Sahra Çölü büyük bir terör mağarasıdır

Fotoğraf: Reuters

Terörizm, bir yerden bir yere olan hareketinde ve düşüncesinde büyümesini durdurmaz. İntikal ettiği mekandaki toplumsal spektruma boyanarak kendini yeniden üretir.

Kendisi için seçtiği mekanın, askeri ve mali oluşumunun yanı sıra silahlı eylem taktiklerine de destek olan özel bir gücü vardır.

Taliban'ın Afganistan'daki varlığının darbe almasının ardından terör örgütleri, 'İslam Devleti' adı altında yeni bir örgüt kurmak için Suriye ve Irak'a geçtiler.

Burada masum sivillere karşı acımasız ve vahşi bir şiddet uyguladılar.

Dünyanın dört bir yanından çeşit unsurlar bu örgüte katılmak için bölgeye akın etti.

Suriye ve Irak'ta bu örgüte karşı geniş kapsamlı bir savaş başlatan uluslararası bir koalisyon kuruldu.


Arazinin yapısı, nüfusun yoğunluğu ve toplumsal koruyucular Afganistan'dan Irak ve Suriye'ye farklılık gösterir.

Afganistan'daki dağlar ve mağaralar, savaşçıların ve direnen uluslararası güçlerin hareketlerini sınırlayan bir topografya oluşturuyor.

IŞİD, Suriye ve Irak'ta şehirlerin ortasında konuşlandı, etrafında hareket etti. Ebu Bekir el-Bağdadi, Musul'un kalbinden ve tarihi caminin minberinden devletini ilan etti.

Usame bin Ladin ve Ebu Bekir el-Bağdadi'nin ardından bütün çeşitliliğiyle birlikte terör örgütleri, Sahel ve Sahra bölgesinde askeri ve ideolojik oluşumlar kurarak bir araya geldiler.


Arazinin doğası, nüfus yoğunluğunun azlığı ve insanların birbirine uzak olduğu Sahra Çölü'nde savaşan örgütlerin haritalarını çiziyor.

Savaşçı kuvvetlerinin yoğun olarak bulunduğu alanın 8 milyon kilometre kare olduğu tahmin ediliyor. Bu alanların çoğu boş ve çeşitli kabileler arasında dağılmış durumda.

Aynı zamanda buralarda hayatın sıkıntısından muzdarip, kendilerine ümitsizliğin hâkim olduğu binlerce genç var. Önlerinde çok az ve korkunç seçenekler bulunuyor.

Bu seçeneklerden biri, önlerinde ve arkalarında kendilerini takip edecek olan susuzluğu göze alıp Sahra Çölü'nü geçerek Akdeniz'e gitmek ve buradan rüya kıtası Avrupa'ya ulaşmaktır.

Ancak Avrupa kıyılarına ulaşma şanslarının, cesetlerinin Akdeniz'in sularında yüzmesinden daha düşük olduğundan eminler.

Bu gençlerden binlercesi, kendileri için asgari yaşam şartlarını temin etmek ve hayali bir kendini gerçekleştirme duygusu ile birlikte terör örgütlerine katılıyorlar.

Bu gençler, dünyayı değiştirmeyi amaçlayan büyük bir projeye dahil oldukları yanılgısına kapılıyorlar.


Siyasi sistemler oldukça kırılgan olmalarının yanı sıra başkenti aşamayan bir kontrol gücüne sahiptirler.

Kapalı çöl devleti Mali, sınırlı kaynaklarla ve mevcut olan kötü yönetimle birlikte birçok askeri darbeye tanık oldu.

Kabileler arasındaki ekonomik faaliyetteki farklılık, sosyal düzeyde çatışmalara neden oldu.

Messina silahlı grup, çobanlık yapan Fulani kabilesine mensuptur. Bambara kabilesi daha ziyade tarımla iştigal eden bir kabiledir.

Afrika ülkelerinin çoğunda bu iki meslek arasındaki hassasiyet açıkça görünür.

Bu durum, iki aşiret gençlerinin sık sık çatışan terör örgütlerine katılmalarına yol açıyor ve bu da çeşitli terör örgütlerini bu bölgeye yerleşmeye sevk ediyor.

Terör örgütleri çeşitli yerlere dağılmakta burayı bir merkez üssü olarak kullanıyorlar. Zira Mali'nin Afrika ülkelerinden sekiziyle sınırı var.

Öte taraftan kabilelerin ulusal sınırlar boyunca birbirine karışması, bir toplumsal destek ve silahlı unsurların hareketi için bir güvenlik alanı sağlıyor.


Ayrıca Mali, pek çok kişinin dini hamasetini tetikleyecek dini bir tarihi mirasa sahiptir.

Timbuktu bir ilim ve tarihi miras şehridir. Silahlı örgütlerin müftüleri, buraları İslam tarihinin parladığı bir merkez olarak görüyor.

Sahel ve Sahra bölgesindeki eğitim müfredatının boşlukları da terör hareketlerinin liderlerinin gençleri çekmek için kullandıkları bir diğer faktördür.

Oysa buradaki medreselerdeki gençler Kur'an ve Sünni Maliki fıkhının usullerini öğreniyorlardı.

Fakat Fransız dilinde modern bir müfredata geçiş, eğitimde bir boşluk yarattı ve bu boşluk, aşırılık yanlısı grupların liderleri tarafından gençleri çekmek için kullanıldı.


Sahra Çölü'nün, terör örgütlerinin özgürce hareket ettikleri bir dizi Batı Afrika ülkesine uzanan açık bir mağaraya dönüşmesi bugünkü asıl tehlikedir.

Nijerya'daki Boko Haram, Sahel ve Sahra bölgelerindeki silahlı örgütlere ulaşmak için faaliyetlerini genişletiyor.

Terör örgütlerini farklı yönelim ve taktikleriyle birlikte bir araya getiren amaç, siyasi rejimleri tüketmek ve devletin yıkıntıları üzerinde bir İslam devleti kurmak için çalışmaktır.

En büyük tehlike, bu bölgede olup bitenler karşısındaki uluslararası tutumdur. Afganistan'da Taliban; Irak ve Suriye'de IŞİD ile mücadelede bir güç oluşturuldu, ancak bu bölgedeki terör örgütlerine karşı etkili bir uluslararası güç oluşturulmadı.

Fransa, ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kendisine sağlanan yardımla Barkan Operasyonu adı altında Mali'ye beş bin asker göndererek Sahel ve Sahra ülkelerinin ordularına destek verdi.

Suudi Arabistan Krallığı ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de terör örgütleriyle mücadele eden güçlere yardımlarda bulundular.

Ancak uluslararası toplum, bölgedeki silahlı örgütlerin oluşturduğu tehlikeye son verecek şekilde dişe dokunur adımlar atmadı.


Bugün Mali, 'Tora Bora, Musul ve Rakka gibi IŞİD ve el-Kaide örgütlerinin serbest şekilde hareket ettiği bir mağaraya' dönüştü.

Bu büyüyen tehlikeyle yüzleşmek için bir dizi adım atılması gerekiyor. İlk olarak daha önce terör örgütleri ve organize suçlarla mücadele etmek amacıyla birleşik bir güç oluşturan Sahel devletlerinin ordularına uluslararası askeri destek verilmelidir.

Barkan Operasyonu'na Avrupa ve ABD'nin yanı sıra uluslararası arenadan destek sağlanmalıdır.

Mali'nin geçtiğimiz günlerde şahit olduğu askeri darbe, askerî açıdan operasyonel bir dönüşümü sağlayabilir.

Libya'dan Sahel ve Sahra bölgesine silah akışının da kontrol altına alınması gerekiyor.

Burada, Cezayir'in rolü ve askeri görevlerini yerine getirmesi için ordunun ulusal sınırların dışına çıkma iznini içeren son anayasal değişikliği çok önemlidir.

Kuzey Afrika ülkelerinin Sahel ve Sahra ülkelerinin hükümetleriyle işbirliği yapmaları esas bir öneme sahiptir.

Çünkü iki bölge birbirinin içine giren bir güvenlik çemberi oluşturuyor ve terör örgüleri herkesi hedef alıyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU