Batı Sisi’nin diktatörlüğüne göz yumarken, Mısır tehlikeli bir şekilde demokrasiden uzaklaşıyor

Amr Darrag The Independent için yazdı

Abdülfettah Sisi ve Donald Trump

General Abdülfettah Sisi, Nisan sonunda ömür boyu fiili idareci olabilir. Mısır parlamentosundan salı günü geçen anayasa değişikliği tasarısı, cumhurbaşkanlığının görev süresini değiştiriyor. Tasarı Sisi’nin 76 yaşında olacağı 2030’a kadar görevde kalmasının önünü açıyor.

Bu anayasal değişiklikler, generallikten cumhurbaşkanlığına geçen Sisi’ye tasavvur edilemeyecek kadar büyük bir güç sunuyor. Sisi’nin böbürlendiği orduya, ekonomi üzerinde daha fazla kontrol ve “devletin sivil doğası tehdit altındaysa” -bu ne anlama geliyorsa artık- siyasi alanı denetleme yetkisi sağlıyor.

Daha da kötüsü bu değişiklikler, Sisi’yi hakim ve savcıların atanmasında da tamamen yetkili kılıyor. Biz Mısırlıların Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ardından, iyileştirmek için çok çabaladığı demokratik özgürlükleri yok etmeye devam etmesine olanak sağlıyor.

Buna karşın, uluslararası kamuoyu sessiz kalıyor.

Daha geçen hafta, ABD ile Mısır arasında “stratejik ortaklığı” güçlendirmek gayesiyle, Başkan Donald Trump “sıkı dostu” Sisi’yi Beyaz Saray’da ağırladı. Dün, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Libya ve Sudan’daki siyasi istikrarsızlıklar hakkında fikrini almak için Sisi’yle telefonda konuştu. Bu adam, artan zulüm ve kaprisleriyle, kendisinin gözüne girmeye çalışan küçük çaplı askeri danışman ekibiyle ülkemizi yöneten kişi.

Ve Avrupalı liderlerin hiç rahatsızlık duymadan Sisi’yle Şarm El Şeyh’te bir araya gelmesi de çok uzun zaman önce değildi. Orada Avrupalı liderler, aktivizmi bastıran, muhalifleri idam eden ve Mısır’ı ekonomik çöküşün eşiğine getiren adamla aynı platformu paylaştı. Sisi, kendisinin ölüm saçan yönetim şeklini sorgulayan liderlere, bunu anlayamadıklarını söyledi. Ona göre, Arap dünyası ile Avrupa arasında “kültürel farklar” bulunuyor.

Bunun üzerine liderler arkasına yaslandı. Ortadoğu tiranları tarafından Batı’ya defalarca söylenen bu yalanla yetindi. Anlaşılan o ki, demokrasi evrensel değil, kültürel.

Anayasal değişiklikler, önümüzdeki birkaç gün içinde referandumla oylamaya sunulacak. Geçen 6 yıldan fazla sürede bir şey öğrendiysek, o da Sisi’nin kontrolü asla halka bırakmayacağı.

Sisi 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçiminde oyların yüzde 97’sini alarak seçimlerden galip çıktı. Ancak bu göstermelik bir seçimdi: Sisi’nin rakibi de kendi yönetiminin destekçisiydi. Diğer rakiplerse hapse atıldı. Seçim kurulu başkanı Sisi’nin nüfuzu altındaydı. Boykotçu koalisyon da sessizdi.

Bu nedenle geçen hafta biz, farklı siyasi ve sosyal arka plana sahip Mısırlı bir grup olarak, insanların demokrasiyi ve ifade özgürlüğünü koruma mücadelesinde ileriye dönük yeni bir adım attık. Sunulan anayasa değişikliğine karşı elektronik oy kullanmak için “BATEL” kampanyasını başlattık.

Rejimin bütün siber saldırısına rağmen, kampanya ilk 48 saat içinde 100 binin üzerinde imzaya ulaştı, şimdiyse bu rakam 285 binin üzerinde. İfade özgürlüğü üzerindeki sürekli şiddet tehdidiyle güçlendirilen ve yükseltilen bu sınırsız baskı, Batı ülkelerine harekete geçmek için neyi beklediğini sormamız için zorluyor. Sisi’nin önemsemediği ve yozlaştırdığı ilkelerle standartlar, Batı’nın temsil ettiği ve savunduğu değerlerle aynı.

Amerikalılar diğer ülkelerin insanlarından belki de daha iyi bilir: Bir anayasa, düzen ve istikrarın temelidir. İnsan, Amerikan halkının, başkanlarının anayasalarını kötüye kullanması durumunda ne düşüneceğini merak ediyor.

İşte bizim şu an Mısır’da gördüğümüz şey bu. Brexit tartışmasıyla meşgul olan uluslararası kamuoyu demokrasiye ve söz hakkına önem verirken, aynı değerler bugün Mısır’da yok oluyor. Sesinizi yükseltemiyorsunuz veya ne düşündüğünüzü açıkça söyleyemiyorsunuz. “Halkın iradesine” saygı yok.

Demokrasi, her başarılı ülkenin anayasasının temelinde bulunan bir hak. Yokluğu “kültürel bir fark” olarak önemsizleştirilemez. Demokrasiyi savunduğunu iddia edenler bunu bilmeli.

Bugünlerin tarihsel önemi göz ardı edilmemeli. Geleceğe yönelik herhangi bir vizyondan yoksun olan hem Cezayir’de hem de Sudan’daki “ömür boyu liderleri”, uzun zamandır baskı altında tuttukları insanlar tarafından yönetimlerinin alaşağı edildiğini gördü. Bu tür adamlar, demokrasinin ilkelerinden koparak, uzun dönem hizmet etmeye ve yönetimlerindeki istikrar görüntüsüne sığınarak uzun bir süre “otoriter yanılsama” yaşadı.

Sudan’ın kuzeydeki komşusu ve Arap dünyasının en kalabalık ülkesi olan Mısır’da, patlama ihtimalı olan benzer öfkenin harcı zaten mevcut. 2011’de Tahrir Meydanı’nı dolduran halkın enerjisi kalıcı. Sisi dünyadaki en istikrarsız otokrasiye sıkıca tutunuyor. Şu anda, Akdeniz kıyılarındaki bir Mısır patlaması sadece Arap dünyası için değil tüm dünya için önemli sonuçlar doğurur.

Amr Darrag, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hükümetinde planlama ve uluslararası işbirliği bakanı olarak görev yaptı. Ayrıca Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra anayasanın yazılmasına katkı sundu.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Cenk Korkmazer

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU