İsrail-Sırbistan anlaşması Balkan Savaşları penceresinden nasıl görünüyor?

Trump'ın "normalleşme" anlaşmasının imzalanmasından ardından Sırbistan ve Kosova'nın gelecekteki Kudüs büyükelçilerinin kesinlikle tartışacağı çok şey olacak

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic (solda) ve Kosova Başbakanı Avdullah Hoti, geçen ay Beyaz Saray'da ABD Başkanı Trump'ın da katıldığı törende iki ülke arasındaki normalleşme anlaşmasını imzaladı (AP)

Donald Trump yeni Sırbistan-Kosova "normalleşme anlaşması" kapsamında Sırbistan'ın Tel Aviv'deki elçiliğini Kudüs'e taşıyacağını duyurduğunda Aleksandar Vucic'in yüzündeki ifade hoşuma gitti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Trump Belgrad'dan gelen beylerin büyükelçilerini ABD'nin İsrail'in birleşmiş başkenti olduğunu iddia ettiği şehre taşıyacağını açıklarken, diktatör Slobodan Miloseviç'in eski halkla ilişkiler adamı önündeki belgelere şaşkınlıkla baktı, ardından sayfaları çevirmeye başladı. Yaklaşık 30 yıl önce Sırbistan Bosna'daki Müslümanları öldürürken Belgrad'ın en kıdemli adamlarında bu tip tereddütler görmezdiniz.

Miloseviç elbette bir savaş suçlusuydu, peki Vucic? Asla; Bosna savaşı sırasında açıkça "öldürülen her Sırp için 100 Müslüman öldüreceğiz" demesine rağmen. Ayrıca Bağdat'ta Saddam Hüseyin'e yapılan gizli bir ziyarette Sırbistan'ın en korkutucu milis liderlerinden birine de eşlik etmişti. Ve benim sorduğum bir soruya yanıt olarak Srebrenitsa'da 8 bin Müslüman erkeğin katledilmesinden bir “durum” olarak bahsetmişti. Fakat savaş sonrası insan haklarından ve Sırbistan'ın nasıl AB'ye katılmak istediğinden bahsederken Brüksel'in sevinç kaynağı olmuştu. Sırbistan'ın yeni cumhurbaşkanı (hem de Vucic) ülkenin gelecekteki politikaları hakkında tavsiyelerde bulunması için Tony Blair'ın (vakti zamanında Belgrad'ı bombalayan) yardımını bile istemişti.

Ama anılar açılmış çukurlar gibidir. Bugün vardır, yarın yoktur. Irak'ı işgal eden isimlerden birinin insan hakları konusunda azizlere yaraşır bir ilham kaynağı olması gibi, Balkanlardaki en kötü tiranın kurnaz enformasyon bakanı da sevimli, demokratik, AB yanlısı bir cumhurbaşkanına dönüştü. Şu anki İsrail Başbakanı (lütfen artık bu yolsuzluk işinden daha fazla bahsetmeyelim), geçen ay Sırbistan'ın Kudüs'te büyükelçilik açma konusunda Kosova'ya katılacak olmasına çok sevindi.

İsrailli lider, Vucic'in eski patronunun verdiği cesaretle Bosna'daki Müslüman kentlerini ve köylerini yerle bir eden SS tarzı Sırp çetelerinden hiç bahsetmedi. Avrupa'nın en büyük siyasi hafıza deliğinin sahibi olan AB'nin kendisi de biraz şaşırmıştı. Bir saniye durun dedi, eğer Vucic Sırbistan'ın Avrupa Birliği'ne katılmasını istiyorsa, neden büyükelçisini Kudüs'e kaydırarak gelecekteki Avrupalı ortaklarının safından ayrıldı? Vucic, AB'nin Küdus'teki Yahudilerin yanı sıra Filistinliler için de bir başkentin olduğu (vb, vb,...) iki devletli çözüm konusundaki ısrarını unuttu mu?

Veya Trump'ın Sırp büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınacağını söylediğini duyduğunda yüzündeki boş şaşkınlık göz önüne alınırsa, Vucic'in öncelikle ne yaptığı hakkında en ufak bir fikri var mıydı?

Büyük ihtimalle yoktu. 18 Haziran 1998'de Kosova'ya geldiğinde (The Independent'ta nazik olmayan bir şekilde "bebek yüzü, kalın dudakları ve çabuk gülümsemesiyle" diye yazmıştım) diktatör Miloseviç'in sadık sesiydi. Vucic bize, kısa süre sonra hüküm giyecek savaş suçlusunun Kosova'da istediği tek şeyin barış, diyalog ve yüzde 90'ı Müslüman olan Kosovalı Arnavut nüfus da dahil olmak üzere herkes için insan hakları olduğunu söylemişti.

Vucic aynı zamanda Bosna'nın büyük bölümünün etnik temizliğini yürüten Sırp milislerin lideri Vojislav Seselj'in de sözcülüğünü yapmıştı. Seselj de, inanılmaz bir şekilde adamlarının Hırvatların gözlerini oymak için "paslı ayakkabı çekeceklerine" geçiş yaptıklarını söylemişti. Bu yüzden Vucic'e Srebrenitsa'yı sormuştum. O vakit, Bosna'yla ve (burada hepimiz nefesimizi tutmuştuk) "Srebrenitsa'daki durumun kelimeleriyle" karşılaştırmalar yapmanın hiçbir gereği olmadığı yanıtını vermişti. Bu "durum" kelimesi Vucic'in dudaklarından çıktı; 8 binden fazla Müslümanın 1995 yılında BM'nin "güvenli sığınağı" Srebrenitsa'nın Sırp katillere teslim edilmesinin ardından infaz edilerek toplu mezarlara atılmasına dair korkunç bir ifade.
 


İşte, enformasyon bakanı Vucic, katliamın üzerinden üç yıl dahi geçmemişken vatandaşlık görevi, anayasal haklar, vatanseverlik ve şiddetsizlik dersleri verirken bize “durumu” yutturmaya çalışıyordu. Öyleyse, bu sırık gibi uzun ve zeki genç adamın Saddam Hüseyin'in Baas Partisi'nin misafiri korkunç Vojislav Seselj'e (gizlilik perdesi altında ve Irak güvenlik görevlilerinin refakatinde) Bağdat'a kadar eşlik etmiş olduğunu öğrendiğimizde neden şaşıralım ki? Suriye'deki Şam havalimanına inip Bağdat'a kara yolculuğu için hem Suriyeli hem de Iraklı eskortların eşliğinde Vadi eş Şalan'daki sınır noktasına götürüldükten sonra Seselj, Saddam'la uzun bir görüşme yapmıştı (o dönemde Irak, 1990'daki Kuveyt'i işgal etmesinin ardından uygulanan felç edici yaptırımlarla çökmüş durumdaydı).

Miloseviç'in eski enformasyon bakanı Vucic (1999'daki Kosova savaşının zirvesinde NATO hava saldırısı altındaki Sırplar 200 bin Müslümanı Kosova'dan sürerken Saddam'ın Milosoviç'e karşılıklı destek telgrafları gönderdiğini çok iyi biliyordu), daha sonra Miloseviç sonrası Sırbistan'ın lideri oldu. Bugünse Sırbistan'ın AB'ye girmesini istiyor ve bu sebeple Brüksel'de AB'deki ahbaplarımız tarafından seviliyordu. Şimdi de danışmanı (burada nefesinizi tutmayın lütfen) Tony Blair'dı. Ve artık Blair Özbekistan diktatörüne ve daha yakın zamanda Mısır'ın darbeci lideri Tuğgeneral Cumhurbaşkanı Sisi'ye "danışmanlık yaptığı" için, Vucic yalnız değil.

Böylece bu güvenilir adam Downing Street'te ve Brüksel'de sıcak bir şekilde karşılandı. O yalnızca yaptıklarından pişman olmuş hayırsız bir evlat değil, BM'nin uzlaşmaya yönelik Kosova kararını (Kosova'nın bağımsızlık ilanının yasal olduğuna hükmeden bir Dünya Mahkemesi kararını tanıyan) kabul etmesi Brüksel'deki seçkinlerimiz tarafından "büyük bir atılım" olarak kucaklanan bir adam. Tüm bunlar Belgrad'ın AB üyeliği talebini hızlandırdı. Ne mutlu barışı sağlayanlara (İncil'deki bir ayetten alıntı -çn.). Elbette Vucic tüm doğru şeyleri yapıyordu. Sırp İlerleme Partisi'ne liderlik etti, Lahey'de 8 yıl hapis cezasının ardından Bosna'daki savaş suçlarından aklanan eski dostu Seselj kendisinden içtenlikle nefret ediyordu ve hatta Bill Clinton'ın elini sıkmaları için yas tutanları düşüncesizce zorladığı Srebrenitsa anmasında dahi birden beliriverdi. Yas tutanlar elini sıkmamıştı ve Clinton da olay yerinden kaçmıştı.

Fakat bunlar sadece geçmişteki olaylar. İsrailliler Vucic'in Balkan savaşlarındaki geçmişi hakkında endişe duymayacak. Kötü şöhretli eski arkadaşları hakkında da öyle. Elbette İsraillilerin Sırplara neden içgüdüsel olarak sıcak baktığını anlamak zor değil. Sırp partizanlar birçok Yahudiyi Hitler'den kurtarmıştı ve II. Dünya Savaşı sırasında Sırplar, Sava Nehri üzerindeki Jasenovaç adlı küçük bir kasabada Hırvat Nazilerin en sadist toplama kamplarından birinde binlerce Yahudiyle aynı kaderi paylaşmıştı. Okuyucular bu korkunç kafa kesme ve işkence merkezine dair kaynaklara bakmalı ve gerektiği gibi dehşete düşmelidir.

Modern zamanın İsraillileriyle Sırplarını birbirine bağlayan şey sadece II. Dünya Savaşı değil. Kosova'nın Sırplardan kurtuluş mücadelesi sırasında, o dönemde İsrail'in dışişleri bakanı olan Ariel Şaron, Kosova'daki NATO savaşına karşı çıkmış ve Sırp bölgesindeki “İslami terörden" öfkeyle bahsetmişti. Tanıdık geliyor mu? Şaron, NATO'nun Sırbistan'ın egemenliğindeki toprakların bir bölümünü ayırmak ve bu bölgedeki halkın çoğunluğunun (Müslüman Kosovalıların) ayrı bir devlet istediği gerekçesiyle bu bölgeye bağımsızlık vermek için için savaşa gittiğini kurnazca görmüştü.

Şaron "İsrail (NATO'ya) destek verdiği an, muhtemelen bir sonraki kurban olacak. Bir gün Celile'deki Arapların yaşadıkları bölgenin Filistin Yönetimi'ne bağlı özerk bir bölge olarak tanınmasını talep ettiğini hayal edin..." demişti. Böylece Şaron, kısa bir süreliğine olsa da Miloseviç'in müttefiki olmuştu. Şaron'a göre Kosova'da Arnavut devleti olamazdı, yoksa dünya daha sonra İsrail'deki Celile'de İsrailli Filistinli vatandaşların da ayrılmak istemesi gerektiğine karar verebilir. Bu işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze'nin geleceğinden hayli farklı. Sonuçta, Kosova bağımsızlığını kazandı...

Bu nedenle, Sırbistan'ın gelecekteki Kudüs büyükelçisinin İsrailli ev sahipleriyle tartışacağı çok şey olacak. Ve tabii ki İsrailliler, Kosova'nın gelecekteki Kudüs büyükelçisiyle de aynı konuda sohbet edebilecekler. İlginç bir tartışmaya dönüşecek gibi.



 

independent.co.uk/independentpremium/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU