Salgın ve televizyon uzmanları

Geleneksel görsel-işitsel ve elektronik medya, farkındalığımızı şekillendiriyor ve gündelik hayatımızı kontrol ediyor

Fotoğraf: Flickr

Hollywood, İkinci Dünya Savaşı'ndaki soykırıma ve toplama kamplarına dair çektiği filmlerin benzerini, korona salgını için ne zaman çekecektir bilinmez.

Böylelikle, hayatta kalmayı başaranlar o günleri tedirgin bir keyifle izleyerek hatırlama imkanı bulacaktır.

Kimsenin ne zaman biteceğini bilmediği bu süreçte, dünya sakinleri uzun bir korku filminin içindeymiş gibi, ikiye ayrıldı.

Bir kısmına virüs bulaşmış, bir kısmı ise virüsün bulaşma ihtimalini korkuyla beklemekte.

Korkuyla bekleyenler zorunlu ya da gönüllü olarak ev karantinasında olduğundan, tüm yeryüzü sakinleri haberleri izleme noktasında eşit pozisyonda.

Televizyon ya da bilgisayar karşısında olanların çok fazla seçeneği bulunmamakta.

Geleneksel görsel-işitsel ve elektronik medya, farkındalığımızı şekillendiriyor ve gündelik hayatımızı kontrol ediyor.

Süreç içinde haberler, siyaset, ülkeler arasındaki çatışma ve savaşların sıkıcı bir şekilde tekrarına dönüştüğü için kitlelerin ilgisi kayboldu.

En sıkıcı olanlar ise iki elin parmağını geçmeyen yorumcuların, televizyonlarda, siyaset, sosyoloji ve askeriye uzmanı olarak arzı endam etmesiydi.

Bazen daha da ileri giderek bu kişileri stratejik düşünürler olarak niteledikleri de oluyordu.

Korona salgının tüm medya araçlarını işgal etmesi, medya sahiplerinin yeni bir tür uzman grubunu keşfetmelerine ya da yaratmalarına sebebiyet verdi.

Bu yeni yüzler, ‘salgınla mücadele uzmanı’ olarak hayatımıza girdiler.

Bu ‘uzmanlar’ bilmedikleri bir şey hakkında bize bilgi vermekle vazifelendirilmişti.

Bize, başkalarının yüzüne karşı hapşırmamamızı, yemekten önce ve sonra ellerimizi yıkamamızı ve buna benzer tavsiyeler verdiler.

Mantıksal olarak, televizyonların bu bilgiyi hatırlatmak için uzmanlara ihtiyaç duymaması gerekirdi, ancak alışkanlıklar kolay kolay terk edilemez.

Bir kısmımız dışarıda yaşananları unutmak için kendisini kitaplara vermiş durumda, ekran bağımlısı olan bizler ise, Dünya Sağlık Örgütü'nün ya da ekranlarda görünmeyen gerçek uzman ve bilim insanlarının, koronavirüs aşısını bulduğuna ve önümüzdeki aylarda piyasaya sürüleceğine dair mutlu bir haber vermesini bekliyoruz.

Böylelikle korku duvarımız yıkılacak ve dünyaya umutla bakabileceğiz.

Bu kutlu haber gelene kadar hayatımızın yöneten ve yönlendiren medya kurgucuları, güvenlik önlemlerine dair aynı klişeleri tekrar edeceğe benziyor, birbirinden duyduklarını bize aktaran sözde uzmanlar kendilerine yeni mevzular bulsa iyi olacak.

Şu an ‘yorum piyasalarında’ korona salgını sonrası dünyanın nasıl bir yer alacağına dair hararetli tartışmalar yaşanıyor.

Televizyonun önünde oturan biri olarak, küresel sistemin nasıl tasarlanacağına dair kehanetlere maruz kalmanız kaçınılmaz.

Uzmanlardan biri Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nin çağının sona erdiğini, küresel liderliğin Çin tarafından ele geçirileceğini söylüyor.

Bazıları küreselleşmenin salgınla birlikte yıkıldığını ve yeniden ulus devletler çağının başladığını duyuruyor.

Bazıları da korona salgının, devletlerin birbirine olan ihtiyacını ortaya çıkardığı için, küreselleşmeyi güçlendirdiğini savunuyor.

Bu arada ‘virüs hayaleti’ insanların psikolojilerini alt üst etmeye devam ediyor, herkes geleceğin ne tür tehlikeler barındırdığını kaygıyla merak ediyor.

Bir başka alanda, yani geleneksel medyadan kat be kat daha tesirli hale dönüşen sosyal medyada, cahiliye zamanında dahi sınırlı olan hurafeciliğin ve ‘kocakarı tıbbının’ 21'nci yüzyılda yaygınlaştığına şahit oluyoruz.

İlacı olmayan her hastalığa bu mecrada ilaç bulunur. Sadece korona değil, kanser türlerinden tutun, kemik erimesine kadar her derde derman vardır.

En modern araçları kullanan bu şarlatanların bir kısmı, falanca duayı okursanız bağışıklık sisteminiz güçlenir gibi iddialar öne sürüyor.

Böylelikle hastalığın kaynağı olan sağlık kuruluşlarına gitmenize de gerek kalmayacak.

Bir Çinlinin hapşırmasıyla başlayıp dünyaya yayılan ve belirsiz bir zamana kadar sürecek olan bu salgın günlerinde, Dünya Sağlık Örgütü işe yarar bir aşının bulunduğunu ilan edene kadar, televizyon önünde oturup, konuk uzmanların fetvalarını dinlemek dışında pek bir seçeneğimiz bulunmuyor, alternatifi olanlar beri gelsin.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Mustafa Yıldız

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU