Mutlaka izlenmesi gereken 15 kült film

Eyüp Kaan Yoksu Independent Türkçe için yazdı

1- Cinema Paradiso (Cennet Sineması) – Giuseppe Tornatore

Yapım Yılı: 1988

Oyuncular: Salvatore Cascio, Philippe Noiret, Marco Leonardi, Jacques Perrin

 

İtalyan yönetmenin ikinci filmi olan Cinema Paradiso, yayınlandığı zamandan bu yana İtalya başta olmak üzere Dünya Sineması'nın klasikleri arasındadır. Film, sinema perdesinin büyüsünü ve filmlerin hayatımızdaki doldurulmaz yerini saf bir şekilde anlatmaktadır. Filmin müzikleri olağanüstüdür. Müziklerini yapan Ennio Morricone 500'den fazla sinema filminin müziğine imzasını atmış bir efsanedir. Cinema Paradiso için hazırlanmış olan ''Love Theme'' ve ''For Elena'' eşi benzeri görülmemiş güzellikte bir dramın notalarla canlandırılmış halleridir. Ülkemizde çekilen ve vizyona giren ''Vizontele'', ''Neden Tarkovski Olamıyorum'' ve ''Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak '' sinema filmlerinin bu filmden esinlenerek çekildiğini düşünüyorum. Dünyanın birçok ulusal televizyon kanallarında ve ülkemizde Trt'de kanalında yayınlanmıştır. Türkiye'de yaşayan herkesin izlediğinde etkileneceğini düşündüğüm bir film. Bunun sebebinin kaynağı da Akdeniz toplumu olmamızdır. Orijinal adı Nuovo Cinema Paradiso olan filmin içinde Federicco Fellini'nin ''Roma'' filminden Lumiere Kardeşlerin filmlerine kadar birçok gönderme ile doludur. Ayrıca içerisinde sinema sevgisine, sinema tarihine, sinemanın insan hayatıyla ilişkisine, sansüre, aşka, hristiyanlığa dair ince ayrıntılar barındırmaktadır. Sinemanın teknik olarak geldiği noktayı ve sinema salonlarının kültürel açıdan o dönemki konumunu en iyi anlatan, bunu da gösterirken de izleyenlere gerçek aşkın yalnızca filmlerde olabileceğini anlatan filmlerdendir.

2- Ladri di Biciclette (Bisiklet Hırsızları) - Vittorio De Sica

Yapım Yılı: 1948

Oyuncular: Enzo Staiola, Lamberto Maggiorani, Lianella Carell, Gino Saltamerenda

 

Ladri di Biciclette, hem tekniği hemde sinematografik estetiği bakımından İtalyan Yeni-Gerçekçilik akımının simgesi olarak kabul edilir. Filmde, yönetmen 2. Dünya savaşı sonrasında fakirleşmiş Roma şehrinin içerisinde var olma mücadelesi veren işçi sınıfının sıradan yaşamı gözler önüne serilmektedir. Benzersiz bir yalınlıkla, zor iş bulan işsiz birinin bisikletinin çalınması dramatik bir şekilde anlatılmaktadır. Çekimleri baştan sona kadar siyah-beyaz olarak gerçekleştirilmiştir. İtalyan hükümetinin İtalya'yı kötü tanıttığı gerekçesiyle bir dönem gösterimini yasaklağı bir filmdir. 2. Dünya savaşı sonrasındaki yaşanan sefalet çıplaklıkla gözler önüne serilmektedir. Filmde yer alan tüm oyuncular tamamen amatördür. Çekimlerin tamamı herhangi bir stüdyo olmadan Roma şehrinin içinde gerçekleşmiştir. Yalın anlatım dili ve sinematografinin eşsiz güzelliği mükemmel bir film oluşmasına yol açmıştır. Film, gösterime girdikten günümüze kadar geçen süreçte dünyanın farklı yerlerinden yüzlerce sinemacıyı etkilemiştir. Ülkemizde ise birçok sinemacıyı etkilemesinin dışında birçok defa hem İstanbul Film Festivali'nde hem de farklı film festivallerinde gösterimleri yapılmıştır. Trt 2, Kanal 6 kanallarında da yayınlanmıştır. Birçok ülkede kilise sahnesi din propagandası yapılıyor gerekçesiyle sansürlenmiştir. Filmde ki çocuk, hep varolması gereken umudu, insan vicdanını, hoşgörüyü, sağduyuyu, iyi niyeti, saf insan ilişkilerini, temiz ahlakı sembolize etmektedir. Çekimleri ile birlikte oyunculuk yönüyle de çığır açan film, konusu ise seyircisinin algılamasına göre farklı yorumlanabilmektedir. Hem toplumsal hemde bireysel mesajlarla doludur. Her sahnesinin her planı ayrı bir sinematografik şölen niteliğindedir. Ayrıca filmde Türkiye-İtalya arasında benzerlikler görülebilmektedir. Filmi izlemeyenler bu bakış açısıyla tekrar izleyebilir, izlemeyenlerde bu bakış açısıyla tekrar izleyebilirler.

3- La Vita e Bella (Hayat Güzeldir) – Roberto Benigni

Yapım Yılı: 1997

Oyuncular: Roberto Benigni, Giorgio Cantarini, Nicoletta Braschi, Horst Buchholz

 

2. Dünya Savaşı sırasında eşi ve çocuğu ile birlikte Yahudi toplama kamplarına esir olarak götürülen Yahudi bir babanın babanın ve peşlerinden giden İtalyan bir annenin çocuklarını korumak için yaptığı özverileri anlatmaktadır. Filmi iki farklı bölüme ayırmak gerekirse ilk yarısı 2. Dünya Savaşı öncesinde geçen romantik ve slapstick türdedir. İkinci yarısı ise 2. Dünya Savaşının başlamıştır ve Yahudilerin toplama kamplarına götürülmeye başlanmıştır. Filmin müziklerinin bestecisi Nicola Piovani 1997 yılında En İyi Özgün Müzik Akademi Ödülü almıştır. Ülkemizde Kanal D televizyon kanalında yayınlanmıştır.

Filmin unutulmaz repliklerinden bazıları şunlardır:

- '' Sessizlik en büyük haykırıştır.''Vittorio De Sica

- '' Ayçiçeklerini düşün. Başlarını güneşe eğerler, ama fazla eğileni görmüşsen ölmüşler demektir. Sen hizmet ediyorsun, bir köle değilsin.''

- ''Senden sonra kimseyi sevmedim, dedi adam. Senden sonra bile sevebildim seni, dedi kadın.''

4- La Dolce Vita (Tatlı Hayat) - Federico Fellini

Yapım Yılı: 1960

Oyuncular: Anita Ekberg, Marcello Mastroianni, Anouk Aimee, Yvonne Furneaux

 

1950'li yılların sonuna doğru İtalya ulusal sinemasında yenilenmenin sembolü niteliğindeki filmlerden birisidir. Yenilenmenin sembolü olan diğer filmler ise Michelangelo Antonioni'nin L'avventura ve Luchino Visconti'nin Rocco e i Suoi Fratelli isimli sinema filmleridir. 1960 yılında Cannes Film Festivali'nde ''Altın Palmiye'' ödülü almıştır. Film Modern Roma şehrinin yozlaşan şehir kültürüne, ahlaki çöküntülerine ironik göndermeler nedeniyle Vatikan tarafından yasaklanması istenmiş fakat halkın beğenisiyle elde ettiği sanatsal başarılardan dolayı yasaklanmaktan ve sansürlenmekten kurtulmuştur. Roma ile bütünleşmiş bir sinema filmidir. Günümüzde dahi Roma şehrinin her yerinde filme dair bir yazı, resim, grafitti, karikatür, duvar yazılaması bulunmaktadır. Şehrin sembolü haline gelmiş sanat eserlerinden birisidir. Film, orta sınıf taşra bir ailenden çıkıp Roma şehrine gelen Marcelo karakterinin hikayesi anlatılır. Yönetmen Fellini'nin kendine has üslubuyla filmleştirdiği hikayesi ile vücut bulmul olan toplumsal çürüme, toplumsal yozlaşma, şehirdeki ahlaki çöküntü, magazin gazetecisi üzerinden anlatılmaktadır. Film, renkli gibi görünmesine rağmen siyah beyaz olarak çekilmiştir. Filmde kullanılan Roma görüntüleri olağanüstü bir sinematografiye sahiptir. Roma tanıtım filmi kıvamındadır diyebiliriz. Film boyunca çürümüş medya ve toplum eleştirisi ile karşılaşıyorsunuz.  İtalyan sinemasındaki ilk 180 dakikalık filmidir. Filmin 60 yıllık bir marzisi vardır bu yüzden filmi izlerken o günün şartlarını düşünüp izlemek gerekmektedir. Genel kültürle ilgili olarak; Paparazzi kelimesinin anlamı, Roma şehrindeki Aşıklar Çeşmesi'nin sıradışı hikayesi film de yer almaktadır. Geleneksel anlatım tarzının dışında oldukça yenilikçi bir film olan La Dolce Vita çok katmanlı ilerlemektedir. Tüm bu katmanlardan farklı izleyiciler farklı yorumlarda bulunabilmektedir. Filmin ilerleyişi ve anlatım dili zaten buna izin vermektedir. Amerikalı yönetmen Woody Allen'nın 1998 yapımı olan ''Celebrity'' sinema filminin iskeletini bu filmden almış ve Hollywood Sineması için güncellenmiş versiyonunu çekmiştir. ''Celebrity'' filmi de La Dolce Vita gibi bir başyapıt olmasa bile keyifle izlenebilecek bir filmdir.

5- La Pianiste (Piyanist) / Michael Haneke

Yapım Tarihi: 2001

Oyuncular: Isabella Huppert, Benoit Magimel, Annie Girardot, Susanne Lothar, Udo Samel

 

Film, 2004 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü almış olan Elfriede Jelinek'in ''Die Klavierspielerin'' adlı romanından uyarlanmıştır. Burjuva toplumunu ve liberalizmi kıyasıya eleştiren, mercek altına alan bir baş yapıt. Bir çok film otoritesi tarafından 2000 sonrası çekilmiş Avrupa Sineması'na ki en iyi filmler arasında gösterilmektedir. Filmlerinde hemen hemen hiç müzik kullanmayan Michael Haneke'nin ''La Pianiste'' filminde, hem uyandırdığı romanda kendi seçimlerinde Franz Schubert başta olmak üzere piyanonun sesini duyarız. Filmi seyirciler için özel kılan şeylerden biriside, kadın ve erkek karakterlerin yarattıkları imajdan karşılıklı olarak etkilenip birbirleri ile temas kurduktan sonra iç dünyalarının karanlık yanlarını keşfetmeleriydi. Ayrıca yönetmen bu filmi için şu ifadeleri kullanmıştır. ''Haneke kendi sinemaıs için kimsenin içinin rahat bir şekilde izleyemeyeceği filmler yapıyorum.''

Filmin unutulmaz repliklerinden biri şöyledir:

- '' Benim duygularım yok Walter, bunu kafanıza sokun. Bir gün olsun zekamın önüne geçemezler''

- '' Hem sonuçta aşk, bayağı şeyler üzerine kurulur, değil mi?''

- '' Ne de olsa aşk, sıradan şeyler üstüne inşa edilir.''

- '' Pianistim, şair değil. Hem aşk bayağı şeyler üzerine kurulur.''

6- Amelie / Jean-Pierre Jeunet

Yapım Tarihi: 2001

Oyuncular: Audrey Tautou, Mathieu Kassovitz, Jamel Debbouze, Serge Merlin

 

Montmartre'de geçen film, modern Paris hayatının, idealize edilmiş hali niteliğindedir. Film bünyesinde birçok metafor barındırmaktadır. Bu da hem filmin yönetmenin hem de senaristin başarısıdır. Bu metafor kimi zaman aşk mektupları, video kasetler, sahnelerde kullanılan renk tonları, fotoğraflar, cam adam üzerinden verilirken kimi zaman da kediler, manavda çalışan işçi, çocuklar ve kullanılan müzik üzerinden verilmiştir. Film adeta Fransız sinemasının Hollywood filmleriyle yarışabileceğini kanıtlayan baş yapıtlardandır. Hem sanatsal hem de ticari anlamda büyük başarılar elde etmiştir. Fakat Les Inrockuptibles yazarı Serge Kaganski'nin ağır eleştirilerine maruz kalmıştır. Kaganski'ye göre film, Fransız toplumunun realistlikten oldukça uzak, şaaşalı bir betimlemesi, eski, etnik grupların nadir görüldüğü, gizli lepenist bir Fransa kartpostalıdır. Dünya çapında farklı ülkelerde gösterimleri yapılmış ve vizyona girmiştir. Amelie, yönetmenin kendi ülkesinde yapılan Cannes Film Festivali'nde yarışmaya katılmamıştır. Film beş farklı dalda Oscar'a aday gösterilmiştir.

- 2001 yılında Avrupa Film Festivali'nde en iyi film ödülü kazanmıştır.

- Toronto Film Festivali'nde halk oylamasıyla en iyi film ödülü kazanmıştır.

- Karlovy Vary Film Festivali'nde Kristal Küre Ödülü kazanmıştır.

- 27. Cesar ödüllerinde en iyi film ödülü kazanmıştır.

7- Leon: The Professional (Sevginin Gücü) / Luc Besson

Yapım Tarihi: 1994

Oyuncular: Jean Reno, Gary Oldman, Natalie Portman, Danny Ailello, Michael Badalucco, Ellen Greene, Peter Appel.

 

IMDB'den 10 üzerinden 8.5 puan almıştır. Tüm zamanların en iyi 250 filmi arasından 31. sırada yer almaktadır. Ailesinin ölümünün ardından Leon ile tanışan ve hayatı değişen Mathilda'nın hikayesinin anlatıldığı baş yapıt. Eski bir film olmasına rağmen görüntü yönetmenliği, filmde kullanılan özel efektler, ses dublajları, müzikler ve senaryonun olağanüstü şekilde akıcı olması gerçekten ustacadır. Aksiyon filmlerinde seyirciler sabırsızlıkla filmin doruk noktasına ulaşmak isterler, Leon: The Professional filminde ise aksiyon hiç bitmediğinden seyirciler böyle bir arayışa girmemektedir. Ayrıca filmden esinlenerek ''Bichoo'' isimli bir Bollywood filmi çekilmiştir. Oyunculuklar da mükkemmeldir diyebiliriz. Senaryodaki diyalogların akıcılığı ve oyuncuların canlandırdıkları karakterlere tam uyum sağlamasından dolayı efsane diyebileceğimiz tiradlar ortaya çıkarımıştır. Filmin unutulmaz repliklerinden bazıları şunlardır:

- '' Değerlerini bilmiyorsan onun için mücadele etmenin ne anlamı var?''

- '' İntikam iyi bir şey değil, Mathilda. İnan bana. Unutmak daha iyi.''

- '' Uyku umurumda değil Leon, ben aşk istiyorum ya da ölüm.''

- '' Hayat hep böyle zor mudur, yoksa sadece çocuk olduğunda mı böyle gelir? (Mathilda)

- '' Fırtınadan önceki bu sessizlik dakikalarına bayılıyorum. Bana Beethoven'ı hatırlatıyor.''

8- Baran - Majid Majidi

Yapım yılı: 2001

Oyuncular: Hossein Abedini, Zahra Bahrami, Mohammad Amir Naji, Abbas Rahimi, Gholam Ali ABakhshi

 

Baran, minimal bir hikayenin nasıl sürükleyici uluslararası bir filme dönüşebileceğinin kanıtı niteliğindedir. Yönetmenin film boyunca Afganistan’dan İran topraklarına göç eden, olumsuz çalışma koşullarında çalışmak zorunda bırakılan göçmenlerin yaşamsal sorunları ele alırken diğer yandan da tertemiz saf bir aşkı gözler önüne serdiği başarılı bir film. Yönetmenin filmlerinin doğallığı izleyiciler tarafından hep beğenilmiştir. Hollywood filmlerindeki o yakışıklı erkekler, çok bakımlı kadınların tersine hayatın içindeki sıradanlık vardır. Filmdeki oyuncularlar yoldan geçerken sanki kollarından tutulup sete getirilmiş gibi sıradan ve doğal; oyunculukları ise olağanüstüdür diyebiliriz. Filmi evrensel kılan ise bu özelliğidir diyebiliriz. Ayrıca Baran filmi 1999 yılında Montreal Film Festivalinde en iyi film ödülü almıştır. Yönetmen Majidi 9 uluslararası, 9 da ulusal toplam 18 ödül almıştır. Filme adını veren ‘’Baran’’ isimli karakterin film boyunca hiç diyalogunun olmaması oldukça manidardır.

9- Close-Up (Yakın Plan) - Abbas Kiyarüstemi

Yapım yılı: 1990

Oyuncular: Muhsin Mahmelbaf, Hossain Sabzian, Hossain Farazmand, Abolfazi Ahankhah

 

Filmin original adı ‘’Nema-ye Nazdik’’ dir. Sinema otoritelerinin bir kısmı filmi belgesel olarakta görmektedir. Bunun nedeni yönetmen Kiyarüstemi’nin gündelik yaşamı en yalın haliyle gözler önüne sermesidir. Abbas Kiyarüstemi’nin gerçek ve kurguyu harmanlayan bu sıra dışı yapımı, British Film Institute tarafından yayınlanan ‘’Tüm Zamanların En İyi 50 Filmi’’ arasında yer almıştır. Yönetmen ‘’Close-Up’’ filmini tanımlarken ‘’gözbebeğim’’ kavramını kullanır. Film, alışılagelmiş sinema filmlerine tepki niteliğindedir. Ayrıca film, Dünyaca ünlü Quentin Tarantino, Martin Scorsese, Werner Herzog, Jean-Luc Godard, Lars Von Trier gibi yönetmenler tarafından övüldü. Filmin Avrupa’da başta olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde gösterimi yapıldı. Filmin efsane haline gelen final sahnesi, imkansızlıklar yüzünden sadece bir kere çekilmiştir. Çekilen sahnenin yarısında mikrofon arıza yapmıştır. Seslerin sadece yarısı kullanılabilmiş olmasına karşın filmin final sahnesi, sinema tarihine geçmiştir.

10- Fight Club (Dövüş Kulübü) – David Fincher

Yapım yılı: 1999

Oyuncular: Brad Pitt, Edward Norton, Helena Bonham Carter, Meat Loaf, Jared Leto, Zach Grenier

 

Chuck Palahniuk tarafından yazılmış olan aynı isimli roman üzerinden uyarlanmıştır. Popüler kültürün sinema dünyasındaki en büyük temsilcilerinden birisi olmuştur. Filmin tshirtleri, bilgisayar oyunları, sabun markaları vb. Popüler kültür ürünleri çıkartılmış, girişimciler tarafından sömürülebildiği kadar sömürülmüştür. Günümüzde bu sömürü kültürü de devam etmektedir. Dust Brothers, John King, Michael Simpson, Charles Goodan gibi isimlerin yaptığı filmin müzikleri de film kadar sembol hale gelmiştir. Bazı eleştirmenler filmi toplumun manipülasyonunu hedefleyen propaganda filmi olarak görmektedir. Yönetmen David Fincher kalitesini ve tarzını ağır bir biçimde bütün filme yansıtmıştır. Film, 90'lı yılları iyi bir şekilde tahlil etmiş, sadece Amerikan tüketim toplumunu değil, insanların ancak tüketici olarak var olabildiği bir sistemin ciddi eleştirisini yapmaktadır. Gösterimi yapıldığı yılların Oscar ödüllerinde, film tüm güzelliklerine rağmen görmezden gelinmiştir. İnsanın kendisi üretip ancak kendisinden daha fazla değer verdiği, maddiyata bağlı olan tüketim toplum hayatını anlatmaktadır.

Filmin unutulmaz repliklerinden bazıları şunlardır:

- ''Sahip olduklarının bir gün kölesi olursun''

- ''Bizim büyük savaşımız kendi ruhlarımızla. Büyük ruhlarımız ise hayatlarımız.

- ''Ancak her şeyi kaybettikten sonra her şeyi yapmakla özgür oluruz.

- ''Kültürümüz hepimizi aynı yaptı. Artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da yoksul değil. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Teker teker, hiçbirimiz hiçbir şey değiliz.

- ''Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük, ama olmayacağız. Şimdi bunu anlamaya başlıyoruz.

11- Memento (Akıl Defteri) – Christopher Nolan

Yapım Yılı: 2000

Oyuncular: Guy Pearce, Carrie-Anne Moss, Joe Pantoliano, Mark Boone Junior, Jorja Fox

 

Memento, Psikolojik ve gerilim filmi denildiği zaman akla gelen sinema filmlerinin başında gelmektedir. Yönetmen Christopher Nolan, filmin senaryosunu, kardeşi Jonathan Nolan tarafından yazılmış kısa hikaye olan ''Memento Mori''den uyarlanmıştır. IMDB de tüm zamanların en iyi sinema filmleri arasında gösterilmektedir. Film, doğrusal olmayan bir kurguya sahiptir. Çok beğenilmesinin sebepleri arasında bu özelliği gösterilmektedir. Anlatıcının ''gerçek zamanlı'' hikayesiyle iç içe geçmektedir. Nolan gerçekleştirdiği bu ilginç kurgusuyla izleyiciyi hafıza sorunu olan ana karakterin koltuğuna oturturmayı amaçlamıştır. Graham Swift tarafından kaleme alınan 1983 yılında basılan Waterland kitabı, Nolan'ın Memento'su içim büyük bir ilham kaynağı olmuştur. Film içerisinde toplam 113 defa zaman atlaması yaşanmaktadır. Ayrıca bu zaman atlamaları ile birlikte film bir dairesellik çizmektedir. Aslında filmin başı ve sonu arasında doğal bir bütünlük vardır. Filmin 2002 yılında yayınlanan özel Dvd setinde yer alan ikinci Dvd ile izleyicilere  büyük bir sanş tanımış ve bu sanş ile birlikte filmin başka bir boyutu da  açığa çıkmıştır. Seyrederken büyük bir konsantrasyon ve zihnin tamamen filme verilmesi gerekmektedir. Sinemanın  aslında sadece teknolojik olarak değil kurgu, senaryo ve işleyiş olarak hala gelişebileceğini ispatlamaktadır. Kimi eleştirmenler tarafından da kendi içinde kurgusal bütünlüğü olsa da mantık hatalarının çokça olduğu söylenmektedir. Filmin unutulmaz repliklerinden biri şöyledir:

- ''Kendimize kim olduğumuzu hatırlatmak için hepimizin aynalara ihtiyacı var.''

12- Sevmek Zamanı – Metin Erksan

Yapım Yılı: 1965

Oyuncular: Sema Özcan, Müşfik Kenter

 

Türkiye Sineması'nın auteurlerinden Metin Erksan'ın sürreel başyapıtı olarak gösterilmektedir. Metin Erksan ''Sevmek Zamanı'' filmini anlatırken '' Son filmim, Uluslararası film yarışmaları için yapılmış tutarsız boş savlardan uzaktır. Sevmek zamanı sadece insanın dramını anlatır.  '' ifadelerini kullanmıştır. Film siyah beyaz olarak çekilmiştir. Filmin konusu surete aşık olan bir adamın aşkıdır. Boyamaya girdiği evin duvarında asılı kadın resmine aşık olan boyacı Halil'in ve resmin sahibi olan Meral'in öyküsü anlatılır. Film çekildiği dönemde hikayesi, dağıtımcı problemleri, sinema anlayışı yüzünden gösterime girememiştir. Fakat, Aynı dönemin Avrupa Sineması'na paralel ve yenilikçi sinema dili sayesinde izleyenlerin filmi beğenmesiyle zamanla kült film haline gelmiştir. Günümüzde bile filmin gösterimi yapılmakta ve söyleyişiler düzenlenmektedir. Metin Erksan filmi öyle bir tutku ile çekmiştir ki 250.000 tl olan maliyeti 60.000 tl ye düşürmüştür. Filmin çekimlerini bitirebilmek için evindeki eşyaları satmıştır. Çekimleri Büyükada' da gerçekleştirilmiştir. Filmin dvd'si 2007 yılında ancak çıkımştır ve dvd kapağının arkasında ''Ticari gösterime girmemiş, sinema salonlarında oynama şansı bulamamıştır.'' yazmaktadır. Yönetmen Fatih Akın'ın çabaları sayesinde dvd formatında arşivlerde yerini alabilmiştir. Bazı film otoriteleri tarafından 1940'lı yıllarda yazılan Kürk Mantolu Madonna'nın filmi etkilemiş olduğu söylenmektedir.

Filmin unutulmaz repliklerinden bazıları şunlardır:

- ''Ben senin resmine değil de, sana aşık olsaydım ne olucaktı?''

- ''Resmin benim kendimden bir parça. Bırak ben onu seveyim. Sen sevmek isteme beni, senin ellerini tutmak istemiyorum. Sonra çekersin o ellerini benden.''

- ''Resmin sen değilsin ki, resmin benim dünyama ait bir şey.''

13- La Pianiste (Piyanist) / Michael Haneke

Yapım Tarihi: 2001

Oyuncular: Isabella Huppert, Benoit Magimel, Annie Girardot, Susanne Lothar, Udo Samel

[scald=261641: {"additionalClasses":""}]

 

Film, 2004 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü almış olan Elfriede Jelinek'in ''Die Klavierspielerin'' adlı romanından uyarlanmıştır. Burjuva toplumunu ve liberalizmi kıyasıya eleştiren, mercek altına alan bir baş yapıt. Bir çok film otoritesi tarafından 2000 sonrası çekilmiş Avrupa Sineması'na ki en iyi filmler arasında gösterilmektedir. Filmlerinde hemen hemen hiç müzik kullanmayan Michael Haneke'nin ''La Pianiste'' filminde, hem uyandırdığı romanda kendi seçimlerinde Franz Schubert başta olmak üzere piyanonun sesini duyarız. Filmi seyirciler için özel kılan şeylerden biriside, kadın ve erkek karakterlerin yarattıkları imajdan karşılıklı olarak etkilenip birbirleri ile temas kurduktan sonra iç dünyalarının karanlık yanlarını keşfetmeleriydi. Ayrıca yönetmen bu filmi için şu ifadeleri kullanmıştır. ''Haneke kendi sinemaıs için kimsenin içinin rahat bir şekilde izleyemeyeceği filmler yapıyorum.''

Filmin unutulmaz repliklerinden bazıları şunlardır:

- '' Benim duygularım yok Walter, bunu kafanıza sokun. Bir gün olsun zekamın önüne geçemezler''

- '' Hem sonuçta aşk, bayağı şeyler üzerine kurulur, değil mi?''

- '' Ne de olsa aşk, sıradan şeyler üstüne inşa edilir.''

- '' Pianistim, şair değil. Hem aşk bayağı şeyler üzerine kurulur.''

14- Yol – Yılmaz Güney

Yapım Yılı: 1981

Oyuncular: Tarık Akan, Halil Ergün, Şerif Sezer, Necmettin Çobanoğlu, Tuncay Akça

 

Filmin senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı 1982 yılında yapılan 35. Cannes Film Festivali'nde büyük ödül olan Altın Palmiye'yi kazanmıştır. Sıkı yönetiminin en zorlu döneminde İmralı Adası Yarı Açık Cezaevi'nden verilen izinle köylerine, evlerine gitmek isteyen beş mahkumun yolda yaşadıkları zorluklar ve insan hayatlarının dramı gözler önüne serilmektedir. Filmin en acıklı sahnelerinden olan ''Sabuha'' adlı eserin otobüsteki üç küçük çocuk tarafından seslendirilmesidir. Film tüm dünyada Yılmaz Güney'in en iyi sinema filmi olarak bilinmektedir. Yılmaz Güney ''Yol'' filmini hapishaneden yönetmiştir. Filmin Türkiye'de gösterimi uzun bir süre yasaklanmıştır. Sinemamızda 1960'lı yıllarda başlayan toplumsal gerçekçi filmlerin 1980'li yıllardaki nadide örneklerinden birisi olmayı başarmıştır. Bu başarının en büyük kaynağı ise Yılmaz Güney ve Şerif Gören'nin cesaretleri, anlatımdaki ustalıkları olmuştur. Ayrıca filmi Yılmaz Güney ilk olarak çekimleri gerçekleştirmesi için Erden Kıral'a emanet etmiştir. Sonradan ise Güney, karar değiştirip filmin çekimlerini Şerif Gören'e devretmiştir. Filmin başrol oyuncularından Tarık Akan aslında sadece yakışıklı jön olmadığını aynı zamanda performans aktörü olduğunu bu film ile kanıtlamıştır. Filmin çekimleri tamamlandıktan sonra filmin negatiflerini yanına alarak İsviçre'ye kaçan Yılmaz Güney filmin montajını yurt dışında yapmıştır. 

Filmin unutulmaz repliklerinden birisi şöyledir:

''İnsanın aklı kendine düşman olur mu ? Benim aklım bana düşman''

15- Forrest Gump – Robert Zemeckis

Yapım Yılı: 1994

Oyuncular: Tom Hanks, Robin Wright Penn, Gary Sinise, Sally Field

 

1986 yılında Winston Groom tarafından aynı isimle yayımlanan romandan uyarlanarak çekilmiştir. Film içerisinde dram, komedi, romantizm, epik sahneler, psikolojik öğeler ve zaman zamanda gerilim barındırmaktadır. Film, tutkuların insanları ne denli değiştirebileceğini ve yüceltebileceğini anlatan, Amerika tarihini özet geçmeyi 142 dakikada başarmıştır. Yapımcısına ciddi bir ticari başarı elde ettirmiştir. Film, en iyi görüntü, aktör, yönetmen, görsel efeckt,uyarlanmış senaryo, en iyi düzenleme gibi dallarda 67. Akademi Ödülleri'ni kazanmıştır. Başarısının bu sırrı; en can alıcı olayı, filmde gelişen olayların gerçeklik ve hayalgücü ile çok inandırıcı bir şekilde harmanlanmasıdır. Tom Hanks filmin senaryosunu okuduktan bir buçuk saat sonra filmde oynamayı kabul etmiş. Filmde birçok gönderme vardır. ''I'm walking here, I'm walking here'' demesi 1969 yapımı Midnight Cowboy filmindeki Dustin Hoffman'ın unutulmaz doğaçlamasına hoş bir gönderme yapılmıştır. Ülkemizde çeşitli televizyon kanallarında defalarca yayınlanmıştır. Kimi film eleştirmenleri Forrest Gump karakterinin abartıldığını düşünmektedir.

Filmin unutulmaz repliklerinden bazıları şunlardır:

- ''Annem mi haklıydı yoksa teğmen Dan mı bilemiyorum. Herkesin bir kaderi mi var, yoksa rüzgara kapılmış gibi tesadüfen oraya buraya mı sürükleniyoruz? Bence her ikisi de doğru. Belki ikisi de aynı anda oluyor.''

- '' Aptalca davranan aptaldır.''

- ''Hayat bir kutu çikolata gibidir, içinden ne çıkacağını hiçbir zaman bilemezsin.''

- ''Annem her zaman şöyle söyler eğer ileriye gideceksen geçmişi arkanda bırakman gerekir.''

- ''Ben zeki bir adam değilim ama aşkın ne olduğunu çok iyi biliyorum.''

- ''Hayata devam edebilmen için geçmişi geride bırakman gerekir.''

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU