Trump ve dostları antisemitizmi gerçekten ciddiye alsaydı öncelikleri İlhan Ömer olmazdı

Rafi Letzter The Independent için yazdı

Fotoğraf: AA

Amerikan siyasetinde antisemitizmle ciddi bir hesaplaşma yaşandığını gözünüzün önüne getirin.

Fox News kanalı, Başkan Donald Trump’ın Nazi bağlantılı eski yardımcısı Sebastian Gorka’yı televizyona davet etmeyi bırakırdı. Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Kevin McCarthy’ye ciddi sorular sorardı. McCarthy’nin Musevi milyarderlerin gelecek seçimleri “satın alacağı” uyarısı yaptığı zamanı hatırlayın.

Demokratlar, Andrew Cuomo’a karşı seslerini yükseltirdi. Demokrat vali, kampanyası sırasında adaylığını sağlama almak için sol kanat antisemitizmle ilgili endişeleri kullanarak haraca bağladığı Musevilere yalan söyledi. Bir keresinde kendisini “David Duke’ün insana yük olmayan” haline benzeten Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçi Parti Denetçisi Steve Scalise da muhtemelen liderlik pozisyonunu korumakta güçlük çekerdi.

Devam edelim. ABD Kongresi, 2017 yılında ölümlerin de yaşandığı Nazi gösterileriyle ilgili sarf etiği “Her iki tarafta da iyi insanlar var” sözlerinden dolayı Trump’ın özür dilemesini isterdi. Şiddete eğilimli antisemitik sağ dalga dalga yayılıyor. Her iki partinin meclis üyeleri hiç değilse iyi insanların “Museviler yerimizi alamaz” sloganı atmayacağı konusunda ısrar edebilir. Siyasetçiler Pittsburgh’daki Tree of Life sinagogunda etrafa rastgele ateş açan adamı kınamakla kalmaz, saldırganı bu eylem için motive eden, Museviler ve göçle ilgili gölgede kalmış, kendilerine has, ana akım Cumhuriyetçi fikirleri de lanetlerdi.

Bunlar, Amerikalı Musevilerin görmeyi hak ettiği muhasebeler. Ancak yönlendirildiğimiz istikamet bu değil.

Onun yerine geldiğimiz nokta şu: Musevi milyarderlerin korkulu rüyası olan aynı McCarthy, göçmen kökenli Müslüman Kongre üyesi İlhan Ömer’i ABD’de antisemitizmle karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Dahası ABD Başkanı’nın bizzat kendisi, ulusal televizyon yayınında Ömer’i istifaya çağırdı.

Cumhuriyetçi lider, antisemitik söylem ve şiddetle ilgili meşru korkuları dile getirmekle ilgilenir gibi de görünmüyor. Aslında McCarthy ve dostlarının yapmaya çalıştığı şey, söz konusu korkuların yönünü siyasi rakiplere çevirmek ve bu endişeleri daha da körüklemek. Ortaya çıkansa aptalca bir güç oyunundan başka bir şey değil.

Gelişmeler, Ömer ve çalışma arkadaşı Rashida Tlaib Ocak ayında Kongre’ye adım atar atmaz başladı. Senatör Marco Rubio (kendisi Musevi değil), dönemin* açılışından dört gün sonra Tlaib’in (Ömer’le birlikte Kongre’nin ilk Müslüman kadın üyelerinden biri) kendisine karşı antisemitik bir davranışta bulunduğunu iddia etti. Suçu ne mi? Mimarının Rubio olduğu anayasal hakları ihlal eden İsraile boykot karşıtı tasarıda Senatör Bernie Sanders’la (kendisi Musevi) aynı fikirde olması. Sanders’ın aksine Tlaib, tasarının Amerikan karşıtı olduğunu açık bir şekilde dillendirdi. Rubio ise tutarsız bir şekilde Tlaib’in kendisini iki taraflı oynamakla suçladığını ileri sürdü.

Bu olaydan birkaç hafta sonra, Musevi Cumhuriyetçi Temsilci Lee Zeldin, ofisine bırakılan ve Museviler için “kurtçuk” ifadesini kullanan sesli bir mesaj yüzünden Ömer’in başının etini yedi ve kendisinden olayı kınamasını istedi. Rahatsızlık veren ziyaretçisi ile meslektaşı arasında bir bağlantı olduğuna dair hiçbir kanıt sunmasa da Ömer’in bu alçakça fikri paylaşabileceğini düşünüyor gibiydi. (Ömer’in bu duruma cevabı ise Zeldin’in çaya davet etmek oldu)

İlhan Ömer aynı dönem, yıllar önce paylaştığı bir tweetle ilgili yükselen daha ciddi kaygılara da yanıt vermek zorunda kaldı. Kadın milletvekili, İsrail’in 2012 yılında Gazze’ye öldürücü saldırılar düzenlediği sırada yaptığı bir paylaşımda, bu ülkenin “dünyayı hipnotize ettiğini” yazmıştı.

Eski tweetiyle ilgili özür dilediği paylaşımında “Bu açıklama, Gazze Savaşı şartlarında yapılmıştı” diyen Ömer, şunları yazdı:

“Şimdi bana öyle görünüyor ki enerjimin çoğunu 2012 tarihli tweetime açıklık getirmek ve az bir kısmını da bilmeden kullanmış olduğum, talihsiz ve hakaret içerikli antisemitik mecazı reddetmekle harcadım.”

Haaretz gazetesine verdiği röportajda antisemitizmden dolayı Tlaib ve Ömer’e karşı “harekete geçme” sözü veren McCarthy, bu siyasetçilere atfettiği antisemitik hareketin ne olduğuna ise açıklık getirmedi. Fakat bunun pek de bir önemi olmadı. McCarthy yenilikçi iki Müslüman’ın, Cumhuriyetçi temsilci Steve King’e eşit ya da ondan daha kötü olduğunu söyleyecek kadar ileri gitti.

King, “Musevi meselesi”ne gösterdiği ilgiyle tanınan Neo-Nazi bağlantılı Toronto belediye başkan adayını destekledi. Söz konusu destek King’in 2018’de Kongre’ye Iowa’dan yeniden seçilmesi öncesi gelmiş olmasına rağmen içlerinde McCarthy’nin de olduğu Cumhuriyetçiler, zamanında bu siyasetçiyi reddetme başarısı göstermedi. Kongre üyesine nihayet sitem ettiklerinde ise bunun sebebi King’in Musevilere karşı sergilediği davranışlarla ilgili değildi.

Mantıklı düşünen biri, Kongre’nin ilk Müslüman kadın üyelerinin antisemitizmle ilişkilendirilmesinin arkasında, bu siyasetçilerin İsrail konusunda iki partinin gösterdiği siyasi uzlaşıdan ayrılmasına kanıt bulma arayışının olduğunu bilir.

Şimdi ise bu çabaların ödüllendirildiğine şahit oluyoruz.

İlhan Ömer Twitter sayfasında, McCarthy’nin davranışıyla ilgili fikir de veren P Diddy’nin şarkı sözlerini paylaştı. Belki de sağ kanat Siyonist lobi kuruluşu AIPAC’den gelen para, McCarthy’nin Ömer’i ve yaptığı siyaseti dışlama çabalarını teşvik etti. Bu hiç de çılgınca bir fikir değildi. Ömer, AIPAC’in siyasi hedeflerine açıkça karşı çıkan bir avuç Kongre üyesinden biri. Hele de AIPAC’in Kongre’yi etkilemek için para harcadığına dair ortada bol miktarda kanıt varken.

Kadın Kongre üyesinin sözlerini antisemitik olarak tercüme etmeye hazır seçkin gazeteciler, Demokrat siyasetçiler, Chelsea Clinton ve en nihayetinde kendi partisinin liderliği, Ömer’in ifadelerini acımasızca yorumlama konusunda birleşti. Demokrat Temsilci Brad Sherman, Ömer’in aslında “Musevi parasını” kastettiği sözlerinin yanlış olduğunu belirtti. Clinton ise özür dilemeden önce Ömer’in tweetinin Amerikalılık adına başarısızlık olduğunu öne sürdü.

ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi Dan Shapiro’nun da aralarında bulunduğu eleştirenlere göre, Kongre’nin kadın üyesiyle ilgili gerçek sorun attığı tweetler değil İsrail politikalarına muhalefetiyle ilgili.

Temsilciler Meclisi’ndeki Demokrat Parti liderliği tarafından imzalanan bildiride, “Nerede karşımıza çıkarsa çıksın istisnasız bir şekilde antisemitizme karşı sesimizi yükseltmeli, buna engel olmalı ve kınamalıyız” ifadeleri yer aldı. Ömer “tartışmasız bir şekilde” özür diledi.

Elbette politikacılar antisemitizme karşı seslerini istisnasız yükseltmeli. Ancak bunun bir standardı varsa, neden McCarthy’nin de Ömer’le benzer bir misillemeye maruz kalmadığını anlamak zor. İş bu noktaya gelirse, Senatör Ted Cruz’un King’le yakın ilişkisini neden asla ciddi olarak cevaplamak zorunda kalmadığını kim açıklayacak? Hem Demokratlar hem Cumhuriyetçiler, herhangi bir Cumhuriyetçinin ya da ana akım Demokrat Partilinin antisemitizmle açık bağlantısını görmektense, bir yenilikçinin iyi finanse edilmiş sağ lobi hakkındaki esprilerini abartmakta daha istekli davrandılar.

Amerikalı Museviler Ömer’in görüşleri hakkında ne hissederse hissetsin, hiçbirimiz Amerikan antisemitizmine karşı ciddi bir saldırının yaşanmakta olduğu tuzağına düşmemeliyiz. Doğrusunu söylemek gerekirse, kötü niyetli Musevi karşıtlığıyla bir derdi olmayan ve yeri geldiğinde antisemitik mecazları kullanmaktan da çekinmeyen insanlar, buldukları en ufak bir bahaneye tutunup onu kendi amaçları uğruna büyütüyor.

McCarthy, hiç de antisemitizm acısını hafifletmeye çalışan biri gibi davranmıyor. Eğer Azınlık Lideri şiddetli antisemitizme karşı ayağa kalmak istiyorsa böyle bir seçeneği var. Bunun yerine McCarthy, siyasi amaçlarını itibarsızlaştırmak için Amerikan Musevi topluluğunu birtakım zorluklara sürüklüyor, hedeflerini seçerken de açıkçası bu insanlara nasıl davranıldığından ziyade onların ırklarını ve dini kimliklerini dikkate alıyor. Çok sayıda Demokrat da bu yoldan gidiyor.

Amerikalı Museviler, siyasi antisemitizme ciddi bir ders verildiğini görmeyi hak ediyor ve biz bunu anlamıyoruz.

 

*ABD 116. Kongresinin ilk oturumu 3 Ocak 2019’da açıldı.

 

 

**Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Elvide Demirkol

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU