SWAP fırtınasının hasar tespit raporu: Dövizdeki tırmanış ne pahasına ve ne zamana kadar frenlendi?

SWAP faizinin yüzde 1300'lere çıkmasıyla TL'de değer kaybı frenlendi. Şimdi bu "frenin" ne pahasına yapıldığı tartışılıyor. Kimine göre TL "konvertibl" olma özelliğini yitirdi, kimine göre Türk şirketlerinin değeri eridi, kimine göre ekonomiye güven düştü

Merkez Bankası, Cuma günü tırmanışa geçen döviz kuru ile ilgili olarak piyasalarda gözlenen oynaklık ve "sağlıksız" fiyat oluşumlarını takip ettiğini açıkladı / Fotoğraf: AA

31 Mart seçimlerine 10 gün kala yani 22 Mart Cuma günü, döviz piyasası son aylarda hiç görülmedik bir hareketlenme yaşadı. Dolar ve euro hızla değer kazandı, TL eridi. Liranın bir günlük kaybı yüzde 5’i aştı…

Bu, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında yaşanan şokun bir benzeri miydi, yerel seçimlerden önce “hükümete yönelik bir komplo” muydu, yoksa ekonomideki kırılganlıkların ve nicedir kötü sinyaller veren ekonomik göstergelerin beklenen sonucu muydu?

Son bir haftada ne yaşandı? SWAP piyasasında TL faizi neden yüzde 1300’lere fırladı? Merkez Bankası döviz rezervi son aylarda neden eridi? Yüzde 1300'e ulaşan SWAP faizi nasıl hızla normal seviyesine düştü? Döviz piyasasındaki fırtına durduruldu mu? Ne pahasına durduruldu? Seçimden sonra TL’de ani bir değer kaybı bekleniyor mu?

Ekonomik verilerin son derece dalgalı bir seyir izlediği, politikaların ise tartışma yarattığı son günlerde akıllarda çok soru var. Bu soruları gündeme getiren ise, geçtiğimiz cuma günü başlayan çalkantı ve daha önce hiç uygulanmamış politikaların uygulanması oldu.

SWAP fırtınası nasıl geldi? 

Son bir haftada yaşananların öncü göstergeleri içinde en belirgin olanı Merkez Bankası rezervlerindeki erimeydi.

Mart ayının ikinci haftasından itibaren, analistler sık sık Merkez Bankası rezervlerindeki erimeye vurgu yapmaya başladı. Bu sırada konuşulanlara göre, kuru baskılamak isteyen ekonomi yönetimi kamu bankaları aracığıyla piyasaya döviz veriyordu.

Yani kuru frenlemek için bir “arka kapı” politikası uygulanıyordu.
 


Merkez Bankası rezervleri nasıl eridi?

Merkez Bankası rezervlerinin 28 Şubat-21 Mart arasındaki görünümü ekonomi çevrelerinde kuşkular doğmasına yol açtı. Çünkü verilere göre 3 haftada Merkez Bankası’nın döviz rezervleri 7,2 milyar dolar azaldı. Bunun 5,9 milyar dolarlık kısmı döviz satışı ile oldu. Hazine'nin döviz hesabı ise 3,4 milyar dolar eridi.

Bu verilere göre yapılan analizlerde öne çıkan şu oldu: Yoğun miktarda döviz satan kamu bankalarının açığı Merkez Bankası tarafından kapatılıyor...

İngiliz ekonomi gazetesi Finansal Times'e göre Türk hükümeti seçim öncesinde lirayı desteklemek için döviz rezervinin üçte birini harcadı. 

Ekonomi yönetimi bu iddiaları hızla yalanladı ve rezervlerdeki düşüşün Hazine’ye dış borç ödemesi ve enerji ithalatçısı kamu kurumlarına döviz satışı nedeniyle oluştuğu yönünde bilgiler verildi ama bu bilgiler rezervdeki erimeyi açıklamaktan uzak bulundu.

Aynı dönemde yani mart ayının ilk yarısında, faizlerin “piyasa koşullarına aykırı” şekilde baskılandığı iddiaları daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Sonucu, Türkiye’de vatandaşların ve şirketlerin döviz birikiminin 171 milyar dolarla tarihi bir rekor kırması oldu.

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp dövit mevduatındaki rekor artışı “Enflasyondaki düşüşü tatmin edici bulmayan tasarruf sahibi döviz birikimi tercih ediyor. Bununla birlikte geçen yıl Ağustos ayında yaşanan kur şokunun etkisi ve seçimlere yönelik belirsizlik de bu tercihe yol açıyor” sözleriyle değerlendirdi.

Aynı dönemde, TL’ye yatırım yapan yabancı oyuncular da benzer bir eğilime girdi. Seçim belirsizliği ve ekonomideki oynaklık yatırımcıları TL’den çıkmaya yöneltti. İşte bu yönelim 22 Mart fırtınasının zeminiydi.

22 Mart fırtınası

Geçtiğimiz hafta Cuma günü, döviz piyasasında kimilerine göre beklenmedik, kimilerine göre ise “göstere göstere gelen” bir sarsıntı yaşandı. Türk Lirası sadece 1 günde yüzde 5’i aşan oranda değer kaybetti. SWAP fırtınası işte tam da o kayıpların ardından çıktı. TL'nin değer kaybı, S400 gerilimi ve Merkez Bankası rezervleri üzerindeki tartışmalar kızışırken, seçim sonrasına ilişkin senaryolar nedeniyle riskini azaltmak isteyen yabancı yatırımcılar hızla TL’den çıkmak istedi.

Bunu yapmanın maliyeti ise SWAP piyasasının karakteri gereği, elinde olmayan lirayı satarak onun faizine katlanmak şeklindeydi.

Analistlere göre o sırada, TL'deki kayıptan yüksek kazanç elde etmek isteyen spekülatörler de devreye girdi. Londra SWAP piyasasındaki TL yatırımcılarının kimi kaybı önlemek kimi de spekülatif kazanç hedefiyle TL’den çıkmak için hamle yaptı ancak SWAP piyasasında o güne kadar hiç yaşanmamış bir kriz yaşandı. TL satışının önüne geçmek için olağanüstü önlemler alınmıştı. Havuzda TL yoktu. Liranın bir gecelik faizi yüzde 1300’e kadar çıktı. Yabancı yatırımcı sıkıştı.

Bu tarihi bir seviyeydi çünkü aynı oran sadece 1 hafta önce yüzde 22 idi. 2001'deki ekonomik krizi sırasında görülen seviye ise yüzde 71'di.

Londra SWAP piyasası, yabancı bankaların Türk Lirası elde etmek için kullandığı bir mecra. Ve iddialara göre Türk bankalarına, SWAP piyasasına likidite aktarmama talimatı verilmişti. TL akışı kesilince de, yabancı yatırımcılar sıkışmış, TL faizi görülmemiş düzeylere fırlamıştı.

Aslında SWAP piyasasındaki TL sıkışıklığı geçtiğimiz yıl ağustos ayında başlamıştı. O dönemde TL’deki değer kaybını frenlemek için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu SWAP işlemlerini öz sermayenin yüzde 25’iyle sınırlamış ve TL’deki değer kaybının önüne geçmeyi hedeflemişti. Bazı analistlere göre, Türk bankaları geçtiğimiz günlerde bu sınırın da altında TL akışı yaptı. Türk Lirası pozisyonlarıyla ilgili işlem yapmak isteyen yabancı fonlar, bu nedenle bir karşı taraf bulamadığı için de faizler yükseldi.

BDDK iddiaları reddetti

Reuters'a konuşan bir bankacı, "Yurt dışındaki uzun pozisyonları çözmek adına TL kısıldığından Londra'da gecelik swap faizleri çok sert yükseldi. Yabancı yatırımcının elindeki TL çok azaldı ve TL ihtiyacı olan bu kadar yüksek faizleri göze alıyor. Bunun da etkisiyle dolar/TL gevşiyor" yorumunda bulundu.

Londra SWAP piyasasındaki fırtına tüm dünyanın gözünü buraya çevirmişti. Uluslararası yayın yapan pek çok gazete “Türk bankalarına 'yabancı muhataplarına tek bir lira dahi borç vermemeleri' talimatı gittiği iddia ediliyor” diye haber yaptı. Ancak Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Reuters'a yaptığı açıklamayla bu iddiaları reddetti.

Aydın, "Türkiye'deki bankaların yurtdışındaki bankalara likidite vermediği iddiası doğru değil. Türkiye'deki bankalar kendi aralarında ve uluslararası ilişkilerinde bankacılık düzenlemelerine, teammüllere ve ticari esaslara ve sözleşmelere uygun davranmaktadırlar” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, süreci "Türkiye tarihinde görmediği uluslararası ekonomik operasyonlara maruz kaldı" diye değerlendirdi. Albayrak’a göre seçim öncesi spekülasyon yaparak lira açık pozisyonu yaratan “bir kaç adı lazım değil banka”, açık poziyonları üzerinden swap piyasasında sıkıştırılmış ve zarar ettirilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, dövizdeki fırtınayı değerlendirirken "Hesap soracağız" dedi. Erdoğan, "Bugünlerde birileri dövizi tırmandırmaya başladı. Hepinizin kimliğini biliyoruz. Şunu bilin ki, seçim sonrasında bunun bedelini ağır ödeyeceksiniz." dedi. 
 


Hemen ardından “Yayımlanan raporun spekülatif etki yaratan; yanıltıcı, manipülatif etkileri olduğu” gerekçesiyle yatırım bankası JP Morgan hakkında inceleme başlatıldı. Ankara'nın tepkisini çeken o rapor, JP Morgan'ın bazı müşterileri için hazırladığı tavsiye belgesiydi ve özetle seçim öncesinde döviz fiyatlarında artışı önlemek için Merkez Bankası rezervlerinin kullanıldığını ima etmiş, 2019 içinde 177 milyar doları aşkın “dış borç döndürme takvimi” Nisan-Mayıs’ta yoğunlaşacağı için, müşterilerine “şimdiden dolara geçmelerini” tavsiye etmişti.

Hükümetten ve ekonomi bürokrasisinden gelen açıklamalara rağmen, ekonomistlerin büyük bölümü SWAP piyasasının Türkiye tarafından kilitlendiğini, bunun da bir "kural ihlali" olduğunu savundu. 
 


SWAP faizi nasıl düştü?

22 Mart Cuma gününden 25 Mart Pazartesi gününe kadar olan sürede TL’deki kayıpların büyük bölümü telafi edildi. Merkez Bankası Pazartesi ve Salı günü bir hafta vadede repo fonlaması gerçekleştirmedi. Analistlere göre bu yolla örtülü faiz artırımına gidildi. Aynı zamanda döviz karşılığı TL SWAP piyasasında vadesi gelmemiş toplam swap satışı sınırı yükseltildi.

Yüzde 1300'ü aşan Londra'daki SWAP piyasasında Türk Lirası'nın gecelik faizi yeniden yüzde 25 düzeylerine geriledi. Bunda TCMB’nin, bankalara gönderdiği bilgi notunda SWAP piyasasında vadesi gelmemiş toplam SWAP satışı sınırını yüzde 20'den yüzde 30'a çıkardığını duyurması etkili oldu. Yani SWAP piyasasındaki TL sıkışıklığı bir ölçüde giderildi. Faiz normal seyrine indi.

Faizlerin inmesiyle, Ankara'dan ilk açıklama Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'tan geldi. Albayrak, Türkiye ekonomisi için 2019 hedeflerinin olumlu sürdüğünü belirterek SWAP faizleriyle ilgili sürecin ‘normalize olduğunu’ söyledi. 

Kur ne pahasına geriledi?

Atılan adımlarla kurdaki erime durdu ama fırtına dinmiş gibi görünmüyor. SWAP fırtınası sırasında TL bulamayan yabancı yatırımcılar maliyetleri olağanüstü artsa da TL’den çıkış için başka yollar aramış, bu nedenle de önce İstanbul borsasındaki hisseleri ardından tahvillerini satmaya başlamışlardı. Sonuçta geçtiğimiz Salı günü Borsa İstanbul'un BIST 100 endeksinde 6 bin puanlık düşüş görüldü.Türkiye’nin tahvil faizleri fırladı. 

Ekonomist Mahfi Eğilmez bu durumu şöyle özetliyor: Türkiye USD/TL kurunu düşürdü ama bunu bütün diğer piyasa göstergeleri bozma pahasına yapmış oldu. Doları düşürmenin maliyeti borsayı çökertmek, faizleri yükseltmek ve risk primini tırmandırmak oldu. Oysa riskleri düşürecek adımlar atılsaydı aynı sonuca (hatta belki daha iyi bir sonuca) diğer göstergeleri bozmadan ulaşılabilecekti.

"Yüzde 1300'ü aşan Londra'daki swap piyasasında Türk Lirası'nın gecelik faizi yeniden yüzde 25 düzeylerine geriledi."

Faiz düşerken TL'deki değer kaybı da yeniden başladı. Albayrak'ın "Faizler normalize oldu" açıklamasını yaptığı dakikalarda dolar kuru 5,65, euro ise 6,32 seviyesine çıkmıştı. Yani SWAP krizi pahasına sağlanan iyileşme korunamamış, TL yeniden değer kaybetmeye başlamıştı. 

 

“TL’nin konvertibilitesi kayboldu”

Bazı ekonomistler, SWAP fırtınasının Türkiye ekonomisine sonuçları uzun vadeye yayılacak ve kalıcı olacak zararlar verdiği görüşünde. 
Prof. Özgür Demirtaş, yaşananların TL’ye olan güveni önemli ölçüde sarstığını söylüyor.  
 


 

Ekonomist Alilla Yeşilada ise "SWAP yasakları" olarak tanımladığı dönemin yabancı yatırım açısından telafi edilemeyek kayıplara yol açacağı inancında.

 


Yeşilada'nın "3 ayda 40 yıl geriye gittik" diye özetlediği dönemde, birçok ekonomist TL'nin konvertibilite özelliğini yitirdiği görüşünde.

Konvertibilite, "ülke parasının döviz piyasasında başka ülke parası ile değiştirilmesi"ni açıklıyor ve Türk Lirası 24 Ocak 1980 kararlarından bu yana "konvertibl" olma hedefinde. Nisan 1990’da ise IMF, TL’nin konvertibl hale geldiğini duyurdu. Yani TL 29 yıldır resmi olarak konvertibl bir para. Swap piyasasında yabancı yatırımcıların TL'den çıkmak istediğinde sıkışması, karşısında muhatap bulamaması ise işte bu özelliğin yitmesi olarak yorumlanıyor.

Ekonomist Mahfi Eğilmez meseleyi, "Sonuçta dolar kuru, hala yüksek olmakla birlikte, bu eylemin başladığı düzeye göre düştü ama bunun maliyeti borsanın çökmesi ve tahvil faizlerinin artması oldu. Daha da önemlisi Türkiye, istendiği zaman TL ile diğer paraları değiştirmediği için TL’nin konvertibilitesi uluslararası finans piyasalarında sorgulanmaya başladı" şeklinde özetledi.

Bloomberght yazarı Gökhan Şen ise yaşanan fırtınanın ardından gelinen noktayı özetlediği yazısında, "Biz bunu neden yaşadık" diye sordu ve şöyle dedi:

"Türk Lirası sallantının başladığı güne göre %2 değer yitirdi, borsamızdaki şirketlerin değeri %10 düştü, 2 ve 10 yıllık tahvil faizimiz 3 tam puan yükselişle sırasıyla %19'u aştı ve %21'i aştı. Döviz tevdiat hesapları arttı. Dünya basını çoğu zaman eksik bilgiyle durumun ne kadar ciddi olduğunu haber yaptı. Reel sektörün maliyetleri arttı. Merkez Bankası faiz artırdı, yapacağı faiz indirimine ilişkin beklentiler törpülendi. Londra piyasasına ve oradan gelecek sermaye akımına olan erişimimiz zedelendi. Öyleyse biz bunu neden yaşadık?"

"Albayrak görevden alınsın"

CHP, yaşanan krizin en büyük nedeni olarak Bakan Albayrak'ı gösteriyor. Parti sözcüsü Faik Öztrak, Albayrak'ın görevden alınması gerektiğini söylediği basın toplantısında şöyle bir maliyet hesabı çıkardı:

"Türkiye’nin borç temerrüt risk primi, yani CDS olarak tabir ettiğimiz bir prim var. Bu yeniden 400’ün üzerine tırmandı. Yani, dışarıdan 1 milyon dolarlık Hazine kâğıdı almak için gelen, 21 Mart tarihinde, bu Hazine kağıdını sigortalamak için 35 bin dolar sigorta primi ödüyordu. Şimdi ödeyeceği miktar 41 bin 690 dolara çıktı. Yurtdışından borçlanmak için dolara ödediğimiz faiz bundan birkaç ay önce TL’ye ödediğimiz faizin üstüne çıkmıştı. Şimdi bu faiz daha da artacak, milletimizin cebi boşalacaktır. Türkiye’ye dönük risk algısı uluslararası piyasalarda roket hızıyla yükseldi. Borsa da paldır küldür çöktü. Bu ülkenin değeri borsada belirlenen büyük şirketlerinin değeri üç günde yüzde 8’e yakın düştü. İşte damadın faturası bu. Bu şirketlerin değerinin düşmesi ülkemize zarar. Bu kolaycı politikalarla, ülkemiz her gün biraz daha borca batıyor, milletin ödeyeceği faizler her gün biraz daha artıyor."

Bundan sonra ne olacağına ilişkin bir tahmin de Merkez Bankası'nın eski başkanlarından biri olan Durmuş Yılmaz'dan geldi. Yılmaz, "Bundan sonra IMF gelmeden hiçbir yabancı yatırımcı bu ülkeye girmez" diyen ekonomistlere destek verdi,  “Merkez Bankası rezervleri eridi çünkü ortada şeffaf olmayan ve açıklanmayan harcamalar var. Hükümet, yabancı yatırımcıya karşı bu hamleyi yapıyor zira doğru yönetilmeyen, şeffaf olmayan bir ekonomi var ve yabancı yatırımcı da Türkiye’de kalmak istemiyor. IMF’den başka seçeneğin kalmadığını görüyorum. IMF konusunda hükümet ‘u’ dönüşü yapar çünkü daha önce pek çok konuda ‘u’ dönüşü yaptılar” dedi.

 

DAHA FAZLA HABER OKU