Ege Adaları ve Mustafa Kemal

Zeynel Karataş Independent Türkçe için yazdı

Mustafa Kemal Atatürk ve Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos / Fotoğraf: Twitter

İlk çağ referanslarına göre M.Ö. 9000 yıllarında Ege Denizi veya Doğu Akdeniz'de Atlantis adında efsanevi batık bir uygarlık vardı. Tektonik hareketler sonucu bu uygarlık bir daha keşfedilmemek üzere denize gömüldü. 

Akdeniz Medeniyetleri; deprem, volkanik patlama ve savaşlarla yıkılıp yakılsa da kutsanmış öyküleri onları tekrar dirilmiştir.

Dünyanın mutedil iklim kuşağında coğrafi özel konuma bağlı tüm artıların bir arada olduğu bu bölge, insan zekasının; felsefeyi, sanatı ve bilimi doğurduğu yerdir.
 

ATLANTİS.jpg
Görsel: Pinterest


Özgün ve özel bir konuma sahip Ege; dört tarafında, dar alanı ülkelerin paylaşmak istemediği bir havzadır. Gerçeklerin sorgulandığı bir çağda; Sokrates'i, Platon'u, Aristo'yu besleyecek kadar da verimlidir. 

Samsatlı Lukianos'un tanrıları ile alay etmesine tahammül edecek bir denizdir. 179 bin kilometrekare alana yayılan Ege Denizi'nde 23 bin kilometrekare alan kaplayan irili-ufaklı yaklaşık 3 bin ada serpilmiştir. 

Bu adalar üzerinde ve kıyısı olan kara parçalarında şehir devletleri ile başlayıp imparatorluklar ile devam eden birçok medeniyet kurulmuştur. 


13'ncü yüzyılda Ege Denizi kıyılarında egemenlik kurmaya başlayan Türkler, karşılarında Venedik ve Cenevizleri bulmuştur.

İtalya'nın kuzeyinde şehir devletleri olan Venedik ve Cenevizler sahip oldukları deniz gücü ile Ege'de kendilerine bağlı birçok koloni oluşturmuştur. 

Osmanlı Devleti bir taraftan tüm balkanları fethederken Ege Denizinde bulunan tüm adalar da İmparatorluğun hâkimiyetine girmiştir. Balkanlar terk edildikçe adalar da elden çıkmaya başlamıştır.  

Gerçek şu ki; stratejik konumu ile birlikte birçok zenginliği içinde barındıran Ege Denizinde, alan hâkimiyeti ada sahiplerinde kalmıştır. 


Çok az sayıda canlının yaşayabildiği kutup bölgeleri ile uzay ekonomisi bir yarışa dönüşürken kıyıdan başlayarak erişimi mümkün "deniz ekonomisi" vazgeçilmez hale gelmiştir. 

Denize kıyısı olan olmayan her ülkenin deniz menşeli ekonomik kazanım talepleri, konuyu uluslararası bir soruna dönüştürmüştür. 

Sıradan vatandaşların tanımını bilmediği; Karasuları, Kıta Sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge, Balıkçılık Bölgesi vb. kavramları Ege Denizi gibi kara sınırlarının birbirine çok yakın olduğu yerlerde devletleri karşı karşıya getirmiştir. 


Kıyıdan itibaren; Karasu: 12 mil, Kıta Sahanlığı: -200 metre derinliğe kadar olan yüzey sathını, Münhasır Ekonomik Bölge: 200 mil (370 Km) mesafeye kadar olan alanı ifade eder. 

Ege kıyılarımıza yakın olan Yunan Adaları, tanımlı bu mesafeleri tartışmalı hale getirmektedir. 

Münhasır Ekonomik Bölgenin ana karaya tanzim edildiği gibi adaların da aynı hak talebinde bulunması çatışmayı kaçınılmaz yapmaktadır.

Anadolu kıyılarına 3 kilometre mesafede bulunan Meis Adası bu hakkı iddia ettiği takdirde yüzölçümünün 4 bin katı deniz alanına sahip olması gibi. 

Yunanistan; 13 bin 676 kilometre kıyı şeridine karşılık 505 bin 572 kilometrekare Münhasır Ekonomik Bölge alanına sahip iken Türkiye; 8 bin 333 kilometrekare kıyı şeridine karşılık 261 bin 654 kilometrekare Münhasır Ekonomik Bölge alanına sahiptir. 

Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye'nin Mavi Vatan olarak tanımlanan deniz yetki alanı stratejik ve ekonomik olarak önemi anlaşılmıştır. 
 


Ülkemiz üzerinde bulunduğu coğrafi konum itibarıyla uzak yakın farklı devletlerin emperyal emellerini kısıtlamaktadır. 

Bu nedenle ihtiyaç halinde olur-olmaz sorunlar harlanarak önümüze konulmaktadır. Doğuda çözümü mümkün "Kürt sorunu" batıda ise Avrupa devletlerinin pişirip öne sürdükleri "Kıbrıs/Ege sorunu."… 

Türkiye bu ve benzeri sorunlara odaklanıp boğuşurken yakın çevrede yaşanan değişimlerin/dönüşümlerin dışında kalıyor. Bu "oyun döngüsü" bitmek bilmiyor.


Askeri ve siyasi bir deha olan Mustafa Kemal; Ege Denizi'ndeki adaların ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. 

1 Eylül 1922'de "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" dediğinde Ege kıyılarını kastediyordu. Düşmanı İzmir'den denize dökerken göz mesafesindeki adaları da düşünmüştür. 

Adaların önceden İtalyanlara terk edilmiş olması, elinde bir donanmanın bulunmayışı hedefleri sınırlamıştır. 

Mustafa Kemal'in Misak-ı Mili düşüncesi içerisinde; "Anadolu kıyılarına yakın adaların Yeni Türkiye Devletine kalması, diğer adaların Yunanistan'a verilmesi" talebi de vardı. 

Bu bölgede askeri ve siyasi hareketliliğin hiç bitmeyeceğini biliyor ve belirtiyordu. Mustafa Kemal 1933 yılında Ankara'da görüştüğü Amerikalı General Mc. Arthur'a "Allah nasip Eder ve ömrüm vefa ederse …adaları geri alacağım…" demişti.

İddiaya göre Eylül 1943 yılında Adalar Türkiye'ye teslim edilmek istenir. Dönemin Cumhur Başkanı İsmet İnönü: "… Adaları kayıtsız ve şartsız kullanmak üzere alabiliriz. Yoksa bu yüzden İngilizlerle Yunanlılarla ihtilafa giremeyiz" diyerek cevap vermiştir.

Sonrası herkesin malumu… 

Mustafa Kemal'in ömrü vefa etseydi bu fırsatı farklı değerlendireceği düşünülebilir. 

1930 yılında Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos Türkiye'ye davet edilerek komşu düşmanla geçinmenin yolları aranmıştır.

Sorunlara rağmen ülke menfaati uğruna diyalogun kapısı açık tutulmuştur.


Yunanistan'ın Türkiye üzerindeki emelleri batı için malzeme olmaya devam etmektedir. 

İkinci Dünya Savaşı'ndan beri Ege Adaları üzerinden geliştirilen askeri ve siyasi gerilimler ciddi gündem oluşturmaktadır. ^

Nitekim Muğla iline 7 kilometre uzaklıkta, toplamda 40 dönüm araziye sahip Kardak Kayalıkları 1996'da iki ülkeyi savaş noktasına getirmiştir. 

Gelişen "Mavi Vatan" kavramı üzerinden; Kıta Sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge alanları ve benzeri kavramlar gerilimin yeni konu başlıklarıdır.
 

KARDAK KAYALIKLARI.jpg
Kardak Kayalıkları / Fotoğraf: Twitter


1828 tarihindeki Osmanlı-Rus Savaşı'ndan yararlanan Yunanlılar bağımsızlığını kazanır. Bundan sonra Osmanlıların başkaları ile her savaşa girişlerinde yunanlılar da yanlarında olmuştur. 

Bu savaşlardan Yunanistan hep kazançlı çıkmıştır. 1897'de Osmanlı-Yunan savaşında (Otuz Gün Savaşı), 23 Ağustos-13 Eylül 1921 Sakarya meydan Muharebesinde, 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruzda ve 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Harekâtında yalnız kalan Yunanistan ağır yenilgiler ile geri çekilmiştir. 

Bu deneyimler Yunanistan'a bölgesel savaşlar dışında Türkiye ile savaşma cesareti vermeyecektir.


Tarihi başka bir gerçek; Yunanlıların kendilerini Romalıların/Bizans'ın varisi kabul etmesidir. Yunanistan ve Türkiye dışında kalan Avrupa, yüzlerce yıl Romalıların ve Türklerin tehdidi ve hâkimiyeti altında kalmıştır. 

Geriye kalan Avrupa; ne Türkiye'nin ne de Yunanistan'ın gelişmesini ister. 

Avrupa; bu anlamda ve ellerindeki silahları satmak için Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaş ortamı oluşturabilir. 

Ancak Yunanistan tek başına savaşamayacağını, Türkiye ise Yunanistan uğruna Avrupa'nın savaşmayacağını bilir. 


Ülkemizin ekonomi, pandemi ve iç barış gibi çok önemli sorunları var. Bu sorunlar, hasımların kullanımına açık bırakılmıştır. İç sorunların büyümesi fırsatçıları cesaretlendirecektir. 

Suni gündemlerin köpürtülmesi kamuoyunu manipüle edebilir. Manipüle kabiliyetine sahip olanlar, ülkeye iyilik yapmadıklarını anlamalı, değişen dünyada ezberlerin sorunları çözmediği görülmelidir.  

Ülke; yeteneklerini ve dinamiklerini doğru zaman ve konumlarda konuşlandırmalıdır. Bir satranç tahtasına dönen Ortadoğu'da rakipler birbirine acımayacaktır.  


14'ncü yüzyıla kadar Ege Adalarında koloniler kuran Venedik ve Cenevizler yakalandıkları kara veba salgını ile nüfuslarının yarısını kaybeder. 

Bugün ise Doğu Akdeniz'de koloniler kurup bölgeyi sömürmeye gelenler Kovid-19 salgınının başlangıcını yaşamaktadır. 

Binlerce yıldan beri bu coğrafya, doğası ve iklimi ile cazibesini korumuştur. 

Tarihi sahne ve senaryo hep aynı kalsa da aktörler defalarca değişmiştir. 

Kim bilir bu coğrafyada kaç tane batık efsanevi Atlantis hikâyesi vardır. 

Birileri bizimle alay ediyor sanki… 

Tanrının "zar atmadığına" inandığımız bir dünyada yaşıyoruz…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU