Vizyonda bu hafta: S. Craig Zahler’in kendine özgü bir suç filmiyle dönüşü

Mehmet Erduğan Independent Türkçe için vizyondaki filmleri yazdı

S. Craig Zahler'in yönetmenliğini yaptığı, Mel Gibson ve Vince Vaughn’ın başrollerini paylaştığı Adaletsiz (Dragged Across Concrete) filminden bir kare

Konusu polisi ilgilendiren olayları kapsayan, çoğunlukla cinayetler ve bu cinayetlerin bir polis veya dedektif tarafından araştırılarak aydınlatılmasıyla olay örgüsü şekillenen filmleri eğer suç unsuruna suçu işleyen cephesinden bakıyorsa “kara film”, kanun kuvveti cephesinden bakıyorsa “polisiye” olarak kategorize etmek mümkün.

Peki, eğer suç bir kanun kuvveti tarafından işleniyorsa?

Bu soruya güzel bir örnek olan “Dragged Across Concrete” filmini 38. İstanbul Film Festivali’nin Galalar bölümünde seyretmiştim. Türkiye’deki koşullar nedeniyle her daim gündemimizde olan ama Yüksek Seçim Kurulu’nun hafta içinde aldığı seçim yenileme kararıyla “adil olma” kavramının daha da ön plana çıktığı bu hafta “Adaletsiz” çeviri ismiyle gösterime giren film, sömürge sisteminin akıl almaz vahşetini gözler önüne seren bir kaybedenler filmi olarak karşımıza çıkıyor.

S. Craig Zahler’in kendine özgü bir suç filmiyle geri dönüşü

Yönetmen: S. Craig Zahler | Oyuncular: Mel Gibson, Vince Vaughn, Tory Kittles, Michael Jai White, Jennifer Carpenter, Laurie Holden, Fred Melamed, Thomas Kretschmann, Udo Kier  | 159 dakika 
 


Senarist, görüntü yönetmeni, romancı ve müzisyen gibi marifetleri bulunan Amerikalı yönetmen Craig Zahler, iç içe geçen konuları ve bol karakterli bu son filmiyle tür sinemasının en heyecan veren film yapımcılarından biri olarak kendini kanıtlıyor. Soygun düşüncesi ve planıyla hikayeye yön veren Zahler, neredeyse Shakespearvari diyaloglarla konuşturduğu “sözde” uygar karakterlerine uygun koşulları sağladığında onları nasıl bir soyguncu ve katile dönüştürebileceğini de cesurca aktarıyor. Günümüz dünyasının karanlık sokaklarında özellikle seri katillerin, mafyaların, çetelerin, sapıkların kol gezdiği, işledikleri suçlar karşısında hiçbir ceza yaptırımına maruz kalmadan yollarına devam edebildiği bir zamanda Zahler, bu film ile toplumdaki karşıtlıklar ve tuhaflıkları ortaya çıkartıp bunları çeşitli metaforlarla aktarabilme yeteneği sayesinde bizi doğru bildiklerimizi sorgulamaya zorluyor. 
 


Bir soygunun anatomisi

Hapishaneden yeni çıkarak ailesinin evine dönen Afroamerikalı bir suçlunun sahneleriyle başlayan Adaletsiz filminde Henry Johns, tüm sıkıntılı geçmişini geride bırakıp uyuşturucu bağımlısı annesi ve tekerlekli sandalyeye bağlı kardeşiyle birlikte daha iyi bir gelecek kurma niyetindedir. Diğer tarafta Mel Gibson ve Vince Vaughn’ın hayat verdiği Brett ve Anthony, bir uyuşturucu satıcısının evine yaptıkları baskın sırasında gereğinden fazla uyguladıkları şiddet görüntülerinin bir sivil tarafından videoya çekilmesi ve medyaya yansıması sonucu açığa alınan iki polis memurudur. Bir zamanlar sahada birlikte çalıştıkları ama görev tanımlarının değişmesiyle artık ikilinin kendisine hesap vermek zorunda olduğu polis şefi Calvert’in verdiği altı haftalık ücretsiz uzaklaştırma cezası ikilinin özel hayatlarını doğrudan etkileyeceği için bu süre onların bekleyerek geçirebilecekleri bir süre değildir.
 


Brett Ridgeman’ın MS hastası olan eski polis memuru karısına ve yaşadıkları mahalledeki siyahi çocuklar tarafından sıklıkla taciz edilen kızına daha iyi bir yaşam sağlayabilme sorumluluğu omuzlarındadır. Aile bu tacizlerin daha ileri boyutlara ulaşabileceği endişesiyle yaşadıkları bu semtten kurtulmanın yollarını aramaktadır. Anthony Lurasetti ise daha iyi çalışma koşulları ve yaşam standartlarına sahip kız arkadaşının kendisiyle evlenmek istemeyeceği endişeleriyle gelecek planları yapmaktadır. Özel hayatlarındaki bu sorunların üstüne terfi beklentilerinin hayal olması ve nakit akışlarının da kesilmesi eklenince Brett içinde var oldukları mevcut düzenin diğer tarafına geçmeye karar verir. Bir bağlantısı sayesinde bir çetenin izini sürerek yüklü bir meblağ kaldırma fikrini teşkilattaki ortağı ve sivil hayattaki yakın arkadaşı Anthony’e anlatır. Başlangıçta isteksiz fakat aynı şekilde finansal baskılar ve ihtiyaçları aşikar olan Anthony hedefe motive olmakta zorlanmadan plana dahil olur ve Brett ile birlikte hayatlarını kökten değiştirecek büyük paranın peşine düşmeyi görev edinir. 
 


Dejenere olmuş bir sistem ve kaynak eksikliği aynı hedefe doğru ilerleyen tüm bu insanların ihtiyaçlarını en az çaba ve zahmetle elde etmeye yönlendirir. Elbette bir mazeret olarak kabul edilemez olsa da içinde oldukları bu koşullar onların ilkel ve bastırılması zor içgüdülerini harekete geçirmeye teşvik eder. Herkesin, başkasının hakkını gasp ederek zenginleşmesini teşvik eden böylesi bir sistem doğal olarak kendi soygun düzenini yaratır. Böylesi bir dünyada hukukun yozlaşmasıyla birlikte devletin güvenlik kollarının da bozulma sürecine girmesi elbette kaçınılmaz olur. Sonunda, suçu denetim altına alarak azaltması beklenen hukuk ve adaletin kendisi, cezalandırılması gereken kötülüklerin kaynağı haline gelir.
 


Bu kapsamda bir uyuşturucu çetesi takibiyle başlayıp büyük bir soygun planına doğru uzanan filmde Brett ve Anthony suça bulaşarak birbirinden ince bir çizgiyle ayrılan adalet ile suç kavramları arasında saf değiştirir. Ve her ikisi de kendi temel amaçlarının tam aksi istikametinde hırsın ve açgözlülüğün hem silahı hem de kurbanı haline dönüşür. 
 


Daha iyi bir gelecek

Filmde birbirinden farklı renk ve yaşamlara sahip olan karakterlerin her biri aynı ortak amaçla; yani daha iyi bir gelecek umuduyla hareket ederek bu umudu gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duydukları parayı bir an önce kazabilmeyi istiyor. Zahler bu amaç çerçevesinde her birinin hikayesini ustalıklı bir şekilde ele alarak hiç acele etmeden karakterleri birbiriyle temas ettiriyor. Mevcut düzenlerinde kendilerini kral olarak gören ama aslında bir piyondan öte olmayan insanların hayatına odaklanan film bir satranç oyununa benziyor. Tüm karakterlerin olayları tetikleyen bir fitile dönüştüğü film daha iyi bir gelecek vadeden Amerikan rüyasının ideallerini yolsuzluk, sınıfsal çelişkiler, ırkçı yaklaşımlar, açgözlülük gibi suç unsurları ile harmanlıyor. Bu minvalde herkesin hakkını gözeten mevcut yasaların aksine her daim güçlü olanın kazandığı orman kanunlarının geçerli olduğu ama nihayetinde çoğunluğun bir kaybedene dönüştüğü diyalektik bir yaklaşım sergiliyor. 
 


Yozlaşmış bir hukuk toplumunda rant arayışları

Evrensel bir sorun olan tüm bu sistem dejenerasyonlarını düşününce 19. yüzyılın ünlü klasik iktisatçılarından Fransız Frederic Bastiat’ın 1850 yılında yazdığı “Hukuk” isimli kitabını hatırlamamak işten değil. Bastiat’ın sanki günümüz dünyasında olan biteni resmedercesine kaleme aldığı kitap der ki; “hukukun soygun aracı haline dönüştürülmesi insanlık tarihinin şahit olabileceği en tiksinti veren, nefret edilesi yozlaşmasıdır” ve devam eder; “devlet müdahalesinin yaygın olduğu bir düzende çıkar gruplarının rant kollama eğilimlerinin artması ‘yasal soygun’ sisteminin toplumda kurumsallaşması böylesi bir yozlaşmaya ivme kazandıran çok büyük bir etmendir.” Elbette Bastiat’ın çizdiği bu kötücül tablo evrenseldir, sadece Türkiye ile sınırlı değildir. Ancak kendi penceremizden yozlaşma ve çürümedeki artış eğilimine bakacak olursak kaybetmeyi kabullenemeyip ülkeyi maddi ve manevi zarara sokan yanı başımızda yaşananlar da hiçbirimizin hak ettiği bir durum değildir. Böylesi yozlaşmış bir sistemin karşısında durmak kimilerine göre yel değirmenlerine karşı Don Kişot misali bir mücadele gibi görünse de, haksızlıklara karşı verilen tüm gayretler sayesinde her şeyin çok güzel olacağına inancım tamdır.
 


Haftanın diğer filmleri

Gölge Savaşçı


Ünlü yönetmen Yimou Zhang'ın yönettiği Gölge Savaşçı (Shadow), iki hanedanın içerisinde bulunduğu iktidar savaşında, Komutan Yu ve yetiştirdiği gölge savaşçının dengeleri değiştirmesini konu ediniyor.

Kulyas: Lanetin Bedeli

Yunus Şevik'in yönettiği Kulyas: Lanetin Bedeli, fotoğraf çekmek için gittikleri köyde, Kulyas cin kabilesinin vahşetiyle mücadele etmek durumunda kalan gençlerin hikayesini anlatıyor.

Pokémon Dedektif Pikachu

Bir dönemin sevilen oyun ve anime serisi Pokémonların yer aldığı canlı çekim Pokémon Dedektif Pikachu (Pokémon Detective Pikachu), bir dedektif olan babasının kaybolmasıyla harekete geçen 21 yaşındaki Tim'in, babasının ortağı Pikachu ile birlikte sürdürdüğü arayışı konu ediniyor.

Sihirli Oyuncaklar

Gary Wang'ın yönettiği Sihirli Oyuncaklar (Toys & Pets), su ile temas ettiğinde rengi değişecek şekilde tasarlanan fakat bu işlevini yerine getiremeyen bir oyuncak olan Nathan ile arkadaşı Timebot'un maceralarını anlatıyor.

Temizlikçi

Jon Knautz'un yönettiği Temizlikçi (The Cleaning Lady), gizli ilişkisi olduğu adamla beraberliğini bitirmeye çalıştığı dönemde, yaşadığı sitenin temizlik görevlisi Shelly ile arkadaş olan Alice'in bu yeni arkadaşlığından sonra yaşadıklarını konu ediniyor.

Yuva

38. İstanbul Film Festivali'nin Ulusal Yarışma bölümünde Jüri Özel Ödülü'ne layık görülen Emre Yeksan’ın yönetmenliğini yaptığı Yuva, iki kardeşin toprağın altından çıkardıkları yeni bir yuvanın hikayesini konu ediniyor. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU