Mevzu Christchurch saldırısı olunca Batı eğitiminin cevap vermesi gereken çok şey var

Doğuştan ırkçı olmadığımızı ortaya koyacak yeteri kadar araştırma mevcut; ırkçılığı öğreniyoruz. İngiliz müfredatından Avustralyalınınkine kadar her şeye bakıldığında, nasıl öğrendiğimizi görmek gayet kolay

Yeni Zelanda'daki El Nur Camisi önünde toplanan insanlar saldırının kurbanlarını anıyor / Fotoğraf: Reuters

Akanksha Singh - The Independent

Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde 50 kişinin ölümüne neden olan 2 camideki silahlı saldırı farklı değildi. Farklı değildi çünkü saldırganın ahlakının bozulduğunu gösteren bir manifestosu var, farklı değildi çünkü bunlar Yeni Zelanda’da beyaz adamın elleriyle yapıldı ve kesinlikle farklı değildi çünkü saldırganın telefonundan canlı yayımlandı.

Toplum olarak, sürekli, İslami aşırıcılığı “öteki” aşırıcılıklardan ayırdığımız görülüyor. Ancak doğrusunu söylemek gerekirse, aşırıcılık söz konusu olduğunda “öteki” diye bir şey yok; din yok, mantık yok ve gerçekten de merhamet yok.

Dolayısıyla  -Avustralya’dan “sıradan bir beyaz adam”- saldırıyı “Avrupa topraklarına göç oranını işgalcilerin gözlerini korkutarak ve istilacıları fiziken ortadan kaldırarak azaltmak için” yaptığını söylediğinde, sadece yabancı düşmanlığı ve beyazların üstün olduğunu savunan ırkçı bir ideoloji görmedim, aynı zamanda bilgisiz ve eğitim düzeyi düşük birini gördüm.

 

 

Irkçıların ve yabancı düşmanlarının, göçmenlerin, sığınmacıların veya rengi farklı insanların “istilası” düşüncesiyle kendilerini avutmalarının bir nedeni var – Batı eğitimi, birçok kez, beyazın üstünlüğünü ve dolayısıyla da İslam karşıtlığını besledi.

Christchurch’teki terör saldırısından saatler sonra, Londra’nın doğusundaki bir caminin dışında bulunan bir kişiye 3 beyaz adam saldırdı. Adamlar cuma namazına katılanları “terörist” olarak adlandırarak, cemaatten birine çekiç ve sopayla saldırdı.

GCSE (Genel Orta Öğretim Sertifikası) sınavı için tarih dersi alırken, epey ülkeyi işledik fakat yeterince üzerinde durmadığımız şey sömürgecilikti. Elbette bir paragrafta bahsedildi ancak onu kenara koyup savaşlara ve Britanya’nın dünyaya kazandırdığı harika şeylere odaklandık.

Belki de en iyisini yazar ve politikacı Shashi Tharoor söyledi, Tharoor bu kültürel olayı “tarihsel bellek yitimi” olarak tanımladı.

Ancak bu İngiliz müfredatına özgü bir şey değil.

Avustralya’da 60 bin yıllık Aborjin tarihi yok sayılıyor ve hala tarih kitapları Avustralya’nın beyaz olduğunu ima ediyor. Amerika ve Kanada’da da Kızılderili ve İlk Milletler tarihi, öğretilenlerin küçük bir kısmını oluşturuyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tabii ki, bu dünyanın bazı bölgelerinde (yavaş da olsa) değişiyor, ancak müfredatlar, müttefik güçlerin ne kadar da şahane olduğu propagandasından öteye geçmediği sürece bunun hiçbir anlamı yok.

Bununla birlikte, kimleri “yabancı” etiketinin içine sıkıştırdığımızı didiklemeden önce kendimizi tarif etmek için kullandığımız dil ve söyleme bakmalıyız. Günümüzde İslamofobi kışkırtıcılığı yapan birçok kişi, kendilerininkine benzer yorumların terör saldırılarına yol açabileceğini inkar ediyor.

New York Üniversitesi’nden 2 öğrenci, Christchurch saldırısı kurbanlarını mum yakarak anma etkinliğinde Chelsea Clinton’ı protesto ettiklerinde bunun Clinton’ın siyahi Müslüman milletvekili İlhan Ömer’e yönelik eleştirilerden kaynaklandığını vurguladı.

Öğrencilerden Rose Asaf bir videoda şöyle konuştu:

 

“Şu anda burada olan, sizin gibi insanların ve sizlerin dünyaya yaydığınız sözlerin körüklediği bir katliamın sonucu. Bunu bilmeni istiyorum ve bunu içinde derin bir şekilde hissetmeni istiyorum. 49 kişi sarf ettiğiniz söylemlerden dolayı öldü.”

 

Clinton, parlamenter Ömer’in ABD liderlerini maddi kazanç için İsrail’i savunmakla itham eden eleştirilerini antisemitizm olarak nitelendiren bir tweete verdiği yanıtta “bir Amerikalı olarak altına imza atarım” dedi ve şöyle devam etti: Hangi partiden olurlarsa olsunlar tüm yetkililerin, kamuya mal olmuş kişilerin antisemitizm yapmamalarını bekliyoruz.”  

Dweik ve Asaf, haklı olarak, “Bir Amerikalı olarak” sözünün son derece problemli olduğuna dikkati çekti. Dweik ve Asaf, “İlhan Ömer’in statükoya meydan okumaktan başka yanlış bir şey yapmadığını, ancak birçok kişinin Ömer’i eleştirme şekliyle onu Müslüman karşıtlığı ve ölüm tehditlerine savunmasız bıraktığına” işaret etti. Dahası, Asaf, The Washington Post’a verdiği mülakatta “Bir Amerikalı olarak” ifadesini kullanarak Clinton’ın “göçmen-karşıtı söylemi” pekiştirdiğini söyledi.

Ve haklılardı.

Dolayısıyla Clinton kesin özür içermeyen bir ifadeyle, “Böyle hissettiğin için çok üzgünüm. Kelimelerin önemli olduğuna inanıyorum” yanıtını verdi. Bu sözleri okuyunca sosyal medya platformlarının işleri daha kötü hale getirmekte nerelere varabildiğini düşünmekten kendimi alamadım.

Bu Clinton’a özgü bir şey değil. Nesrine Malik, İslam ve İslami teröristlere yönelik eleştirilerin “bir şekilde Yeni Zelanda’daki terör saldırısının nedenlerinden” olduğunu söylediğinde Julia Hartley-Brewer’den tepki aldı.

Ne var ki, Malik haklıydı.

Beyaz ırkın üstünlüğünü savunanlar Hartley-Brewer gibi kişilerin kullandığı retorikten besleniyor. Avustralya Başbakanı Scott Morrison, Christchurch saldırısını “aşırı sağcı” ve “terör” saldırısı olarak nitelese de pozisyonunu güvenceye almak için bir Müslüman karşıtı retoriğe sarılmaktan imtina etmedi.

 



 

Aynı şekilde Donald Trump’ın Müslüman ve göçmen karşıtı retoriği ve politikalarına Christchurch saldırganının manifestosunda övgüler yağdırılıyor ve Trump, “yenilenen beyaz kimliğin ve ortak amacın sembolü” olarak tanımlanıyor.

Doğuştan ırkçı olmadığımızı ortaya koyacak yeteri kadar araştırma var; ırkçılığı öğreniyoruz. Belki de ırkçı bir amca veya büyükbaba ve büyükanneden diyelim. Belki de başörtülü kadınlara “evinize gidin” diyen yoldaki adamdan.

Politikacılar, gazeteciler ve kamuya mal olmuş kişiler son derece etkili insanlar. Kamusal söylemi bütünüyle kontrol eden bu insanlar, göçmenlik ve yabancı karşıtlığı, İslamofobi ve beyaz ırkın üstünlüğü etrafında dönen konuları tam olarak kavrayana kadar, her fırsatta onlardan hesap sormalıyız.

Çünkü nefret ya da hoşgörüsüzlük içeren sözcükler - ılımlı olsa da – sadece hedefledikleri kişilere zarar vermez, aynı zamanda gizli yabancı düşmanlığını güçlendirir ve beyaz ırkın üstünlüğüne inananların fikirlerini pekiştirir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Cenk Korkmazer

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU