Amerikan ambargosu ve ekonomik kriz baskısı altında; 24 Ocak Kararları… (1)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Yıl 1977… 1975 yılında kurulan I. Milliyetçi Cephe (MC) hükümeti ciddi biçimde yıpranmıştı.

İki yıllık I. MC hükümetinin baskı politikasına karşı solun direnişinin yarattığı etkinin yanı sıra, Ecevit'in hâlâ umut olması sandığa yansıyacak, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 5 Haziran 1977 seçimlerinde oylarını 8 puan artırarak yüzde 41'i aşacaktı.

Bu dönemde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) sola karşı kanlı saldırılar sonucu palazlanıyordu.

Adalet Partisi (AP) ve Milli Selamet Partisi (MSP) ise gerileyecek, her iki partinin kaybettiği oylar MHP'ye gidince, MHP üç milletvekilini 15'e çıkaracaktı.

En güçlü parti olduğundan Cumhurbaşkanından hükümet kurma görevi alan CHP, 26 Haziran 1977'de bir azınlık hükümeti kurmasına karşın, meclisten güvenoyu alamayınca, II. MC hükümetinin kurulması koşulları doğacaktı.

Cumhurbaşkanından hükümeti kurma görevini alan Demirel, 22 Temmuz 1977 tarihinde MC hükümeti yeniden kuracaktı.

 
Amerikancı istikrarsızlaştırma siyaseti

Amerikan emperyalizminin Türkiye'yi "istikrarsızlaştırma" siyaseti, terör stratejisi ile sınırlı değildi.

Terör stratejisi ve askeri/ekonomik yaptırımlarla Türkiye'yi tam bir kıskaca almış, bütünsel bir baskı gücüyle sonuç almayı hedefliyordu…

Ecevit'in ikinci Kıbrıs müdahalesini "bağımsız" yaptığı gibi nedenlerle Türkiye'ye silah ambargosu uygulanmaktaydı.

Emperyalizm, Soğuk Savaş'ta Sovyetler Birliği'ni "kuşatma" politikasında bir cephe ülkesi olan Türkiye'yi, ordunun silahlanması ve modernizasyonu üzerinden ambargo uygulayarak savunmasız bırakmaktaydı.

Ülkede de ekonomik kriz derinleşiyordu. Sanayi alanında hammadde darlığı, mali alanda kredi ve döviz yetmezliği artarken, ihracat alanında da dış piyasalar Türk mallarına kanamaktaydı.

Dünya Bankası ve IMF gibi emperyalist mali kuruluşlar da Türkiye'ye diğer paralel tavırlı duruyor gibi idi. Demirel'in deyişiyle ülke "yetmiş sente muhtaç" hale gelmişti.

Bunun işçi ve emekçi kitleler açısından yarattığı sonuç, gerçek gelirlerin düşmesi, hayat pahalılığı, grev ve direnişti.

Yaygın kitle hareketlerine karşı yapılan faşist saldırılar ve antifaşist çatışma da bu gelişmelere eklenince, egemen oligarşinin ağırlıklı bir kesimi ekonomik kıskacın bir ölçü de gevşemesini sağlamak için zaman kazanma düşüncesiyle yönü Ecevit'e döndü.
 

 
''Halkçı" Ecevit…

"Güneş Motel Olayı" adı ile ünlenen görüşmelerde sağ partilerden "kumar borcu olmayan" 11 milletvekili alelacele istifa ettirildi ve 5 Ocak 1978'de CHP azınlık hükümetinin kuruluşu sağlandı.

Öte yandan Ecevit hükümetinin egemen oligarşinin isteklerine cevap vermesi, kendi siyaset ilkelerini inkâr etmesi, halka vadettiği refah ve demokrasi programından vazgeçmesi demekti.

Ecevit muhalefette iken, darbeyi getireceğe düşüncesiyle sert bir eleştiriyle karşı çıktığı IMF reçetelerini kısmen kabul edecekti.

...

Böylece yine muhalefette iken savunduğu, "ne ezen ne ezilen" şiarı altında dillendirdiği 'toplumsal uzlaşma' politikasını terk etmiş olan Ecevit, ücretleri sınırlayacak, ürün taban fiyatlarını düşük tutacak, zam ve devalüasyon politikası izleyecekti.

Bu arada MC partileri boş durmayacaktı.

Demirel, zam, pahalılık ve işsizlik ortamını sömürecek, CHP'yi ve solu yıpratmaya, TÜSİAD gibi Tekelci sermayenin ekonomik/sınıfsal kuruluşları tarafından büyük basına verilen ilanları ve benzeri yolları da kullanarak hükümeti düşürmeye çalışacaktı.
 

tüsiad.jpg
TÜSİAD, 1979 yılında verdiği pahalı ilanlarla Bülent Ecevit hükümetinin düşmesini sağladı,dört farklı ilanı 4 milyon 628 bin lira bedel ödeyerek, yedi gazete ve bir haftalık dergide 24 defa yayımlatmıştı

 
"Ecevit… Hayal kırıklığı"

Bir yandan antifaşist mücadele, "sağ-sol", "Alevi-Sünni" çatışması olarak sunulup askere ve devlete "tarafsızlık" rolü verilirken, diğer yandan bu olaylar CHP hükümetinin yetersizliğine kanıt olarak gösteriliyordu.

Böylece kademeli bir programla sıkıyönetimin ilan edilmesi ve askeri cuntaya geçişin toplumsal psikolojik altyapısı hazırlanıyordu.

Sıkıyönetime karşı olan Ecevit'in, Maraş katliamı sonrası sıkıyönetim ilan etmekle, faşist terör stratejisinin amaçladığı siyasi sonuca "angaje" olmuş oluyordu.

26 Aralık 1978 tarihinde önce 13, daha sonra 19 ilde sıkıyönetim ilan etti.

Sıkıyönetimi ilan eden Ecevit olunca, bu sıkıyönetim idareleri onun nitelemesi ile "demokratik sıkıyönetim" olacaktı.
 

Ecevit.jpg
Bülent Ecevit / Fotoğraf: AA

 

Ecevit politikaları hayal kırıklığı idi. Ekim 1979 tarihinde, Senato'nun üçte bir yenilenmesi için yapılan seçimlerden yenilgiyle çıkınca Ecevit istifa etmek zorunda kaldı.

Böylece MHP'nin kayıtsız şartsız, MSP'nin kerhen, ayrıca DP ve CGP'nin desteğini alan Süleyman Demirel başbakanlığındaki AP azınlık hükümeti ya da III. Milliyetçi Cephe hükümeti, diyebileceğimiz hükümet, 13 Kasım 1979 tarihinde meclisten güvenoyu alarak kurulmuş oldu.


AP azınlık hükümeti ya da III. MC

AP azınlık hükümetiyle beraber Türkiye tam bir yol ağzına gelecekti.

Emperyalistlerin ekonomik, siyasal ve askeri kıskacı sonuç alacak, egemen oligarşi emperyalizmin "yeni" ekonomik model tercihine göre yön belirleme sürecine girecekti.

Mesele geleceğiyle ilgili hareket halinde olan topluma bu "yeni tercihi'' kabul ettirme, bunun için toplumsal muhalefeti ve solu tasfiye etme noktasında düğümleniyordu.

Emperyalizmin yeni ekonomik model tercihi, siyasetin ve yeniden kurulacak siyasi dengelerin ekonomik altyapısı olacaktı.

ABD II. Dünya Savaşı'ndan sonra, IMF, Dünya Bankası, OECD gibi mali kuruluşlar eliyle verdiği borçlarla ülkeyi kapitalistleşme sürecinin yeni bir aşamasına sokmuştu.

Bağımlı kapitalistleşme aşaması idi bu!

Söz konusu kapitalist modelin karakteri, dış rekabete kapalı olup ülke içi pazarı genişletmeye yönelik olmasıydı.

1970'li yılların ikinci yarısında dış faizler ve dış borçlar öylesine birikmişti ki artık ödeme yapılamıyordu.

Başka bir ifadeyle, dış borçla kalkınma modeli tıkanmıştı.


AP azınlık hükümeti ya da III. MC…  24 Ocak Kararlarını alıyor…

Kimse parasını riske atmaz! Emperyalist güçler hiç atmazdı!

Borç verirken güvence isteyeceklerdi.

Bunun için sermayeyi getirisi olan ekonomik alanlara yöneltecekler, borç verici olmanın avantajlarından en iyi şekilde yararlanacaklardı.

İç pazara yönelik model tıkanmış, kendini üretemiyordu.

Bu nedenle kredi, teşvik tedbirleri gibi ekonomik kolaylıkların yönünün değiştirilmesi, iç pazara ve sanayiye değil, dış pazara ve dış ticarete öncelik tanınması gerekiyordu.

Bunun için de iç pazar ve sanayinin sınırlanması, faiz oranlarının yükseltilmesi, halkın az tüketmeye, çok çalışmaya ve tasarrufa özendirilmesi gerekiyordu.

Çalışanların ve emekçilerin ücretlerinin düşük tutulması, grev ve iş bırakmaların engellenmesi,

Eğitim, sağlık, sosyal yardım gibi alanlarda devletin küçültülmesi ve sosyal devlete son verilmesi,

İhracatın ve ihracatçı iş adamlarının desteklenmesi, dış pazar rekabetinde güçlü olmak için devalüasyon-enflasyon sarmalının sürekliliği,

Yabancı sermayenin önünün açılması için "yerli" sanayinin yok olması pahasına, koruyucu mevzuatın değiştirilmesi gerekiyordu.

1979'lara doğru IMF'nin ağırlaştırarak dayattığı önlemlerin ana çizgileri bunlardı.

Bu önlemlere, Ecevit başlangıçta itiraz etmiş olsa da, sonunda kısmen kabul edecek, IMF'nin yeni reçeteleri çerçevesinde ilk adımı atacaktı.

İkinci ve en büyük adımı ise AP azınlık hükümeti atacaktı.

Bunlar "ünlü" 24 Ocak 1980 Kararları idi.

Bu kararların siyasi sorumlusu Başbakan Süleyman Demirel, ekonomik mimarı Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Turgut Özal olacaktı.

 

(Devam edecek...)

 

 

Kaynak:

*Biz Haklıyız, Celalettin Can, Savunma, Aralık 1984- Elâzığ Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi
 (Bu çalışma, çok az bir editasyonla ve ara başlıkla denebilir ki tamamen Savunma 'ya bağlı kalındı)


*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU