Kimi "hile" diyor kimi özeleştiri yapıyor: AK Parti'ye yakın gazeteciler seçimi yazdı

AK Parti'ye yakın yazarlardan farklı seçim analizleri geldi. Hile iddialarının doğru olduğunu savunan da vardı, seçimin yenilenmesi gerektiğini düşünenler de. Yeni Şafak yazarı İbrahim Tenekeci'ye göre "Zaferin sahibi çoktur, yenilgi ise yetimdir"

31 Mart'ta yapılan yerel seçimlerde AK Parti'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başanlığı'nı kaybetmesi, ilk sayımlarda CHP adayı Ekrem İmamoğlu'nun aldığı oyların ise daha fazla çıkmasının ardından AK Parti'ye yakın gazetecilerin köşelerinde tabloya farklı açılardan bakan analizler yayımlandı.

Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, sosyal medyada da yoğun paylaşılan yazısında "31 Mart'ta Türkiye'ye seçim üzerinden darbe yapılmıştır. Bir İstanbul projesi için FETÖ'cüler kullanılmıştır 15 Temmuz sonrasının ilk adımları atılmıştır. Öyleyse İstanbul'da seçimler yenilenmeli" dedi. Yazıda "İstanbul için özel bir proje, Belediye Başkanı'nı değiştirmenin çok ötesinde bir senaryo uygulanmış, İstanbul üzerinden bir tür Türkiye tasarımı harekete geçirilmiş, ilk adım atılmıştır" iddiasına yer verdi.

 

 

Karagül İstanbul'da seçimlerin yenilenmesi gerektiğini düşünüyor. 

2 Nisan'daki yazısında Enfal Suresi'nin 46. ayetini hatırlatan Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk şunları yazmıştı:

"Sanırım son yıllarda en çok etkilendiğim ve her fırsatta çevremdekilere anlattığım ayet budur:

“Birbirinizle çekişmeyin, sonra içinize korku düşer, gücünüz elinizden gider.”

Ankara’da, henüz AK Parti içinde büyük tartışmaların olmadığı zamanlarda, partinin üç önemli ismi, Erdoğan, Gül, Arınç’ın etrafındaki danışmanların ya da kadroların birbiriyle uğraştığı zamanlarda başlamıştım bu ayeti söylemeye.

“Siyasetin ve bürokrasinin doğasında bu çekişme vardır” derlerdi bana. Bense hep buna itiraz ederdim.

Onları ikna edeceğimize, onlar hepimize bu hastalığı bulaştırdı. Partinin büyükleri de bu hastalığı iyileştireceklerine, görmezden geldi. Sonunda muhteris insanların başlattığı bir hastalık, önce gizliden tüm bünyeye yayıldı, sonra da ilk krizde ortaya çıktı.

Gezi olaylarıyla başlayan krizden beri, AK Parti içinde birbiriyle uğraşan, bu çekişmeden kişisel çıkar elde etmeye çalışan ve bu karmaşayı daha çok tahrik edenlerin yüzünden, Enfal 46. ayetin tecelli edeceğini düşündüm hep.

Son yıllarda Ankara’ya geldiğimde ayetin ilk kısmının gerçekleştiğini gördüm. “İçinize korku düşer…” Konuşmaya, bir söz söylemeye, gördüğü yanlışa yanlış demeye, eleştirmeye korkan arkadaşlarımı gördüm. Kimse kimseye güvenmiyordu, kimse riskli hiçbir şey yapmıyordu.

İşte o günde, şimdi kafamda mıh gibi çakılı olan ikinci kelime belirdi zihnimde: Üzgünüm."

Öztürk bugünkü (3 Nisan) yazısında ise Anadolu Ajansı (AA) üzerinden yürütülen tartışmaya değindi. 

AA'nın eski Genel Müdürü olan Öztürk, "Yüksek Seçim Kurulu’nun, sandık başından veri yayınlamaya başlamasıdır. Bu veriyi hem siyasi partilere hem de medyaya versin. AA da oradan alsın. Bugün herkes Yüksek Seçim Kurulu’na güveniyor değil mi? Her partinin orada temsilcisi var. O yüzden YSK teknolojisini yenilesin, yazılımını geliştirsin ve modern bir sistem kurarak sandık başından verileri sadece kendisi yayınlasın. Seçime giren her siyasi parti de bu sistemde temsilci bulundursun. Ve artık, hem tartışma bitsin, hem de Ajans daha fazla hırpalanmasın" ifadelerini kullandı.

 

 

Aynı gazetede yazan İbrahim Tenekeci ise AK Parti'nin birçok il ve ilçede yanlış aday tercihi yaptığını savunarak, İstanbul'da nüfusun çoğunluğunu oluşturan illerden yeterli aday olmadığını belirtti.

"Halkın oylarıyla seçilen bir başkanı görevden almak ve onun yerine herhangi bir ismi atamak, bazı yerlerde olumlu sonuç vermemiş olabilir" diyen Tenekeci şu ifadeleri kullandı: 

"Zaferin sahibi çoktur, yenilgi ise yetimdir. Bu söz eşliğinde devam edelim. Eskiden “biz” derdik, şimdi genellikle “ben” diyoruz. Bu dil sorunludur"

Hükümete yakın medyanın "amiral gemisi" Sabah gazetesi cephesinde de "seçim hilesi" iddiaları vardı.

Seçimden sonra yazdığı yazıda "İstanbul'da şaşırtıcı olmayan biçimde Binali Yıldırım kazandı" diyen Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan bugün de "İki adayın da %48'ler civarında oyu görünüyor. Aradaki fark ise 1 milyon değil, sadece 25.000 oy. Örneğin yaklaşık 2600 sandıktan Binali Yıldırım'a sıfır oy çıktığı görülmüş. İstanbul İl Meclisi'nde çoğunluğu alan AK Parti iken, Ak Parti'nin en çok oy aldığı ilçelerdeki sandıklar söz konusu iken bu imkânsız bir sonuçtur" iddialarında bulundu.

AK Parti'ye yakın medya içinde "özeleştiri" yapan kalemler de vardı.
 

 

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak seçim sürecine ilişkin şunları yazdı: 

"Seçim kampanyasında kullanılan dil yanlıştı. Bir yandan sertlik vardı, bir yandan “aşk ve sevda” şarkıları çalınıyordu. Bu radyo, Tv, gazete, troller, sosyal media ile seçim kazanmak zordu ve öyle oldu. Erdoğan kendimizi iyi anlatamadık diyor ama, öyle anlaşılıyor ki, seçmenin bir önceki seçimde verdiği mesaj iyi anlatılamamış, iyi anlaşılmamış. Bu sonuç onu gösteriyor. “İnen binemez” söylemi yanlıştı. AK Parti’ye yönelik eleştirilere karşı verilen tepkiler yanlıştı. Seçmenin aklındaki sual-i mukadderlere verilen cevaplar tatmin edici değildi. Torpil iddialarına karşı tatmin edici cevaplar verilemedi. Seçmene yönelik vaadlerin zamanlaması ve üslubu yanlıştı. Halka ve STK’lara karşı parti yöneticilerinin tepeden bakan, buyurgan tavırları doğru değildi."

Yeni Şafak'tan Mehmet Acet ise seçimlerde "Beka söylemi ve ekonominin yarıştığını" savunduğu yazısında şunları söyledi:

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"31 Mart, ekonomideki sorunlar ile beka söyleminin böyle bir çarpışmasına sahne oldu. Bu sert çarpışma iki tarafı da yere seremedi. Normal şartlarda ekonominin seçim sonuçlarını sarsıcı şekilde etkilemediği örnekler bulmak kolay değildir. Bu durumda, beka ile ilgili uyanık olma duygusu ve bu istikamette kullanılan söylemlerin ekonomiden gelen tepkileri göğsünde yumuşatarak karşıladığı düşünülebilir."

Star Gazetesi yazarı Halime Kökçe, YSK verilerinde bazı kaydırmaların yaşanmasını "gelen pis kokular" diye nitelendirerek, "Binali beyin oylarının çok sayıda sandıkta 0 ya da 1 olarak gözükmesi ise kuşkuyu daha da büyüttü. Çünkü aynı sandıklarda ilçe ve il meclisinde AK Parti'nin misal 200 oyu varken Binali beye sade 1 oy çıkmış olması hayatın olağan akışına ters bir durum oluşturuyordu. AK Parti bu durumun açıklığa kavuşturulması adına itiraz hakkını kullandı" diye yazdı.

 

DAHA FAZLA HABER OKU