Karar yazarı: Ne yapsaydı hükümet, "Barış için çalışmak istiyorum" diyen Öcalan’ın tecrit şartlarını ağırlaştırsa mıydı?

“Acıda hepimizi birleştirmesi gereken bu korkunç katliam da siyasi husumetlere malzeme ediliyor maalesef"

Fotoğraf: Milli Gazete

Karar gazetesi yazarı Hakan Albayrak, Gara’da 13 sivil ile 3 TSK mensubunun PKK tarafından öldürülmesiyle ilgili olarak kaleme aldığı yazıda hükümete çözüm süreci üzerinden yüklenen kişilere tepki gösterdi.

Albayrak, bugünkü köşe yazısında hayatını kaybeden kişiler için başsağlığı diledi ve “Acıda hepimizi birleştirmesi gereken bu korkunç katliam da siyasi husumetlere malzeme ediliyor maalesef” dedi.

Gara’daki katliamdan dolayı çözüm sürecini hatırlatan ve hükümete fatura çıkaran kişiler olduğunu ifade eden Albayrak, şunları yazdı:

Abdullah Öcalan’ın mahpusluk şartlarının o süreçte bir miktar düzeltilmesi bile ekleniyor faturaya.  O süreç olmasaydı ve Öcalan’a televizyon verilmeseydi, yakınları ve arkadaşları ile görüşme imkânı da tanınmasaydı Gara’da o 13 canı yitirmezdik gibi saçma sapan bir akıl yürütülüyor.  Ne yapsaydı yani hükümet; ‘Barış için çalışmak istiyorum’ diyen Öcalan’ın tecrit şartlarını ağırlaştırsa mıydı? 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Öcalan’ın o günlerde –ziyaretçileri vasıtasıyla- hangi mesajları verdiğini hatırlayalım” diyen Albayrak, yazısının devamında Öcalan’ın “silahlar sussun” mesajlarını paylaştı.

Albayrak ayrıca “Bu mesajların, Öcalan’a önder nazarıyla bakan kitlelere ulaşmasına mani mi olsaydı hükümet?” dedi ve çözüm süreci konusunda şu görüşlerini dile getirdi:

Çözüm Süreci, çokça istifade ettiğimiz ve halen istifade etmekte olduğumuz büyük bir nimet olarak görülmeli.  Evvelce yazmıştım, tekrarında fayda var:  Çözüm Süreci olmasaydı da bugün PKK terörü olurdu; ama Çözüm Süreci olmasaydı bu terör kitlesel destekten mahrum kalmazdı.  

AK Parti iktidarında yepyeni bir hal alan devlet, Kürt Açılımı ve Çözüm Süreci ile, eski devlet olmadığını, Kürtlerin gasp edilmiş haklarını iade etmeye ve geçmişte Kürtlere reva görülen mezalimin oluşturduğu toplumsal zemin üzerinde yükselen terörü barışçıl bir siyasetle sona erdirmeye ve yepyeni bir sayfa açmaya azmettiğini en ufak bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya koyarak, bu uğurda riskler alarak, Çözüm Süreci boyunca -bir çuval inciri berbat etmemek için- PKK’nın bazı tahriklerini görmezden de gelerek ‘Devlet daha ne yapsın? Gözünüze dizinize dursun!’ dedirtmeseydi, “Vur gerilla vur!” diye haykıran on binlerin desteğiyle derinleşirdi terör sorunu.  

Ama ne oldu?   Geçmişte “Vur gerilla vur!” diye haykıran kitleler, Çözüm Süreci’nin PKK tarafından bombalanmasını içlerine sindiremediler ve PKK’nın -hendek terörü esnasındaki- “halk savaşı” çağrısını cevapsız bıraktılar. O gün bugündür de PKK terörüyle mücadele hatırı sayılır derecede kitlesel bir muhalefetle karşılaşmadan yürüyor; güvenlik güçleri terörle mücadele yolunda sivil kalabalıklarla muhatap olmak durumunda kalmıyor.   Diyebilirsiniz ki, Çözüm Süreci yerine terörle topyekûn savaş olsaydı bu iş çoktan biterdi…  Gerçekten öyle mi acaba?  

Siyasete askerin hakim olduğu ve Çözüm Süreci’nin “Ç”sinin olmadığı 1980’li-90’lı yıllardaki topyekûn savaş, PKK tabanının genişlemesine ve terörün iyice beslenip büyümesine yol açmamış mıydı?  PKK’ya desteğin / katılımın azalması ve PKK terörüyle mücadelenin bugün her zamankinden daha başarılı bir şekilde yürütülebilmesi, başka bazı faktörlerle beraber Çözüm Süreci sayesindedir.   Nokta. 

 

Karar, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU