Çar Akdeniz kıyılarında oyun oynamaya geri döndü

Libya'daki varlığı ile Rusya, Kaddafi döneminde Libya’da kaybettiği güç ve nüfuz ile uğradığı zararı, başta ekonomik olmak üzere, telafi etmeye çalışıyor

Rus savaşçılar cephe hattından ayrıldı / Fotoğraf: AA

Bugünü geçmişe bağlayan birçok kararsız sorular arasında bazıları şunu sorguluyor:

Çar, Akdeniz kıyılarında ne yapıyor? Rusya’nın 21’inci yüzyılın ikinci on yılında Libya’ya yönelik ilgisi  geçen yüzyılın altmışlı yıllarında Mısır’ın kendisi için ifade ettiği değerden daha çok ve büyük olabilir mi?


Bazıları kısaca ve lafı uzatmadan, Rusya’nın bir şekilde Libya Ulusal Ordusu'ndan (LUO) vazgeçip gizliden veya açıktan Türkiye ve Ulusal Mutabakat Hükümeti (UHM) ile ittifak etmesi ile Altı Gün Savaşı öncesi Sovyetler Birliği’nin Mısırlılara verdiği parlak sözler arasında bağlantı kuruyor.

Bu sözler o kadar parlaktı ki o dönemde Kahire’de bazıları, Sovyet filolarının Mısır’ın emri altında olduğu şeklinde yorumlamıştı.

Rusya’daki Çarın stratejisini anlamak özellikle de sürekli değiştiği ve anlaşılması zor olduğu göz önüne alındığında hiçbir şekilde kolay ve basit değil.

Rus ayısı, hareketleri çevik ve kıvrak, dikkat çekici bir şekilde Suriye’den Libya’ya atlayabilen bir tilkiye dönüştü.

Buna karşılık, ABD kartalı halsiz ve uzun sürebilecek bir gençliğini yenileme aşamasındaymış görünüyor.

Libya topraklarındaki Rus sahnesinde ilk göze çarpan nokta, Rus güvenlik şirketi Wagner’e mensup savaşçıların Trablus’tan büyük çapta çekilmesidir.

Wagner kuvvetleri, doğrudan Rus ordusuna bağlı olmayan özel kuvvetlerdir; ancak resmi onay olmadan dış muharebe görevlerinde bulunmaları da mümkün değil.

Oysa Wagner, Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Hafter’in Libya’nın batısındaki savaşlarında önemli bir rol oynadı.

Burada iki husus soru işaretleri yaratıyor:

Wagner kuvvetleri neden LUO’nun savaşlarına katılmayı bıraktı?

Vatiyye Üssü yakınlarından ve sonrasında Trablus’un güneyinden UMH kuvvetlerinin saldırısına maruz kalmadan nasıl güvenli bir şekilde geri çekilebildiler?


Akla en yakın cevap, Türkiye ile Rusya arasında çoklu senaryolara sahip gizli anlaşmalar olduğudur.

Bunların belki de en bilineni Libya’yı bölgesel olarak paylaştıklarına dair senaryodur.

Buna göre Libya’nın batısı UMH Başkanı Fayez es-Serrac ve Türk nüfuzu altında, doğusu ise Halife Hafter ve LUO’nun kontrolü altında kalacaktır.

Peki, sonra ne olacak?

Yeni yapısal gelişmeler yaşanmazsa şu ana kadar açık ve net olan şu:

Çatışmalar dondurulmaya çalışılıyor. Diğer bir deyişle Çar, mümkün olan en büyük faydaları elde etmek için uzun vadeli bir çatışmadan kaçınıyor.

Özellikle de ABD cumhuriyetinin, tarih boyunca tüm imparatorlukların kaderi olan geleneksel aşırı emperyal genişlemenin maliyetini ödediği bir zamanda, kafasının karışık olduğu göz önüne alındığında.

Libya, Sovyetler Birliği’ni başına yıkanlardan tarihi intikamını almak için Çar’ın kendisinden faydalanmaya çalıştığı “Aşil topuğu” olabilir mi?

Putin’in sözleri ile acı bir şekilde dillendirdiği ve kalbini yakan bu intikamı alması için bir fırsat olabilir mi?

Durum sadece bundan ibaret değil. Zira Çar, işgalci Osmanlı Ağasını genellikle Moskova’nın çıkarlarını gerçekleştirmesi için kozmik satranç haritasındaki bir piyon gibi kullanıyor.

Şimdi de kendisi aracılığıyla, Medvedev’in Güvenlik Konseyi’nde Kaddafi rejimini devirme kararına sessiz kalarak sonuçlarını yanlış tahmin ettiği Libya’da, durumu yeniden kontrol altına almaya çalışıyor.

Çarın Akdeniz kıyılarına yönelik hayalleri küresel jeopolitik haritayı yeniden düzenliyor.

Kendisi genel olarak ve çoğu zaman Sam Amca ya da Avrupalılardan değil, komşusu Çin ejderhasından endişe ve tasa duyuyor.

Çünkü Çar, insanlığın gizemlerini ve tarihin aldatmacalarını okumakta çok iyi.

Buradan yola çıktığımızda, Libya’nın petrol zenginliğinin ve sahip olduğu doğalgaz yataklarının, küresel enerji fiyatları sisteminde etkili ve faal bir aktör olduğunu görürüz.

Dolaysıyla buradaki varlığı ile Rusya, Kaddafi döneminde Libya’da kaybettiği güç ve nüfuz ile uğradığı zararı, başta ekonomik olmak üzere, telafi etmeye çalışıyor.

Libya, Çar açısından Kuzey Afrika’da ilerlemek için mükemmel bir üstür.

Bunun yanı sıra Libya, gelecek yüzyılda ham madde savaşlarının sahası olacak Afrika’nın derinliklerine, bu kıtadaki kalkınma projelerine açılan çift girişe sahip bir kapıdır.

Ayrıca kendisi, Akdeniz’in Avrupa’dan 200 kilometreden daha uzak olmayan diğer kıyısında yer almaktadır.

Çar, büyük bir beceriyle gerçekleştirdiği hamlelerle taşlarını küresel etki ve güç karelerine yerleştiriyor.

NATO’nun Polonya veya diğer ülkelere yerleştirdiği füze sistemleri duvarıyla kendisini kuşatmasını beklemiyor.

Aksine, NATO’nun Avrupa topraklarındaki üslerine çok yakın bölgelerde askeri olarak varlık gösteriyor.

Nitekim, Duma Savunma Komitesi Başkanı Vladimir Şamanov da bunu açıkça dillendiriyor:

Rusya uzun zamandır varlık göstermediği Akdeniz’deki askeri varlığını pekiştirecektir. Planlarında ulusal çıkarlarına dayanacaktır.


Çar, ne Hafter ne de es-Serrac ile ilgileniyor. Çünkü büyük liderler küçüklerin oyunlarıyla ilgilenmezler.

Onlar sadece fırsatları değerlendirmekle ilgilenirler. Çar, Suriye topraklarında Rusya için bir askeri üs kurmayı başardı.

Suriye Cumhurbaşkanı’nın üssün içinde nasıl da Putin’den önce bir adım bile atamadığını tüm uluslararası televizyon kanalları gösterdi.

Bu sahne, çağdaş tarihte bir liderin kendi topraklarında karşı karşıya kaldığı eşi görülmemiş bir aşağılama taşıyordu.

Aynısını, yani askeri bir üs kurmayı, çatışan taraflara önem vermeden Libya topraklarında da tekrarlayabilir.

Çar, ABD Başkanı karşısında neredeyse net bir zafer kazanmış durumda. Nitekim, ABD uydularının çektiği fotoğraflarda Libya’daki Cufra Hava Üssü’nde Suriye’deki Humeymim Hava Üssü’nden nakledilmiş 29 MİG ve 24 Sukhoi –Su savaş uçağının varlığını net bir şekilde gösterdi.

Bu, Libya’nın doğusunda kurulacak Rus askeri üssünün bir söylenti değil gerçek olduğunun kanıtıdır.

Hafter’in bu konuda yaptığı resmi talebin ardından Rusya'nın Libya Temas Grubu Başkanı Lev Dengov’un yaptığı açıklama da bunu doğruladı.

Çar, Akdeniz kıyılarındaki varlığını pekiştirirken Trump, Almanya’daki askerlerinin sayısını 25 bine indirmeye hazırlanıyor. Bu da, Avrupalıların geleceğe panik ve kaygı içinde bakmaya itiyor.

Libyalılara gelince, sağdan ve soldan herkes kendileriyle oynuyor. Oysa ülkeleri güçlendirilmiş olsaydı Allah’ın izniyle hiç kimse bunu yapmaya cesaret edemezdi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU