ABD’nin çekilmesi Afganistan için ne anlama gelir?

Başkan Trump Amerikan askerlerini Afganistan’dan çekmekle tehdit ederken bu kararın, ilk işgale neden olan durumda olduğu gibi bir istikrasızlığa yol açıp açmayacağı sorusu cevap bekliyor

Kaynak: AA

Taliban 2002 yılında sahada yenilgiye uğradı. Merhametsiz, dine dayalı ilkel bir yönetim altında geçen onlarca yılın ardından Afganistan’da genel olarak kutlama havası hakimdi. Radikal İslam’ın doğum yeri Kandahar’da yaşayanlar da dahil çok sayıda kadın burkalarını üstlerinden çıkardı.

George W. Bush’un yanında duran Tony Blair, “Bu kez çekip gitmeyeceğiz” ilanını yaptı. Ancak Batılı ülkeler, Soğuk Savaş dönemindeki çatışmalar sırasında Sovyet birliklerini Afganistan’dan çıkarmak için Afgan mücahitleri kullanmış ve daha sonra yoksulluğa terk edilen ülke, ABD’deki 11 Eylül saldırıları dahil terör yuvasına dönüşmüştü.

Bu açıklamadan bir yıl sonra İngiltere ve ABD, tam da Blair’in olmasına izin vermeyecekleri sözünü verdiği şeyi yaptı. Afganistan’dan çıkıp gittiler. Saddam Hüseyin’in hiçbir zaman var olmayan kitle imha silahlarıyla ilgili düzmece bir gerekçe üreterek Irak işgaline geçiş yaptılar.

İstikrar ve yeniden yapılandırmaya en çok ihtiyaç duyulan bir sırada, Afganistan’daki değerli sivil ve askeri kaynaklar kanlı Irak bataklığına aktarıldı. Pakistan silahlı kuvvetlerine bağlı unsurlar ve Pakistan istihbarat servisi (ISI) tarafından beslenen Taliban, Afganistan’da oluşan güvenlik boşluğundan faydalanarak sınırın diğer yakasından geri döndü ve bugün bile devam eden savaşı başlattı.

Donald Trump’ı göründüğü gibi değerlendirecek olursak, kendisi bugünlerde Amerikan kuvvetlerinin büyük çoğunluğunu Afganistan’dan çekmeyi öneriyor. ABD birlikleri, Afganistan’daki operasyonlarına 6 yıl önce son veren Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü’nün (ISAF) büyük bölümünü oluşturuyordu. Görünüşe göre güç paylaşımına katılması için Taliban’la yapılan seri görüşmeler sürüyor.

Muhtemel senaryo, şuan ülkede bulunan Hakkani Ağı örgütü ve IŞİD’in yanı sıra bunlarla fikir birliği olmayan, son zamanlarda siyasete atılan ancak ciddiye alınmayanların da aralarında olduğu çeşitli İslamcı grupların güç mücadelesi.

Bu, kesinlikle Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin görüşü. Kendisi, 1996 yılında başkent Kabil’i ele geçiren Taliban’ın BM yerleşkesinden sürükleyerek çıkardığı, işkence ettiği ve öldürdükten sonra elektrik direğine asılı halde bıraktığı selefi Muhammed Necibullah’a yapılanları unutmuyor.

“Savaşın kurbanları Afganlardır. Bu nedene barış girişimi de Afganların elinde olmalıdır” diyen Gani, şu ifadeleri kullanmıştı:

“Bizler (güvenlik) önlemleri konusunda ısrar ediyoruz. Çünkü hepimiz Dr. Necib’in başına gelenleri,  onun nasıl kandırıldığını biliyoruz. BM onun güvenliği için garanti vermişti ancak netice tam bir felaket oldu.”

Necibullah’ın asıldığı elektrik direği hala olduğu yerde. Cumhurbaşkanlığı konutunun çok yakınlarında yer alıyor. Havalimanına gelip giderken o yoldan geçerdik.

Gani, Afganistan’da güvenliğin bozulmasına giden yolda hatalar yaptı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini tartışmalı bir sonuçla kazanmasının ardından Pakistan’a giden Gani, İslamabad’daki hükümet yetkilileriyle değil de Ravalpindi’de ordu ve ISI liderleriyle görüştü. Gani’nin düşüncesi, Taliban ve Hakkani Ağı’nı ateşli saldırılarla bombalamaları durdurmaları konusunda ikna etmek için bu grupları sözde kontrol edenlere doğrudan ulaşmaktı.  

Pakistan hükümetini bir kenara iten Gani’nin gezisi, yalnızca diplomatik bir ihlal olmadı, aynı zamanda etkisiz olduğu da kanıtlandı. Söylenenlere göre Gani, Pakistan ordusu ve ISI’nin emri doğrultusunda, Afgan ordusu ve istihbarat servisi Ulusal Güvenlik Direktörlüğü (NDS) kademelerinde yer alan bazı kişileri görevlerinden uzaklaştırdı. Ancak bombalama eylemleri bitmediği gibi Kabil’in defalarca vurulmasıyla birlikte saldırılar daha da yoğunlaştı.

Diğer taraftan Batı da tekrar eden hatalar yaptı. 2003 yılı Aralık ayında Irak’ta haber yapıp Afganistan’a döndüğüm sırada, Irak savaşının baş mimarlarından biri olan Donald Rumsfeld de kısa bir ziyaret için bu ülkedeydi. Kendisi bize, Taliban’ın yeniden iktidara gelmesine asla izin verilmeyeceğini söyledi.

Ülkenin kuzeyindeki savaş ağalarıyla görüştükten sonra Mezar-ı Şerif’te açıklama yapan Rumsfeld, “Yenilenler geri dönmek isteyecektir. Fakat asla böyle bir fırsata sahip olamayacaklar” dedi. Ancak Taliban’ın bittiğini söyledikten iki saat sonra Kabil’deki ABD Büyükelçiliğinin birkaç yüz metre yakınına roketler düştü.

Daha o zamanlar Taliban’ın lider kadrosu içinden bazıları Afganistan konusunda Amerikalılar ve İngilizlerle masaya oturmak istiyordu. Amerikalılar bununla ilgilenmedi. Müzakere sürecini kontrolünde tutmaya çalışan Pakistan istihbaratı ISI da bir süre sonra barış girişimine nokta koydu.

Afganlar arasında, Trump’ın Taliban ve destekçileriyle gizli bir anlaşma yaparak kendilerini satacağı yönünde ciddi bir endişe var şuanda.

Diğer taraftan mevcut ABD yönetiminin, savunma ve dış politikada izleyeceği belirli ve mantıklı bir istikamet olmadığını da akılda tutmakta yarar var.

Trump, yönetime geldiğinde Taliban’a destek yüzünden Pakistan’ı azarlamış ve bu ülkeye askeri yardımı kesmişti. Şimdi ise isyancılarla görüşmelerde tam da Pakistan çizgisini takip ediyor. Çözümsüz kalan pek çok konu var. Örneğin, ABD’nin Afganistan’da bir terörle mücadele gücü bırakma konusundaki belirli hedefinin, asker çekme ve Taliban’ın hükümette olmasıyla birlikte nasıl yürüyeceği konusunda Beyaz Saray’da bir netlik yok.

Çelişkili politikalara başka örnekler de var. Trump, İran’la yapılan ve İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve Çin’in de imzacısı olduğu nükleer anlaşmayı sabote etmek için elinden gelenin en iyisini yapıyor. Ancak BM ve ABD istihbarat servisleri, anlaşmanın işlerliği konusunda emin. Bununla birlikte Trump, İran’ın Afganistan’daki etkisini korumasına ve yayılmasına hizmet etmesi muhtemel bir karar alarak Amerikan askerlerini Suriye’den çekeceğini açıkladı.

Trump’ın istediğini elde etmemesi iyi olabilir. Amerikan birliklerinin bir ay içinde Suriye’den ayrılmasına yönelik talebi, Pentagon tarafından sessizce rafa kaldırıldı. ABD Senatosu Çoğunluk Lideri olan Cumhuriyetçi Mitch McConnell, “apar topar çekilmenin risklerinin kapsamlı bir muhasebesi” ile birlikte Suriye ve Afganistan’dan asker çıkarma konusunda Kongre’nin söz sahibi olmasını istiyor.

Öte yandan hükümet kapatma meselesini küçük düşürücü bir şekilde alttan almak zorunda kalan Başkan Trump, programını engelleyen Temsilciler Meclisi’ndeki Demokrat Partili çoğunlukla baş etmek zorunda. Görevini kötüye kullanma konusunda muhtemel bir suçlama ve anketlerde aleyhinde işleyen oranlarla karşı karşıya olan Trump’ın sağ görüşlü basın danışmanlarıyla da arası açılmış görünüyor. Bu durumda Trump için Afganistan’dan asker çekme işlemini gerçekleştirip bir zafer ilan etmek cazip gelebilir.

2005 yılında Afganistan’ın yeni cesur yüzleri olduğu düşünülen beş özgür kadınla röportaj yapmıştım. Taliban ülkenin her yanına yayılırken, bu kadınların dördü öldürüldü. Örgütün intikam aldığı çok sayıda kurbanın arasına onlar da katıldı.

Ülkeyi belirsiz bir gelecek bekliyor. Cumhurbaşkanı Gani’nin belirttiği gibi Afgan halkı, onlarca yıldır süren şiddetli çatışmalarda en büyük kurbanın ve en çok acı çekenin yine kendileri olduğunu gayet iyi biliyor. Bu durum, Batılı ülkeler Afgan savaşlarına girip çıkmaya devam ettiği sürece sorun olmaya devam edecek.

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news/world/asia

Independent Türkçe için çeviren: Elvide Demirkol

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU