İspanya seçimlerinin ardından Avrupa’nın geleceği daha parlak görünüyor: Aşırı sağın isyanı ehlileştirilebilir

Kıta genelinde siyaset, önemli ölçüde değişiyor. Ancak bundan sadece sağ partilerin yararlanacağı varsayımı kanıtlanmış olmaktan uzak

Fotoğraf: The Independent

İspanya, ilerici liberal Avrupa siyasetinin mezarını kazanlara meydan okuyor. Dün yapılan genel seçimde, sağ görüşlü seçmenlerin Vox’a yönelmesi, sağın iktidara gelmesini imkansızlaştırırken, Sosyalist İşçi Partisi’ni (PSOE) atıl olmaktan kurtaran genç sosyalist Pedro Sanchez, yeniden seçildi.

Mecliste en fazla sandalyeyi elde eden Sanchez’in partisi, daha sol görüşlü Pomedos partisiyle hükümet kuracak gibi görünüyor. Bir zamanlar Jeremy Corbyn’i destekleyen, şimdilerde Madrid’in lüks banliyösündeki büyük villasında oturan 2 çocuk babası olan, Pomedos lideri Pablo Iglesias, İspanyol orta sınıfının sembolü durumunda. Iglesias, daha çok tercih edilebilir hale getirmek istediği partisini yeniden merkeze getirdi.

Seçimin en büyük kaybedeniyse İngiltere’deki Muhafazakar Parti’yle yakın bağları bulunan ve bir zamanlar İspanya’nın gururlu muhafazakar ustaları olan Halk Partisi’ydi. Ancak İngiltere’de AB sorunuyla mücadele eden muhafazakarlar gibi, İspanya’nın sağcıları da Katalonya meselesiyle nasıl başa çıkacaklarını bilmiyor.

21. yüzyılın Avrupa siyaseti, artık sınıf mücadelesi veya kırsal kesimin şehirler ve şehirlilerle verdiği mücadele etrafında şekillenmiyor. Avrupanın bugünkü siyaseti, kimlikle ilgili. Her şeyden önce, ulusal kimlik: İspanya özerk yapılara sahip, güçlü ulusal bölgeleri olan tek bir kimlik mi yoksa farklı küçük uluslara ayrılması mı gerekiyor? Dini kimlik: İspanya Katolik mi yoksa çok inançlı bir ulus mu? Ve sonra da cinsiyet kimliği: İspanyol sosyalistleri, maço İspanyol muhafazakarlarının öfkesine rağmen güçlü kadın yanlısı yasalar için bastırıyor.

Aynı zamanda tarihi kimlik: Franco otoriter, ultra-katolik, acımasız bir yönetici olmasına karşın İspanya’yı komünizmin ele geçirmesinden kurtaran adam mı? Ya da Franco’nun eylemleri çok canice olduğu için, ismi lekelenmeli, anıtı yerle bir edilmeli ve gizli polis eşkıyaları yargılanmalı mı?

Bu yeni siyaset anlayışında, liberaller ve milliyetçiler, işçiler ve patronlar, kilise müdavimleri ve ateistler arasındaki eski ayrımlar bulanıklaşıyor.

 

 

Her zaman aşırı sağcı bir parti olarak sınıflandırılan Vox’a, olağanüstü bir ilgi gösterildi. Şu bir gerçek ki, Vox’un söylemleri İspanya sağında her zaman mevcuttu. Hem Halk Partisi hem de bir zamanlar İspanya’da yeni merkeziyetçi güç olarak selamlanan Vatandaşlar Partisi, Vox’un Endülüs yerel seçimlerindeki yükselişinin, İspanyol seçmeleri de o yöne kaydıracağını düşünerek, keskin biçimde sağa yöneldi. Halk Partisi, kadın ve eşcinsel haklarına karşı çıkarak kendini yeniden konumlandırdı. Baştan aşağı herkesin -bakanların, belediye başkanlarının ve milletvekillerinin- bulaştığı derin yolsuzluk, eski başbakan ve parti lideri Mariano Rajoy’u işinden etti.

İngiltere Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP) birçok muhafazakar ve onların içgüdüsel Avrupa nefreti adına konuşması gibi, Vox da Halk Partisi’nin önyargılarını da açıkça dillendiriyor.

Avrupa Birliği yanlısı olan Vox, oyların yüzde 7’sinden daha azını kazandı. İspanya seçimlerinin en önemli sonucu, popülist sağın ilerlemesinin reddedilmesi. Bu, Profesör Matthew Goodwin gibi akademisyenlerce Avrupa’nın “yeni normali” olarak görülüyor.

İspanya’da şimdi, kimlik siyasetinin değişken yüzünün her bir parçasını temsil eden partilerin bir araya gelme işi var. Sosyalist İşçi Partisi ve daha soldaki Pomedos parlamentoda mutlak çoğunluğu kıl payı kaçırıyor ve bu yüzden de bölgesel veya tek siyasetli küçük partilerin desteğini almak zorunda. İspanya’da son 20 yıldaki hükümetler, ittifaklarla veya küçük partilerle yapılan düzenlemelerle kuruldu.

Brexit’in İngiltere sağını, Muhafazakar Parti, yeni Brexit Partisi ve UKIP şeklinde parçalaması gibi İspanya sağı da parçalandı.

Seçmenler, genel çoğunluğu artık tek bir partiye vermeyeceği için İspanya, tamamen normal bir Avrupa ülkesi haline geldi. Paradoksal olarak da AB’nin kuzeyindeki daha yerleşik demokrasileri andırıyor. Danimarka’da 1909’dan beri çoğunluk hükümeti kurulmadı. Hollanda, Belçika, İsveç gibi ülkelerde hükümet kurulması için aylarca bekleniyor.

BBC Today programının Avrupa editörü Katya Adler, İspanya’nın, Avrupa’nın 2 partili politika normundan saptığını ileri sürdü. 2 partili politika -artık değilse de- İngiltere’de geçerli olabilirdi. Ancak Avrupa’daki norm, her zaman, seçimlerin orantılı temsil sistemiyle sağlandığı çok partili demokrasi olmuştur.

Kıta genelindeki siyaset, önemli ölçüde değişiyor. Ancak bundan sadece sağ partilerin yararlanacağı varsayımı, kanıtlanmış olmaktan uzak.

Sanchez, Macron’a ve ultra milliyetçi, AB karşıtı siyasetin eksenini belirleyen Le Pen-Salvini-Brexit’e direnen diğer yenilikçi liderlere yakın. Bu belki de Avrupa solunun karşı atağa geçmesinin başlangıcıdır.


 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Cenk Korkmazer

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU