Mustafa Denizli: Galatasaray kazanırsa şampiyonluğun favorisi olur, Fenerbahçe kaybederse yarıştan kopar

Fenerbahçe ve Galatasaray'da teknik direktörlük yapan ve her iki takımda da şampiyonluk sevinci yaşayan Mustafa Denizli, 111. yılına giren ezeli rekabeti Independent Türkçe'ye değerlendirdi

Mustafa Denizli / Fotoğraf: AA

Süper Lig'in 23. haftasında İstanbul'un köklü kulüpleri Fenerbahçe ile Galatasaray karşı karşıya gelecek. 

Bugünkü Ülker Stadı'nın bulunduğu ve "Papazın Çayırı" olarak adlandırılan yerde, 17 Ocak 1909'da oynanan ve Galatasaray'ın 2-0 kazandığı maçla başlayan 111 yıllık rekabette 390 karşılaşma geride kaldı.

391. maça çıkacak olan takımlardan Fenerbahçe 146 kez sahadan galibiyetle ayrılırken, Galatasaray 123 kez mutlu sona ulaştı.

İki takım arasında oynanan son 10 resmi maçın 7'si berabere biterken, Fenerbahçe 2, Galatasaray 1 kez sahadan galibiyetle ayrıldı.

Sarı-kırmızılı ekip, Kadıköy'de rakibini en son 22 Aralık 1999'da 2-1 yenmiş ve o tarihten sonra deplasmanda galibiyet yüzü görememişti.

Süper Lig tarihinde "Üç Büyükler" olarak adlandırılan Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'da teknik direktörlük yapan ve şampiyonluk yaşayan ilk Türk teknik direktör olarak ulaşılması zor bir rekora imza atan Mustafa Denizli, 111. yılına giren ezeli rekabeti ve Türk futbolunu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

 

Mustafa Denizli - Independent Türkçe (3).jpeg
Mustafa Denizli / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Tüm Türkiye'nin merakla beklediği derbi maçta puan sıralamasına göre Galatasaray'ın daha avantajlı olduğunu belirten Denizli, "Fenerbahçe kazanamazsa yarıştan kopar üstüne kaybederse tamamen kopar bu net. Eğer kazanırsa Trabzonspor, Medipol Başakşehir ve Demir Grup Sivasspor kadar ortak olabilir. Kazanabilir mi? Geçmişten gelen serisi ve bu konudaki yaşanmışlığı bir avantaj olarak görülebilir" dedi.

Galatasaray'ın maçı kazanması halinde Trabzonspor'la birlikte şampiyonluğun en büyük favorisi olacağını ileri süren Mustafa Denizli, şöyle konuştu:

2000 yılından gelen bir seri var. Bu seri bozulur mu? Fatih hocanın futbolcular ve maçla ilgili konuşmalarına bakacak olursak kendilerinden emin görünüyorlar. Galatasaray'ın kazanma şansı yok mu? Var tabi. Fenerbahçe'yi skor için yönlendirecek en önemli unsur, tribünler olacak. Lehte veya aleyhte tezahüratlar belirleyici olacak. Şimdiye kadarki maçlarda en önemli faktörün seyirci olduğunu biliyoruz. Kısacası Fenerbahçe için var olma maçı. Kaybettiği zaman ligdeki umutlarını da kaybedecek.

 

Fenerabahçe-Galatasaray -Türkiye Kupası inali.jpg
Fenerabahçe ile Galatasaray arasında 2016'da Antalya'da oynanan  Ziraat Türkiye Kupası final karşılaşmasında tribünler yarı yarıya ayrılmıştı / Fotoğraf: Twitter

 

Tribünlerin yarı yarıya olduğu derbilerden yasaklara

Futbolu güzelleştiren en önemli etken, sahadaki oyunun yanı sıra tribünlere gelen taraftarlardır.

Ezeli rekabetin ilk yıllarında Fenerbahçeli ve Galatasaraylı taraftarlar maçları tribünde birlikte izlerdi. Daha sonraki yıllarda ise tribünler yarı yarıya bölündü.

2011 yılında Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor, Türkiye Futbol Federasyonu'na başvurarak derbi maçlara rakip takım seyircisinin gitmemesi kararı almıştı. Aradan geçen 5 yılın ardından İstanbul İl Spor Güvenlik Kurulu, bu uygulama kaldırarak yeniden rakip taraftarlar derbi maçlardaki yerini almaya başladı.

Uzun yıllar futbolun içinde olan ve her iki takımda da teknik direktörlük yapan Denizli'ye bir dönem yarı yarıya tribünlere oynanan derbilerden, seyirci yasaklarına daha sonrasında yüzde 5-10'luk kontenjanlara çekilmesini nasıl gördüğünü sordum.

"O günlerden bu günlere gelişen süreçte Türk insanının futboldaki düşüncelerinin değişmesi hatta fanatizme dönüşmesi neticesiyle oldu" diyen Denizli, şu değerlendirmeyi yaptı:

Bu kendi kendine mi dönüştü, hayır. Buna futbolla ilgisi olan her birim katkıda bulundu. Medya, başkanlar, teknik adamlar ve futbolcular katkıda bulundu ve en sonunda futbolu çekilmez bir hale getirdiler. Halbuki rekabetin üst seviyede olduğu dönemlerde yarı yarıya oynanan maçlar, her iki tarafın da taraftarıyla oynadığı maçlar ki öyle olması da çok normal. Tarihleri çok eski olan aynı şehrin iki takımı seyircisinden mahrum. Yüzde 10'luk kota hiçbir şeyi değiştirmez. Yüzde 50 ile izlemek başka bir şey, yüzde 5'le 10'la izlemek başka şey.

Türk spor kamuoyu, federasyon, kurullar, hakem kararları, karşılıklı demeçler, kulüplerden yapılan açıklamalarla sürekli bir tartışma içerisinde. Bu ortam derbiyi nasıl etkiler, hakem üzerinde nasıl bir etkisi olur?

Dünyanın hiçbir ülkesinde maçtan daha çok konuşulan şey hakem değildir. İnsan kendisini hakemin yerine koyduğu zaman bu baskıların altından nasıl kalkacağını hatta doğal yaşamına devam edip edemeyeceğini dahi kestiremiyor. Çünkü her şeye tepki veren bir toplum var. Doğru karar verdiğinde ya da yanlış karar verdiğinde isyan eden. Daha doğrusu hakemin her kararına iç saha takım taraftarının isyan ettiği bir lig oynanıyor. Bu şartlar altında hakemin hata yapma şansı çoğalıyor.

"VAR oyuna durgunluk getirse de heyecanı artırıyor"

Video Yardımcı Hakem (VAR) Sistemi'nin hakemlere yardımcı olduğunu ve işini kolaylaştırdığını söyleyen Denizli, "Bir gol oluyor ve hakem bayrak kaldırarak ofsayt olduğunu söylüyor. Bu gol ofsayt gerekçesiyle iptal edilecekken VAR'ın devreye girmesiyle ofsayt olmadığını görüyor. Evet bu futbola bir durgunluk getirerek oyunu kesintiye uğratıp tempoyu düşürüyor belki ama 'Acaba ne karar çıkacak, gol olacak mı' sorusuyla da tribündeki ve sahadaki heyecanı üst seviyeye çıkarıyor. Esasında bir yerde hakemlerin işini de kolaylaştırıyor. Hakeme yardımcı oluyor. Tribünlerdeki o baskıyı kaldırabilen hakem, maçın altından rahatlıkla kalkabilir" şeklinde görüş belirtti.

"Hakemin işini zorlaştıran taraftar vesaire değil futbolculardır" diyen Denizli, şu değerlendirmeyi yaptı:

Futbolcular hakeme yardımcı olmuyor. Futbolcular belli pozisyonlarda dürüst hareket etmiyor. Göz göre göre, kendisinin de bildiği pozisyonlarda tam aksini savunabiliyor. Bu da bir yerde hakemi tribünlerin önüne atmak demek. Hakem de neticede insan. Türkiye'de taraftarlar bunu pek bilmez belki ama hakemin birinci görevi, stadyumu sağlıklı yönetmektir, sadece maçı değil. Verdiği kararlarla sahada oluşabilecek olayların önüne geçmektir. Hakem önce sağlıklı bir şekilde stadyumu yönetecek, daha sonra maçı ve futbolcuları yönetecek. O manada işi çok zor. Bu maçın hakemi daha soğukkanlı, futbolcularla saha içinde vücut dili daha iyi olan bir hakem. İnşallah futbolcular da ona yardımcı olur herhangi bir şekilde onun yanlış yapmasına etki etmezler.

Bu tarz maçlarda birçok kez görev aldığını söyleyen tecrübeli teknik adam, Fatih Terim'in Ersun Yanal'a göre bir adım önde olduğunu ancak Fenerbahçe'nin 20 yıllık serisinin de önemli bir unsur olduğu görüşünde.

Denizli, şunları kaydetti: 

Yaşanmışlık ve çalıştığı takımları göz önüne alırsak Fatih hocanın bu tür maçlar için daha tecrübeli ve deneyimli olduğunu söyleyebilirim. Fenerbahçe'nin de 20 yıllık bir serisi var Kadıköy'de. Bu 20 yıllık süreç içerisinde Fenerbahçe Stadı'nda oynanan maçlarda Galatasaray'ın başında çoğunlukla Fatih hoca vardı. Burada psikoloji ön plana çıkıyor. Özellikle de Kadıköy'de oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçlarında... Galatasaray'ın şöyle bir avantajı olabilir, derbi yaşayan futbolcuların sayısı Fenerbahçe'dekiler kadar fazla değil. Bu hem avantaj hem de dezavantaj olarak görülebilir. Neticede ligin tablosunun şekilleneceği bir haftadan söz ediyoruz. Sadece Fenerbahçe-Galatasaray maçına bakarsak doğru bir tablo olmaz. Beşiktaş-Trabzonspor maçının sonucu, bu maçın önemini bir kat daha artıracak ve bir tarafı daha çok düşürecek. Trabzonspor'un kazanması her iki takımı da daha zor bir duruma getirir.

 

Mustafa Denizli - Independent Türkçe (5).jpeg
Mustafa Denizli, Fenerbahçe-Galatasaray derbisini Independent Türkçe'ye yorumladı / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Emre, Gustavo ve Rodrigues oynasaydı maçın kader adamları olurlardı"

Her iki takımdaki eksikliklerden de bahseden Denizli, "Sakatlık veya ceza olmasaydı bu maçın kader adamları için Emre Belözoğlu, Luiz Gustavo ve Garry Rodrigues'i sayardım. Bu üç isim, maçın sonucuna etki eden oyuncular olarak öne çıkardı. Bu Galatasaray adına önemli bir avantaj. Hem top kullanan hem de top kullandıran Rodrigues, bu maçta oynasaydı Galatasaray için zorluk yaratırdı. Emre Belözoğlu ve Luiz Gustavo ise son derece önemli ve kaliteli isimler. Galatasaray'da Mario Lemina muhtemelen görev yapmayacak. Falcao oynadığı zaman ne kadar etkili oluyor o da soru işareti çünkü sakatlıklardan bir türlü kurtulamadı. Kadrolardaki son durum itibariyle Fenerbahçe daha talihsiz diyebilirim" ifadelerini kullandı.

Ligde şu anda 5-6 takımın şampiyonluk yolunda göründüğünü ancak 3-4 hafta içerisinde bu sayının 3'e ineceğini dile getiren Denizli, şunları söyledi:

Bu sayı, 31 ya da 32. haftalar itibariyle 2'ye iner. Muhtemeldir ki bu 3'ün ikisi kaybetmediği taktirde Galatasaray ve Trabzonspor olur. Üçüncü kim girer araya derseniz, Beşiktaş, Fenerbahçe, Başakşehir, Sivasspor gibi adaylar var.

"Kulüp başkanları, teknik adamlar ve futbolcular kelimelerine dikkat etmeli"

Denizli, özel bir içecek firmasıyla taraftarlara yönelik "Empati" programı geliştirdiklerini, program kapsamında "Kaybeden takım alkışlanmaz mı" mottosuyla yola çıktıklarını belirterek, "Ne olursa olsun sarf edilen bir emek var. Kazanan da kaybeden de büyük emek harcıyor. Kaybedenin psikolojisi, bu emek göz önüne alındığında son derece aşağı düşüyor. Burada tam desteğe ihtiyaç duyuluyor. Hatta desteği bırak üzerine bahsettiğim "Yuhalama" ya da olumsuz tepkiler, o insanların normal hayatlarını ve aile yaşantısını bile etkiliyor. Yani "Empati" dediğimiz bunu gerçekleştirmek için yapılan bir çalışmaydı" dedi.

15 sene civarında bu derbileri oynadığını hatırlatan Denizli, düzenlediği basın toplantılarında, yaptığı röportajlarda sürekli bu gergin ortamı yumuşatmaya gayret gösterdiğini vurgulayarak, şu öneride bulundu:

İnsanlar bizim sözümüzden etkilenerek herhangi bir olumsuzluk içine girmesin. Kulüp başkanları, teknik adamlar ve futbolcular özellikle bu tansiyonu yüksek maçlardan önce ağızlarından çıkacak her kelimeye son derece dikkat etmeliler. Neticede bu son değil, 110 yıldır devam eden bir yarış. Dünyanın da derbilerin de sonu değil. Ama "Empati" grafiğine baktığımız zaman 90'ların ortasından itibaren aşağı doğru bir empati grafiği var. Bunu ancak hep birlikte yukarı kaldırma şansımız var ve bu da insanla olur. Medya, bu konuda son derece önemli bir unsur. Medyada konuşanlar ve yazanların, bu empatiden ne anladığını anlamak da mümkün değil. Birçoğu kelime karşılığını da bilmiyor.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU