Güncel… 2628. yıl dönümünde Newroz efsanesi hâlâ güncel…

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Newroz bin yıllara dayanan tarihsel kökleri olan bir efsane.

Tek kalıptan çıkmış tek bir halka seslenen efsanesi değil söz konusu olan.

Ön Asya ve OrtaDoğu halklarının efsanesi.

Newroz’da her ön Asya ve Ortadoğu halkı kendi toplumsal/kültürel ihtiyacına tekabül eden ritüeller bulmuş, kendine ait yeni şeyler de katarak efsaneyi yerelleştirmiş.

Ateşin yakılması, yeni bir zamanın müjdesini verme, zulüm ve zorbalığa karşı direniş, özgürlük mücadelesi verme, bunlardan başlıcaları.

Ancak asıl kaynağı da Mezopotamya.

Efsane Mezopotamya’da, zalim Asur İmparatorluğu ile Kürtlerin ataları arasında geçiyor.

Bazil Nikitin, 'Kürtler' adlı eserinde, yazılı kültürün pek gelişmediği çağlarda yaşanan tarihi olayların, efsane formu altında anlatıldığını ifade ediyor.

Kürt tarihçileri, Kürtlerin tarihe havale olan dini önderi Zerdeşt’in (Zerdüşt) Zendavester'inde, Ahmed-é Xani’nin Memû- Zin’inde, Şeref Han'ın Şerefname’sinde Newroz efsanesini ele alıyorlar.

Ayrıca İrani Firdevs'ini Şehname’sinde, Ömer Hayyâm Risâle-i Newroziyye’sinde, Ferruhî-i Sîstânî, Nizâmî-i Gencevî, Hâkanî-i Şirvânî, Sa‘dî-i Şîrâzî, Nâsır-ı Hüsrev, ve Hâfız-ı Şîrâzî’nin divanlarında, yazılı eserlerinde Newroz efsanesi farklı biçimlerde ele alıyorlar.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de, divanında Newroz efsanesini değişik biçimde ele alıyor.  

Ancak ortak eğilim, Demirci Kawa önderliğinde, Asur İmparatoru Dehhak’ın zulmüne karşı bir isyan, bir direniş ve bir kurtuluş mücadelesi içinde olmasının, efsanenin ana konusu olduğudur.

Zalim Dehhak’a karşı mücadelenin Demirci Kawa’nın şahsında zaferle sonuçlandığı günün bayram ilan edilmesiyle efsanenin Kürt tarihsel hafızasına yazıldığıdır.

2628 yıllık nesilden nesile akan doğal bir hafıza inşası.

Bildiğimiz kadarıyla da tarihin en eski bayramlarından…


Ateşperestlik mi?

Asya ve Ortadoğu halkları, güncelde Türki Cumhuriyetler, Newroz’u dini-milli bayram olarak kutlarken İran, Bahar Bayramı olarak kutluyor.

İran İslam Cumhuriyeti Ruhani Lideri Azeri Ali Hameney, Newroz vesilesiyle verdiği bir demeçte, ‘Newroz'da ateş yakmak putperestliktir (ateşperestlik)’ iddia edecek kadar ileri gidebilmiştir.

Böylece İranî İslamcı/Şii geleneğin Newroz’a bakışının, külli siyasal İslamcılardan ve Türkiye Cumhuriyeti devletinden pek farklı olmadığını ortaya koymuş oluyordu.

Şii İslamcılar dahil, türlü türlü siyasal İslamcıların bu bakışının ideolojik yanı Zerdüştiliği, putperest yani ateşperest görmelerinden ileri geliyor.

Halbuki, Zerdüştîler ateşe tapmazlar ama ateşi kutsal görürler.

Zerdeşt Kürt’tür. Ancak Kürtlerin Zerdüştiliği bir kültür olarak olumlamaları başka bir şey, Zerdüştî olmaları başka bir şeydir.

Kürtlerin çoğunluğu, Sünni, Alevi ve Ezidilerden mürekkeptir. (Sünni İslam içinde de Kürtler, yoğun olarak fıkhi olarak Hanefi ve Şafi mezheplerine bağlıdırlar...)

Sünni İslâm alimlerin, Newroz kutlamalarına karşı çıktıkları ve bunun ateşperest geleneğin bir uzantısı olduğuna dikkat çektiklerini de biliyoruz.  

Bütün bu egemen ülke tavırları, Newroz'un zulme ve zorbalığa karşı isyan ve zafer ateşinin sembolleşmiş ifadesi olduğu, tarihten güncele 2628 yılın yarattığı birikimin, zorba ve inkarcı ülkelerin egemen sınıflarına karşı Kürdistani halkların özgürlük zemini olduğu gerçeğini değiştirmiyor.


Tarihin bir yerinden güncele…

Hz. Muhammed’în Newroz’a yaklaşımında rivayetler muhtelif…

Selçuklularda Newroz resmî bayramdı.

Osmanlılar döneminde Newroziyyeler kaleme alınmıştı.

Hekimbaşılar tarafından saraya takdim edilen Newroz macunları ve Newroz bahşişleri biliniyor.

Takvimler müneccimbaşı tarafından her yıl Newroz’da hazırlanır, padişaha, sadrazama ve diğer devlet ricaline takdim edilirdi.

Ancak Osmanlı’da Newroz resmî bayram değildi. Ramazan, Kurban ve Mevlüt Kandili resmî bayramlardı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çok etnikli ve çok dinli millet yapısı yerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin tekli ulus ve din tercihine bırakıyor.

Newroz, Cumhuriyet’in başlarında resmî olarak Ankara’da kutlanıyor. Ancak bu çok sürmüyor, resmî bayram olmaktan çıkarılıyor.  

Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucuları, İslam öncesi Türklükten doğru yeni bir ulus inşasına yöneliyorlar.  

Türkiye’de yaşayan diğer ulusal/etnik gruplar özellikle de Kürtler, tercih edilen ulus-devlet içerisinde kendilerine yer bulamayışlarına gösterdikleri tepki; kanlı soykırım, sürgün ve asimilasyonla karşılanıyor.  

1950’lerin ve 1960’ların hakim düşüncesine göre, köyden kente yönelik kitlesel göçün, merkez ile ülkenin geri kalanı arasında ekonomik, toplumsal, kültürel entegrasyonu sağlayacağı ve neticede bunun katliam artığı son Kürtlerin Türk kimliği içinde eriyeceği düşüncesi oluyor.

Ancak mesele beklendiği gibi gelişmiyor.

Zamanın ruhu çağdaş devrimci/sosyalist gelişmeleri önceliyor.

1960’larda, 70’lerde dünyada ve Türkiye’de yükselen devrim ve sosyalizm mücadelesi ülkenin batısına göçen potansiyel muhalif Kürtleri, özellikle Kürt öğrencilerini derinden etkiliyor.

Dünyada 68’liler hareketi ivme kaybediyor, Türkiye’de ise 71 devrimci direnişinin etkileriyle şekillenen 78 kuşağının, 1970'li yıllara yayılan antifaşist mücadelesi toplumsallaşıyor.

Bu atmosferde yetişen Kürt öğrencileri edindikleri sosyalist bilgi ve bilinç düzeyi ile ayırt edici Kürt kimlikleri daha bir belirginleşmiş halde ‘ulusal kurtuluşçu’ olarak Kürdistan’a geri dönüyorlar.

Bilinçaltlarında bir gün Türkiye’ye geri dönme ruh halleri hep kalıyor.

Yıllar ve yıllar geçiyor.

Newroz kutlamaları, Kürtlerin Türk siyasal sistemine karşı toplumsal itirazında önemli bir yer ediniyor.

1990’lardan sonra birçok elverişli mücadele biçiminin yanı sıra özellikle Newroz, Kürt kimliğinin yeniden üremesinde, son Kürtler gerçekliğinin toplumsallaşmasında ve yeniden temel bir kültürel/siyasal mecra konumuna yükselmesinde önemli bir rol oynuyor.

Newroz, giderek Kürt kimliğinin kültürel yansıması oluyor. Türkiye’de son demlerini yaşayan bir kültüre su veriyor, yeniden hayat bulmasına hayati bir katkı sağlıyor.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin karar vericileri, yeni güç ilişkilerinin değişen koşullarını istismar etmeyi tercih ediyorlar.

21 Mart tarihlerini terörist ayaklanmaların provaları olarak niteleyen resmî söylem, 1990’larda itibaren Nevruz’u yeniden keşfediyor.

Newroz’un W’si atılıyor, Nevruz yapılıyor. Türk ulusal kimliğini eleştirilerden korumak için Nevruz araçsallaştırılıyor.

Nevruz resmî kutlamalar listesine konuyor. TRT her yıl Nevruz programları düzenliyor. Türkî Cumhuriyetlerindeki törenler naklen yayınlanıyor.

Valilikler, üniversiteler ve Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda konferanslar ve panellerle, halkı resmî Nevruz hakkında bilgilendiriyor.

Kutlamalara katılan bakanlar Nevruz ateşi üzerinden atlıyor.

1991’de Kültür Bakanlığı’nın ana hizmet birimlerinden biri olan Halk Kültürü Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (HAGEM) bütün Türkiye’de Nevruz kutlamalarının yeniden yapılmasına kılavuzluk ediyor.

Türkçe konuşan ülkelerin Kültür Bakanları,17-18 Şubat 1994’te ve 20 Mart 1995'te bir araya gelerek "Nevruz Bayramı”nı ortak kutlama kararı alıyor.  

Türkçe konuşan ülkeler ile iş birliği için kurulan ve uluslararası bir kuruluş özelliği taşıyan Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) de bu girişimlerin içinde yer alıyor.

Türkler tarafından yapılan tüm bu çalışmalar kendilerine ait olduğunu düşündükleri bir Nevruz kültürünü, “Anti terör Kampanyalar” üzerinden Kürtleri kutlamalardan caydırma, içeriğini bozma ve Türkîleştirme amacı taşıyordu.

Mesele Newroz’u “Türkleştirme” değildi sadece. Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonucu ortaya çıkan çok sayıda Türkî Cumhuriyetlerinin ağabeyliği için de kullanışlı bir araç olarak düşünülüyor Nevruz… 


Kazanımlar: 21 Mart “Dünya Newroz Bayramı”günü ve  Newroz “Dünya Manevi Kültür Mirası”

1990’ların Türkçü ve Kürt unsurunun yok sayıldığı uyduruk Nevruz’un, devlet projesinin yerinde yeller esiyor.

Kürdistani halklar 2628. yıldönümünde, koronavirüs koşullarında özgün geleneklerini de içeren usullerle Newroz Bayramlarını kutlamaya hazırlanıyor.  

Halkın direne direne uluslararası kazanımlar da elde ediliyor: Kültür Mirası Koruma Kurulu, Newroz’u ‘Dünya Manevi Kültür Mirası’ listesine dahil ediyor.

2010’dan başlayarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 21 Mart’ı “Dünya Newroz Bayramı” olarak kabul ediyor…

 
Gelelim güncele… Newroz Bayramı denilince akla ne gelir?

Newroz denilince akla öncelikle ateş gelir. Ateşin aydınlatıcı özelliği ve karanlığa meydan okuması gelir akla.

Newroz denilince, devletin "siyasi simge" haline getirdiği, Kürtlerin bir türlü huzur içinde kutlayamadıkları bir Kürdistanî bayram akla gelir…    

Newroz denilince, sarılı, kırmızılı, yeşilli rengarenk kıyafetleriyle, zılgıtlarıyla, ateşleriyle, binlerle, yüz binlerle sokaklara çıkan Kürtlerin engellendiği, yasaklandığı, olayların çıktığı gün akla gelir.    

Newroz denilince, devlet ve hükümet büyüklerinin, çoğu kez valiler üzerinden dillendirdiği uyduruk “Nevruz” ismi ve "Nevruz bayramsa onu da biz kutlarız" hicvi akla gelir.  

Newroz denilince, ateşin çocuğu Demirci Kawa'nın, zalim kral Dehhak'ın zulmüne son vermesi, zulme direniş, kör karanlıktan doğan umut ve özgürlük ışığı akla gelir.    

Newroz denilince, tamamlanamayan “yarım” kalmış yüzleşmenin, 12 Eylül'ün Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi vahşetinde, yaşamıyla "Newroz ateşi yakan" Mazlum Doğan akla gelir. 

Newroz denilince, Mersin’de 12-14 yaşlarında iki Kürt çocuğun, ellerine kimin tutuşturduğu hâlâ bilinmeyen(!)Türk bayrağını yere atmaları, buna karşı zamanın Genel Kurmay Başkanı’nın “sözde vatandaş” kavramı üzerinden yürütülen ırkçı kampanyalar, Tel’in mitingleri, bayrak asma histerisi, asmayanların hain ilan edildiği linç günleri akla gelir.   

Newroz denilince, 1992 yılında on binlerce Kürt'ün toplandığı Cizre'de, güvenlik kuvvetlerinin açtığı ateş sonucu gazeteci İzzet Kezer ve onlarca Kürt'ün hayatını kaybettiği kanlı kutlama akla gelir.

Newroz denilince, kar kış altında dinlenen topraktan, güllerin ve sümbüllerin fışkırması, ağaçların çiçeklenmesi, tohumların yeşermesi, kuşların oynaşması, insanın içinin kıpır kıpır olması akla gelir.

Doğanın ve halkların hayat bulmasının birleşmesi ile Bahar’ın başlangıcı akla gelir, daha derinde zulmün ve zorbalığın sona erdiği, adalet ve aydınlık bir gelecek duygusunun öne çıktığı gün akla gelir. 


Selam olsun!

Doğa'da mümkün olan her şeyin toplum hayatında da karşılığı vardır.

Gece ile gündüzün eşitlendiği ve hemen sabahından itibaren gündüzün aydınlığının ağır bastığı, gecenin kısaldığı yılın bir tek günü olan Newroz Bayramı hepimize kutlu olsun.    

Özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin, gündüzün ve de aydınlığın mümkün olduğu adil ve adaletli bir dünya özlemiyle, belleğimizde kurtuluş günü olarak yer yapan Newroz'u kutlayan halklara selam olsun!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU