Türkiye’nin güvenliği için farklı yaklaşımlar

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Güvenlik; ekonomiden, savunmaya, istihbarata, tarım politikalarına, beslenmeye, asayişe vb. konuları içine alan çok geniş bir kavram. Güvenlik kavramı içinde ele alabileceğimiz bu ve benzeri konular birbirini etkileyen, birbirini tamamlayan konular. Dolayısıyla birini mercek altına aldığınızda, diğerlerine de değinmeniz ya da onları göz ardı etmemeniz gerekir. Diğer bir ifadeyle, güvenlik bir bütündür ve bir devletin temel görevidir. Türkiye uzunca bir süredir hem içeriden, hem de bölgesinden kaynaklanan tehditlerin kuşatması altında güvenlik ve beka sorunları yaşıyor.

Bölgemizdeki, içimizdeki ve daha uzak çevremizdeki gelişmelerin, bunların bizim için bir güvenlik ve beka sorununa dönüşmesinin önlenmesi ya da bu sorunlara tedbir üretilmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı için hayati öneme haiz bir devlet işlevi olduğunu bilmemiz gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni yurt yaptığımız Anadolu ve Trakya topraklarında varlığını sürdürebilmesi bizim etki ve ilgi alanımızdaki gelişmeleri takip etme, bunların gelecekte yol açacağı tehdit ve fırsatları analiz etme, uygun politikaları ve stratejileri geliştirmemizle mümkündür.

Etki alanımızdan kasıt çevremizde bizi doğrudan etkileyecek bölgeler ve ülkelerdir. Bu bölge ve ülkeler, buralardaki gelişmeler istihbarat, silahlı kuvvetler, siyasetçiler tarafından devamlı takip edilmelidir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti silahlı kuvvetleri, istihbaratı ve yumuşak gücü ile buralara etki edebilecek imkanlara sahip olmalı ve bu imkanları geliştirmelidir. İçinde bulunduğumuz bölgeye baktığımızda etki alanımıza giren bölge ve ülkelerin nereleri olduğunu kolayca görürüz.

İlgi alanımıza gelince, gelişmeleri mutlaka takip etmemiz gereken ve bize doğrudan etkisi olmayan bölge ve ülkelerdir. Ancak ilgi alanındaki gelişmeler etki alanımızdaki bölge ve ülkeleri de etkileyebileceği için mercek altında tutmamız gereken bir alandır.

Etki alanı da ilgi alanı da Türkiye’nin politik hedefleri, stratejisi tabii ki imkan ve kabiliyetleri ile yakından ilgilidir. Yani politik hedeflerinizi ve stratejinizi imkan ve kabiliyetlerinize uygun olarak belirlersiniz. İmkan ve kabiliyetleriniz yetmiyorsa hedeflerinizi ve stratejinizi değiştirir ama hedeflerinizi elde edebilecek gücü zaman içinde geliştirirsiniz. 

Bu temel konuları kısaca belirttikten sonra esas konumuza yani Türkiye’nin güvenliği konusunda esas almamız gereken gelişmeler, bunların oluşturdukları tehditler ve genel anlamda almamız icap eden tedbirlere dönelim. ABD tek kutuplu dünya düzeninin biteceğini ya da bittiğini anladıktan sonra çok kutuplu dünya düzenindeki rakipleri arasında başat güç olabilmek için Rusya ve Çin’in güçlenmesine engel olabilecek tedbirleri almaya başlamış ve hala bunu sürdürmektedir. 11 Eylül 2001'den itibaren başlattığı Afganistan ve Irak işgali, renkli devrimler, Arap Baharı ve şimdi de Arap Baharı'nın ikinci versiyonu darbeler ve medeniyetler çatışmasına yol açacak büyük çaplı terör faaliyetlerini bunlar arasında sayabiliriz.

Amaç çok kutuplu dünyada başat güç olabilmek için bütün bu faaliyetlerle birlikte petrolü, doğal gazı, bunları ihraç eden ülkeleri, dünya pazarlarını, enerji ve pazarlara giden deniz ulaşımını hatta kara ve demiryolu ulaşımını kontrol etmektir. Bunun için de bölgesel müttefiklere ihtiyacınız olacaktır. ABD bölgesel müttefiklerinden de faydalanarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı dizayn ediyor. Bölgemizde yeni devletler kuruyor ve mevcut devletleri parçalıyor. Bölgede etnik temizlik yaparak Türkiye’ye yönelik büyük bir güvenlik tehdidi yaratıyor. Doğu Akdeniz’de oldubitti yaratan İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve Mısır grubunu destekliyor. Aynı destek AB ülkelerinden de geliyor. Türkiye’nin ABD ve Avrupa ülkeleri ile NATO müttefiki olmaları onların Türkiye’ye güvenlik tehdidi yaratacak, Türkiye’nin haklarını gasp edecek faaliyetler içinde olmalarını engellemiyor. 

Günümüzde hiçbir ülkenin tek başına söz konusu tehditlerle başa çıkması beklenemez. Türkiye’nin de karşı karşıya olduğu güvenlik tehditleri ile başa çıkabilmek için hem bölgesel, hem de küresel çapta müttefiklere ihtiyacı var. Nasıl soğuk savaş döneminde Türkiye NATO’nun savunma şemsiyesi altına girip güvenlik ihtiyacını sağladıysa bugün de Rusya ve İran ile birlikte Astana sürecini devam ettiriyor. Bir taraftan gücünü geliştiriyor, savunma sanayini güçlendiriyor. NATO ve ABD’nin içinde yer aldığı bölgesel ittifaklar bölgemizde Türkiye’ye güvenlik tehdidi üreten stratejiler uyguluyorlar. 

Ekonomik kriz dahil çok sayıda iç ve dış tehditle başa çıkmak zorunda olan Türkiye’nin sadece klasik, sert ve yumuşak güçleriyle bunu başarması çok zor hatta imkansıza yakındır. Sırtlan sürüsü gibi etrafımızı saran güçler Türkiye’den birer parça koparma, pusuda yatan çakallar sınırımızda ve ülkemizde devlet kurma hasretiyle yanıp tutuşmaktadırlar.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yapacağı en hayati öneme haiz hususları şöyle özetleyebilirim:

  • Ülke içinde kutuplaşmaya son verip, birlik ve beraberliği sağlamak; buna Türkiye Cephesi de diyebilirsiniz 
  • Irak, Suriye ve İran ile bölgesel ittifak, buna Pakistan ve Azerbaycan’ı da dahil etmek 
  • Rusya ile müttefikliği devam ettirmek 
  • Çin ile bir kuşak bir yol projesi kapsamında çalışmak 
  • ABD ile diplomatik görüşmelere devam etmek 
  • NATO içinde kalmak 
  • S400 hava savunma sistemini almak 
  • Milli muharip uçak için diğer ülkelerle çalışmaya başlamak 
  • Klasik silahlı unsurlarımızın kâfi gelmediği yerlerde kullanılacak ve asimetrik savaş yapacak güç unsurlarımızı geliştirmek 
  • Siber savaşa hazır olmak

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU