Kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan dilleri yeni nesile aktarıyorlar: Torunlar, dedelerinin türkülerini anlamak istiyor

Rize’nin Fındıklı Belediyesi ise Lazca ve Hemşince dillerinin öğrenilmesi için kurslar açtı. Eğitmenlerin verdiği Lazca ve Hemşince kurslarına giden vatandaşlar ise bu dilleri öğrenmek ve yaşatmak istediklerini söylüyor

İnsanlar, kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan diller için endişe duymaya devam ediyor.

Hangi milletin olursa olsun diller bütün bir insanlığın mirasıdır.

Bilindiği üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Bingöl Belediyesi ve Siverek Belediyesi Kürtçe kurs hizmeti verince binlerce insan dil öğrenmek için bu kurslara akın etti. 

Rize’nin Fındıklı Belediyesi ise Lazca ve Hemşince dillerinin öğrenilmesi için kurslar açtı.

Eğitmenlerin verdiği Lazca ve Hemşince kurslarına giden vatandaşlar bu dilleri öğrenmek ve yaşatmak istediklerini söylüyorlar. 

UNESCO’nun 2008 senesinde yayımladığı tehlike altındaki diller atlasına göre dünya üzerindeki 6 bin 200 dilden 2 bin 400'ü yok olma tehdidi altında.

Türkiye'de de kaybolma tehlikesi yaşayan 18 dil var. Bu diller arasında Lazca da bulunuyor. 
 

LAZ3.jpeg
Murat Mutunaşi / Fotoğraf: Independent Türkçe


Murat Mutunaşi, Fındıklı Belediyesi’nin açtığı dil kursunda Lazca dersleri veriyor.

Mutunaşi’nin aktardığına göre Lazca, Rize'ye bağlı Atina (Pazar), Ardeşen, Çamlıhemşin, Vitze (Fındıklı) ilçeleriyle, Artvin’e bağlı Hopa, Arhavi ve Borçka ilçelerinde konuşuluyor.

93 Harbi Muhaciri Lazların önemli bir kısmı da Marmara’nın birçok bölgesine yerleşti ve buralarda Lazca varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Ancak günümüzde, anadili Lazca olanlar kendi çocuklarına bu dili aktarmada zorluk çekiyor.

Özellikle dede-nine ile torunlar arasındaki anadil uçurumu Lazca için de gitgide artıyor.

Türkiye'de 500 bin kadar bir Laz nüfusu var. Ancak bu nüfusun ne kadarının Lazca bildiğini cevaplayabilmenin güç olduğunu aktaran öğretmen Mutunaşi, “Önceki nesil Lazca bilmesine rağmen yeni nesil Lazca bilmiyor ve anadili üzerinden iletişim kuramıyor” dedi.


"İnsanı dilinden mahrum etmek onu büsbütün yok etmektir"

Dedesinin Lazca'dan başka bir bilmediğini ifade eden genç öğretmen, "insanı dilinden koparmanın yüreğinden koparmaya" benzediğini söylüyor.

Karadeniz bölgesindeki Laz vatandaşların eski zamanlarda daha çok Türkçe'yi gurbette öğrendiklerini kaydeden Mutunaşi, tabloyu şöyle özetledi:

İnsanı yurdundan etmek, insanın yüreğini koparmak gibi bir şeydir. İnsanı dilinden mahrum etmek ise o insanı büsbütün yok etmektir. Dedem Lazca'dan başka bir dil bilmezdi. Bölgemizin geçmişten beri kaderi haline gelen gurbetçilik sonucunda İstanbul’a göç ettikten sonra Türkçe'yi öğrendi. Dedemi hiç görmedim, ben doğmadan önce vefat etti. Ben ise Lazca'yı bilmezdim. Sakarya’da okurken Laz Enstitüsü’nün açtığı Lazca derslerine giderek anadilimi öğrendim. Bir nesil arasındaki uçurumun derinliğini buradan görebilirsiniz. Bu bölgemizdeki ailelerin hemen hemen hepsi için geçerlidir. Burada Cumhuriyet’in farklı etnik kimliklere bakış açısının getirdiği sonuçlar, kapitalizm ve geçim sıkıntısı önceliğinin kültürün önüne geçmesinin sonuçlarının bütünü vardır.

Mutunaşi üniversiteyi Sakarya’da okudu. O süreçte İstanbul’a yakın olduğu için gidip gelme imkanı buldu. İstanbul’daki Lazca Enstitüsü’nün açtığı Lazca derslerini takip etti. Oradaki hocası İsmail Bucaklişi ve Lazca Enstitüsü’nün hazırladığı ders materyallerini aldı.

Bu materyaller üzerinde çalışıp ardından derse başladılar. Böylece İstanbul’da başlayan Lazca eğitimi yerele taşınmış oldu.
 

LAZ1.jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe


Mutunaşi ve öğrencileri, Aralık 2018 yılında Lazca ismi Atina olan Pazar'da Kültür ve Sanat Evi’nde derslere başladılar. Böylece bölgede bir ilki gerçekleştirdiler.

O gün Pazar’da başladıkları dersleri bugün Fındıklı Belediyesi bünyesinde devam ettiren Mutunaşi, “2018 Aralık’ında Atina’da başladığımız derslere bu sene Vitze’den Fındıklı Belediyesi’nden gelen talep üzerine orada da devam ediyoruz. Ondan sonra Ardeşen'de de derslere başladık” dedi. 

Şu an koronavirüs nedeniyle Lazca dersleri de online şekilde veriliyor. Dersler Laz Enstitüsü bünyesinde salı ve perşembe günleri İsmail Avcı Bucaklişi tarafından veriliyor.


"Nena putxun çara doskidun (Söz uçar yazı kalır)"

Öğretmen Mutunaşi, eğitim verilen her iki ilçenin kursuna da her yaştan insanlar katıldığını ifade ediyor.
 

LAZ4.jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe


Öğrenci profillerinden bahseden Lazca öğretmeni, “Laz olanlar da olmayanlar da var, Lazca bilenler de bilmeyenler de var. Lazca konuşabilen fakat yazmayı öğrenmek isteyenler de var. 'Nena putxun çara doskidun' (Söz uçar yazı kalır). İlçe dışından gelenler de var. Derslerimize onun için en temelden başlıyoruz” diyerek kursiyerlerin durumunu özetledi.

Türkiye’nin her yerinden çok olumlu tepkiler aldıklarını ve olumsuz hiçbir tepki almadıklarını kaydeden Mutunaşi, sözlerini şöyle sonlandırdı:

Son olarak eklemek istediğim şey, atalarımızın düştüğü hataya düşmeyelim. Kimliğimize, dilimize sahip çıkalım. Karl Marx ‘Tarihte olaylar iki kez tekerrür eder, ilkinde trajedi olur, ikincisinde trajikomedi’ der. Trajikomik bir duruma düşmemek için bu bir zorunluluktur.


Derse katılan öğrencilerden biri de 25 yaşındaki bilgisayar mühendisi Eren Hatırnaz.

Kendisi köyde büyüdüğü için Lazca'yı rahat konuşuyor; ancak gramer ve yazma konusunda sıkıntıları var.

Köyüne gittiğinde Lazca konuşmaya özen gösterdiğini kaydeden Hatırnaz, “Köyde büyüdüğümden dolayı Lazcayı iyi konuşabiliyorum ama Lazca yazamıyorum. Lazcanın gramerini öğrenmek ve Lazca bir şeyler yazmaya başlamak için katılıyorum. Çoğu zaman Türkçe konuşuyoruz ama köye çıktığımızda ağırlıklı olarak Lazca. Özellikle yaşlılarla sadece Lazca konuşuyorum” şeklinde konuştu.
 

HEMŞİN1.jpeg
Harun Aksu / Fotoğraf: Independent Türkçe


Harun Aksu ise Rize’nin Fındıklı Belediyesi'nde Hemşince derslerini veren bir eğitmen.

Bu dilin yaşaması için başka gruplar da var ama sayıları çok az.

Aksu’nun aktardığına göre, belediye dışında bu dilin yaşaması için çaba gösteren yaklaşık 150 civarında aktivist de var.

Hemşin Kültürünü Yaşatma Derneği de Hemşince'nin ve Hemşin kültürünün yaşaması için çeşitli faaliyetler yaparken aynı zamanda Hemşince dergi de çıkarıyor.  

Aksu’ya göre bugün dünyada yaklaşık 50 bin insan Hemşince konuşuyor.

Türkiye sınırlarındaysa Hopa, Borçka gibi ilçelerin yanı sıra bazı köylerde bu dili konuşanlar var.


"Kendi dilimin yaşamasını istiyorum. Müziğimiz, türkülerimiz ve yaşam biçimimiz var"

Hemşince türkülerin, müziğin yok olmaması gerektiğini kaydeden idealist öğretmen Aksu, genel durumu şu sözlerle anlattı:

Hemşince bugün yok olmaya yüz tutmuş bir dil. Burada diller yaşasın mı yok olsun mu diye karar vermek durumundayız. Ben kendi dilimin yaşamasını istiyorum. Müziğimiz, türkülerimiz ve yaşam biçimimiz var. Bunun bir süre daha yaşaması için elimden geleni yapıyorum. Hopa, Borçka ve bazı köylerde halen bu dili konuşanlar var. Vaktiyle Stalin'in sınır bölgelerinden uzaklaştırıp Sibirya bölgesine sürdüğü ve orada Müslümanlaşmış Hemşinliler de var. Bir de hala dini değişmemiş Hemşinliler var.

Belediyede kurs verme sürecini anlatan Aksu, bu kursun çok önemli olduğunu vurguladı:

Fındıklı Belediyesi’nde Canan Yıldız hanım beni arayıp ‘Hemşince kursu vermek istiyoruz. Senin kurs verme donanımın var mı? Kurs vermen için kaç kişi gerekli dedi?’ Ben de kurs için 1 kişi bile olsa veririm dedim. Sonra 6-7 kişi kayıt yaptı. Kurs başladı ve devam ediyoruz.


"İnsanlar bazen bizden bile çekiniyor. Irkçı tepkiler insanları korkutuyor"

Hemşinlilerin yaşadığı bazı sıkıntılar da mevcut.

Öğretmenin aktardığına göre, Hemşinlilerde halen geçmişte yaşanılanların korkusu var.

O yüzden pek kurs talebinde bulunmuyorlar. İnsanlar başımıza bir şey gelebilir korkusuyla kendi dillerine mesafeli duruyorlar.

Yine bunun yanında milliyetçi kesimlerin yarattığı dezenformasyon da var.

Bu sebepten açılan kurslara ailelerin endişeyle yaklaştığını aktaran Aksu, “İnsanlar bazen bizden bile çekiniyor. Irkçı tepkiler insanları korkutuyor. Fındıklı Belediyesi’nin sosyal medyada yaptığı Hemşince dil kursu paylaşımının altında yüzlerce sözlü saldırı oldu. MHP ve İYİ Parti yerelde açıklama yapıp ‘Burada Hemşin yoktur, bu dili neden öğretiyorsunuz’ dedi” sözleriyle süreci anlattı.

Ancak MHP ve İYİ Parti’nin gösterdiği bu tavra rağmen devlet kurumları Hemşince için herhangi bir olumsuz tavır göstermedi.

Hatta kaymakam ve belediyenin olumlu tavrını aktaran Aksu, şöyle devam etti:

Hatta kaymakam ve belediyenin ortak kurs açma fikri vardı. Kaymakam ‘Lazca, Hemşince kürsü vs olabilir ama dershane olmaz’ demişti. Devletten bir yasal engel çıkmadı. Milliyetçi çevreler bölücü faaliyet olarak lanse ediyor.

Kursiyerlerin özelliklerini de anlatan emekçi öğretmen, Hemşince'yi öğrenmek için daha çok 25 yaşlarında olan kursiyerlerin geldiğini ifade etti.
 

HEMŞİN2.jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe​​​​​​​


"Kaybolmaya yüz yutmuş diller için akademik çalışmaların yapılması gerekir"

Bu kursiyerlerin bazıları hiç Hemşince bilmiyor, sadece daha önce türkülerini dinlemişler. Ancak Fındıklı Belediyesi imkan sununca onlar da heyecanla gelip kursa kaydolmuşlar.

Genç öğretmen, bu yaptıkları işin sadece kıyıdan bir el yordamıyla yapıldığını anlatıyor:

Çünkü belediyeler toplumlara etnik kimlik veren kurumlar değil. Bu konuda akademik çalışmaların yaygınlaşması ve Türkçe'nin, Lazca'nın, Abhazca'nın, Kürtçe'nin, Pomakça'nın yani kaybolmaya yüz yutmuş diller için akademik çalışmaların yapılması gerekir.

Tüm dillerin birer zenginlik olduğunu aktaran Aksu, bu zenginliklerin kaybolmaması için tüm insanların elinden gelen çabayı sarf etmesi gerektiğini söylüyor; "Çünkü her dilin ayrı bir güzelliği var." 


"Benim yaşadığım yerde Hemşince'nin varlığı kabul edilmemiş, hatta kaybolmuş bile"

Kursa keyifle başladığını aktaran Betül Hanım, öğrenci olduğunu söyledi.

Kendisi ilk başta çevresinde konuşulan dilin Türkçe ve Lazca olmadığının farkına varıyor ve Hemşince'ye merakı böyle başladı. 

Belediye kurs açınca da keyifle geldiğini ifade etti. 

Çevresinde kullanılan hitapların ve nesnelere verilen adların Hemşince olduğunu kaydeden genç kadın, şöyle konuştu:

Fındıklı'da Hemşin köylerinde tamamen Hemşince konuşulmuyor; hatta kullanılan Hemşince kelimelerin bile bu dile ait olduğunu bilmiyorlar veya kabul etmiyorlar. Yani benim yaşadığım yerde Hemşince'nin varlığı kabul edilmemiş, hatta kaybolmuş bile. Hemşince için çok bir alternatif yok zaten yaygın olarak konuşulan yer Artvin. Türkiye genelinde çok bilinen bir dil değil hatta belli bir kesim tarafından kabul bile edilmeyen bir dil. Ama bu dil benim ve onu yaşatmak istiyorum. En güzeli de Hemşince türkülere eşlik etmek istiyorum.

Kursiyer Zafer Kutluata, Hemşinli bir öğrenci.

Kendisi Hemşince öğrenmeyi küçüklükten beri merak etmiş, konuşmak ve öğrenmek istiyor.

Çünkü ait olduğu kültüre, geleneğe sahip çıkmak, yaşamak ve yaşatmak istiyor. Kursun açıldığını duyunca katılmaya karar vermiş.

Böyle bir dilin varlığını herkese duyurmak ve sahiplendirmek istediğini kaydeden Kutluata, şu ifadeleri kullandı:

Hemşince günümüzde sadece atalarımızdan kalma, günlük hayatta kullandığımız nesnelere ve yerlere verilen isimlerle sınırlı. Baskılarla asimile olmuş, konuşması yasaklanmış. Türkiye’de çok az bir kesimin kullandığı ve dil olarak sadece Artvin bölgesinde konuşulan bir dil olarak kalmış. Bugün üzerinde politik oyunlar oynanarak halen daha Hemşince'nin var olduğunu kabul etmeyen, kabul edenlere de karşı duran ‘böyle bir dil yoktur’ deyip üzerimizde baskı kurmaya, korkutmaya, dilimizi, geleneğimizi, kültürümüzü, geleceğimizi yok etmeye çalışanlar var. Belediyemiz tarafından başlatılan bu kurs sosyal medya üzerinden saldırıya bile uğramıştır. Bunlara inat dilimi öğrenmek, konuşmak ve yaşatmak istiyorum.

Besim Yazıcı da Fındıklılı bir öğrenci…

Kendisi bir Laz ve çiftçi aynı zamanda.

"Bir Laz olarak Hemşince'yi öğrenmek istiyorum" diyen Yazıcı, bunun nedenini ise şu sözlerle anlattı:

Çünkü yanı başımda konuşulan ve asimilasyona uğrama tehlikesiyle karşı karşıya olan bir dil var. Bu mücadeleye omuz vermek istiyorum. Lazlarla olmasa da Hemşinlilerle konuşup bu dili geliştirmek istiyorum. Bütün gayem gelecek kuşaklara bu kültürü ve dili az da olsa aktarabilmek. Bir dilin oluşumu yüzyıllar sürebilir kaybetmek için ise 70 yıl bile yeterli olur. Bizim kavgamız var olanı korumak ve geliştirmek üzerine...

 

 

Independent Türkçe

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU