Babil sendromuna yakalanmış ABD ve seçim paradoksları

ABD artık okyanus ötesindeki dünya halkları bir yana kendi halkının gözünde bile gizemli bir hale geldi

Fotoğraf: Reuters

Son günlerde ABD, başkanlık seçimlerinin kazananı bir yana, dilleri karışan ve artık birbirlerini anlayamayan eski Babil Kulesi halkı gibi görünüyor.

Salı gününden bu yana olup bitenler, ABD'yi anlama yolunda araştırmacıların derin okuma ve araştırmalar yapmalarını gerektiriyor.

Zira ABD artık okyanus ötesindeki dünya halkları bir yana kendi halkının gözünde bile gizemli bir hale geldi.

Seçim paradokslarından bazıları bize, 120 yıldan bu yana en fazla katılımın olduğu ve şu ana kadar harcanan 14 milyar dolarla ülke tarihinin en büyük kampanyalarına tanık olan seçim sahnesinin bazı perdelerini açıklayabilir.

Soru şu: Peki, bütün bunların nedeni ne, ABD'liler gerçekten de bu seçimlerin ABD tarihinde bir dönüm noktası olduğunu anlamaya mı başladılar?

2020 seçimlerinin paradokslarının başında, dünya ülkelerine sürekli bir şekilde gençlere imkân verme ve fırsat tanıma çağrıları yapan Washington'ın başkanlık adaylarından birinin 74 diğerinin de 78 yaşında olması meselesi geliyor.

Halbuki bu seçimlerde sonucu, "Z Kuşağı" adı verilen kuşak yani yaklaşık 1996 yılı ve sonrasında doğanları kapsayan yaş grubu belirleyecek.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Bu seçimlerdeki şaşırtıcı bir diğer paradoks; kamuoyu araştırmaları ve anket verilerine duyulan güvenin kaybolmasıydı.

Bu veriler gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan, nadiren doğru çıkan tahminler ve spekülasyonlar gibi görülmeye başladı.

Bu, özellikle de birçok yerde sonuçlar tamamen aksi çıktığı için birçok ilgili merkezin güvenirliğini etkiledi.

Örnek mi?

İşte size örnek; Afrika kökenli ABD'lilerin yoğun olduğu güney eyaletlerde, siyahi genç George Floyd'un öldürülmesinden sonra geçen aylarda yaşanan sorunlardan yola çıkarak herkes, Trump'a oy verilmeyeceğini ve oyların hepsinin Biden'a gideceğini tahmin etmişti.

Ne var ki, ırkçılıkla suçlanmasına rağmen güney eyaletlerin çoğu Trump'ı seçti.

Trump'ı seçmeyecekleri söylenen kadınlar da onu seçti. Bu durum yaşlılar için de geçerliydi ama yine de halk veya seçiciler kurulu düzeyinde olsun oyları toplayan Joe Biden oldu.


Yine dikkat çekici ve ilginç bir paradokstur ki; yoğun bir nüfusa sahip olan ve buradaki Yahudilerin güçlü, etkili ve aktif oldukları bilinen New York eyaletinde doğal olarak Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump'ın kazanması bekleniyordu.

Zira, ABD büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması kararından, İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki egemenliğini kabul etme, barış ve İsrail ile Arap dünyası arasında normalleşme projesine kadar hiçbir ABD başkanı İsrail'e Trump kadar büyük hizmetlerde bulunmamıştı.

Buna rağmen New York eyaleti Demokrat aday Biden'a oy verdi. Herkesin şaşkınlığı ortasında "neden" sorusuna yanıt aranmaya devam ediliyor.


En önemli ve tehlikeli paradoks ise, Başkan Trump'ın ABD'nin demokratik sisteminin çöküşüne yol açtığını söylediği posta yoluyla oy kullanma fikriyle bağlantılı.

Özellikle de ABD gibi eşi görülmemiş bir bilişim kapasitesine sahip büyük bir ülkeye yakışmayan ve uymayan aleni ve skandal usulsüzlüklerin ortaya çıkmasından sonra.

Buna örnek olarak, Michigan eyaletinin Detroit şehrindeki bazı seçim merkezlerinde görülen hataları verebiliriz.

Burada yaklaşık 4 bin 788 mükerrer oy ve 32 bin 519 kişinin kayıtlı seçmen listeleri dışında oy kullandıkları kaydedildi. Daha da kötüsü, ölü olan hatta bir tanesinin doğum yılı bin 823 olan 2 bin 503 seçmene ait kullanılan oylardı.


Başkan Trump, posta yoluyla oy verme mekanizmasının bir bütün olarak seçim sonuçlarına dair şüphelerin önünü açacağı konusunda önceden yaptığı uyarılarda haklı mıydı?

Hem sözde ve hem de eylemde öyle görünüyor. Bu ise, önümüzdeki gün ve haftalarda sesleri zaten bir süredir akılcılardan daha yüksek çıkan demagoglara kapıları ardına kadar açacaktır.

ABD seçimlerinde sonuçların açıklanmasından sonra kaybedenin kazananı arayıp tebrik etmesi bir gelenektir. Böylece gemi güvenli limana ulaşır ve normale dönülür.

Peki, kaybettiği kesinleştikten sonra Trump'ın Biden'ı tebrik etme olasılığı var mı?

Trump, Biden'ın kazandığı tüm eyaletlerdeki sonuçları kabul etmeyi reddediyor.

Eyaletler düzeyinde yerli ve yüksek her mahkemede savunma yapmak ve sonunda gerekirse Yüksek Mahkeme'ye başvurmak için etrafında yaklaşık bin kişiden oluşan bir avukat ve hukuki danışman ordusu bulunuyor.


2000 yılında oğul Bush ile Al Gore arasındaki başkanlık yarışı ile bugün arasında büyük bir fark bulunuyor. O zaman çekişme sadece Florida eyaletindeki 500 oy içindi. Bugün ise milyonlarca oy söz konusu.


Bu noktada şunu sormalıyız;

Seçim sürecini geriye sarmak, iptal etmek ve baştan başlamak mümkün mü yoksa bu imkânsız mı?

Başkan Trump'ın Washington saatiyle perşembe akşamı Beyaz Saray'da yaptığı konuşmayı takip edenler, kendisinin yeniden seçilme şansını savunmaktan ziyade, ABD demokratik seçim sistemini kendisini örten son örtüden de soyutlayarak olduğu gibi görünmesini sağlamayı amaçladığını anlamışlardır.

Amerikalılar, ABD derin devletinin Trump deneyimini yani ABD siyasi sistemi dışından gelip kendisine meydan okumaya, Beyaz Saray'a yerleşmeye, gizli planları bozmaya cesaret eden birini engelleme girişimiyle ilgili bir paradoksla mı karşı karşıya bulunuyorlar?

Şu anda gelecek hakkında bir şey söylemek zor. Bunun için önce ABD sahnesinde sergilenen oyunun geri kalan bölümlerini de izlemeliyiz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU