Etiyopya’nın baraj krizi üzerinden hangi hesapları yapıyor?

Etiyopya’nın böyle bir manzaradaki hesaplarının uluslararası sistemdeki likidite durumuna ve kutupları arasındaki mevcut rekabete, herhangi bir tarafın öne geçmesi düşüncesine dayandığı anlaşılıyor

Nahda Barajı dolum hikayesi garipliği ile ön plana çıkıyor. Su, Sulama ve Enerji Bakanı Bekele dolum hakkında açıklamalarda bulunmuş, ardından bu açıklamalar inkar edilmişti. Hatta Etiyopya Devleti tarafından Sudan Devleti’ne gönderilen resmi belgeler yalanlanmış, Sudan Devleti Dim istasyonundaki su akışının azalması dolayısıyla dolumun anlaşmaya varmadan başladığını söylemişti. Hikayenin ilerleyen kısımlarında ise, Etiyopya Başbakanı ilk dolumun sona erdiğini açıklayarak herkesi şaşırttı.

Etiyopya’nın böyle bir manzaradaki hesaplarının uluslararası sistemdeki likidite durumuna ve kutupları arasındaki mevcut rekabete, herhangi bir tarafın öne geçmesi düşüncesine dayandığı anlaşılıyor. Bu da, uluslararası ilişkileri düzenleyen kuralların yokluğunu yoğun bir şekilde etkileyen çatışma durumunu beraberinde getiriyor. Kendi iradesini askeri güç, kaynak kontrolü veyahut şantaj ile çatışmanın diğer tarafları üzerinde empoze etme düşüncesinde olanların bu ilişkilerde kar ettiği anlaşılıyor.

Diğer yandan, koronavirüs salgınının ortaya çıkışı ise mesele ile ilgili değişkenleri körükledi, bu salgınla mücadele etmeleri sebebiyle büyük ülkelerin meşguliyetini artırdı ve bu ülkeleri ancak kendi iç işleriyle uğraşır hale getirdi.

Bu aşamada, çeşitli düzeylerdeki tarafların tutumunu izlemek mümkün. ABD tarafına baktığımızda, Nahda Barajı hakkında ​​Rusya - Afrika Zirvesi haricinde daha önce hareket etmemiş olan Washington'un Rusya’nın baraj konusuna müdahale etme olasılığı ile nispeten aktif hale geldiğini, 2019 sonbaharı ile 2020 Şubat arasında müzakere alanı sağladığını görüyoruz.

Yayınlanan çeşitli açıklamalara göre, meselelerin çoğu üzerinde anlaşmaya varılmış, hatta Mısır bu hususlara imza atmıştı. Ancak Etiyopya, son toplantılara katılmadı. Etiyopya’nın bu tutumu, ABD yönetiminin tutumunun belirsizliği ışığında anlaşılabilir. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı, Addis Ababa’dan yaptığı açıklamada, Nahda Barajı ile ilgili anlaşmanın, Çin'in etkisine karşı koymak için 5 milyar dolarlık yatırım planlarının çatısı altında aylar sürebileceğini, Etiyopya'nın bölgesel bir sanayi merkezine dönüştürüleceğini söylemişti. ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin ise Etiyopya’ya baskı yapan tarafta yer alarak anlaşma yapılmadan doluma başlanmaması gerektiğini vurgulamıştı.

Bu farklılığa rağmen, ABD’nin Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) konuyla ilgili tutumu, ilgili ülkelerin anlaşmaya varmadan dolumu ve Etiyopya'nın tek taraflı adımlarını reddeder, taraflar arasında diyalogu teşvik eder nitelikteydi. Nitekim ABD delegesi; Mısır, Etiyopya ve Sudan’ı müzakerelerin Washington’da kaydettiği ilerlemeleri fırsat bilmeye teşvik eder yönde açıklamalarda bulunmuştu. ABD’nin bu tutumu, belki de Uluslararası Para Fonu’nun anlaşmaya varmadan dolumun bir sonucu olarak, Etiyopya’ya sağlanan ekonomik yardımları durdurma imasında bulunmasını haklı çıkarabilir.

Çin ise Nahda Barajı konusunda daha fazla yer almış olabilir. Zirâ bazı Çinli şirketlerin baraj inşasına katkıda bulunduğu, üretilen gücü barajdan alarak Etiyopya'nın diğer bölgelerine aktaracak olan güç şebekesini inşa edenin de Çin olduğu biliniyor. Çin'in siyasi düzeydeki tutumu ise, Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin BMGK’da Nahda Barajı krizinin diyalog yoluyla çözümünü desteklediği noktada netleşiyor. Bu; önceki Mısır çabaları sonucunda Çin’in baraj finansörlüğünün geçici olarak dondurulmasını engellemese de, Pekin ve Washington arasında tüm uluslararası konulardaki rekabet ışığında, krize taraf olanların verilerini yanıtlayan temkinli bir duruş sayılıyor.

Fransa’ya gelince, Mısır-Fransız ilişkilerinin Libya ve Afrika sahilleri dosyalarında kesişmesi, BMGK’nın Nahda Barajı krizini tartışmaya davet edilmesini mümkün kılmış olabilir. Ancak Fransa’nın 2018 başlarında Mısır Büyükelçisi aracılığıyla resmi olarak yayınladığı ifade, son iki yıldır aynı. Nitekim Büyükelçi, “Etiyopya'daki Nahda Barajı'ndan etkilenen ülkelere eşit mesafede duran Fransa, diplomatik bir çözüm arıyor. Mısır'ın kalıcı su kaynağını sürdürmesini isteyen Fransa, aynı zamanda barajın aşağı havza ülkeleri sularına zarar vermemesi gerektiğini, ancak Etiyopya'nın ihtiyaçlarının da görmezden gelinmemesi gerektiğini savunuyor” açıklamalarında bulunmuştu.

Konuya Ekim 2019’da Rusya-Afrika Zirvesi’ndeki veya 13 Temmuz’da Sergey Lavrov’un baraj hakkındaki müzakerelerin başarısız olduğu açıklamaları gibi birden çok kez müdahil olan Rusya’nın baraj hakkındaki tutumunun dikkat çektiği söylenebilir. Dikkat çeken diğer hususlar ise nükleer enerji alanlarında Etiyopya’yı destekleyen Rusya’nın Addis Ababa’yı Nahda Barajı’nı koruması için bir füze sistemi sağlamış oluşu. Nitekim bu siyasi eylem, Afrika Boynuzu'nda etkinlik sağlamayı amaçlıyor.

Birleşmiş Milletler, Genel Sekreteri aracılığıyla, son zamanlarda Nahda Barajı krizini çözmek için taraflar arasındaki diyalog ve diplomatik çözümleri desteklemek üzere harekete geçti. BMGK tarafından Temmuz ayı başlarında yayınlanan bir açıklamada, üç ülke arasındaki baraj krizi hakkındaki gelişmelerin Almanya başkanlığında izleneceğini, ihtiyaç durumunda toplantı yapılabileceği bildirilmişti.

Bu konudaki müzakerelere sponsorluk eden ve Mısır’ın BMGK’ya yönelimi arka planında aktif olan Afrika Birliği’nin konumu, Etiyopya'nın ilk doluma ilişkin hem birliği hem de Güney Afrika'yı utandıracak şekilde belirsiz bir tutum izlemesi ışığında net bir hale gelebilir. Bu, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa arasındaki telefon görüşmesindeki samimiyeti haklı çıkartabilir ve mini Afrika zirvesinde gerçekleştirilen ve ilan edilmemiş anlaşmalara işaret edebilir.

Öyle görünüyor ki Nahda Barajı krizindeki kritik dengeler, rejimin ve uluslararası toplumun Kahire üzerinde büyük baskı yaratan likiditesinin bir yansımasıdır.

Ülkede ağır basan ancak koronavirüs salgınının kaydedildiği, özellikle de yarım milyon Etiyopyalının yer aldığı Afro-Amerikan seslerin yükseldiği, başkanlık seçimlerinin yaklaştığı bu dönemde ABD’nin fark edilmeyen rolünün siyasi çözümün büyük bir kısmını oluşturabileceğini tahmin ediyoruz.

Mısır diplomasisinin, BMGK’daki bir sonraki aşamada çabalarını yıl sonuna kadar yoğunlaştırması gerekecek. Mısır'ın Rusya ile etkileşiminin bu dosyadaki ABD etkinliğini uyarabileceği de düşünülüyor. Diğer yandan, tutumlarını geliştirmek için Fransa ve Almanya ile de hem diplomatik, hem de diplomasi haricinde bir etkileşim içerisine girmesi, aynı zamanda gayrı resmi aktörler yolunda etkin bir şekilde hareket etmesi gerekecek. Ki bu da Mısır’ın henüz başvurmadığı bir seçeneği temsil ediyor. Nitekim dünya ve bölge, düşünce kuruluşları ve sosyal medya rollerinin geniş çapta aktif olduğu bir zamandan geçiyor.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Elif Turan

https://www.independentarabia.com/node/137976

DAHA FAZLA HABER OKU