Tarımda gerçekten neler olduğunu gösteren 6 tablo

Pahalı sebze-meyve, tanzim, enflasyon herkesin gündemi. Ancak 10 ila 15 yılın genel tablosu tarımda çok daha büyük sorunları gösteriyor. Çiftçi küsüyor, 3,1 milyon hektar tarım alanı artık yok, gübrenin fiyat artışı yüzde 1000,mazotunki yüzde 180 üzerinde

Fotoğraf: Gökçen Tuncer

Dövizin tarihi rekorları kırdığı, maliyetlerin sıçramasıyla bir kilogram soğanın dolar fiyatıyla yarıştığı 2018 yılının ardından, 2019 gündeminin de ilk iki sırası gıda fiyatları ve hayat pahalılığı. 

Patlıcan, sivri biber, salatalık gibi ürünlerin fiyatlarının 10 ila 20 liraya çıkmasının ardından getirilen tanzim uygulaması ve bu uygulamanın gerçekten ucuz olup olmadığı da yılbaşından bu yana konuşulan konular arasında. 

Ancak üretici ve tarım sektörü uzmanlarının yıllardır dikkat çekmeye çalıştığı bir nokta var ki o da maliyetler. İstatistiklere göre Türkiye’de tarımın problemi tanzim satışlar, soğan ya da sivri biberin çok ötesinde. 

1) Mazotta yüzde 183, gübrede yüzde 1000 artış 

Çiftçinin ilkbahardan sonbahara kadarki sürede, ürünün çeşidine göre değişen dönemlerde uyguladığı gübreleme işlemi, bitkinin ihtiyacı olan kalsiyum, azot, fosfor, magnezyum, potasyum gibi besinleri sağladığı için hayati öneme sahip. 

Bu önemli girdi, ekilen ürüne göre değişiklik gösteriyor. Ancak gübre fiyatlarındaki değişimi görmek için nispeten en ucuz (%21 Azot gübresi) , en pahalı (DAP gübresi)  ve en fazla kullanılan (20.20.0 gübresi) üç gübre çeşidini kıyaslarsak rekor fiyat artışları karşımıza çıkıyor. Buna göre yüzde 21 azot içeren gübre 2002'den bu yana yüzde 950, DAP gübresi yüzde bin 30, 20.20.0 gübresi ise yüzde bin pahalılaştı. 
 

TL/ton  2002 (Ort.) 2007 (Ort.) 2008 (Ort.) 2009 (Ort.) 2010 (Ort.) 2013 (Ort.) 2015 (Ort.)  2017 (Ort.) Ağustos 2018 Ocak 2019
%21 Azot gübresi 162 329 564 325 347 566 619 617 1400 1700
DAP gübresi 354 725 1672 689 919 1209 1659 1493 3200 4000
20.20.0 gübresi 254 493 1110 520 617 873 1145 1009 2160 2800


Konuyla ilgili Independent Türkçe'ye konuşan Çiftçi- Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, Türkiye'de tarımın yapısının bozulduğunu söyleyerek çözümün güncel fiyatlara müdahaleden değil, yeniden inşadan geçtiğini aktardı. "Tarladan, toumdan başlayıp sofraya kadar gelen süreç yeniden düzenlenmeli" diyen Aysu, asıl gübrenin nisanda kullanılacağını ve maliyetlerin artacağını hatırlatarak "Üretim süreci girdilerinden su hariç, gübre, mazot, ilaç dışarıdan sağlanıyor. Yüksek vergili ve döviz kuruna bağlıyız. 2018’de gübre fiyatındaki artış yüzde 100’ü geçti" diye konuştu. 

Söz konusu yüksek fiyat artışları mazotta da kendini gösteriyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) son 10 yıllık verilerine bakıldığında çiftçinin bilhassa traktörüne kullandığı mazot (motorin) fiyatında yaklaşık 3 kat artış var: 
 

Motorinde 10 Yıllık Fiyat Değişimi (TL/Litre; 1 Mart tarihi baz alınmıştır)
Mart 2009 2,22
Mart 2010 2,91
Mart 2011 3,26
Mart 2012 3,87
Mart 2013 4,23
Mart 2014 4,64
Mart 2015 3,78
Mart 2016 3,39
Mart 2017 4,63
Mart 2018 5,09
Mart 2019 6,29


2) Traktör talebi sekiz yıl öncesine döndü 

Toprak, su, gübre, ilaç gibi girdilerin en etkin şekilde kullanımını sağlayan, tarımda mekanizasyonun lokomotifi traktöre olan talep ise giderek düşüyor. Türkiye’nin traktör üretiminin yüzde 72’sini tek başına karşılayan Türk Traktör'ün yurtiçine sattığı traktör sayısı 2003'ten 2017'ye kadar yaklaşık 4,5 kat artsa da 2018'de bu sayı 37 bin 590'dan 17 bin 655'e geriledi. 

Şirketin 2018 Faaliyet Raporu'nda Türkiye traktör pazarının dünyanın en büyük traktör pazarları Hindistan, ABD ve Çin ile beraber ilk 5’te yer almaya devam ettiği ancak 2017'ye kıyasla pazarda yüzde 34 daralma yaşandığı belirtildi. 

Yıllar Yurtiçi Piyasaya Satış (Adet)
2003 8500
2007 12759
2008 13136
2009 6946
2010 20002
2011 31152
2012 25597 
2013 24624
2014 30027
2015 33002
2016 33605
2017 37590
2018 17655 


Konuyla ilgili 25 Şubat'ta bir bilgi notu paylaşan Tacirler Yatırım, "Artan girdi maliyetleriyle çiftçinin alım gücünün azalması, rekoltedeki zayıflık ve makro görünümdeki bozulma Türkiye traktör pazarında 2018’de %34 daralmanın ana nedenleriydi" ifadesini kullandı. Bilgi notunda zayıf traktör talebinin 2019'da da devam edeceği ifade edildi. 

Türk Traktör Genel Müdürü Marco Votta, ağustosta Dünya Gazetesi'ne verdiği röportajda pazarın daralmasını çitfçilerdeki tedirginlikle açıklamıştı: 

"Çiftçiler traktörü dövizle almıyorlar ve Ziraat Bankası sayesinde piyasa faizlerinden de çok fazla etkilenmiyorlar. Hatta enflasyon dikkate alındığında reel olarak onlar için faiz düşüyor. Bunun dışında bu yıl yağışların iyi gitmesi ve genel olarak çiftçilerin durumunun olumlu olması da traktör pazarını olumlu etkilemesi gereken bir başka faktör olarak öne çıkıyor. Ancak tabloya bakıldığında şu an bunun tam tersi yaşanıyor. Görünen o ki ekonominin durumu konusunda çok endişeliler. 2009’da da benzer bir durum yaşamıştık. O yıl ekonominin daralmasına rağmen tarım sektörü büyümüştü. Ancak çiftçiler aşırı tedirgin davranarak traktör alımlarını azaltmıştı. Umarım aynı durum bu yıl yaşanmaz." 

Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım da aralık ayında kendi websitesi Tarım Dünyası'nda kalem aldığı makalesinde 2018'in ilk 11 ayını değerlendirerek düşüşün yalnızca Türk Traktör'de ve "talep eden çiftçi" tarafında değil genel üretimde de olduğunu söyledi. Yıldırım'ın Türk Tarım Alet ve Makineleri İmalatçıları Birliği'nin (TARMAKBİR), Türkiye İstatistik Kurumu ve traktör üreten firmalardan derlediği bilgilere dayandırdığı açıklamasına göre Kasım 2017'den Kasım 2018'e kadar traktör üretimindeki düşüş yüzde 65,8 oldu. 

3) Çiftçi işi bırakıyor 

Son 13 yıllık görünümüne bakıldığında Türkiye'de toplam istihdam yüzde 45 artış gösterdi. Ancak tarımın toplam istihdamdan aldığı pay yüzde 21 oranında azaldı. 
 

Yıllar Toplam istihdam (Kişi) Tarımsal istihdam (Kişi) Tarımın toplam istihdamdaki payı (Yüzde)
2005  19 milyon 660 bin 4 milyon 615 bin 23,47
2006 20 milyon 353 bin  4 milyon 801 bin 23,58
2007 20 milyon 230 bin 4 milyon 420 bin 21,84
2008 20 milyon 451 bin 4 milyon 534 bin 22,17
2009 21 milyon 413 bin  5 milyon 35 bin 23,51
2010 22 milyon 631 bin 5 milyon 374 bin 23,74
2011 23 milyon 492 bin 5 milyon 325 bin 22,66
2012 24 milyon 486 bin  5 milyon 349 bin 21,84
2013 24 milyon 884 bin  5 milyon 53 bin 20,3
2014 26 milyon 233 bin 5 milyon 432 bin 20,7
2015 27 milyon 40 bin 5 milyon 407 bin 19,99
2016 27 milyon 264 bin 5 milyon 309 bin 19,4
2017 28 milyon 886 bin 5 milyon 551 bin 19,21
2018 28 milyon 591 bin 5 milyon 244 bin 18,34


Köyden kente göçün söz konusu azalmadaki etkisine bakıldığında şu tablo karşımıza çıkıyor: 1927’de 13,6 milyon olan Türkiye nüfusunun yüzde 75,8’i belde ve köylerde yaşıyordu. Bu oran 2000’e kadar dramatik bir düşüş yaşadı ve yüzde 35,1’e kadar geriledi.

2012’de yüzde 22,71 seviyesine gerileyen belde ve köy nüfusu, o yıl uygulamaya geçen ve yeni ilçelerin kurulmasını sağlayan yasal düzenleme sonrası yüzde 8,7’e düştü. TÜİK'in son açıkladığı 2018 nüfus verilerine göre ise Türkiye nüfusunun yalnızca yüzde 7,7’si belde ve köylerde yaşıyor. 
 

tarım 3
Fotoğraf: Gökçen Tuncer


Türkiye Makine Mühendisleri Odası’nın (TMMOB) hazırladığı Şubat 2019 tarihli ve “Tarımdaki Çöküntü Sanayiyi de Sarsıyor” başlıklı bültene göre çiftçinin üretime küsmesiyle tarımda çalışanların yaş ortalaması 55’e ulaşmış durumda. Yüksek girdi fiyatları, çiftçinin motivasyonunun düşmesi ve üretimi terk etmesi, pazarlama zincirindeki sorunlar ithalatın yarattığı rekabet dengesizliği, üretici örgütlenmesinin yetersizliği bu durumun başlıca nedenleri arasında. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aralık ayında yaptığı açıklamada 18-41 yaş arası, 2 bin 250 genç çiftçiye 30 biner lira hibe verileceğini duyurmuştu. Erdoğan, açıklamasında 2016-2017 yıllarında 31 bin 45 genç çiftçiye, proje kapsamında 931 milyon lira hibe verildiğini hatırlatmıştı. 

TMMOB’un raporuna göre 17 yılda 2,4 milyon kişinin çıktığı tarım sektörü için söz konusu proje yetersiz. 

4) 4,4 milyon futbol sahası büyüklüğünde tarım alanını kaybettik

Türkiye İstatistik Kurumu’nun “Bitkisel Üretim İstatistikleri”ne göre 2001’den 2018’e kadar geçen sürede kaybedilen tarım alanı 3 milyon 150 bin hektar. 

Tahıllar, sebze, meyve, baharat, nadas, çayır ve meraların tamamını kapsayan veriye göre kaybedilen bu alan 4,4 milyonun üzerinde futbol sahasına eşit.
 

Yıllar  Tarım Alanları (Hektar)
2001 40 milyon 967 bin 
2002 41 milyon 196 bin
2003 40 milyon 644 bin
2004 41 milyon 210 bin
2005 41milyon 223 bin
2006 40 milyon 493 bin
2007 39 milyon 504 bin
2008 39 milyon 122 bin
2009 38 milyon 912 bin
2010 39 milyon 11 bin 
2011 38 milyon 912 bin 
2012 38 milyon 399 bin
2013 38 milyon 423 bin
2014 38 milyon 558 bin
2015 38 milyon 551 bin
2016 38 milyon 328 bin
2017 38 milyon 2 bin
2018 37 milyon 817 bin


5) Üretici fiyatlarında 15 yılın zirvesi 

TÜİK’in her ay düzenli olarak açıkladığı Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE), ülke ekonomisinde üretimi yapılan ve yurt içine satılan ürünlerin “üreticideki” fiyatlarının değişimini ölçüyor. Sanayiden inşaata kadar birçok ürünün fiyatını ele alan endeks, tarım sektörü içinde “Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi” başlığı altında hesaplanıyor. 

Aşağıda yer alan Tarım-ÜFE tablosuna bakıldığında endeksin, bir önceki yılın aynı ayına göre artışı son 15 yılın zirvesinde. 
 

Yıllar   Tarım-ÜFE 12 aylık değişim (Yüzde)
Ocak 2004 29,72
Ocak 2005 7,31
Ocak 2006 3,98
Ocak 2007 2,41
Ocak 2008 15,48
Ocak 2009 - 1,27
Ocak 2010 16,96
Ocak 2011 14,95
Ocak 2012 8,44
Ocak 2013 -7,57
Ocak 2014 13,54
Ocak 2015 13,12
Ocak 2016 8,13
Ocak 2017 7,36
Ocak 2018 9,69
Ocak 2019 23,5


Üreticinin fiyatlarının artması kendini tüketici fiyatlarında da gösteriyor. Ekim 2018'de bir önceki aya göre yüzde 25,24 artarak 15 yılın zirvesini gören Tüketici Fiyat Endeksi, Ocak 2019'da yüzde 20,35 olarak açıklandı. 

Haziran 2018’de “Tüketici fiyatları üzerinde üretici fiyatları kaynaklı maliyet baskıları bir önceki aya kıyasla önemli ölçüde artarak güçlü seyrini korudu” diyen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 5 Şubat 2019’da yayınladığı “Ocak Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu”nda da şu ifadeleri kullandı: 

“Gıda ve alkolsüz içecekler yıllık enflasyonu ocak ayında yüzde 30,97 olmuştur. Bu gelişmede, temelde taze meyve ve sebze grubundaki sert artışa bağlı olarak yükselen işlenmemiş gıda fiyatları belirleyici oldu. İşlenmemiş gıda yıllık enflasyonu bu dönemde 13,45 puan artışla yüzde 40,54’e ulaşmıştır. Bu gelişmede, olumsuz hava koşullarına bağlı olarak sebze (yüzde 42,57) ve patates (yüzde 17,98) fiyatlarındaki artışlar öne çıkmıştır.”

Merkez Bankası, Ekim 2018’de bloğunda yayınladığı makalesinde üretici ve tüketici fiyatları arasındaki ilişkiyi şöyle açıklamıştı: 

“Üretici fiyatlarındaki artışın, tüketici fiyatları üzerinde etkili olması beklenir. Örneğin, ÜFE’nin alt kalemlerinden biri olan kereste fiyatlarında yaşanan bir artışın, mobilya fiyatlarına yansıyacağı tahmin edilebilir. Ancak bazen kapsam farklılığı nedeniyle iki değişkenin seyri farklılaşabilir. İki veriden ÜFE, döviz kuru ve ithal girdi mallarının fiyatlarından kolay etkilenir. Bu nedenle, ÜFE TÜFE’ye göre daha yüksek seviyelerde bulunur ve daha dalgalı bir şekilde hareket eder. Eğer TÜFE ÜFE’den daha hızlı artıyorsa, nihai fiyatların artışı başka nedenlerden kaynaklanıyor demektir. Örneğin, KDV oranları arttığında, ÜFE bu değişiklikten etkilenmezken, nihai ürünlerin fiyatları ve TÜFE’de artış gözlemlenir. Kısa vadede farklılaşmalar gözlemlense de, uzun vadede TÜFE ve ÜFE birbiriyle uyumlu hareket eder.”

DAHA FAZLA HABER OKU