Din psikolojisi ve din sosyolojisi uzmanları kimdir? Koronavirüsle mücadeleye nasıl bir katkıları olacak?

Sağlık Bakanı Koca tarafından ilan edilen Toplum Bilim Kurulu içinde yer alacak din sosyolojisi ve din psikolojisi uzmanlarının koronavirüsle mücadeleye nasıl bir katkısı olacağı merak konusu oldu. Independent Türkçe, her iki alanı da uzmanlarına sordu

Koronavirüsle mücadelede kurulan Toplum Bilim Kurulu'nda din psikolojisi ve sosyolojisi uzmanları da yer alacak / Fotoğraf: Reuters

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ile mücadele için alınan önlemler kapsamında doktorlardan oluşan bilim kurulu dışında içinde psikolog, toplum bilimci, istatistikçi, din sosyoloji ve psikolojisi uzmanlarının da yer alacağı “Toplum Bilim Kurulu” adlı ikinci bir kurul daha oluşturuldu.

Kurulun içinde din sosyolojisi ve psikolojisi uzmanının yer alması en çok dikkati çeken nokta oldu ve sosyal medyada kimi eleştirilere, Diyanet’in talebiyle böyle bir kurul oluşturulduğu iddialarına neden oldu.

Eleştirilere karşı bu uzmanların branşları ve salgınla mücadelede nasıl yardım sağlayabilecekleri de merak konusu oldu.

Bu soruları konunun iki uzmanına Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu ile İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Gülüşan Göcen’e sorduk.

Her iki uzmanda kendi branşları ve koronavirüsle mücadelede nasıl faydalı olabileceklerine dair sorularımıza detaylı bir şekilde yanıt verdi.

İlk olarak sorularımızı Din Psikolojisi uzmanı Doç.Dr.Göcen’i yönelttik.

Din psikolojisi uzmanları zaman zaman hastanelerin onkoloji servislerinde ağır durumdaki kanser hastalarına yönelik de çalışmalar yapıyorlar.

"İnanmamak da insanın dinle kurduğu bir ilişki tarzıdır"

Yine depremlerden sonra afet bölgelerinde de çalışmaları oluyor. Bu çalışmalar içerisinde yer alan Göcen'e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

Din psikolojisi nedir?

İnsanın kendi psikolojisi çerçevesinde diniyle kurduğu bağı psikolojik bağlamda inceleyen bir bilim dalıdır.

İnsanların illa ki dindar olması da gerekmez. Kişinin dinle ilişkisi sadece inanmak üzerinden olmaz. İnanmamak, sorgulamak da insanın dinle kurduğu bir ilişki tarzıdır.

Din bir inanç sitemidir ama aynı zamanda bir yaşam biçimi, kültürüdür. İnançsız bir insan bile içinde bulunduğu toplumun inandığı dinin kültürünün etkileriyle karşı karşıyadır. Din psikolojisi olarak dinin insan ruhundan çıkıp insanın davranışlara, düşüncelerine duygularına kişilik tarzlarına yansıyan etkileri ele alırız.

Din psikolojisinin konusu öncelikle din değil insandır. Bu sebeple dinin bizzat kendisine değil dinle kurulan ilişkilere odaklanırız.

kaygı.jpg
Yaşanan salgı kaygıları arttırdı / Fotoğraf: Reuters

 

“Bir kısım insan için ilahi uyarı şeklinde anlaşılıyor”

Peki yaşanılan sürecin din psikolojisiyle ne ilgisi var?

Yaşanılan süreçte insanlar karşılaştıkları bu zor durumu açıklamaya, anlamlandırmaya çalışıyorlar.

Bunun elbette biyolojik bir açıklaması var. Ama onunda ötesinde ‘Tamam bir virüsten kaynaklı ama bu niye oldu?’ sorularını sordukları ve cevaplarını farklı mecralarda aradığı bir dönemden geçiyoruz.

İnsanların verdikleri cevaplara baktığınızda bunun dini inanç ve düşünceleriyle ilişkilendirdikleri, bir imtihan, kader, ceza, kıyamet alameti gibi değerlendirdiklerini görüyoruz, duyuyoruz.

Bir kısım insan için bir ilahi uyarı şeklinde anlaşılıyor başka bir kısım için kendini toparlama düzenleme ve dini manevi açıdan yeniden gözden geçirmek için bir ilahi dokunuş olarak anlaşılıyor. 

Bu açıklamaların her biri din psikolojisinin bir konusu başlığına denk geliyor.

Kişilerin dini anlama, içselleştirme düzeyleri, Allah’la olan ilişkileri yakınlıkları uzaklıkları, bunu O’nun insana bir şey anlatmak işaret etmek için mi yoksa insanı cezalandırmak için mi yapıp yapmadığı şeklinde yükleme yapmaları, dini başa çıkma durumları, olumsuz ya da olumsuz bir dini başa çıkma tarzları içinde olmaları… Bunların hepsi din psikolojisinin uzmanlığındaki konular oluyor. 

deprem.jpg
Din psikolojisi uzmanları, 17 Ağustos'tan sonra da devredeydi / Fotoğraf: Reuters

 

“17 Ağustos depreminden sonra da manevi destek de bulunmuştuk”

Peki nasıl faydalı olabilirsiniz?

Ne yazık ki bu süreçte can kayıplarımız oluyor. Hastanede bulunan ya da yakını bulunan insanlar ölümle yüzleşiyor.

Evlerde kalan insanlar da bu korku ve kaygıyla karşı karşıya kalıyor.

Bizim sorun tespit etme kadar önleyici ve koruyucu bazı uygulamalı alanlarımız da var.

Biz din psikoloji alanı olarak bu salgından önce de 17 Ağustos depremi sonrasında, depremzedelerle yaşadıklarını anlamlandırma sürecinde yanlarında olup onlara verilen psikolojik desteğe ek olarak manevi destek de bulunmuştuk.

Ayrıca farklı sahalarda anlam kaybına uğramış hayatın zor zamanlarında olan kişilerle örneğin onkoloji hastalardan infertilete tedavisi görenlere, engelli bireylerden şehit ve gazi ailelerine kadar birçok sahada çalışmalarımız mevcut.

Biz çalışmalarımızda kişilerin bu süreçleri anlamlandırmalarında atlatabilmek, denge ve uyumlarını kazanabilmek için çabaladıkları bir süreçte dini ve manevi yaşamlarında katkı sunacak unsurları öne çıkarmalarına yardımcı olabiliyoruz.

Kişinin zor yaşam olaylarını anlamlandırması kendi inancına göre bunu bir yere koyması, bu süreci atlatmasında faydalı oluyor. Allah’tan yardım istemek için farklı yolları deniyor insanlar…

Bu yollar içinde kişinin olumlu ya da olumsuz yöne savrulmaları olabiliyor. Din psikolojisi bu yolları bulmasında da insanlara destek oluyor. Bunun da kişi açısından hem psikolojik hem dini ve manevi sonuçları oluyor.

koronahasta.jpg
Göcen, Hastalığı ceza olarak gören insanların olduğunu da söyledi / Fotoğraf: Reuters

 

“Allah’ın gazabı olarak değerlendirenlerde depresyonları tetikleyebiliyor”

Yaşanan süreç insanların psikolojisini nasıl etkiliyor?

İnsanlar öz değerlendirmeye gidiyorlar. Bu süreç insanların daha önceden dini yaşantıları bazında düşünmedikleri soruları gündeme getirebiliyor.

Yaşanan ölümler, modern yaşamın hızının kesilmesiyle gelen boşluk duygusu kişiyi hem ölümü hem de hayatı yeniden düşünmeye varoluşsal sorgulamalara itiyor.

Din insanların ölüme ve hayatın amacına karşı cevaplarını ürettiği önemli bir referans alan.

Biz dini hassasiyeti yüksek manevi değerlerine bağlı bir toplumuz. Bu sebeple hem bu sürece sabır gösterebilmesi hatta kişinin kendine manevi bir dönüşüm olarak geri döndürebilmesi için önemli bir dayanak.

Ama diğer taraftan bunu yaşananları olumsuz değerlendirenler var. Bunu kendisine Allah’ın bir gazabı olarak değerlendirenler için ölüm korkusu, manevi çöküşü ve depresyonları tetikleyebiliyor.

"Şu an evin içinde mücadele başladı"

Bundan sonrasında ne olacak?

Şu an çaresi bilinmeyen bir hastalıkla insanlık karşı karşıya…

Anadolu insanının yıllardır İslam’la yoğurduğu harmanladığı bir bilgeliği var. Bunun arka tarafında dini kültürümüz vardır. İnsanların bunu duymaya ihtiyacı var.

Bu bakış açısıyla motive olmaya ihtiyacı var.

Bu geçtiğimiz zor süreçte insanların ve dolayısıyla toplumun yöneliş, istek ve ihtiyaçlarının doğru okunması doğru kararlar verilmesi noktasında din psikoloji alanının faydalı olacağını düşünüyorum.

Çünkü insanlar fiziksel biyolojik, ekonomik olduğu kadar da manen de desteklenmek istiyor. 

Fiziksel ve görünen tedbirler alındı. Şimdi evin içinde mücadele başladı hatta evi de geçtik insanın kendi içinde mücadele başladı.

Bundan sonraki süreçte evlerde, hastanelerde, sokakta ne kadar üzgünüm ki kabristanlarda dini, manevi ve psikolojik bir mücadele olacaktır.

camiler.jpg
Bu sene Ramazan'da camiler boş kalacak / Fotoğraf: AA

 

"İnsanlar ilk defa teravihe gidemeyecek, manen biraz daha zor olacak"

Ramazan ayı yaklaştı, bu inançlı insanları nasıl etkiler?

Önümüzde Ramazan var. İnsanlar ilk defa teravihe camiye gidemeyecek.

Sevdikleriyle iftarlarda bir arada olamayacak. Bayram bizim için aile ve dostlarla birarada olmak demektir. Bu süreç bizim için manen biraz daha zor olacak. Bu insanlara bir manevi yük getirecek.

Bu noktada yetkili mercilerin gözetmesi gereken hususları işaret etmede insanların bu cenahta yaşayacaklarını okumada ve onlar yardımcı olmada doğru yönlendirmeleriyle koronavirüsle mücadeleye katkı sağlayacağına eminim. İnsan bir bütündür.

Bu bir topyekûn mücadele ise insanların dini ve manevi ihtiyaçlarının da görülmesi gerekir ki tez vakitte ve sağlıklı bir şekilde bu süreci sonlandırabilelim…

ihsanbey.jpg
Prof.Dr.İhsan Çapcıoğlu / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Kurulda yer alacak din sosyolojisi uzmanları adına branşlarıyla ilgili soruları yönelttiğimiz Prof.Dr.Çapcıoğlu da  sorularımızı şöyle cevaplandırdı:

Din sosyolojisi nedir?

Din, kültür ve toplum etkileşimini inceleyen modern bir sosyoloji dalıdır.

Din sosyolojisi, bir taraftan dinin, insanların duygu, düşünce, tutum ve davranışları üzerindeki etkisini, diğer taraftan içinde bulunduğu toplumun sosyal hayatını, kültürünü etkileme ve bu kültürden etkilenme biçimlerini inceler.

Başka bir deyişle, çeşitli inanma biçimlerinin toplumsal yansımalarını,sosyal bilimlerin kullandığı bilimsel yöntemlerle anlamaya, açıklamaya ve çözümlemeye çalışır.

Din sosyologları hangi alanlarda çalışır?

Din sosyolojisi, insan, din ve toplum üçlüsünü beraberce ilgilendiren hemen her konuyla ilgilendiği için dinamik bir karaktere sahiptir.

Din sosyologları, insanlar arası ilişkilerin yanı sıra, çeşitligrupların ve toplumların dini motifli inanç, tutum, davranış, değer ve alışkanlıklarına etki eden toplumsal olay, olgu, kurum, süreç ve faktörlerdeki değişimleri analiz eder.

Sözgelimi, göç, kentleşme, deprem, savaş, terör, ölüm ve hastalık gibi olayların insanların dini tercih ve yönelimlerini nasıl ve ne yönde değiştirdiğiyle ilgili araştırmalar yapar. Aile, eğitim, politika, hukuk, sağlık, ekonomi, boş zaman değerlendirme gibi kurumlar ile din kurumu arasındaki etkileşimler de din sosyologlarının konuları arasındadır.

yardım.jpg
Çapcıoğlu, sadece ekonomik yardımların yeterli olmayacağı görüşünde / Fotoğraf: AA

 

“Bu faturayı sadece ekonomik tedbir ve desteklerle kapatamazsınız”

Koronavirüsle mücadelede din sosyolojisinin ne gibi katkıları olur?

Bugünlerde gündemimizi neredeyse tümüyle işgal eden koronavirüs salgınıyla birlikte insanlık olağanüstü bir dönemden geçiyor.

Bu sürecin ne kadar devam edeceğine ve ortaya çıkaracağı sonuçlara ilişkin tahminde bulunmak için henüz çok erken.

Ancak koronavirüs sonrası dünyanın öncekinden pek çok açıdan farklı olacağını öngörmek hiç de zor değil.

Elbette bu süreç, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çeşitli travmatik sonuçları beraberinde getirecek, bunun bireysel ve toplumsal maliyeti ya da faturası yüksek olacaktır. Bu faturayı sadece ekonomik tedbir ve desteklerle kapatamazsınız.

Çünkü, bu tür destekler toplumsal hayatta kısa süreli bir rahatlamaya yol açar, ancak sürecin orta ve uzun vadedeki maliyeti çok daha yüksek olur. Dolayısıyla söz konusu tedbirlerle birlikte sürecin travmatik etkilerini de hafifletmeye çalışmanız gerekir.

Böylece toplumsal hafızada kalıcı hasara yol açmadan milletçe toparlanmayı ve yeniden normalleşmeyi sağlayacak etkili dokunuşlar gerçekleştirmiş olursunuz. Bu dokunuşları başarabilecek kişiler,genel olarak toplumbilimciler, özelde ise din sosyologlarıdır.

Zira dini motivasyonlu duygu, düşünce ve inançlar, ülkemiz insanının böylesine olağanüstü zamanlardaki tercihleri üzerinde her zamankinden daha güçlü ve yönlendirici etkiye sahiptir. Bunlar, insanların yakın ve uzak çevresindeki diğer insanlarla ilişkilerinde diğer kam davranışlar sergilemesine neden olan etkenlerin de başında gelir.

Bu özelliklerinden dolayı, söz konusu davranışların ortaya çıkışına kaynaklık eden güçlü motivaston araçlarıdır.

İşte din sosyologları, dini-toplumsal motivasyon kaynaklarının;toplumsal hayattaki diğer etkilerinin yanı sıra, bu süreçte, özellikle hastalık, kayıp, ölüm, yas gibi süreçlerde karşılaşılan travmalarla başa çıkma konusundaki telafi edici mekanizmaları harekete geçirici gücünü nne zaman, ne ölçüde ve nasıl işlevselleştirilebileceğine ilişkin politikaların geliştirilmesinde önemli roller üstlenecektir. 

Bu nedenle, toplum bilimleri kurulunda din sosyologlarına da görev verilmesini yerinde bir karar olarak görüyor,bu vesileyle Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca’nın şahsında özverili ve fedakar tüm sağlık çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU