Ekonomistlere endişe, iş dünyasına umut veren Yapısal Reform Paketi

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın bugün açıkladığı Yapısal Reform Paketi birçok ekonomiste göre önceki "paketlerin vaatlerinden" farklı değil. İş dünyası ise özellikle vergi ve kıdem tazminatı düzenlemelerinden memnun

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Yapısal Reform Paketi'ni İstanbul Dolmabahçe'de sundu. Fotoğraf: AA

31 Mart Yerel Seçimleri’ne yüzde 19 enflasyon ve yüzde 13,5 işsizlikle giren Türkiye’nin, seçimlerden sonra en fazla merak ettiği konu ekonomide iyileşmenin nasıl sağlanacağıydı. 

Bu kapsamda geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın yeni yapısal reform paketini açıklayacağı duyurulsa da, bugün bir basın toplantısıyla sunulan paket, ekonomistleri memnun etmedi. 

Pakette en çok tartışılan konulardan biri “kıdem tazminatı” oldu. Albayrak sunumunda vatandaşların kazançlarına göre, azdan çok çoktan az, belirleneceği zorunlu bir bireysel emeklilik sistemine entegre edileceğini söyledi. “Tamamlayıcı emeklilik sisteminin yeniden ele alacağız” diyen Albayrak, “Bu sistemle birlikte Kıdem Tazminatı Reformu’nu da hayata geçireceğiz” açıklamasını yaptı. 

Bakan’ın açıklamasına göre çalışanlardan ve işverenden yapılacak kesintiler BES ile entegre Kıdem Tazminatı Fonu’nda toplanacak. Her iki sistemin de bu yıl hayata geçirilmesi planlanıyor. 

Albayrak’ın açıklamasına göre yeni yapıyla birlikte beş yılda bu fonda biriken miktar, milli gelirin yüzde 10’unun üzerine çıkacak. 

Konuyla ilgili olarak kendi bloğunda bir yazı kaleme alan Uğur Gürses, yeni paket hiçbir ayrıntı ya da planı içermiyor ve “temennilerle” sınırlı kalıyor. 

Zorunlu ya da diğer adıyla tamamlayıcı emeklilik sistemine değinen Gürses, “Gönüllülüğe dayanan bireysel emeklilik sisteminin de altını boşaltıverdi. Yurttaşın tasarruflarının ‘etrafında dönen’ bir kamu yüzü yeniden hortladı” ifadelerini kullandı. 

Kıdem Tazminatı Reformu’nun açıklanmadığını vurgulayan Gürses, “Muhtemelen Ankara’nın rüyası şu: Ne kaldıysa olabildiğince fonlara el atalım, olur da yaşadığımız kredi çöküntüsüne belki bir faydası olur” dedi. 

Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel, Twitter’dan yaptığı açıklamada bireysel emeklilik sisteminin zorunlu olmasını şöyle değerlendirdi: 

“Çalışanlara zorunlu BES tam zorunlu olacak. İsteyen ‘Ben BES istemiyorum çıkıyorum’ diyemeyecek. Yani bir nevi ücretlilerden vergi alınmış olacak, bu arada daha önce söylediğim gibi kıdem tazminatları gidiyor.” 
 


Kıdem Tazminatı Reformu’ndan daha önce ocakta Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı 2019 Programı’nda bahsedilmiş, Ali Tezel de bunun üzerine kaleme aldığı yazıda şu noktalara değinmişti: 

“Şimdi 7 hal gerçekleştiğinde kıdem tazminatlarımızı alabiliyoruz.

1-Emeklilik

2-Yaş hariç diğer emeklilik şartlarını tamamladığımız da yani 15 yıl ve 3600 günümüz varsa,

3-Ölüm

4-Erkeklerin askere gitmesi

5-Kadınların evlenmesi

6-Haklı nedenle işi bıraktığımızda

7- İşveren tarafından işten atıldığımızda

Peki fon gelince ne zaman alacağız;

1-Ölünce

2-65 yaşında gelip emekli olunca

3-Fonda en az 15 yıl kalırsak ve ev veya araba alacaksak fondaki paranın yarısını alacağız.” 

Karar Gazetesi Ekonomi Yazarı İbrahim Kahveci de Twitter’dan yaptığı paylaşımda uygulamanın “zorunlu” olmasına değindi: 
 


CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu ise Albayrak’ın sunumunda Türkiye'nin bugün ihtiyaç duyduğu kaynağı nasıl temin edeceği, borçları nasıl çevireceği ve enflasyonu nasıl düşüreceğinin anlatılmadığını söyleyerek bu haliyle paketin, alelacele hazırlanmış, baştan sona temenniler manzumesi olduğunu ifade etti. 

Yazılı bir açıklama yapan Erdoğdu şunları söyledi: 
 

"İşsizlik sigortasından sonra belli ki işçinin kıdem tazminatına da çökecekler, alın terini gasbedecekler. Kıdem tazminatı işçinin güvencesidir. Türkiye'deki bireysel emeklilik sistemi, katılımcılarını reel olarak kayba uğratabilen, biriken fonları koruma hususunda henüz yeterince gelişmemiş bir sistemdir. Bu düzenlemenin işçilerin hak kaybına yol açabileceği bellidir. Böyle bir şeye izin vermeyeceğimizi bilsinler."


Kıdem tazminatı konusu CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağababa ve CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın da gündemindeydi. 

“Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir” diyen Ağababa, AK Parti iktidarının kıdem tazminatını daha önce de kaldırmayı denediğini ancak sendika ve sivil toplum kuruluşlarının baskısı ile cesaret edemediğini söyledi: 
 

“Buradan iktidarı son kez uyarıyoruz. Kıdem tazminatı emekçilerin son kalesidir. Ellerinde kalan son güvencedir. İşçilerin 83 yıldır koruduğu kazanımdır. Kıdem tazminatının gaspına asla ve asla izin vermeyiz.” 


Faik Öztrak ise Twitter’dan yaptığı açıklamada “Taksitli reform olmaz. Parça başı reform yapılmaz” diyerek eleştirdiği Berat Albayrak’ın sunumu şöyle değerlendirdi: 
 


Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran ise Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada “Kıdem tazminatı bu haliyle ne işçiyi ne de işvereni memnun ediyor” diyerek İş barışına hizmet etmediği gibi mahkemelerdeki iş yükünün artmasına da neden oluyor. Kıdem tazminatının Bireysel Emeklilik Sistemi ile entegre değerlendirilmesi çok önemli bir gelişmedir. Bu süreçte kıdem tazminatı şartlarıyla tazminata esas çalışma süresi de yeniden ele alınmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.

"Tahsili gecikmiş alacaklar bankacılık için risk oluşturmuyor"

Konuşmasına “Reform alanlarımızın başında finans sektörü geliyor” diyerek başlayan Berat Albayrak “bankacılık sektörümüzün güçlü yapısını sürdürmesini ve reel sektörümüzü finanse etmeye devam etmesini temin etmek bu programın en önemli önceliklerinden bir tanesidir” vurgusunu yaptı ve bazı ekonomik veriler paylaştı. Buna göre: 

- Bankacılık sektörünün kredi hacmi, tahsili geçmiş alacaklar hariç 2 trilyon 513 milyar TL’dir.

- Geri ödemelerinde sorun beklenmeyen birinci gruptaki kredilerin toplam krediler içindeki oranı yüzde 89 seviyesinde. 

- İkinci gruptaki yakın izlemedeki kredilerin payı ise 276 milyar lira, yani toplamda yüzde 11 oranında. Bu rakamın 107 milyar liralık kısmı bugüne kadar yapılandırıldı. 

- Üçüncü grup, yani tahsili gecikmiş ya da takip hesabında izlenen alacakların miktarı Mart 2019 itibarıyla 106 milyar TL. Tahsili gecikmiş alacakların kredilere oranı yüzde 4,2’dir. 

- 106 milyar TL tutarındaki tahsili gecikmiş alacaklar için 72 milyar TL seviyesinde özel karşılık ayrıldı.  

Albayrak, tahsili gecikmiş alacaklar için yüksek oranda karşılık ayrılmasının, tahsilat oranlarının yüksek olmasının ve tahsili gecikmiş borcu bulunan işletmelerin büyük çoğunluğunun faaliyetlerine devam ediyor olmasının dikkate alınması gerektiğine vurgu yaptı. 

Hazine ve Maliye Bakanı, tahsili gecikmiş alacakların bu nedenle bankacılık sektörü için bir risk oluşturmayacağını öngördüklerini ve sektörün daha dirençli hale getirilmesi ve sermaye yeterlilik oranlarının güçlendirmesi gerektiğini söyledi. 

Bu kapsamda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ihraç edeceği 28 milyar liralık Devlet İç Borçlanma Senetleri kamu bankalarına verilecek. 

Ekonomist Uğur Gürses blogunda bu karar için “eski hamam eski tas” ifadelerini kullanarak şunları kaleme aldı: 
 

“Bakan Albayrak’ın açıkladığı çerçevede yapısal sorunları hedefleyen değil, bütüncül olarak tek bir hedef var; ne yapsak da kredi pompalamaya devam etsek? Kamu bankaların 28 milyar TL’lik sermaye konması da, bireysel emeklilik ve kıdem tazminatı gibi alanlarda fon oluşturma çabalarının da ardında olan bu.” 


Gürses, “2018’de kamu bankalarının ihraç ettiği 11 milyar liralık tahviller İşsizlik Sigortası’na el altından satılarak oradan karşılığında alınan Hazine tahvilleri ile sermaye artırımı yapılmıştı, şimdi de gündeme gelen ilave 28 milyar TL’lik sermayelendirme ihtiyacı neden ortaya çıktı?” sorusunu da sordu. 

Ekonomi yazarı Emin Çapa ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada Albayrak’ın açıklamaları doğrultusunda tahsili gecikmiş alacakların risk oluşturmamasına rağmen niçin 28 milyar liralık desteğe ihtiyaç duyulduğunu sorguladı. 
 


Kurumlar vergisi kademeli olarak düşüyor 

Pakette yer verilen diğer konulardan biri de vergi reformuyla ilgiliydi. Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak’ın “2019 yılı içerisinde hayata geçireceğimiz en önemli reformlardan biri” diyerek tanımladığı vergi dönüşümü şu maddeleri kapsıyor:

- Yeni vergi mimarisinde istisna ve muafiyetler azaltılacak. 

- Kurumlar vergisi kademeli olarak düşürülecek ve daha rekabetçi bir noktaya taşınacak. 

- Gelire göre artan oranlarda vergilendirme daha etkin hale getirilecek. 

- Vergi beyannamesi yaygınlaştırılarak dolaylı vergile azaltılacak, dolaysız vergiler artırılacak. 

- Vergi daha fazla tabana yayılacak. 

- Mükellef dostu bir vergi sistemi için Mükellef Hakları İcra Kurulu kurulacak. 

Twitter hesabında bu açıklamaları değerlendiren Vergi Uzmanı Ozan Bingöl şunları söyledi: 
 


Fon yöneticisi ve ekonomi danışmanı Murat Kubilay açıklanan pakette ekonominin mevcut durumuna ilişkin teşhislerde hata olduğunu söyleyerek “17 yıldır sanki aynı parti iktidarda değilmiş gibi. Ekonomi yönetimi kendisini hiç kabahatli bulmuyor. Krizden çıkış adına krizin yükünü vatandaşın sırtına yükleyecek bir politika önerisinde bulunuyor” dedi. Kubilay, vergi ile ilgili açıklamaları da şu şekilde değerlendirdi: 
 

“Programdaki vergi reformunun hem mantığında hem de tutarlılığında hatalar var. ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergiler değil; doğrudan vergilere yöneleceğiz deniyor. Fakat eş zamanlı vergi tabana yayılacak deniyor. Verginin tabana yayılması sıradan vatandaşın üstündeki vergi yükünü artırır; yani asıl yapılması gereken verginin tavana itilmesi. Diğer taraftan yüksek gelirli grubun gelir vergisi artırılacak açıklaması var. Enteresan olansa eş zamanlı kurumlar vergisinin düşürülme vaadi. Anlıyoruz ki büyük holdinglerin vergileri iyice düşürülecek ama toplumda orta üst gelir grubunda olan doktor, mühendis ve avukat gibi meslek sahibi grup hedef alınacak. Kurumlar vergisi azaltılırken vergi istisna ve teşvikleri de kaldırılacak. Belli ki bu ikisi arasında bir denge sağlanmak istenmiş fakat bu denge iyiden kötüye doğru yapılmış. Genel bir kurumlar vergisi indirimi yerine örneğin yenilenebilir enerji veya temel gıda üreten sektörlere vergi istisnası çok daha uygun olabilirdi.”


İş dünyasının "Yeni Reform Paketi" memnuniyeti

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Reform paketinin; finansal sektöre destek, ihracat ve üretim odaklı kredi arzı, kurumlar vergisinin kademeli düşürülmesi, enflasyonla mücadeleye yönelik tarımda milli birlik projesi gibi ciddi bir açılım ortaya koyduğunu söyledi. 

Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın ise Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada yeni vergi mimarisinin kayıt dışı ile mücadele, mükellef hakları verginin tabana yayılması ve istihdam oluşturulmasına yönelik yerinde ve olumlu adımlar olduğunu söyledi. 

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da Albayrak’ın açıklamalarının kendilerine umut verdiğini söyleyerek şu değerlendirmede bulundu: 
 

"Bankacılık kesiminin kaynak kalitesini artırmaya yönelik düşüncelerin, reel sektör açısından kredi arzını artıracağını ümit ediyoruz. İstanbul Sanayi Odası olarak yıllardır, uzun vadeli tasarrufları güçlendirmek adına yapılacak en önemli hamlelerden birinin de kıdem tazminatı reformu olduğunu dile getiriyoruz. Bu nedenle, Yapısal Dönüşüm Adımları kapsamında kıdem tazminatının da reforma tabii tutulacak olmasını, Türkiye’nin en büyük ihtiyacı olan uzun vadeli fon birikimine güçlü bir katkı sağlayacağı için çok anlamlı ve değerli buluyoruz."


Sera A.Ş. kuruluyor 

Yüzde 30’a dayanan gıda enflasyonu, temel gıda ürünlerinde önü alınamayan fiyat artışları ve sonrasında başlatılan tanzim uygulamasının ardından Yapısal Reform Paketi’nde en çok merak edilen konulardan biri de “tarım”dı. 

Albayrak yaptığı sunumda detaylı Tarımda Milli Birlik Projesi’nin mayısta açıklanacağını duyurarak getirilen yeniliklerden bazılarını şöyle sıraladı: 

- Taze meyve sebze pazarında dengeleyici unsur olması amacıyla Tarım Kredi Kooperatifi ortaklığıyla Sera AŞ kurulacak. İlk etapta 2 bin hektar teknolojik sera inşa edilecek. 

- Verilecek desteklerle 47 milyon olan küçükbaş hayvan varlığı 4 yıl içinde 100 milyona yükseltilecek.

- Hal Yasası kapsamında üretici kooperatiflerinin haller içerisindeki payının artırılması hedeflenerek toptan perakende ve lojistik alanlarında daha rekabetçi bir yapının oluşturulması sağlanacak. 

Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, kendi bloğunda kaleme aldığı yazıda Yapısal Reform Paketi’nin tarımla ilgili kısımlarını değerlendirdi. 

Yıldırım’a göre Bakan’ın açıkladığı önlemle şu anda yaşanan sorunlara çözüm üretecek ve enflasyonu düşürecek önlemler değil.

“Tarımda yaşanan en temel sorun yüksek girdi fiyatları nedeniyle üretimin azalması. Çiftçinin para kazanamaması. Desteklerin yetersiz kalması” diyen Yıldırım bu konuda bir önlem olmadığını vurgulayarak “Çiftçi mazot, gübre, tohum, ilaç, yem gibi temel girdilerde bir düzenleme, destek bekliyor. Üretimi destekleyici bir önlem yok” ifadelerini kullandı. 

Tarımda Milli Birlik Projesi’nin yeni olmadığını söyleyen Yıldırım, 2016’da Faruk Çelik’in Tarım Bakanlığı dönemde de “Milli Tarım Projesi” hazırlandığını hatırlattı. Bu projeni Ahmet Eşref Fakıbaba döneminde rafa kaldırıldığını söyleyen Yıldırım, “Muhtemel kabine değişikliğinde Bekir Pakdemirli görevden alınırsa bu proje de rafa kaldırılabilir” dedi. 

Ali Ekber Yıldırım, tarımı mevsim etkilerinden koruması hedeflenen seracılık atılımıyla ilgili de şunları yazdı:  
 

“Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın seracılıkla ilgili açıkladığı verilere bakıldığında hem sera alanı konusunda hemde üretim payı konusunda kendisine yanlış bilgi verilmiş olabilir. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 752 bin dekar sera alanı var. Bunun 86 bin dekarı cam sera, 355 bin dekarı plastik sera, 120 bin dekarı yüksek tünel,191 bin dekarı alçak tünel. Daha çarpıcı olan ise sadece 13 bin dekarı yani yaklaşık yüzde 2’lik alanda modern seracılık yapılıyor. Bakan Albayrak 2019 yılında 2 bin hektarlık teknolojik sera kurulacağını ifade etti. Şu anda sadece 13 bin dekar olan modern sera alanının 9 ayda 2 bin hektara çıkarılması pek mümkün görülmüyor.”


Tarım yazarı Yıldırım, küçükbaş hayvancılığa verilecek teşviği ise “Kırmızı et üretiminin artırılması ve fiyatın dengelenmesi açısından önemli bir adım. Bakan’ın söyledikleri doğru politikalarla desteklenirse bu hedefe ulaşılabilir” sözleriyle değerlendirdi. 

Ekonomist Emin Çapa’ya göre ise kurulması düşünülen Sera A.Ş.’nin batık bir yapı olacağını savunarak “Niye çiftçiler kendileri ya da kooperatifleriyle doğrudan pazara giremiyor?” sorusunu sordu: 
 


Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, Twitter hesabından yaptığı açıklamada Berat Albayrak’ın sunduğu programla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: 

“Reform için öncelikle mevcut yaklaşımların önemli bir kısmının bir kenara bırakılması gerekiyor. Açıklanan paket bana 'bir de şunları deneyelim' yaklaşımını çağrıştırdı. Umarım çalışır. Aslına bakılırsa her yeni yöntem beraberinde pozitif ve negatif sonuçlar getirir. Ancak, yaklaşım aynı kaldığı sürece neticeyi değiştiremeyiz. Yapısal Reformlar bir yaklaşım değişikliğidir. Dolmabahçe’de yapılan ilk sunumu hatırlıyorum. '3+1 yılın sonunda nitelikli insan yetiştiren Türkiye' hedefi açıklanmıştı. Bu hedef ancak ve ancak yapısal reformlar ile gerçekleşebilir.Yapısal reformlar 'adalet-özgürlükler-eğitim' saç ayaklarında kurulur. Vergiler, sosyal güvenlik gibi konular bu temel atıldıktan sonra uygulanmalıdır. Aksi taktirde ekonomik adımlar uzun soluklu olamazlar.”
 


Duvar Gazetesi’ne konuşan Ümit Akçay’a göre açıklanan yol haritasında, Türkiye ekonomisin karşılaştığı temel açmazların herhangi birine dair anlamlı bir bakış açısı bulunmuyor. Bu çerçeve, ekonomi yönetiminin gelişmeler karşısında sürüklendiğini teyit ediyor. Akçay, bu sürüklenme durumunun, açıklanan yol haritasının sadece 9 aylık bir planlama ufkuna sahip olmasından dahi anlaşılabileceğini belirtti.

Akçay “Kısacası, ekonomik krize ek olarak, yaşanan durum, kriz yönetiminin krizi’dir şeklinde özetlenebilir” dedi.

DAHA FAZLA HABER OKU