Karanlık tüneldeki Türk futbolu

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Football Stadium

Türkiye’de futbol, eğlenceden çok kaos, borç ve şüphe yaratıyor.

 Hangi partiden, hangi görüşten olursa olsun, ortak sevinç sebebi olan futbol, yönetilemeyen ve birbirlerini düşman gören bir rekabet ortamı oluşturdu.

Futbol federasyonunun yönetemediği futbolsuz süper ligde, hakemler sonuca direkt etki ederken, arkasında da enkaz haline dönmüş bir taraftar psikolojisi bırakıyor.

 Ve bu masum olmayan hatalar, en büyük eğlencesi futbol olan Türkiye’de, farklı renklerde bölünmeler meydana getiriyor.

Bunun yanında, bazı siyasetçilerin açıktan desteğini belli ederek, futbolun içine girmesi ile tribünlerde siyasetin içine girmiş oluyor.

Futbol sisteminin yarattığı güvensizlik ve taraftarların cepheleşmesi ile karanlık tünele giren futbol treni, hiçbir ışık görmeden yol alıyor.

Farklı sorunları olan ama aynı karanlık tünele giren İngiliz futbolu, 28 yıl önce bu tünelden çıkmayı başararak dünyanın en değerli ligi haline geldi.


Krizden zirveye İngiliz futbolu

Dünyanın her ülkesinde yerel lig gibi takip edilen Premier Lig, Afrika’dan Asya’a kadar her kıtadan seyirciye ulaşabiliyor.

Fakat futbolun en büyük markalarından olan Premier Lig’in, bu noktaya gelmesi kolay olmadı.

1985 yılında Juventus ile Liverpool arasında oynanan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası finali öncesi, Brüksel’in Heysel Stadyumu’nda yaşanan şiddet olayları tarihe ‘Heysel faciası’ olarak geçti.

Yaşanan faciada, çoğu Juventus taraftarı olmak üzere 39 kişi hayatını kaybetmiş, 600 kişi de yaralanmıştı.

Faciaya İngiliz holiganlar sebep olurken, dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, UEFA’nın ceza vermesini beklemeden İngiliz takımlarını 5 yıl, Liverpool’a da 10 yıl Avrupa kupalarına katılım yasağı getirmişti.

İngilizler şoktaydı bir anda Avrupa’da bütün oklar onların üzerine çevrilmişti. Bu olayın sıcaklığı henüz soğumamıştı ki ardından 1989 yılında Hillsborough faciası geldi.

Yaşanan faciada 94 İngiliz taraftarı hayatı kaybettiğinde İngiliz futbolu, imaj değer olarak dibe vurmuştu.

Öncelikle holiganizmin bitmesi ve seyircinin tekrar statlara gelmesi gerekiyordu. İngiliz futbolunun imajını tekrardan düzeltmek ve kulüplerin ticari gelirlerini arttırmak için başarısız olan futbol yönetim modelinin de değişmesine ihtiyaç vardı.

Bu amaçla 1992 yılında Premier Lig kuruldu. Lig artık bir şirketti ve yönetim kurulu başkanı ile genel müdürü vardı. Bununla beraber şirketin sahipleri kulüplerdi.

Kurulan ligin ilk amacı; holiganizmin bitmesi ve İngiliz futbolunun imajı birlikte değerini arttırmak oldu. 

Lig, sportif, mali ve yönetimsel açıdan yeniden düzenlenirken ana ürün; futbol ve yarattığı eğlence oldu.

Kurulduğu yıl 1992 yılında toplam gelirleri 170 milyon pound olan ligin bu yıl beklenen geliri 5,2 milyar pound.

Bu yıl toplam transfer harcaması 740 milyon pound olan Premier Lig, bacası olmayan bir endüstriye dönüştü.


Türk futbolunda güven ve para kalmadı

Türk futbol sistemindeki sorunlar, 35 yıl önceki İngiliz futbolundaki sorunlara benzemese de sonuçları benziyor.

Türkiye’deki futbol sistemi, tribünlerde ve sosyal medyada katı bir karşıtlık ile nefrete dönüşen duygular yarattı.

Romantizmini kaybeden Türk futbolu, duygusuz, güvensiz aynı zamanda parasız kaldı.

Bununla birlikte futbolun başındaki en üst kurum olan Türkiye Futbol Federasyonu yönetim kadroları, iş adamları, siyasetçi ve kulüplerin eski yöneticilerinden oluşuyor.

Mesleki refleksleri futbolu yönetmeye uygun olmayan kadroların, yönettikleri futbolun değer yaratması, futbolu geliştirmesi ve buna bağlı olarak gençleri spora kazandırması mümkün olamıyor.

Hakemlerin verdiği her hatalı karar, federasyonun başarısızlığı olarak sonuçları da etkiliyor. Hakemler değişse bile kamuoyunun futbol sistemine duyduğu güvensizlik ve şüphe duygusu değişmeyecek.

TFF’da, iş adamlarının, siyasetçilerin ve kulüplerinde başarısız olmuş yöneticilerin futbola verecekleri bir değer paylaşımı bugüne kadar olmadı.

Bu yüzden Türkiye Futbol Federasyonu, profesyonel kadrolarla ve yeni bir zihniyet ile Süper Ligi bir şirket gibi yönetmesi gerekiyor.

Yoksa ışığı olmayan tünele giren Türk Futbolu, uzun süre o karanlık tünelden çıkamayacak.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU