Akit yazarı: Başkan Erdoğan’dan, “teşekkür” telefonu!

Ali Karahasanoğlu: Bir Cumhurbaşkanı'nın işi gücü mü yok ki, vakıflar lehine yazılmış bir yazıdan dolayı, vaktini ayırıp, yazarına teşekkür etsin, ama yaşandı işte

Fotoğraf: Twitter

Akit gazetesinin yazı işleri müdür Ali Karahasanoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini bir yazısı dolayısıyla arayıp teşekkür ettiğini yazdı.

Akit yazarı, “Başkan Erdoğan’dan, “teşekkür” telefonu!” başlıklı köşe yazısında “Bugüne kadar, Tayyip Erdoğan lehine, onlarca yazı kaleme aldım” ifadesiyle başladı ve şunları yazdı:

Samimiyetini, dik duruşunu, bu millet için ihlasla çalışmasını takdir ettiğim için, lehine övgülerde bulundum..

28 Şubat’çılar mahkum etmek istedi..

Darbecilerin hangi ayak oyunları ile bir siyasetçiyi devre dışı bırakmak istediğini deşifre etmeye çalıştım..

27 Nisan muhtırası verildiğinde, dik duruşunu alkışladım..

AK Parti’yi kapatma davasındaki “boyun eğmeyen” tavrını destekledim..

17-25 Aralık’ta, FETÖ’nün akılalmaz iftiralarına karşı, Tayyip Erdoğan’ı savundum..

Hatta..

AK Parti içinden çıktığı halde.. Bazı makamlara geldikten sonra, küçük küçük hesaplarla ayrı partiler kurup, meydana çıkanların nankörlüğünü hatırlattım, Erdoğan’ı devirmek isteyenlerin yanlış yaptıklarını hatırlattım. .

Hain darbe sonrasında, FETÖ’cülerin saldırılarına karşı, yine Erdoğan’dan yana tavır aldım..

Bu desteklerim sebebi ile, ne sıfatlarla anıldım!

“Yalaka” diyenler mi?..

“Yağcı” diyen mi?..

“Ne alıyorsun, avantan ne kadar” diyenler mi?..

Daha ağır, sövgü dolu ifadeleri es geçiyorum..

"Samimi", "pazarlıksız", "karşılıksız" desteğimi, bir menfaat karşılığında yazılıyormuş gibi göstermeye çalışanlara karşı..

O yazılarımın hiçbirisinde, Tayyip Erdoğan’dan bir telefon almadım.

“Desteğin için teşekkür” sözüne muhatap olmadım..

Sitem için söylemiyorum..

Bir tespit için hatırlatıyorum..

Erdoğan’ın; kendi şahsına yönelik desteğe bile göstermediği bir "övgü"yü..

Bir “teşekkür”ü..

Adı bile geçmeyen bir yazıdan dolayı..

Direkt kendisine destek olarak yorumlayamayacağınız bir yazıdan dolayı..

Bir gazeteciye, nasıl samimi duygularla teşekkür ettiğine, kendi örneğimde şahit oldum.

“Samimiyet”ini, “ihlas”ını, “millet için çalıştığı”nı, “hesabi değil hasbi olduğu”nu bana bir defa daha ispat etmiş oldu..

Şöyle düşünebilirsiniz..

Şu vakıf, bu vakıf..

Övülse ne olur?

Sövülse ne olur?

Erdoğan’a ne?

Ülkenin Cumhurbaşkanı’na ne?

Sövenler sövüyor zaten..

Bir-iki kişi de överse över..

Cumhurbaşkanı, o övgülerle niye uğraşsın ki?

Hele şu günlerde..

Dünyayı saran, binlerce ölüme sebep olan bir salgın döneminde..

Türkiye’de toplantı üzerine toplantı yapılıp, “Bu belayı, en zararsız şekilde, nasıl atlatabiliriz”in planlamaları yapıldığı bir dönemde..

Bir Cumhurbaşkanı..

İşi gücü mü yok ki, vakıflar lehine yazılmış bir yazıdan dolayı, vaktini ayırıp, yazarına teşekkür etsin..

Ama yaşandı işte..

“Bize yeni Ömer’ler lazım” diyen Başkan..

Gerçekten “Ömer olmaya çalıştığını” gösterdi..

Şahsı için değil..

Menfaati için değil..

Koltuğu için hiç değil..

Bu ülkenin kültürünün vazgeçilmezlerinden “vakıflar” için..

İslam’ın en önemli toplumsal dayanışma müesseselerinden birisi olan “vakıflar”ın desteklenmesi için..

Şahsına yönelik, savunmalar/destekler döneminde bile göstermediği yakın ilgiyi, vakıfların desteklenmesinde gösterdi..

Tabii ki aslında teşekkür, bana değildi..

Teşekkür, o vakıflara idi..

Akit, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU