ABD seçimlerine Arap yaklaşımı

Arap dünyası, beklenen bütün olasılıklar karşısında zorlanabilir. Başkan Trump'ın Beyaz Saraya dönüp dönmeyeceği, bunun İran'a yönelik yaptırımların devamı hususunda ne anlama geleceği hep endişe sebebidir

Fotoğraf: AP

Bölgedeki olaylar ne kadar karışık olursa olsun, ABD başkanlık yarışının kızıştığı, tartışmaların şiddetlendiği okyanus ötesindeki seçim yarışı göz ardı edilemiyor.

Özellikle Başkan Donald Trump'ın görev süresince ABD'nin Ortadoğu da dahil olmak üzere bir çok bölgedeki ana meselelere yönelik politik tutumunun belirsizleşmesi sebebiyle bu yarış yurt içi ve yurt dışında her zamankinden fazla takip ediliyor.

Bu bölgeyi kasıp kavuran birden fazla kriz ve savaş var. Bunlardan bazıları Amerika ile doğrudan ilişkili.

Meslektaşım Abdurrahman Raşid'in geçen hafta köşesinde yazdığı gibi, bu bölgedeki çatışmanın taraflarından her biri daha önce kaybettiği konumunu güçlendirmek ve iyileştirmek için zaman kazanmaya çalışıyorlar.

Raşid'in makalesinde, Türkiye'nin Libya'daki çatışmalara müdahil olması, Akdeniz'de yayılmacı politikalar gütmesi, Yunanistan ve Kıbrıs ile yeni bir çatışmanın eşiğine gelmesinden bahsetti.  

Yine Irak'taki çalkantılar da devam ediyor. Kitlesel halk gösterilerinin gölgesinde Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi'nin Washington ziyareti ve iki ülke arasındaki stratejik diyalog görüşmelerinin olası yansımaları tartışılırken bir yandan da pusuda bekleyen İran'ın ne karşılık vereceği düşünülüyor.

Suriye'ye gelince, savaş sürekli yeniden ivme kazanıyor. Ayrıca Lübnan da dünyanın dördüncü büyük patlaması olarak tanımlanan korkunç bir Beyrut limanı patlamasıyla büyük bir darbe aldı.

Başkentin üçte birinden fazlası yok olurken yönetici elit sınıf hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Elbette İran bütün bu çatışmaların ortak paydası olmaya ve yayılmacılık politikasına devam ediyor.

Bu bağlamda birçok aktörün ABD seçimlerinin sonuçlarını beklediğini söylememize gerek yok. Ama Arap dünyası veya en azından bir kısmı eğer sonuçları kös kös beklemek yerine gidişatı etkileme ve rol oynama gücüne sahip olsaydı, Beyaz Saray'da kim olursa olsun kendi amaçlarına hizmet etmesini sağlayabilir ve çatışmaların ve savaşların çözümünü kolaylaştırabilirdi.

Bu sıkıntılı günlerde eğer Joe Biden seçimleri kazanırsa, mevcut yönetimin kararlarında veya bir sonraki yönetimi yönlendirmede ortak bir Arap pozisyonundan veya ABD'nin politikalarını etkileyebilecek bir Arap politikasından bahsetmek bir lüks haline gelir.

Bu bağlamda söylemek gerekirse etkili bir Arap rolü ancak görüş farklılıkları yaşasalar da ortak maslahatlar üzerinden anlaşmaya varabilecek, müzakereler yapabilecek Arap devletlerinin varlığı ile mümkündür.

Çoğu Arap ülkesinin şiddetli çatışmalar ve krizler nedeniyle adeta felç olduğu doğrudur. Bu kriz ve çatışmaların bazıları kalıtımsal olsa da, bazıları Donald Trump'ın tekrar başkan olmasıyla birlikte doğru politikalar ile çözüme kavuşma hususunda gelişme kaydedebilir.

Donald Trump'ın tekrar seçilmesi veya seçilmemesinin bölgemize yönelik ne tür sonuçları olabilir veya rakibi Joe Biden'ın kazanması halinde ne olur? Bölgesel çatışmalara nasıl etkisi olur?

Bütün bunlara ABD seçimlerinde göz ardı edilemeyecek aşağıdaki beş olgunun ışığında bakmak gerekir:

  • Washington'ın henüz hazmedemediği 2003'deki Irak Savaşı'nın yarattığı sonuçlar, Irak'taki durumun gidişatını etkileyen bir durumdur. Bu sebeple iki ülke arasında devam eden stratejik diyalogun sonuçları önemlidir.
     
  • Amerikan sağının, özellikle İsrail'e daha bağlı hale gelen Evanjelik Hristiyanların etkisiyle ABD-İsrail ilişkilerinde meydana gelen değişim ve gelişmeler sonucu ABD solu İsrail'in önerileri ve aldığı pozisyona karşı tavır sergiliyor. Ancak bu Amerikan merkezinin Tel Aviv'i desteklemeyeceği veya Washington'un İsrail'e verdiği desteği geri çekeceği anlamına gelmiyor.
     
  • ABD'nin bölgedeki ve Avrupa'daki geleneksel müttefikleri ile ilişkileri bozuluyor. Bu bozulma, Barack Obama'nın "arka plandan yönetme" politikası ile başladı ve şimdi de Trump'ın "önce Amerika" politikasıyla devam ediyor.
     
  •  Her ne kadar ABD'nin bölgedeki petrole olan ilgisi azalmış olsa da, bölgedeki müttefiklerini korumak adına ve bu petrol kaynaklarının bölgedeki ve bölge dışındaki muhaliflerin eline geçmesini önlemek için hala bu bölgeler ile ilgilenmeye devam ediyor.
     
  • Son olgu da ABD'nin Ortadoğu'ya bakış açısıyla ile ilgilidir. Görünen o ki ABD'nin bölgeye dair net bir politikası yok ve bölgeden ne istediğini de pek bilmiyor. Bu nedenle bölgenin sorunlarıyla mevsimsel politikalarla baş etmeye devam ediyor. Oysa ihtiyacı olan tutarlı bir politik vizyondur.

Yukarıdaki bu olgular ışığında bakıldığında, Arap dünyası, beklenen bütün olasılıklar karşısında zorlanabilir. Başkan Trump'ın Beyaz Saraya dönüp dönmeyeceği, bunun İran'a yönelik yaptırımların devamı hususunda ne anlama geleceği hep endişe sebebidir.

Çünkü İran meselesi Araplar açısından oldukça önemlidir. Oysa Trump'ın ne yapacağı da pek belli olmaz, eğer kaybetme riski çok büyürse görev süresini bitirmeden bile barış veya savaşa sebep olabilecek birtakım hamleler yapabilir.

Ve eğer Biden kazanırsa bu Araplar açısından her şeyin yerle yeksan olacağı anlamına da gelmez.

Her ne kadar Biden, ABD'yi Trump'ın tek taraflı politikasından bir nebze uzaklaştırıp daha liberal bir çizgiye çekecekse de ülkeyi Obama'nın politikalarına geri götürüp özellikle de İran meselesinde nükleer anlaşma veya yaptırımların kaldırılması noktasına dönüş yapılması beklenmiyor.

Zira bugün İran, Obama'nın görev yaptığı dönemden daha yayılmacı ve istilacı bir pozisyonda.

Bir diğer önemli mesele de BAE-İsrail normalleşme adımıdır. İster Trump geri dönsün isterse de Biden kazansın, bu normalleşme adımı bir sürecin başlangıcıdır.

BAE-İsrail normalleşmesinde olduğu gibi, her halükarda İsrail ve Körfez ülkeleri arasında stratejik, ekonomik, teknolojik, eğitimsel, bilimsel ve sağlık alanlarında ilişkilerin başlayacağı öngörülüyor.

Bu sürece bir İsrail- Arap barışından ziyade bu tür somut ilişkiler üzerinden bakmak gerekir. Bu ilişkiler sayesinde bazı kapalı kapıların da açılması ve bazı sorunların çözülmesi de umuluyor.

ABD seçimlerinin Lübnan'ın koşullarına muhtemel etkisine gelince, Lübnan ABD'nin gözünde İran'ın milisler yoluyla etkisi altına aldığı bir çatışma alanı olmaya devam edecek.

Bu sebeple ABD ya Lübnan'ı bir vatan olarak görüp bu durumdan kurtarma yoluna gidecek ya da başarısız bir haydut devlet olarak görüp cezalandıracak.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU