler, kazılar başlatıp sonsuz hazineler ortaya çıkardılar ve çoğunu da çaldılar.

Aynı şekilde çiftçiler ve tarihi eser kaçakçıları da. Avrupa hükümetleri başkentlerinde sergiledikleri antik eserlerle övündüler. Avrupa ve ABD'deki gezgin sergiler ziyaretçilerinin gözlerini kamaştırdı.

Çalınan eşyaların ne kadarının değerli, ne kadarının önemsiz olduğunu kimse bilmiyor. Keza daha ne kadarının keşfedilmeyi beklediğini de.

Bu keşifler bizi, Arap dünyasının geri kalanında gizli tarihi hazineleri keşfetmeye de teşvik ediyor. Nitekim Suudi Arabistan'ın el Ula tepesindeki antik kent, tarihin bir başka harikulade parçasıdır.

Bu anıtların değeri sadece tarihsel öneminden değil, aynı zamanda estetik güzelliklerinden de geliyor. Hangi modern alan, Karnak Tapınağı, piramitler, Büyük Sfenks'in dev yüzü, Nefertiti'nin yüzünün güzelliği, vahşi doğada bulunan firavunu emziren kurtlar gibi efsaneler ile kıyaslanabilir?


Tüm dünya tarihleri ​​gibi Mısır tarihi de kahramanlıklar, mitler ve efsanelerin bir karışımıdır. Yunanistan ve Roma tarihi gibi tanrı ve tanrıçalarla, dolayısıyla tapınaklar ve özel bir sınıf kabul edilen ahlaksız, yozlaşmış ve acımasız rahiplerle doludur.

Gelgelelim heykeller çağı sona erdikten sonra Mısır'ın bu kadar görkemli bir dönemi oldu mu? İşgallere, adaletsizliklere ve sömürgeciliğe şahit olmadı mı?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU