3 Kasım'dan sonra Amerikalılar nereye gidecek?

Kesin olan, ABD'nin çağdaş tarihinde bir kez daha bir dönüm noktası ile karşı karşıya olduğudur

Fotoğraf: AFP

Çarşamba sabahı Amerikalıların kendilerine yöneltecekleri temel soru şu olacak,

Nereye gidiyoruz. Seçimi kazanan aday kim olursa olsun demokrasinin zaferi bağlamında ABD'nin yolları ilerlemeye elverişli olacak mı yoksa Washington'un yolları, ABD sosyal dokusunun aşınma ve yıpranmasından kaynaklanan yaralar ve beklenen acılarla dolu mu olacak?


Doğrusu, ABD Başkanı Trump'ın Amerikalıları rahatsız eden eğilimlerini dikkate almadan, yukarıdaki soruyu cevaplamak zor.

Bu eğilimlerin başında, posta yoluyla oy kullanmanın güvenirliğini sorgulaması, seçimleri kazanıp 4 yıl daha Beyaz Saray'da kalmasına karşı olan derin devletin seçimlere hile karıştıracağından emin olduğunu belirtmesi geliyor.

Amerikalıların yolunu korkularla dolduran bir başka husus, Başkan Trump'ın sonuçların Demokrat adaya karşı kaybettiğini göstermesi halinde bunu kabul etmeyeceği ve yönetimi devretmeyi reddedeceği açıklamalarıdır.

Seçimlerde hile yapıldığının kanıtlanması halinde başkanlığı bırakmayacağını birden fazla kez deklare etmesidir.

Dolayısıyla gerçeğe daha yakın olabilecek bir beklentiyle karşı karşıyayız, o da Trump'ın seçim sonuçlarına itiraz edeceği ve birden fazla gerekçe ile Yüksek Mahkeme'ye başvuracağıdır.

Bu gerekçelerin ilki, oy sayma sürecini şüphe altında bırakacak sorunlardır. Nitekim daha şimdiden, erken oylama sırasında verilen oyların bulunduğu sandıkları yakmaya yönelik bazı girişimlere tanık olduk.

İkincisi, aynı adaya birkaç kez oy kullanma fırsatının bulunmasıdır. Bu ikisi, sonuçları tamamen geçersiz kılmasa da en azından güvenirliği hakkında şüphe uyandırmaktadır.


Burada, Başkan Trump'ın Amy Barrett'ı seçim tarihinden önce Yüksek Mahkeme'ye yargıç olarak atamaya çalışmasının nedeni anlaşılıyor.

Nitekim, seçimlere bir hafta kala istediği oldu. Amy Barret, mahkeme içinde liberal Amerikalılara karşı mücadelede muhafazakarların lehine bir denge unsuru olacağı için seçilmesi çok önemliydi.


Erken oylama ve posta yoluyla oy kullanma Amerikan çatışma ve çekişme senaryolarının başlangıcı olur mu?

Yaklaşık 70 milyon oya ulaşan erken oylamanın sonuçlarının Başkan Trump'ın lehine olması olasılığı bulunurken, bazıları bir sonraki sayımın, büyük oranda Biden'in lehine olacağını tahmin ediyorlar.


Sorun şu ki, Demokratlar Cumhuriyetçilerin seçim gecesi hızlı davranıp Trump'ın kazandığını açıklamalarından, daha sonra sandıkların hepsi açılıp oylar sayıldıktan sonra Biden öne geçse de seçimlerde hile yapıldığını öne sürerek Yüksek Mahkeme'ye başvurmalarından korkuyorlar.

Bu başvurunun sonucunda mahkemenin oyları yeniden sayma kararı vermesinden ve daha önce olduğu gibi bunun sonucunda seçimleri kaybetmekten endişe duyuyorlar.

Bahsettiğimiz hadise, 2000 yılında gerçekleşmiş ve itirazlardan sonra Yüksek Mahkeme'nin kararıyla Florida'da oylar yeniden sayılmıştı.

Bunun sonucunda, Cumhuriyetçi Parti'nin adayı oğul George Bush sadece 537 oy ile Demokrat rakibinin önüne geçerek seçimlerin galibi ilan edilmişti.


Yüksek Mahkeme'ye yapılan itirazların, henüz resmi oylama başlamadan önce başladığı biliniyor.

Bazı eyaletlerin posta yoluyla gönderilen oyları 13 Kasım, yani 3 Kasım'dan 10 gün sonrasına kadar saymaya devam edeceğini açıklaması ve farklı eyaletlerdeki mahkemelerin de bunu onaylamasının ardından Trump'ın kampanya ekibi itiraz ederek meseleyi Yüksek Mahkemeye taşıdı.


ABD'yi bekleyen felaket, Reuters haber ajansının anketinin de gösterdiği gibi, her 10 ABD vatandaşından 4'ünün adaylarının yenilgisini kabul etmeyeceklerini belirtmesidir.

Bu, Amerikan demokrasisinin köşeleri ve kıvrımları arasına gizlenmiş korku senaryolarına kapıyı sonuna kadar aralıyor.


Korkutucu anket sonuçlarından biri de ankete katılan Demokratların yüzde 22'sinin şiddet söz konusu olsa bile Trump'ın kazanması durumunda sokak gösterileri düzenleyeceklerini belirtmeleriydi.

Trump'ın destekçileri arasında aynı senaryoyu dillendirenlerin oranı ise yüzde 16'ya ulaşıyor.


Bu, Amerikan siyasi hayatında, Amerikalıların son birkaç ayda bazı özelliklerini ve emarelerini gördükleri cehennem senaryosunun kapılarını ardına kadar açacak büyük bir gerilemenin yaşanabileceği anlamına mı geliyor?

Diğer bir deyişle, bir yandan etnik ve mezhepsel, diğer yandan siyasal ve ideolojik senaryonun gerçekleşeceği anlamına mı geliyor?


Resmi oylamadan bir hafta önce kimi Trump ve Biden taraftarları, otomatik silahlarla silahlanmış bir şekilde seçim merkezlerinin yakınlarında kamplar kurdular.

Bu gelişme, 3 Kasım sonrası yaşanabilecekler konusundaki korkuları artırdı.


Bu sefer ABD başkanlık seçimleri, Amerikan vücudunda bazıları derin olan birçok yara açıyor. Buna örnek verecek olursak, bilindiği gibi ABD Anayasası'nda yapılan ikinci değişikliğe göre, ABD'de herkes silah taşıma hakkına sahiptir.

Michigan'da bir yargıç buna dayanarak, başkanlık seçimi günü seçim merkezlerinde isteyenlerin ateşli silah taşımasına izin veren kararını açıkladı.

Aynı yargıç, savcının seçmenlerin sindirilmesini önlemek için bu tür silahların taşınmasını yasaklama emri vermesini de yasakladı.

Ancak, Demokrat olan Michigan Savcısı Dana Nessel, "Bu dava genel bir öneme sahip ve seçim sürecimiz için kritik" diyerek yargıcın kararına derhal itiraz edeceği sözü verdi.


Nessel, çoğu Amerikalının korktuğu şeyden, yani dillerin susup mermilerin konuşmasından mı korkuyor?

Gerçek şu ki, ABD'nin geneline dağılmış birçok şiddet grubu bulunuyor. Şiddeti bir hayat tarzı olarak benimsemiş Demokrat solcu gruplara karşılık, onlara misliyle hatta daha fazla karşılık vermeye hazırlanan baştan aşağı silahlı Cumhuriyetçi sağcı grupların da sayısı artıyor.

"Trump'ın Ordusu" olarak bilinen ve milis yapılanmalara yakın grupların varlığı da bir sır değil. Bunlar, başkanlarının ezici ve büyük bir zafer kazanacağına inanıyorlar ve bu fikirlerine sıkı sıkıya bağlılar.

Bu nedenle akil kimseler haklı olarak, "Sandıkların Biden'ın zaferini ilan etmeleri durumunda bu grupların tepkileri ne olacak?" diye soruyorlar.

Kesin olan, ABD'nin çağdaş tarihinde bir kez daha bir dönüm noktası ile karşı karşıya olduğudur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU