Afrika’nın savaş tarlası: Libya

Levent Tok Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Kuzey Afrika’nın Akdeniz’de Avrupa sahanlığına direk etki eden stratejik ülkesi Libya’da süre iç savaşta tansiyon giderek yükseliyor.

Stratejik konumu nedeniyle Libya’da çatışmaların kısa sürede durmasını beklemek oldukça zor görünüyor. 

Kaddafi rejiminin yıkılması için meşhur Arap Baharı hareketi ile dalgalanan Libya’da herkes Kaddafi sonrası dönemin demokrasi, refah ve özgürlüklerinden bahsediyordu.

Ne var ki rejimin yıkılması ülkede kararlı bir stabilizasyona neden olacağına savaş daha da derinleşen bir krize dönüştü.

Mağrip denilen Kuzey Afrika’nın ortasında bulunan Libya, bu konum sayesinde Batı Akdeniz’de İspanya ve İtalya başta olmak üzere Avrupa’yı; Mısır, İsrail ve Kıbrıs üzerinden de Türkiye’yi etkileyen bir konuma sahip. 

Afrika’nın Avrupa’ya en yakın noktası olması nedeniyle iç savaşa rağmen pek çok Afrikalının kaçak göç yolculuğu için önemli bir yere sahip olan Libya, petrol rezervleri ve Akdeniz’e açılan limanları ile de ticari bir bağlantı noktası konumunda. 

Tüm bu özelliklerin yanı sıra savaşın taraflarının aradığı “dış destek” üzerinden savaşa müdahil olan ülkeler ve aktörlerin etkileri Libya’yı son dönemlerdeki en karmaşık savaş alanlarından biri haline getirdi.

Ülkeler, düzenli orduların destek unsurları, özel savaş şirketleri, paralı askere dönüşen devrimciler ve istibdat rejimlerinin para-militer örgütleri, aşiret güçlerine ait silahlı grupların varlığı ile Libya bir savaş tarlasına dönüştü.
 

libya-aa.jpg
Fotoğraf: AA


Rekabet tahtasındaki oyuncular: Rusya, BAE, Mısır, Türkiye ve gölgedeki İsrail 

Libya’da Tobruk meclisi üzerinden kendisini ayrı bir hükümet olarak tanımlayan Hafter ve destekçileri ile BM tarafından tanınan Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasındaki savaş son birkaç yıldır çekişme içindeki BAE, Mısır ve Türkiye’yi Libya’da karşı karşıya getirdi. 

Mısır’ın İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY) ile gerçekleştireceği East Med adındaki enerji transferi projesi için Libya’da Hafter’i desteklediği ifade edilirken Mısır’da askeri bir darbe ile iktidarı Müslüman Kardeşler’den alan Sisi’nin kategorik Türkiye karşıtlığı ideolojik olmanın yanı sıra hem East Med hem Körfez’deki “kabile rejimleri” hem de Rusya ile olan tarihi ilişkileri üzerinden süzülerek şekilleniyor. 

Darbenin hemen ardından meşruiyeti için ABD, İsrail, Rusya ve Suudi Arabistan ile iş birliği görüşmelerine girişen devlet başkanı Sisi’nin Libya’daki çıkarları sadece East Med ile sınırlı değil.

Yolsuzluklar ve ekonomik daralma nedeniyle ciddi mali sorunlar yaşayan Mısır’ın kurulacak bir hükümette söz sahibi olması petrol rezervleri konusunda sıralamada dokuzuncu sıradaki Libya zenginliğinden pay almasını da sağlayacak. 

Yıllık bazda en az 20 milyar dolarlık petrol geliri ve sahil şeridine yerleşik 6 milyonluk nüfusu ile kişi başına düşen petrol gelirinde dünya ortalamasının çok üzerinde bir orana sahip Libya, Mısır’ın gerek iç piyasadaki sıkıntılarını gerekse East Med dosyasında Türkiye’nin Trablus hükümeti ile imzaladığı anlaşmalarla karşısına çıkan teknik sorunları gidermesi için oldukça önemli bir yere sahip. 


BAE’nin konumu: İdeolojik ve ekonomik nedenler

BAE’nin bölgesel olarak Suudi Arabistan ile çıktığı politik müdahalecilik yolculuğu Yemen’de Suudi merkezli hükümet güçlerinin yerine Güney Geçiş Konseyi’ni desteklemesi ile görece bağımsızlık kazanmıştı.

BAE’nin bu tavrı Yemen’den sonra Eritre ve Etiyopya’daki lobi faaliyetleri ile Libya dosyasında Mısır ile gerçekleştirdiği operasyonda kendisini hissettirdi. 

Suriye meselesinde Beşşar Esed rejimini tanıyan ve büyükelçiliğini yeniden açarak Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşü için çağrılarda bulunan BAE, Filistin meselesinde de ABD’nin sunduğu yüzyılın anlaşması projesine destek vermiş, Müslüman Kardeşler karşısındaki politikasını Türkiye’nin Mısır’daki darbede Sisi’ye karşı örgüte verdiği desteğe bağlayarak konumunu netleştirmişti. 

BAE’nin bu siyasi perspektifi Libya’da kendisini Hafter ve Mısır’ın savaş lojistiği ve finansmanını sağlayan bir konumda sürdürüyor.

Devletler arası rekabetin doğası ve ideolojik konumlanışı gereği BAE, Mısır’ı hem İhvan hem Türkiye karşısında da kollayarak Libya’daki savaşın tarafı olmak konusunda pek çok zorluğu aşmışa benziyor.

BAE’nin Mısır ve Mısır üzerinden Hafter güçlerine desteği Türkiye’nin Libya ile denizden komşuluk ve münhasır ekonomik bölge iddialarını geçersiz kılmanın bir yolu. 
 

libya-aa3.jpg
Fotoğraf: AA


Akdeniz’de kalıcı olma hesabı

Rusya için ise enerji dizaynının dışında Libya, Afrika'daki güvenlik ve ticari operasyonların sürdürülebilirliği açısından önem arz ediyor.

Rusya'nın askeri varlığının dışında Çin ile Afrika'da yaklaşık 25 liman yatırımı, 15 ülkede de madencilik yatırımı var.

Libya’nın doğu ve batı komşuları olan Cezayir ve Mısır ile petrol-enerji, tarım, madencilik ve medya alanlarında iş birliği anlaşmaları bulunan Rusya’nın Kuzey Afrika’da, Suriye limanlarındaki egemenliğini Akdeniz’de pekiştirecek şekilde, anlaşma imzalamadığı en önemli ülke Libya.

Rusya eğer Libya’da Hafter’in kazandığı bir savaşın sonunda benzeri anlaşmaları imzalamayı başarırsa Doğu Akdeniz’deki varlığını pekiştirmiş ve kalıcı hale getirmiş olacak. 

Aynı zamanda Rusya bu sayede Ukrayna krizi ile sekteye uğrayan ve sıklıkla sorunlara neden olan Avrupa enerji piyasasına, Türkiye üzerinden giden hatların alternatifi olarak, daha güneyden de müdahil olma imkânı yakalayacak. 

Rusya bu kalıcılığı sağlayabilmek için Hafter güçlerine özel güvenlik şirketi Wagner danışmanları ve savaşçılarının yanında, Türkiye’nin İdlib operasyonu sırasında SİHA’lar ile vurduğu, Pantsir hava savunma sistemleri sağlıyor.

Hafter güçlerine Rus silahlı kuvvetlerinden general düzeyinde danışmanlar da atayan Rusya ülkesinde yeni bir Rus imparatorluğu hayali kuran radikal grup üyelerini de Libya’da savaşmak için ülkeye gönderiyor. 

Suriye’deki askeri etkisini de Libya üzerinde kullanmak isteyen Rusya, Lazkiye’deki Humeymim hava üssü ile Humus’taki askeri T4 üssünden uçak seferleri ile Esed’e bağlı para-militer unsurları Tobruk ve Bingazi’ye taşıyor.

Üç ay için bin dolar karşılığında savaşmak için toplanan Suriyeli rejim yanlısı milisler kuzeyde Lazkiye’den, güneyde ise Rusya’nın koordinasyonundaki 18. Tümen’de toplanarak Humus’tan Libya’ya transfer ediliyor. 

BAE’nin East Med projesine yapacağı yatırımların kuzey üssü olarak Mısır ve Libya’yı korumak ve petrol ürünleri ihracatında Çin ve Hindistan dışındaki en büyük pazar olan Avrupa piyasasına ulaşabilmesi için askeri hamleler yaptığını söylemek mümkün. 


Gölgedeki ülke: İsrail

Libya konusunda sık sık adı anılan ülkelerin yanında, Ortadoğu’daki pek çok çatışma ve rekabet bölgesine müdahil olan İsrail’in adı daha az geçiyor.

Ancak İsrail, Libya’da da oldukça etkili bir konumu işgal ediyor. 

Libya meselesinde Türkiye’nin Trablus hükümeti ile olan ilişkisi üzerinden East Med dosyasında sorunlar yaşayan İsrail, Libya’da çok öne çıkmamaya özen gösteriyor.

Mısır, Yunanistan ve Libya’ya yakınlığı üzerinden İtalya ile görüşmeler gerçekleştirerek Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge iddiasına karşı diplomatik bir duvar örmeye çalışan İsrail’in Libya konusundaki askeri girişimleri Rusya, BAE ve Mısır’ın gölgesinde devam ediyor. 

BAE’nin finansmanı sayesinde Ürdün’ün satın aldığı askeri ekipman ve araçların Mısır’ı köprü olarak kullanarak Libya’da Hafter’e iletilmesi konusunda ana sağlayıcı İsrail.

Iskartaya çıkarılmış insansız hava araçları ile özel firmaların ürettiği hava savunma ekipmanlarını Ürdün ve Mısır üzerinden Hafter’e satan İsrail’in Libya dosyasını Mısır istihbaratı ile yürüttüğü iddia ediliyor. 

Sisi’nin istihbarat şefi Abbas Kamil ile Gazze konusundaki iletişimin Libya’da kullanışlı hale geldiği ortamda İsrail’in bu ilişkiyi Mısır’ın doğu sınırında Hafter güçlerini donatmak üzere kullandığına dair güçlü işaretler bulunuyor.

Bu ilişkiyi güçlendiren emareler arasında Hafter yanlısı Tobruk hükümetinin dışişleri bakanı Abdulhadi El Hac’ın İsrail’in Maariv gazetesine yaptığı “Filistin sorununun çözülmesi halinde Libya'nın İsrail ile normal ilişkiler kurabileceği” açıklaması. 

İsrail’in Libya’daki varlığı yahut etkisi ile ilgili en ilgi çekici olayların başında ise İsrail’in hava savunma sistemlerinin Hafter’e sağlandığı iddiasına karşılık UMH hükümetinin kullandığı İsrail yapımı insansız mini hava araçlarının Hafter güçleri tarafından çok kez düşürülmüş olması. 


Türkiye’nin Akdeniz çabası

Türkiye’nin Libya konusundaki çabası Akdeniz üzerindeki iki ayrı ana başlığa dayanıyor. Bunlardan ilki münhasır ekonomik bölge.

Doğal olarak bu ilk başlık ikinci başlığı tetikliyor: Enerji alanları ve transferi mücadelesi. 

Türkiye’nin Libya ile denizden komşuluk görüşü ve Trablus hükümeti ile imzalanan anlaşma ile çizdiği egemenlik hattı İsrail, Mısır, Yunanistan, KRK ve Türkiye’nin Libya’da iş birliği yaptığı İtalya ile sorunlar yaşamasına neden oluyor.

Libya da bu konuda merkezi bir önem kazanıyor. 

Yunanistan ve KRK’nin iddialarına göre çizilen deniz sınırı haritasına göre Türkiye East Med konusunda hiçbir hak veya tasarrufa sahip olmadığı gibi Akdeniz açıklarındaki muhtemelen gaz sahalarında da sondaj yapamıyor.

Türkiye ise Trablus merkezli UMH ile imzaladığı anlaşmayı ve Kıbrıs üzerindeki haritalandırmayı göstererek hem East Med boru hattının planlanan alanında rıza ve ortaklık hem de enerji sahalarında sondaj hakkının olduğunu ifade ediyor. 

Trablus ile imzalanan anlaşma bu manada Türkiye’nin elini güçlendirirken Hafter yanlısı Tobruk hükümeti bu anlaşmanın geçersiz olduğunu ilan etti.

Yunanistan ile düzenli olarak Atina’da görüşmeler gerçekleştiren Hafter yanlısı hükümet her fırsatta Trablus hükümetinin anlaşmalarının bağlayıcı olmadığını öne sürüyor.

Fakat aynı Tobruk hükümeti kendi kontrolündeki bölgelerdeki memur maaşlarının UMH kontrolündeki merkez bankası tarafından ödenmesine rıza gösteriyor. 


Cancevidler, Çadlılar, ÖSO, Wagner

Akdeniz, enerji, ideoloji ve çıkarlar çatışmasının sıcak cephesi Libya’daki savaşın silahlı güçleri de bölgesel aktörler kadar çok ve girift ilişkiler barındırıyor. 

UMH ve Hafter çatışması başlığında genelleştirilen iç savaş silahlı grupların kökenleri ve nitelikleri açısından ele alınması ile Libya’nın bir savaş tarlasına dönüştüğünü görüyoruz.

Savaşan tarafların silahlı unsurlarının içinde yer alan yabancı güçlerin çeşitliliği bu açıdan en bariz veriyi sunmakta.


Beşir’den Hafter’e Darfurlu milisler

Komşusu Sudan’ın diktatörü Beşir, Darfur bölgesinde katliamlara imza atan Cancevid milislerini Hızlı Müdahale Gücü adı altında ordunun resmi bir unsuru saymış, bu gücü iktidarını sağlamlaştırmak için kullanmıştı. 

Beşir’in iktidarını kaybetmesine rağmen Cancevidler niteliklerini sürdürmüş, Hızlı Müdahale Gücü komutanı Muhammed Hamdan Dagalo tarafından en az bin savaşçı Hafter saflarına katılmıştır. 

Sudan, Darfur, merkezli diğer bir yapı olan Sudan Kurtuluş Ordusu ve Hareketi’nden (SKO/H) en az bin 200 savaşçı yine Hafter saflarında yer almaktadır.

Özellikler Libya’nın güneyinde Hafter için operasyonlar düzenleyen SKO/H’nin yerel gelirlerden pay elde ettiği pek çok rapora yansımıştır. 

UMH’nin kontrolündeki Trablus kentine yönelik saldırılar sırasında Hafter güçleri arasındaki Cancevid milis örgüt üyeleri esir düşmüştü.

Çeşitli Hafter yanlısı medya araçlarında da Bingazi ve Cufra’daki bazı milislerin görüntüleri paylaşılmıştı. 

Cancevid milisler BM’nin 1989 yılında imzaya açılıp 2001 yılında yürürlüğe giren BM Paralı askerlerin askere alınması, kullanımı, finansmanı ve eğitimine karşı uluslararası konvansiyonuna göre paralı asker olarak nitelenebiliyor. 


Çadlı milisler

Çadlı general İdris Debi’ye karşı Çad’ın kuzeyinde bir askeri isyan örgütlemek için kurulan Çad’da Değişim ve Uyum Cephesi (ÇDUC) Libya’da Hafter kontrolündeki Cufra bölgesindeki asker üste konuşlanmış durumdadır. 

Ali Muhammed’in kurduğu ÇDUC milislerinden yaklaşık bin kadarı Hafter saflarında savaşmak için Libya’da bulunuyor.

ÇDUC’nin 2016 yılında kurulmasının ardından bu örgütten kopan Cumhuriyet’in Kurtuluşu için Yüksek Askeri Konsey (CKYAK) adlı örgüt de, öncülü ÇDUC gibi Libya savaşında yerini aldı.

CKYAK, kurucu liderlerinin Nijer’de tutuklanıp Çad’a iade edilmesinin ardından yeni komutanları olan Muhammed Haki komutasında Libya’ya geçti ve 3 yüz milisi ile UMH’nin Murzuk bölgesindeki güçlerine destek verdi. 

Çadlı milis, paralı asker, örgütlenmelerinden Demokrasi ve Kalkınma Güçleri Birliği adındaki örgüt geçen sene mart ayında aralarında liderlerinin de olduğu 400 kişi ile Çadlı yetkililere teslim olmuştu.

Ancak Güvenlik Konseyi raporuna göre halen Libya’nın Vav El Kebir bölgesinde hem Hafter hem UMH saflarında savaşan milislere sahip. 

Direniş Birilği Güçleri adında, 2008 yılında Çad’taki ‘diktatörlüğe’ karşı kurulan örgüt Libya’da Vav El Kebir bölgesinde UMH adına Şubat 2019’a kadar faaliyet sürdürdüler.

Liderlerinin tutuklanmasının ardından çoğu Çad’a dönen örgütün üyelerinden Libya’da kalanlar Hafter için savaşan Sudan Kurtuluş Ordusu’na katıldı. 
 

libya öso afp.jpg
Fotoğraf: AFP


Özgür Suriye Ordusu

Suriye’de Beşşar Esed rejimi, IŞİD ve YPG’ye karşı Türkiye’nin desteği ile savaşan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bileşenlerinden, özellikle Halep kuzeyindeki bölgede varlığını sürdüren bazı gruplar Türkiye’nin yüksek maaş karşılığında Libya’da savaş teklifini kabul ettikleri iddia edildi. 

Bu iddialar daha sonra ÖSO üyelerinin Libya’nın başkenti Trablus’ta çekilen görüntüleri ile somutlaştırılırken çeşitli Suriyeli ve Libyalı kaynaklar Libya’da bin 500 civarında ÖSO üyesinin UMH adına savaştığını iddia etti. 

Özellikler Sultan Murad Tugayları, Feylak’uş Şam, Hamza Tugayları ve Süleyman Şah Tugayları gibi Türkmen ağırlıklı savaşçı gruplarından oldukları iddia edilen Suriyeli milislerin Trablus güneyinde ve Misrata’nın doğusunda konuşlandırıldığı iddia ediliyor. 

Hafter yanlsı pek çok kaynağın Suriyeli ÖSO savaşçılarının esir alındığına dair iddialarının pek azı onaylanırken geçen haftasonu Tarhuna’da esir düşen bir Hafter milisinin daha önce kendisini Suriyeli savaşçı olarak tanıtarak BAE merkezli bir televizyona röportaj verdiği anlaşıldı. 


Wagner: İmparatorluk ordusu

Suriye başta olmak üzere Rusya’nın uluslararası operasyonlarda sık sık başvurduğu Rus güvenlik şirketi Wagner, Afrika’nın genelinde olduğu gibi Libya’da da oldukça etkin şekilde Hafter saflarında varlık gösteriyor. 

Libya’daki savaşta Wagner’in insan kaynağı olarak Rusya’da aşırı sağ milliyetçi bir örgütlenme olarak bilinen “İmparatorluk Lejyonu” adındaki örgüt karşımıza çıkıyor.

Trablus hattındaki çatışmalarda Wagner’in öldürülen üyelerinden adı açıklanan Vladimir Skopinov’un dosyası İmparatorluk Lejyonu örgütlenmesinin Wagner’e savaşçı sağladığı anlaşılmıştı. 
 

wagner.jpg
Fotoğraf: Twitter


Wagner’in Libya’daki varlığı sadece İmparatorluk Lejyonu ile sınırlı değil.

Afrika’nın pek çok ülkesinde Rus hükümetinin aracılığı ile askeri danışmanlık hizmeti veren Wagner’in Hafter saflarındaki Sudan ve Çadlı grupları da organize ettiği iddia ediliyor. 

Trablus’un güneyindeki Ayn Zara ve Tuveyşa cephelerinde UMH güçlerinin pek çok kere görüntülemeyi başardığı Wagner üyelerinin Bingazi, Cufra ve Mısır-Libya sınırındaki üç ana üste konuşlandıkları da ifade ediliyor. 

Güvenlik şirketinin Hafter’e savaşçı kazandırmak amacı ile Suriye’den Libya’ya savaşçı taşıdığı da pek çok kere raporlanmış durumda.

Suriye’daki Humeymim hava üssü üzerinden Suriyeli savaşçıları Libya’ya taşıyan Wagner aynı zamanda Moran Grup adındaki alt şirketinin de Libya’da faaliyet sürdürmesini sağlıyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU