MİT’çilerin ifadeye çağırılması hakkında iddianame 8 yılda tamamlandı

MİT Müsteşarı Fidan’ın da aralarında bulunduğu MİT görevlilerinin ifadeye çağrılmasına ilişkin kumpas davasının iddianamesi 8 yılda tamamlandı. İddianamede, DTP binasında bulunan harddiskler, bir otelde yapılan FETÖ toplantısı hakkında detaylar yer aldı

Fotoğraf: AA

FETÖ’nün 7 Şubat 2012'de, MİT Başkanı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu MİT görevlilerini ifadeye çağırmasına ilişkin kumpas soruşturması 8 yıl sonra tamamlandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 13 Ocak 2012'de Diyarbakır DTP il binasında yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen, Oslo'daki görüşmelere ait ses kayıtlarının da bulunduğu iki harddiske dair bilirkişi raporunun ayrıntılarına yer verildi. 

Hardiskler, bilgisayar kasasının içinde değildi

Raporda, harddisklerin masaüstü bilgisayarlarda kullanılan 3.5 inç, 500 GB kapasitesinde olduğu disklerin, normalde olması beklenen bilgisayar kasası içinde değil, odanın farklı bir yerinde bulunduğu aktarıldı. Az sayıdaki küçük dosyaların, taşınması kolay olan flash bellekler yerine harddisklere kopyalanmasına dikkat çekildi.

Delil sayılan harddisklerin satın alma işleminin sahte olduğu ve bulunduğu odada ele geçirilen diğer iki bilgisayarda hiç kullanılmadığı ifade edilen raporda, harddisklerdeki verilerin, alınmasından 9 ay sonra ilk defa eski verilerden bir iz kalmayacak şekilde sıfırlandığı ve 9 ay sonra ilk defa kullanıldığı vurgulandı.

Her iki delil diskinde de herhangi bir işletim sistemi kurulumuna rastlanmamasının şüphe uyandırdığı ve hayatın doğal akışına ters düştüğü belirtilen raporda, 2 diskin de aynı tarihte, aynı bilgisayara bağlanarak formatlandığı, fakat bu bilgisayarın aynı odada ele geçirilen farklı markalarda laptoplar olduğu ifade edildi. 

Oslo görüşmeleri 12 ayrı ses dosyasında

Raporda, "13 Eylül 2011'de 'Vimeo' adlı siteye yüklenen ve kamuoyunda 'Oslo görüşmeleri' olarak bilinen ses kaydının birebir kopyasının delil disklerinde bulunmadığı, fakat bu ses kaydının 'delil 2' diskindeki 12 ses dosyasında yer aldığı vurgulanarak, şunlar kaydedildi: 

13 Ocak 2012'de ele geçirilen delil disklerinin imajlarının olay yerinde alınmadığı, bu harddisklerin bulundukları yere, bir şekilde FETÖ/PDY amaç ve hedefleri doğrultusunda yerleştirildiği veya buraya konulmak ve sonrasında da aramada ele geçirilmek üzere bir kısım kişilere verildiği değerlendirilmiştir. Dava dosyasında delillerin nasıl taşındığına dair herhangi bir belgeye rastlanmadığı, delillerin imajlarının emniyet tarafından 21 gün sonra 3 Şubat 2012'de örgüt elebaşından operasyon talimatı gelmesi sonrasında alındığı, ivedilikle incelendiği, örgüt amaç ve hedeflerine hizmet edecek ses kayıtlarının bu disklerde bulunduğu anlaşılmıştır.

‘Casusluk faaliyetine imza atıldı’

Soruşturma sonucunda hazırlanan ve başsavcılıkça onaylanan iddianamede, FETÖ/PDY'nin amacı doğrultusunda birçok yasa dışı eylemini, kamu kurumlarına ve idarelere sızdırdığı mensupları aracılığıyla ve "kamu görevini ifa görünümü" altına gizleyerek gerçekleştirdiği vurgulandı.

İddianamede, emniyet ve yargı teşkilatına sızdırılan FETÖ/PDY üyelerinin, "usulsüz izleme ve dinleme, usulsüz dinlemelerle siyasi ve askeri casusluk yapma, gizli toplantıyı dinleyerek casusluk yapma, MİT'in insani yardım tırlarını aramak suretiyle casusluk, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yayma, fişleme yapma, örgüte arşiv oluşturma, şantaj için görüntü ve ses kaydı yayınlama, tehdit, baskı, yıldırma, zorlama, karalama, sahte/hukuka aykırı delillerle soruşturma ve davalar açma" gibi birçok yasa dışı casusluk maksadı da içeren faaliyete imza attığı anlatıldı. 

Ses kayıtları hükümeti yıkmak amacıyla kullanıldı

FETÖ/PDY'nin bu yasa dışı eylemleri gerçekleştirirken bazı yöntemler kullandığı belirtilen iddianamede, şunlar aktarıldı: 

Örgüt, son yıllarda adeta bir korku imparatorluğu oluşturmayı başarmıştır. Bu sürecin birinci aşamasında, yayımlanan ya da yayımlanacak olan ses kayıtları, kamuoyunda gündem oluşturan yazarlar tarafından geniş kitlelere 'iddia' şeklinde ana hatlarıyla duyurulmakta, ikinci aşamada şahıslar tarafından ortaya atılan bu iddialar, özellikle belirli basın yayın kuruluşları aracılığı ile haberleştirilerek, ülke genelinde 'tartışılır' hale getirilmektedir. Üçüncü aşamada ise konuya ilişkin bilinçaltı algısı oluşturulan kitlelere yönelik 'mevcut hükümet aleyhine tepkiselliğin arttırılması', 'kitlelerin harekete geçirilmesi', 'devlet kurumlarının ve bürokrasinin yıpratılması' gayeleri ile sosyal medya ve basın yayın organları üzerinden algı operasyonları yapılmaktadır.

İddianamede, güvenlik birimleri ya da stratejik kurumlardaki uzantıları vasıtasıyla illegal yöntemlerle temin edilen ve üzerinde oynanmış çeşitli dijital verileri kamuoyuna sunarak kişiler ve kurumlar üzerinde yanlış algıların oluşmasını, bu yönde de örgüt stratejisi yönünde kararlar alınmasını sağlamaya çalışan örgütün, devletin tüm kurumlarının ele geçirilmesine ve anayasal düzenin ortadan kaldırılarak değiştirilmesine yönelik olarak gelen talimatlar üzerine ve belirli bir strateji doğrultusunda her türlü baskı, cebir tarzında hareketleri meşru gördüğü vurgulandı.

Bu kapsamda "Türkiye'yi teröre destek veriyor gibi göstermek için gizli toplantıyı casusluk amaçlı dinleyip servis etmek, kriptolu telefonların kriptolarını çözerek hukuka aykırı şekilde elde ettiği dinleme kayıtlarına montaj yapmak suretiyle hükümeti yıkmak üzere servis edip kullanmak, silah bulma ümidiyle İHH Vakfının bürosunda arama yapmak, Başbakan'ın evine ve kullandığı ikametgaha böcek koyup dinlemek" gibi faaliyetlerin, örgütün 2014'te gerçekleştirdiği casusluk amacıyla işlenen faaliyetlerinden bazıları olduğu belirtilen iddianamede, terör örgütünün, 2006-2014 yılları arasında emniyet birimleri ve yargıyı aynı anda kullanarak siyasiler, bürokratlar, kamu personeli, sivil toplum kuruluşları ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik büyük operasyonlar gerçekleştirdiği, kamuoyunu etkileyen, ülkede gündem oluşturan siyasi sosyal ve ekonomik düzeni etkileyen soruşturma ve davaları yürüttüğü kaydedildi.

thumbs_b_c_de56aa166d5bb31ea608e4eda40a7b39.jpg
İddianamede FETÖ'nün hedefine ulaşmak için Ergenekon Balyoz gibi kurgu-kumpas davalarını kullandığı belirtildi / Fotoğraf: AA 

 

Kurgu ve kumpas soruşturmalarla başladı

İddianamede, 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar geçen sürece bakıldığında, FETÖ/PDY'nin nihai hedefe ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile güç mücadelesine girdiği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:

'Nihai hedefe ulaşmak için başlatılan eylemlerin ilk aşamasının Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir Askeri Casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT Tırları ve 17-25 Aralık gibi kurgu ve kumpas soruşturmalarla geçildiği, örgüt tarafından gerçekleştirilen bu eylemlere 7 Şubat 2012'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması ile hız verildiği anlaşılmıştır. MİT soruşturması aslında FETÖ'nün seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni yıkmaya yönelik ilk teşebbüs girişimidir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı MİT'i, PKK/KCK ile ilişki içindeymiş gibi göstererek MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması, evlerinde arama yapılması ve haklarında yakalama kararı çıkarılması o tarihte Başbakan olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ameliyat olacağı güne denk getirilmiştir. Bu şekilde kurgulanan operasyon, nihai hedefi seçilmiş meşru hükümeti devirmek olan emniyet, MİT ve yargı organlarına sızarak yerleşmiş olan FETÖ/PDY'nin, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı açıktan giriştiği ilk operasyondur.

Gazeteci Özer MİT’e çalıştı 

İddianamede, 2005 yılında hükümetin terör örgütü PKK/KCK'nın bitirilmesi amacıyla çözüm süreci başlattığı, MİT'in de bu sürecin sağlıklı yürümesi ve bilgi akışını sağlamak üzere sürece dahil olduğu, müşteki Mustafa Özer'in de bu süreçte irtibat görevlisi olarak MİT ile birlikte çeşitli faaliyetlere katıldığı, "ENNA" adı altında iki arkadaşıyla birlikte haber ajansı kurduğu, bu ajans adı altında PKK yöneticileriyle irtibata geçerek aldığı bilgileri analiz edilmek üzere MİT'e gönderdiği aktarıldı. 

FETÖ/PDY'nin, karşı olduğu çözüm sürecini engellemeye çalıştığı bildirilen iddianamede, bu doğrultuda, kapatılan İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’nda savcı olarak görev yapan, sonraki süreçte FETÖ kapsamında ihraç edilen şüpheliler Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya'nın, PKK/KCK soruşturması yürüttükleri hatırlatıldı. İddianamede, Bayraktar ve Sarıkaya'nın, soruşturma kapsamında birden fazla şüpheli ile beraber dönemin MİT Müsteşarı olan MİT Başkanı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personeli Hüseyin Emre Kuzuoğlu ve Yaşar Hakan Yıldırım ile Mustafa Özer hakkında "PKK/KCK'ya bilerek yardım etme ve soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından soruşturma başlattıkları kaydedildi.

Hedef gösterildi iddiası

İddianamede, 13 Eylül 2011'de kamuoyunda "Oslo görüşmeleri" olarak bilinen ses kayıtlarının basına sızdırıldığı belirtilerek, 20 Aralık 2011'de müşteki Mustafa Özer'in soruşturma kapsamında MİT adına çalıştığı bilindiği halde evinde arama yapılarak gözaltına alındığı, şüpheli Bilal Bayraktar tarafından 23 Aralık 2011'de ifadesi alınan müştekinin aynı gün salıverildiği anlatıldı. 

Kapatılan CMK 250. madde ile görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 27 Aralık 2011'de Mustafa Özer hakkında dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda yurt dışına çıkış yasağı konulduğu aktarılan iddianamede, soruşturma evresinde müşteki Mustafa Özer'in telefonunun dinlemeye alındığı, soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunduğu halde müştekinin savcılıktaki beyanının basına sızdırıldığı, hatta Taraf gazetesi web sitesinde müştekinin isim ve soy ismiyle birlikte fotoğrafının yayımlandığı hatırlatıldı. İddianamede, bu şekilde Mustafa Özer'in, MİT adına çalıştığı deşifre edilerek PKK/KCK'ya hedef gösterildiği, can güvenliğinin tehlike altına girdiği kaydedildi.

thumbs_b_c_2a63a7b25ea41081468f6a71e89de8e0.jpg
MİT Müsteşarı Hakan Fidan / Fotoğraf: AA

 

‘İfade için makamıma bekliyorum’

Söz konusu kumpas soruşturma ile örgüt mensuplarının, MİT ile ilgili kamuoyunda "PKK ile organize hareket eden teşkilat" algısı oluşturdukları, 7 Şubat 2012'de MİT soruşturmasıyla yargıyı kullanarak, bir yandan kendilerinden olmayan MİT yönetimini bertaraf etmek, MİT'i ele geçirmek, bir yandan da aynı soruşturmayla çözüm sürecini durdurmak için harekete geçtiğine dikkat çekilen iddianamede, 7 Şubat 2012'de saat 17.00'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ve 4 MİT görevlisini telefonla arayan savcının, "İfade vermek üzere makamıma bekliyorum" dediği belirtildi. 

MİT yöneticilerinin, hükümetin ve başbakanın terör örgütüne yardımla suçlanmak istendiği, Hakan Fidan'ın gözaltına alınması maksadıyla gayret gösterildiği, gözaltına alınmasıyla birlikte, "emri

başbakandan aldığı" algısıyla o zaman başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve hükümetin istifaya zorlanması ve hatta devrilmesinin planlandığı anlatılan iddianamede, bu kurgu ve kumpas soruşturmasının, istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanması ve Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozulduğu ve önlendiği aktarıldı.

"Erdoğan'ın ameliyatını fırsat bildiler" 

İddianamede, 2011 yılı sonbaharında, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir dizi konsültasyon yaptırdığı ve ameliyat için gün alındığı belirtilerek, bu durumu fırsat bilen FETÖ'nün ilk etapta stratejik hedef olarak görülen MİT Müsteşarı Hakan Fidan için hazırlanan planı yürürlüğe koyduğu ifade edildi. 

Soruşturmayı yürüten FETÖ mensuplarının soruşturmalarda genellikle ihbar, tanık, gizli tanık, suç uydurma ve yalan ifadelere başvurduğu, İstanbul ve Ankara'da yürütülen soruşturmaların içeriklerinin aynı olduğu, bir birine denk bir tarihte işlemlerin başladığı kaydedilen iddianamede, örgütün kumpas şeklinde kurguladığı ve yürüttüğü diğer soruşturmalara bakıldığında sözde Selam-Tehvid soruşturması örneğinde olduğu gibi 7 Şubat soruşturmasının da İstanbul ve Ankara'da aynı soruşturma içerikleriyle eş güdümlü biçimde yapıldığı anlatıldı. 

Legal toplantılar yasadışı gösterildi

İddianamede, yürütülen soruşturmalara bakıldığında, operasyondan kısa süre önce tespit tutanaklarının tanzim edildiği, diğer soruşturmalarda da (örneğin sözde Selam-Tehvid Kudüs Ordusu) aynı şekilde aceleyle tutanak düzenlendiğinin görüldüğü belirtilerek, bu soruşturmada ve diğer soruşturmalarda legal biçimde yapılan toplantı ve buluşmaların illegal gibi gösterilerek tespit tutanağı haline getirildiği vurgulandı.

İddianamede, örgüt yöneticileri ve mensuplarının FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün amaç ve gayesi doğrultusunda planlı ve sistematik bir şekilde yürüttükleri söz konusu soruşturma ile yargı yetkisini kötüye kullanarak meşru hükümeti devirmeye çalıştıkları, Milli İstihbarat Teşkilatını kamuoyu nezdinde yıpratmayı amaçladıkları, MİT'in faaliyetlerinin ve mensuplarının deşifre edilerek kamuoyuna açıklanması suretiyle casusluk faaliyetinde bulundukları aktarıldı. 

‘ABD’ye talimat almaya gittiler’

Dosya kapsamında tanık olarak ifadesi alınan eski emniyet müdürü Yunus Dolar ile gizli tanığın ifadeleri üzerine yapılan araştırmada, "Kozanlı Ömer" kod adlı Osman Hilmi Özdil'in yardımcısı konumunda bulunan ve Fethullah Gülen ile doğrudan görüşme olanağı olan "Bahadır" kod adlı firari şüpheli Çetin Özgür ve örgütün yargıdaki mahrem imamlarından olan firari şüpheli İlyas Şahin'in kalkışmaya ilişkin talimatı almak ve iletmek üzere ABD'ye gittikleri anlatıldı. İddianamede Özgür'ün 19 Ocak 2012'de, Şahin'in ise 20 Ocak 2012'de uçakla ABD'ye gittiği belirtildi.

Çetin Özgür ve İlyas Şahin'in Gülen’den aldıkları talimatın örgüt hiyerarşisi gereği emniyet birimlerine iletilmesinin, o dönem örgütün "Marmara Bölge İmamı" olduğu, ve "Arif" kod adını kullandığı iddia edilen şüpheli Ali Rıza Tekinkaya tarafından yapıldığı aktarıldı. 

Özgür ve Şahin'in bu seyahatlerinin 7 Şubat MİT Kumpas soruşturmasının bilgilerini Fethullah Gülen'e aktarmak ve onay almak için olduğu vurgulanan iddianamede, operasyon onayının alınması ile 13 Ocak 2012'de yapılan KCK operasyonunda ele geçtiği öne sürülen ve bu tarihe kadar bekleyen "Oslo ses kayıtları"nın tespit edildiği iddia edilen dijital materyallerinin bu seyahatten hemen sonra 3 Şubat 2012'de incelemeye alındığı bildirildi.

Firari şüpheli Tekinkaya hakkında yapılan araştırmada ise şüphelinin 7 Şubat MİT kumpas soruşturmasından hemen önce ve Gülen’in talimatının gelmesi sonrasında 2, 3 ve 4 Şubat 2012 tarihlerinde Ankara Kızılcahamam Asya Termal Otel'de 5202 numaralı odada konakladığı, hemen yan odasında örgütün sözde Güneydoğu emniyet imamı olduğu ileri sürülen "Bekir" kod adlı şüpheli Hüseyin Civan'ın kaldığı anlatılan iddianamede, bu şahıslarla birlikte kalanların tamamının sorgulandığı ve otelde toplam 120 FETÖ/PDY şüphelisinin bulunduğunun belirlendiği ifade edildi. 

Toplantı listesi de yer aldı

Tespit edilen bu otel kaydının örgüt elebaşının talimatı sonrasında gerçekleştirilmeye teşebbüs edilecek kalkışma sonrasında örgütün izleyeceği politikaların analizi ve ilgili birimlere iletilmesine ilişkin olduğu değerlendirmesi yapılan iddianamede, otelde kalan diğer şüpheliler ve örgütteki görevleri şöyle sıralandı: 

''Sunay Elmas isimli şahsın örgüt içi konumunun Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mahrem imamlarından ve yine yapılan araştırmada örgütün MİT yapılanması dahilinde görev alan imamlardan olduğu tespit edilmiştir. Kamil Bayram isimli şahsın örgüt içi kod isminin 'İsmail', örgüt içi konumunun ise polis memurları Türkiye imamı olduğu, yine Terörden Arananlar Listesi'nde adının geçtiği belirlenmiştir. Sebahattin Kaplan isimli şahsın örgüt içerisinde 'Serkan' kod adını kullandığı, örgüt içi konumunun Marmara Bölgesi emniyet mahrem yapısı olduğu, Bekir Kalağası isimli şahsın örgüt içerisinde 'Onur' kod adını kullandığı, örgüt içi konumunun Marmara Bölgesi emniyet mahrem imamı olduğu tespit edilmiştir. 

Musa Metin isimli şahsın 'Hakan' kod adını kullandığı, örgüt içi konumunun Ankara bölgesi emniyet mahrem imamı olduğu tespit edilmiştir. Muhammet Bekar isimli şahsın kod isminin 'Ömer' olduğu, örgüt içi konumunun Ankara bölgesi emniyet mahrem imamı olduğu tespit edilmiştir. Ramazan Yılmaz isimli şahsın kod isminin 'Serdar' olduğu, örgüt içi konumunun Ankara emniyet mahrem imamı olduğu, yine FETÖ'nün adliye yapılanması ile ilgili görevleri olduğuna dair tespitler yapılmıştır. 

Bilal İrice isimli şahsın örgüt içerisinde 'Bahadır' kod adını kullandığı, örgüt içi konumunun Gaziantep-Diyarbakır-Siirt Güneydoğu Bölgesi emniyet mahrem imamı olduğu, yine hakkında Yozgat İl Emniyet Müdürlüğünce Yozgat emniyet mahrem il sorumlusu olduğu yönünde tespitlerin olduğu belirlenmiştir.

thumbs_b_c_72954ee293e667142e1924dd7265e12a.jpg
İddianamede Karlov suikastı sanıklarının da FETÖ toplantısına katıldığı ileri sürüldü / Fotoğraf: AA

 

"Karlov suikasti sanıkları da katılmış" 

Toplantıya örgütün avukatlık yapılanmasında olduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma bulunan firari şüpheli Murat Karkın'ın da katıldığı belirtilen iddianamede, Karkın'ın kayyum atanan Yüksel Karkın Küçük Avukatlık Ofisi'nin ortağı olduğu ve bu hukuk bürosunun ABD'deki Hakan Atilla davasının hakimi Richard Berckman'ı 2014 yılında İstanbul'da ağırladığı belirtildi. 

Söz konusu toplantıya Rus Büyükelçi Andrey Karlov suikastine ilişkin davada firari sanık olan Murat Tokay ve Ahmet Kılınçarslan'ın da katıldığı ifade edilen iddianamede, 'Yavuz' kod adlı Tokay'ın Ankara bölgesi emniyet mahrem imamı olduğu, şüphelinin Karlov suikasti ile ilgili FETÖ/PDY hiyerarşisi ve emniyet mahrem yapılanması içerisinde terörist M. Mert Altıntaş'ın örgütsel "genel müdürü" görevinde olduğuna dair bilgilerin bulunduğu, "Necdet" kod adlı firari şüpheli Kılınçarslan'ın da Ankara bölgesi emniyet mahrem imamı olduğu kaydedildi. 

İddianamede, FETÖ toplantısını perdelemek için otelde başka toplantıların da yapıldığı ileri sürülen iddianamede şu ifadeler kullanıldı:

Bu suretle de toplantıya katılan örgüt militanlarının 7 Şubat 2012 tarihli kalkışmanın öncesinde bilgi sahibi oldukları, bu dönemden sonra örgütün güdeceği strateji hususunda toplantılar gerçekleştirdikleri ve kendi alanlarında örgüt hedefleri doğrultusunda sorumlu oldukları ünitelerin idaresi ile ilgili kararlar aldıkları ve alınan başkaca kararların kendilerine tebliğinin gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Bu doğrultuda emniyet mahrem imamlarının toplantıya katılımlarının ise kendi sorumluluklarında bulunan ve bu kumpas soruşturmanın Ankara, İstanbul ve Güneydoğu illerindeki ayaklarında görev alan polis memur ve amirlerinin örgütsel talimatla uyumlu biçimde hareket etmelerini sağlamaya yönelik olduğu tespit edilmiştir.

thumbs_b2_0c1974b548f16f787c3d9fa087ebd333.jpg
Gezi Parkı eylemleri de FETÖ'yle ilişkilendirildi / Fotoğraf: AA

 

Gezi Parkı ve 17-25 Aralık

İddianamede, “Kumpas girişiminden sonra örgütün daha önce üstü kapalı şekilde yapmaya çalıştığı mücadeleyi aleni bir şekilde hükümete yönelik devam ettirdiği, şiddeti ve vahameti giderek artan biçimde Gezi Parkı olayları, 17-25 Aralık yargı darbesi, MİT tırlarının durdurulması ve 15 Temmuz darbe girişimi şeklinde eylemlerine devam ettiğinin tespit edildiği” ifadeleri yer aldı.

Ağırlaştırılmış müebbet istendi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 61’inci Hükümet mensupları ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın aralarında bulunduğu MİT çalışanlarının müşteki olarak yer aldığı iddianamede, Fetullah Gülen, Çetin Özgür ve İlyas Şahin ile birlikte, eski emniyet müdürlerinin de aralarında bulunduğu 15 şüpheli hakkında "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "silahlı terör örgütü kurma ve yönetme", "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "gizliliğin ihlali" ve "nitelikli resmi belgede sahtecilik" suçlarından birer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 26 yıl ile 53 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmaları talep edildi.

İddianamede, diğer 16 sanığın da "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "silahlı terör örgütüne üye olma", "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "gizliliğin ihlali" ve "nitelikli resmi belgede sahtecilik" suçlarından birer kez ağırlaştırılmış müebbet, 26,5 yıldan 45,5 yıla kadar ayrı ayrı hapis cezalarına çarptırmaları istendi.

Savcılıkça hazırlanan 154 sayfalık iddianame, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. İddianame kabul edildiği taktirde şüpheliler önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak

İddianamede "mağdur" olarak şu isimler yer aldı:

61. Hükümet Başbakanı olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 61. Hükümet'in Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Emrullah İşler, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, o dönem MİT Müsteşarı olan MİT Başkanı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personelleri Yaşar Hakan Yıldırım ve Hüseyin Emre Kuzuoğlu ile müşteki Mustafa Özer.

İddianamede yer alan şüpheliler 

 FETÖ lideri Fetullah Gülen, olay tarihinde örgütün yargı imamı olan ''Kartal'' kod adlı İlyas Şahin, "Kozanlı Ömer" kod adlı Osman Hilmi Özdil'in yardımcısı konumunda olan ve Gülen ile doğrudan görüşme olanağı bulunan Çetin Özgür, "MİT mahrem hizmetler imamı" Murat Karabulut, "Marmara bölge imamı" "Arif" kod adlı Ali Rıza Tekinkaya, avukat Murat Karkın, dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan, "emniyet mahrem imamları" Murat Tokay, Bekir Kalağası, Hüseyin Civan, Muhammet Bekar, Ramazan Yılmaz, MİT mahrem imamlarından Sunay Elmas, "Türkiye polis memurları ülke imamı" olan Kamil Bayram ve eski komiser Hüseyin Özkan 

Olay tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görev yapan eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Erol Demirhan'ın da aralarında bulunduğu 13 eski polis ile gazeteci Mustafa Gökkılıç'ın tutuklu şüpheli olarak yer aldığı iddianamede, 5 şüpheli de bu dosyadan tutuksuz olarak bulundu.

 

AA

DAHA FAZLA HABER OKU