Kraliçe'nin bilinen en eski akrabası olabilecek Anglo-Sakson prensesinin kalıntıları keşfedildi

Kral Eadbald'ın kızı Eanswythe'ın, muhtemelen kara veba sonucu genç yaşta ölmeden önce İngiltere'nin ilk rahibe manastırını kurduğu düşünülüyor

Kalıntılar çeşitli tarihsel gerekçelerle daha önce unutulmaya yüz tutmuştu (Mark Hourahane)

Bilim insanları, Kent'teki bir kilisede İngiltere'nin en eski Hıristiyan azizelerinden olan Anglo-Sakson prensesin kimliğini saptadı.

Bazı tarihsel kanıtlar, bu kişinin mevcut kraliçenin şu ana kadar kalıntıları tespit edilen bilinen en eski akrabası olabileceğini düşündürüyor.

MS 7.yüzyılın ortalarında yaşamış prenses, 616'dan (veya 618) 640'a kadar Kent Anglo-Sakson Krallığı'nın hükümdarı Kral Eadbald'ın (kelimenin tam anlamıyla "müreffeh olan") kızıydı.

Kent'in kraliyet hanedanı soyunun bazı kısımları belirsiz olsa da soyağacıyla ilgili bazı yorumlar Eadbald'ın mevcut Kraliçe'nin 40. büyük dedesi olduğunu öne sürüyor.

Eadbald'ın parçalı iskeleti henüz tanımlanmış kızı Eanswythe, kuzeydoğu İngiltere'nin pagan kralıyla evlenmeyi reddettiği söylenen dindar bir Hıristiyan'dı. Eanswythe bunun yerine rahibe olmaya karar vermişti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Eanswythe'ın, o sırada sadece onlu yaşlarında olmasına rağmen, muhtemelen Eadbald'ın halefi olan erkek kardeşi Eorcenberht'in isteğiyle İngiltere'nin ilk rahibe manastırını kurduğuna ve baş rahibesi olduğuna inanılıyor.

Eanswythe, muhtemelen St. Augustine'le birlikte pagan Anglo-Sakson İngiltere'nin Hıristiyanlık'a dönmesine ön ayak olmaya yardım etmekle sorumlu kilit kişi olan Kent'in Hristiyan kraliçesi Bertha'nın torunuydu.

Ancak Eanswythe'ın hayatı trajik biçimde kısa sürdü ve Eanswythe muhtemelen kara veba (bilimsel adıyla bubonik veba ed.n.) salgınında ya 10'lu yaşlarının sonunda ya da 20'li yaşlarının başında öldü.

Eanswythe hem geçmişte hem de günümüzde Folkestone'un koruyucu azizesiydi ve ismiyle müsemma şekilde “Eanswythe'yi Bulmak (Finding Eanswythe)” şeklinde adlandırılan yerel tarih projesi, hayatının uzun süredir kayıp sırlarını keşfetmek için modern bilimin tüm araçlarını kullanıyor.

Geride kalan dişlerinin kapsamlı incelemesi, Eanswhyte'ın nispeten rafine yiyecekler yediğini gösteriyor. Hayattayken dişlerinin bozulmamış olduğu görülüyor. Ölüm öncesinde neredeyse hiç aşınma ve yıpranma yok.

Ayrıca ayak kemiğindeki muhtemel stres kırığı ve muhtemelen hasar görmüş iki parmak kemiği dışında kemikleri de çok az hasar belirtisi gösteriyor.

Artık Folkstone Müzesi'nin desteklediği “Eanswythe'ı Bulmak” projesi, Eanswhythe'ın kraliyet soyu hakkında daha fazla bilgi edinmek ve vebadan ölüp ölmediğini ortaya çıkarmak için Eanswythe'ın DNA'sını ve kemiklerindeki patojenlerin DNA'sını analiz etmeyi umuyor.

 

folksone.jpg

Kraliyet azizesinin yukarıdaki dişlerinden elde edilen veriler, kimliğinin saptanması için çok önemliydi (Kevin Harvey / Folkestone Müzesi)

 

İzotop analizi de yapılacak. Bu analiz, Eanswythe'ın nerede büyüdüğünü ve beslenme biçimiyle ilgili daha fazla ayrıntıyı ortaya çıkarabilir. Hayatı trajik şekilde kısa olmasına rağmen, Eanswythe'ın ölümünden sonra başına gelenler daha dramatikti.

Ortaçağ kayıtlarına göre Eanswythe ölümünden sonra Folkestone'da denize nazır kendi özel şapeline defnedildi. Ancak kıyı erozyonu falezlerin altını oyduğundan, Eanswythe'ın halefi başrahibeler binanın giderek nihayetinde aşağıdaki denize çarpacağını fark etti.

8. yüzyılda bir ara kalıntıları tahrip olmuş şapelden çıkarıldı ve rahibe manastırının ana kilisesinde özel olarak inşa edilmiş kutsal yere kondu. Rahibelerin bulunduğu yapı 11. yüzyılın sonunda manastır oldu.

Ancak Norman fethinden sonra yapının etrafına kale inşa edildi. Bu nedenle, 12. yüzyılda keşişler yeni, daha az dünyevi bir yere taşınmalarına izin verilmesini istedi.

Bu nedenle prensesin kemikleri yeniden mezarından çıkarıldı ve 1138'de birkaç yüz metre uzaklıktaki yeni bir kiliseye taşındı. Bu kilisenin daha sonraki hali bugün hâlâ Folkestone Bölge Kilisesi olarak varlığını sürdürüyor. Eanswythe, orada yerel dini bir grubun merkezi oldu ve hastalıkların tedavisine yardımcı olabileceğine inanıldı. Eanswythe'ın resmi azizler günü 12 Eylül.

Ancak, ortaçağ sona erdikten sonra Eanswythe'nin hikayesi yeni ve beklenmedik bir hal aldı.

VIII. Henry Roma Katolik Kilisesi'nden ayrılıp Anglikan Kilisesi'ni kurduğunda, hükümet azizlere saygı gösterilmesine giderek düşman kesildi. 1535'te Folkestone başrahibinin etkili bir eylemde bulunmazsa hükümet yetkililerinin Eanswythe'nin kemiklerini ele geçirip yok edeceğini anladığı görülüyor. Bu yüzden o (veya bazı keşişleri) Eanswythe'ın kemiklerinin olduğu kurşun kutuyu kilise duvarındaki gizli bir deliğe tıkıştırıp kapattı.

Ardından başrahip ya da önde gelen kilise üyesi, yetkililere azizenin kafatasının epey kesin biçimde sadece birkaç parçasını içeren muhtemelen altın ya da mücevherlerle süslenmiş bir kutu gösterdi.

Daha sonra, hükümet eksiltilmiş içeriğiyle kutuya el koydu ve ardından VIII. Henry'nin maiyetinden Folkestone'lu siyasetçi ve işadamı Anthony Aucher kutuyu satın aldı. Aucher'ın da kutuyu süsleyen kıymetli taşları satarak ciddi manada kar elde ettiğine şüphe yok.

Bu arada Eanswythe, sunağın hemen yanında, kilisenin kuzey duvarındaki karanlık gizli yerde güvende kaldı.

Eanswythe'ın saklandığı yer giderek unutuldu, ta ki 1885'te kiliseyi modernize etmekle uğraşan işçiler kalıntılara rastlayana kadar. Bu kemiklerin Eanswythe'nin olabileceği ihtimali hakkında hemen spekülasyonlar yapıldı ve keşif tüm dünyadan gazetelere haber oldu.

Ancak 19. yüzyılda bu kemiklerin kimliğini doğrulamanın herhangi bir yolu yoktu.

Kemikler 132 yıl boyunca özel olarak inşa edilmiş duvar nişinde saklandı ve bir kez daha hafızalardan silinmeye yüz tuttu. Üç yıl önce bir grup yerel tarihçi ve arkeolog nihayet gizemi çözmek için çalışmaya karar verdi.

Bunu, bilim insanlarından uzun zaman önce ölmüş bu kişinin öldüğü yaşı ve cinsiyetini keşfetmek için kemikleri incelemelerini isteyerek ve kemiklerin 7. yüzyıldan kalma olup olmadığını belirlemek için karbon 14 testleri uygulayarak yaptılar.

Cevaplar, parçalanmış iskeletin gerçekten de Eanswythe'ne ait olduğunu neredeyse kanıtladı.

 

folkstone.jpg
Kemikler çok az zarar emaresi gösteriyor (Mark Hourahane/Folkestone Museum)

 

Bilim insanları bu kişinin kadın olduğunu neredeyse kesin şekilde gösterebildi.

Ortaçağ kaynakları Eanswythe'ın çok genç öldüğünü söylüyordu. Kemik ve dişlerinin bilimsel incelemesi, bu kişinin öldüğünde 17 ila 21 yaşlarında olduğunu ortaya koydu.

Ardından karbon 14 testleri bu kişinin 7. yüzyılın ortalarında öldüğünü ortaya çıkardı. Bu tam da Eanswythe'nin hayatının sona erdiği döneme tekabül ediyor.

Dahası, dişlerinin muayenesinde diş minesinde neredeyse hiç ölüm öncesi çizik görülmedi. Bu da nispeten daha az kalitesiz yiyecek tükettiğini düşündürüyor.

Ortaçağ boyunca, Eanswythe'yle ilgili çok sayıda hikaye mevcuttu. En az 5 mucize Eanswythe'ye atfedildi ve Folkestone bölgesindeki halk ona saydı duydu.

Örneğin, Eanswythe'ın mucizevi biçimde suyun yokuş yukarı akmasını sağladığına inanılıyordu (muhtemelen suyu yokuş yukarı yönlendiren bölgedeki su kemerini gösteren bir optik yanılsamayı açıklamak için üretilmiş bir hikaye gibi görünüyor). Ayrıca çalınıp yenen ölü bir kazı dirilttiği de söylendi.

Bir kilise inşasında ahşap kirişi pagan kralı ve tanrıları uzatmayı başaramayınca Eastwythe'ın Mesih'e seslenerek kirişi mucizevi şekilde uzattığı da söyleniyordu.

 

 

Ve ölümünden sonra, Eastwythe'ın hayaletinin cüzzamdan veya başka bir cilt hastalığından mustarip bir adamı iyileştirdiği rivayet edildi.

Ancak, bu efsanelerin ötesinde, onun gerçek önemi neydi?

Eanswhythe, bir anlamda, yüksek statüdeki kadınların erken İngiliz tarihine yaptığı büyük katkıyı simgeliyor. Hıristiyanlık'ın gelişinden önce Anglo-Sakson kadınlarının herhangi önemli siyasi bir rol oynayıp oynamadığı bilinmiyor.

Ama Hıristiyanlık'ın gelişi kesinlikle önemli bir rol sağladı. Prensesler, İngiltere'nin paganlıktan yeni inanca dönüşünde önemli rol oynadı. Anglo-Sakson ve diğer Hıristiyan prensesler pagan Anglo-Sakson krallarıyla evlendiğinde, varlıkları çoğu zaman Hıristiyanlık'ın üstünlük kazanmasını ve gelişmesini sağladı.

Dahası, krallarla ve prenslerle evlenmeyen asil kız çocukları da babaları veya erkek kardeşleri tarafından yeni bir tür kurumun başrahibeleri yapıldı. Böylece rahibeler, manastırların yanı sıra önemli bir sosyal ve kültürel etkiye sahip oldu. Yeni başrahibelerin çoğu (Eanswythe gibi) sevilen azizeler haline geldi ve yüzyıllar boyunca saygı gördü.

Eanswythe yaklaşık bin 360 yıl önce öldü ama onun yeni keşfedilen hayatı ve dönemi yeni bir kitleyi büyülemek üzere.

Projede yer alan Canterbury Arkeoloji Vakfı'ndan kıdemli arkeolog Andrew Richardson, "Eanswythe'ın iskeletinin kalıntılarını tanımlamamız Kent ve Frank hanedanlarının soylarını araştırmada DNA kullanımı olasılığının önünü açıyor" dedi.

Eanswythe'ı Bulmak projesinin başkanı, Canterbury Mesih Kilisesi Üniversitesi'nden tarihçi Lesley Hardy, "Eanswythe, yerel halkla büyük bir bağı olan yerel bir kahramandı. Ortaçağda, onun kendilerini hastalık ve acıdan koruduğunu düşündüler. Bugün onu araştırmak, Folkestone halkını o tarihe yaklaştıracak" dedi.

Proje büyük ölçüde Kültürel Miras Piyango Fonu tarafından finanse ediliyor.

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kaldırarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news/science

Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU