Bir zamanlar "Avrupa Fatihi" çıkaran Türk futbolu, şimdilerde puana hasret: İstanbul oligarşisinin kıyıcı rekabeti, sorunun doğru ele alınmasını engelliyor

Türk takımları Avrupa'da elde ettiği başarısız sonuçlarla UEFA sıralamasında rakiplerinin gerisinde kaldı. Gelecek yıllarda Avrupa'daki temsiliyeti de tehlikeye giren takımların durumunu Cem Dizdar ve Mehmet Demirkol, Independent Türkçe'ye değerlendirdi

Mehmet Demirkol: Görünen tablo toplam bir dibe vuruş, bu vesileyle belki kendimize geliriz / Fotoğraf: Pixabay

Avrupa futbolunun kulüpler düzeyindeki en önemli organizasyonları UEFA Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi'ne toplam beş takımla katılan ve oynadıkları 10 maçta sadece iki galibiyet elde eden Türk takımlarının Avrupa arenasında gelecekteki temsiliyetleri de tehlike altında.

Galatasaray, 1980'lerin sonunda elde ettiği başarılı sonuçlarla "Avrupa Fatihi" unvanını almış, 2000'li yıllarda ise UEFA Kupası zaferi ve ardından Süper Kupa şampiyonluğunu kazanmıştı.

Takip eden yıllarda "Devler Ligi'nde" bir çok başarılı sonuca imza atarak adından söz ettiren sarı-kırmızılılar, son yıllarda bu alanda elde ettiği başarısız sonuçlarla taraftarlarını hayal kırıklığına uğrattı.

Dönem dönem Avrupa'da kazanılan zaferlerle teselli olan Türk temsilcileri, Galatasaray, Fenerbahçe gibi takımların Devler Ligi'nde çeyrek final, Beşiktaş'ın da namağlup gruptan çıktığı dönemleri mumla arar oldu. 

Türk takımları, bu sezon İsrail, Macaristan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kuzey İrlanda, Faroe Adaları, Azerbaycan ve Arnavutluk'dan daha az puan toplayarak, başarısızlığı gözler önüne serdi.

Socrates yorumcusu Mehmet Demirkol ile TRT Spor yorumcusu Cem Dizdar, Türk takımlarının Avrupa serüvenini ve başarısızlığın nedenlerini Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

 

Mehmet Demirkol-Instagram.JPG
Mehmet Demirkol / Fotoğraf: Instagram @mehmetdemirkolb

 

Kulüplerin Avrupa'da başarısız olmalarının ekonomik nedenlerden geçtiğini belirten Demirkol, şu ifadeleri kullandı:

Her büyük problemin bir numaralı sebebi genel itibariyle ekonomi olduğu için Türkiye'de de asıl sebep bu. Böyle olunca yönetimler uzun vadeli planlar yapamıyor. Süper Lig'de bir hocanın ortalama çalışma süresi 5 ay, genel itibariyle scout sistemleri de yok. Menajerlere bırakılmış bir transfer hikayesi oluyor. Asıl önemlisi oyunun kendisini yükseltecek, ürünün kendisi olan maçın kalitesini yükseltecek bir çaba yok. 

Süper Lig'deki maçları yöneten hakemlerin oyunu çok sık durdurduklarını ve buna bağlı olarak oyuncuların Türkiye'ye geldiklerinde farklı davranışlar sergilediğini dile getiren Demirkol, şu değerlendirmeyi yaptı:

Kendini yere atmayı öğreniyorlar çünkü hakemler faul çalıyor. Herkes nefesleniyor ve oyunun temposunu yükseltmeye değil düşürmeye yönelik bir çaba var. Hocaların da tabi görev süreleri çok kısa olduğu açıklamaları da 'Pozisyon vermedik' diye başlıyor. Pozisyon bulmak değil, vermemek üzerine bir oyun anlayışı var. Görünen tablo toplam bir dibe vuruş. Bunun hayırlı olduğunu düşünüyorum. Bu vesileyle belki kendimize geliriz. 

Başarısızlığın önüne geçebilmek için kulüplerin öncelikli olarak ürünün sahibi oldularını anlamaları gerektiğini vurgulayan Demirkol'un Süper Lig ekiplerine tavsiyesi ise şöyle:

Süper Lig'i ellerine alıp kendileri dizayn edecekler. Hakemler hakkında konuşmayı bırakacaklar. Oyuncular, seyirciyi ya da hakemi kandırdığı zaman cezayı kulüpler verecek. Bir restorandaki yemek kalitesini yükseltmek kimin işiyse maçların kalitesini yükseltmek de aynı bağlantıyla yönetimlerin işi. Kaliteyi yükseltecekler başka çare yok.

 

Cem Dizdar - AA.jpg
Cem Dizdar / Fotoğraf: AA

 

Cem Dizdar: İstanbul oligarşisinin kıyıcı rekabeti sorunun doğru ele alınmasını engelliyor

Türk takımlarının son yıllarda Avrupa'daki rakipleri ile yarışmada başarısız kalması sonrası "yarışmacı olmakta ısrar mı etmeliyiz yoksa yetiştirici mi olmalıyız" sorusu medyada yer aldı. 

Aynı soruyu yönelttiğimiz Cem Dizdar, "Bu tür paradigmalar kurmaya gerek yok. Birini doğru yaparsınız diğeri de yükselir" diyerek, şu yanıtı verdi:

Yani ikisinin de gereklerini yerine getirmek için doğrularını bulmak gerek. Ne var ki, mevcut işleyiş düzeltmeye dair herhangi bir adımı mümkün kılmıyor. Düşünün, öyle bir işleyiş var ki, yetiştiricilikteki doğruya en yakın modeli oluşturan Altınordu Başkanı Mehmet Seyit Özkan'a bile gına getirtti. Onca yılın sonunda 'kenara çekilip, uzaktan izleme'ye geçeceğini açıkladı Özkan. 

Futbolun hep "rekabet" ile tanımlandığını oysa rekabetin her koşulda güçlü lehine olduğunu ve bu nedenle de yıkıcı bir etki yaratacağını belirten Dizdar, şunları kaydetti:

Türkiye'de Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'tan oluşan İstanbul oligarşisinin kıyıcı rekabeti sorunun doğru ele alınmasını engelliyor. Bu düşünsel/kültürel savruluş sağlıklı modeller oluşturmanın en büyük engeli. Bu durumdan kimlerin faydalandığını bulduğunuz anda denklemi de çözmüş, haliyle sorunun çözümü için yola koyulmuş olursunuz.    

 

20201030_2_45099892_59326025.jpg
Sivasspor, UEFA Avrupa Ligi'ndeki ikinci maçında da mağlup oldu / Fotoğraf: AA

 

Futbola hakim olan "çıkar ilişkileri"nin yanlışlardan beslendiğine ve onların düzeltilmesine izin vermediklerine vurgu yapan Dizdar, "Hemen her konuda "kazanma/başarı" aldatmacasıyla kitleleri doğruların tam tersine kolayca ikna edebiliyorlar. Bu nedenle "deneme/yanılma"yı çoktan aşmış, artık "yanılma/yine deneme" safhasına ulaşmış bir dejavu yaşıyoruz hep birlikte!" şeklinde görüş belirtti.

Dizdar, "Bu durumu nasıl aşacağız" sorusunu şöyle cevapladı:

Öncelikle, sorunları yaratanlardan çözüm ummaktan vazgeçerek. Her düzeyde yönetici kadroların değişmesi gerek. Bu mümkün değilse, sıkılaştırılmış ve asla gevşetilemeyecek kural ve protokollerle işe koyulmak. Özellikle okulları devreye sokarak önce oyunu övmek ardından oynayan çocuklar arasından elit sporcuları tespit etmek. Genç ve çocuklara çocuklara okul bahçeleri başta olmak üzere oyun alanları yaratmak. Bunun önünde ise eğitilmiş seçici/eğitici kadroları oluşturmak. 

İşin yarışma bölümüne gelince... Teknik direktör/antrenör ekiplerini zorunlu ve güçlü eğitimlere tabi kılmak. Takım yaş ortalamalarını ve harcama limitlerini iyice düşürerek sonuca eğitim, antrenman, çoğaltılmış tekrarlarla gitmeye gayret etmek. Hazıra konmacı yani yetenekli, adı sanı bilinen, yaşını başını almış ama daha çok menajerlik düzenine hizmet eden oyuncu yapısını paramparça etmek! Böylesi radikal ve uzun erimli işlere kalkışmak elbette zor olacaktır. Ancak iyiye, doğruya, güzele yolculuk her daim böyle olmamış mıdır?        

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Türk ekipleri 5 takımla çıktığı Avrupa sahnesinde 10 maçta iki galibiyet alabildi

Süper Lig ekipleri Galatasaray, Beşiktaş, Aytemiz Alanyaspor, Medipol Başakşehir ve Demir Grup Sivasspor ile bu sezon Avrupa'da toplam 10 kez sahaya çıktı.

Söz konusu maçlarda Galatasaray, Neftçi Bakü ve Hajduk Split'i yenerken, UEFA Avrupa Ligi play-off turunda Rangers'a 2-1 yenilerek Avrupa defterini kapattı.

UEFA'dan ceza alan Trabzonspor'un yerine Şampiyonlar Ligi'ne ön eleme turundan katılma hakkı kazanan Beşiktaş, Yunanistan ekibi PAOK'a yenilerek yoluna Avrupa Ligi'nde devam etti.

Avrupa Ligi 3. ön eleme turunda Portekiz'in Rio Ave takımıyla eşleşen siyah-beyazlılar, 1-1 berabere biten maçta rakibine penaltı atışları sonucu yenilerek organizasyondan elendi.

Aytemiz Alanyaspor ise Norveç'in Rosenborg takımına 1-0'lık skorla yenildi ve ilk kez mücadele ettiği Avrupa sahnesine erken veda etti.

 

Başakşehir-PSG-AA.jpg
Devler Ligi'nde Başakşehir, PSG'ye 2-0 yenilerek ikinci maçından da puansız ayrıldı / Fotoğraf: AA

 

2019-20 sezonunu şampiyonlukla taçlandıran Medipol Başakşehir, UEFA Şampiyonlar Ligi'nde doğrudan mücadele etme hakkı kazandı.

H Grubu'nda Manchester United, Paris Saint-Germain ve Leipzig ile eşleşen turuncu-lacivertliler, ilk maçında Leipzig'e, ikinci maçında ise Paris Saint-Germain'e 2-0'lık skorla mağlup oldu.

Sivasspor ise UEFA Avrupa Ligi I Grubu'ndaki ilk maçında Villareal'e 5-3, ikinci maçında ise Maccabi Tel Aviv'e 2-1 yenilerek henüz puan elde edemedi.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU