"Dünya küresel bir laboratuvar haline geldi, 21. yüzyılda pek çok şey öngörülemez nitelikte"

Küresel salgın haline gelen yeni tip koronavirüsün toplumsal etkilerini değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı’ya göre yaşananlar bireylerin tepkisini ölçen ciddi bir sosyal deneyin gerçek halini andırıyor

Prof. Narlı: Kişisel zaaflarımız kadar, güçlü yönlerimizi ortaya çıkarıp kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Hükümetler de zayıf ve güçlü yönleriyle yüzleşmek zorunda kalacak / Fotoğraf: Pixabay

Çin'in Vuhan kentinden yayılarak, 135’i aşkın ülkede görülen yeni tip koronavirüs (Covid-19) 175 bin kişiyi enfekte ederken, yaklaşık 6 bin 700 kişi yaşamını yitirdi. 

Türkiye’ye de sıçrayan Covid-19 vaka sayısı 18’e ulaştı.

Yaşananlar toplumdaki kaygı ve endişe ortamını tetiklerken, asılsız haberlerin paylaşımında artış yaşandı.

Dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüsün (Covid-19) toplumsal yansımalarını Independent Türkçe’ye değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı'ya göre dünya artık “küresel laboratuvar” haline geldi.

Stresin insan ilişkileri için büyük bir test olduğunu belirten Nilüfer Narlı, bireylerin önce kendileriyle yüzleşmesi gerektiğini kaydetti.

“Stresli ortam ve kıt kaynaklar, kişiler arasındaki çatışmayı her zaman güçlendirmiştir” diyen Narlı, yurtdışında marketlerde birbirleriyle kavga eden kişilerin görüntülerini hatırlattı. 

5 anahtar kavramın bulunduğunu belirten Prof. Nilüfer Narlı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bunlardan ilki, hepimiz büyük bir testten geçiyoruz, bir sosyal deney gibi ama tamamen gerçek bir olay karşısında nasıl reaksiyon gösterdiğimiz önemli. Kişisel zaaflarımız kadar, güçlü yönlerimizi ortaya çıkarıp kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Panik yapmamız, sakin kalıp tepkilerimize dikkat etmemiz gerekiyor. Hükümetler de zayıf ve güçlü yönleriyle yüzleşmek zorunda kalacak.

“Bireyler ölme korkusuyla bilgi paylaşırken asılsız haberleri çoğaltıyor”

“Kültürel birliktelik” vurgusu yapan Narlı, hastalanıp, ölme korkusu yaşayan bireylerin bilgi paylaşarak korkularını normalleştirmek istediğini ancak bu durumun asılsız bilgi paylaşımını tetiklediğini vurguladı.

Kişilerin daha fazla görüşmek, konuşmak, haberleşmek istediğini ama bu sefer de dezenformasyonun yayıldığını vurgulayan Narlı, “Bireyler paylaşım yaparak korkularını normalleştirip, azaltmak isterken, doğru bilgiler yerine yanlış bilgiler paylaşarak paniği güçlendirebilirler” dedi.

Kişilerin sağlıklarının yanı sıra toplumların da sosyolojik açıdan etkilendiğini belirten Narlı’ya göre devletler, kurumlar ve bireyler kendileriyle yüzleşirken, dijitalleşme hızı da birden artacak.  

 

Prof. Dr. Nilüfer Narlı BAU
Prof. Dr. Nilüfer Narlı / fotoğraf: Independent Türkçe

 

“Karantina sonrası çiftlerde boşanmalar artıyor” 

Salgının ortaya çıktığı Çin’den örnek veren sosyolog Narlı, karantina sonrasında çiftlerdeki boşanmaların arttığını söyledi.

“Orman kanunu gibi”

Birleşik Krallık  örneğine de değinen Narlı, bu ülkede işlerin oluruna bırakılıp, toplumsal bağışıklığın ortaya çıkmasının beklenmesine ilişkin “orman kanunu gibi” yorumunu yaparak Thomas Hobbes’un devlet anlayışı teorisini hatırlattı.  

Dehşet yönetimi teorisi

“Ya sosyal devlet gibi davranacaklar ya da orman kanunun olduğu bir ortam ortaya çıkacak” ifadelerini kullanan Sosyolog Narlı'nın bahsettiği 5 anahtar kavramdan ikincisi ise “dehşet yönetimi teorisi”. 

İnsanların ölüm korkusu hissettiklerinde iki farklı davranış sergilediğini belirten Narlı, “Ya İtalya örneğinde olduğu gibi benden uzakta tehlike, bana bir şey olmaz diyip inkar ediyorlar ya da tehlikenin yakınlaştığını görüp aşırı reaksiyon gösterebilirler” yorumunu yaptı.

 

italya aa.jpg
İtalya / Fotoğraf: AA

 

Türiye’deki vakaların geç görülmüş olmasının olumlu yanlarına da değinen Narlı, bu süreçte başka ülkelerde yaşananlardan ders çıkarıldığını, okulların, üniversitelerin hızlıca tatil edildiğini, Sağlık Bakanlığı’nın tedbirleri artırdığını ve bireylerin de harekete geçtiğini söyledi.

Güven ortamı ve Thomas Hobbes atıfı

Üçüncü anahtar kavramın “güven” olduğunu belirten Nilüfer Narlı, “Sorunun çözümü ile ilgili otoritelere güven duyulması çok önemli. İngiltere örneğinde insanların devlete güvenmesi çok zor. İran’da da devlet tedbir almayınca bireyler kendileri almaya çalıştı, alkol içip zehirlenenler oldu. Thomas Hobbes’un sözleşme kavramına göre bireyler devlete güvenir, devlet de bireylerin koyulan kanunlara itaatini ve ona göre hareket etmesini ister” diyen sosyolog Narlı, bu tedbirlere saygı duyup, uyulması gerektiğini belirtti.

 

çin.jpg
Çin / Fotoğraf: AA

 

Büyük şirketlere sosyal sorumluluk projesi önerisi

Narlı, büyük şirketlere hastaneler ve aşı için bütçe ayırıp, sosyal sorumluluk projesi geliştirmeleri önerisinde de bulundu.

Dördüncü anahtar kavramım “dijital dönüşümün hızlanması" olduğunu belirten Narlı, bundan sonra bireylerin dijital araçlardan çok daha yükske oranda yararlanacaklarını kaydetti:

Büyük bir transformasyona doğru yol alıyoruz, en önemlisi dijital dönüşümün hızlanması.

Beşinci kavramın "izolasyon" olduğunu söyleyen Nilüfer Narlı, karantina, izolasyondaki kişilerin de iletişimde dijital araçları daha fazla kullanarak psikolojilerinin olumsuz etkilenmesinin azaltılmasına çalışılacağını belirtti.

Narlı, kişilerin bu durumla nasıl başedeceklerine ilişkin ise "Eğitimler, dersler, kurslar online olacak, yeni diller öğrenilir, bütün operalar dijital arşivlerini açtı. Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik ile yalnızlığı yenmeye çalışacaklar" ifadelerini kullandı.

 

sosyal medya- yeni medya- Pixabay.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

"Evde oturup, sıkılmayı mı ciddi bir hastalığa yakalanmayı mı tercih edecekler?"

Dijital iletişimin bire bir iletişimin yerini tutamayacağı şeklindeki sorumuza ise Narlı, şu yanıtı verdi:

Elbette ki bire bir ilişkinin yerini hiç bir şey tutamayacak ancak şu an bu bir zorunluluk ve biz bunları benimsemek durumundayız. Evde oturup, sıkılmayı mı ciddi bir hastalığa yakalanmayı mı tercih edecekler? Bunun kararını verecekler. Bireyler kendi sorumluluğunu almanın yanı sıra toplumsal sorumluluk da almak zorunda!

"21. yüzyılda bir çok şey değişecek"

Prof. Dr. Nilüfer Narlı, virüsün neden olduğu toplumsal etkilerin ne kadar daha süreceğine ilişkin ise şu yorumu yaptı:

21. yüzyılda bir çok şey değişecek. Öngörülemez durumdayız, herkes bilinçli davransın!

Sosyolog Narlı, son olarak sosyal mesafe ve aile içi iletişimin önemine vurgu yaptı:

Aile içi ilişki çok önemli. Çocuklarımıza nasıl anlatacağız bu durumu? Yeni  yöntemlere başvuracağız ama eski öğretilerden ders çıkaracağız. Çocuklarınıza hikaye anlatır gibi gerçekleri anlatın. Aile içinde yüz yüze bakarak paylaşmayı öğreneceğiz. Cep telefonu kullanmaktan, göz göze bakarak konuşmayı unutmak üzereydik! Dışarı çıktığımızda sosyal mesafeye dikkat etmeliyiz. En az 1,5 metre mesafeden konuşmalıyız. 

 


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU