Satıcıyı öğrendik ama hiç kimse satın almıyor!

ABD Başkanı kendisine “Yüzyılın Anlaşması” adını verdi. Bazı politikacılar ise kendisini Yüzyılın Tokadı olarak tanımladı

Batı Şeria'nın Ramallah kentinde ABR'nin barış planına karşı düzenlenen gösteride "Filistin satılık değildir" pankartı açan bir Filistinli / Fotoğraf: AFP 

Beyaz Saray’ın tavuğu sonunda yumurtladı. Fakat bu yumurta hayvanlar aleminde daha önce görülmemiş bir yumurta. Kendisinin, Kitabul Hayevan’ın (Hayvanlar Kitabı) yazarı, Cahız künyesi ile tanınan Basra’nın büyük edebiyatçısı yani Ebu Osman Amr bin Bahr bin Mahbub bin Fazara el-Leysi el-Kinani el-Basri ile bir ilgisi yok.

Canlılar dünyasının anayasası sayılan Türlerin Kökeni kitabının yazarı, evrim teorisinin sahibi Charles Robert Darwin ile de bir ilişkisi yok.

Beyaz Saray’ın yumurtası, Mecusi iken İslam’ı kabul eden, Emevi ve Abbasi halifelikleri döneminde yaşayan İranlı edebiyatçı Ebu Muhammed Abdullah Ruzbih bin Dazuyeh’in (İbn Mukaffa) Kelile ve Dimne kitabında bile yer almıyor.

Kendisi ilginç ve garip bir yumurta.

Ne oval ne de dairesel, kare, üçgen, dikdörtgen ve kübik değil. Ne genişliği ne de eni veya boyu yok.

Üçüncü, dördüncü ya da beşinci boyut ile yakından uzaktan bir alakası yok.

Ancak ABD Başkanı kendisine “Yüzyılın Anlaşması” adını verdi. Bazı politikacılar ise kendisini Yüzyılın Tokadı olarak tanımladı.

Kendisi bir anlaşma değil çünkü satıcının kendisi alıcı!

Tokat da değil çünkü bir Arap atasözü şöyle der: “Sevgiliden gelen her eziyet kuru üzüm gibi tatlıdır”.

Arap takipçiler ve politikacılar, bir yılı aşkın bir süre önce İsrail'den yayın yapan Yediot Aharonot gazetesinin yayınladığı bir haberin üzerinde durmamışlardı. Bu habere göre, Yüzyılın Anlaşması adlı yeni ABD-İsrail planı, toprak değişimi yapmadan el-Halil şehri dahil işgal altındaki Batı Şeria topraklarının yüzde onunun İsrail kontrolüne geçmesini içeriyordu. Aynı şekilde ilgili taraflar, Filistin’in başkentinin, Kudüs bölgesinde 1967 öncesinde var olmayan ve aralarında coğrafi bağlantının olmadığı, birbirinden ayrı sokaklardan ibaret olacağını fark etmemişti.

Başka bir deyişle, ayrı ayrı Filistinli “yerleşim yerleri”, duvarlarla çevrili, güvenlik kapıları ve nöbetçileri olan, giriş çıkış için pasaportların gerektiği kapalı bir yaşam bölgesi olacağının ayrımına varmamıştı.

Buna rağmen, çözüme yönelik bu “hayali imgelem” Shakespeare’in Venedikli Tüccar eserindeki Yahudi tefecinin eski defteri gibi oldu.

Çağın tefecisi Shylock, sözde Filistin devletinin bedeninden et almak için istediği zaman bu defterin sayfalarını şöyle bir yoklayabilir. Bu Filistin devleti ne jeopolitik biliminde daha önce var olmuş ne de geçmişte örneği olan bir devlet formülüdür.

Ne Monako Prensliği ne de Vatikan, Atlas ve Büyük Okyanus’taki küçük ada ülkeleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Lihtenştayn Prensliği bu devlet formülüne benzer. Platon’un Cumhuriyeti’nde bile böyle bir devlet yoktur.

Adı Filistin olan “kartondan” yapılmış, sadece kağıt üstünde, herhangi bir futbol kulübü gibi bayrağı olan, ordusu, silahı, para birimi, egemenliği hatta uluslararası bir havalimanı bile olmayan bir devlet olmasını istiyorlar.

Yıldız Savaşları (Star Wars) filmindeki uzay araçları gibi konumu olan ama haritada bir yeri olmayan, kendisini ses dalgaları ya da X ışınları aracılığıyla aramak gereken bir devlet arzu ediyorlar. Geleceğin kurgu ya da geçmişin saydam efsanevi devletleri gibi bir devlet istiyorlar.

ABD’nin güç gösterisinin Baba ve Oğul Bush, Bill Clinton ve Barack Obama dönemleri ile durduğuna inanmayın.

Kimi zaman Saddam Hüseyin Irakı kimi zaman da Muammer Kaddafi Libyası, Beşşar Esed Suriyesi, Mahmud Abbas Filistini olmak üzere Araplara karşı sona ermeyen bir gösteri karşısındayız. Bu gösteriler hiçbir zaman ilkesel gösteriler olmadı. Hep güç gösterileri oldu. Petrol, altın madenleri ve İpek Yolu arayan eski emperyal biçimi ile sömürgeciliğin doğal bir gelişimiydi.

Trump, iki devletli çözümü gerçekleştirmek için şimdi Filistinliler ile İsraillilerin sunacakları karşılıklı “acı” tavizlere değil gizemli bahisler dünyasındaki bilinen deneyimine dayanarak sadece “Yahudi-İsrail çözümü”ne oynuyor.

Trump, Filistin devletinin ebedi başkenti tarihi Kudüs sayfasını kapatıp İsrail’in başkenti Kudüs efsanesi sayfasını açtı.

İlk klonlanmış hayvan koyun Dolly gibi klonlanmış bu başkentte, bazı Filistinli sokakları ya da İsrail gözetimi altında bir Filistinli belediye idaresi var olabilir.

Filistinli müzakereci daha da inat ederse Tel Aviv, Dünya Kupası elemelerine katılmama şartı ile bir Filistin milli takımı kurulmasını da kabul edilebilir.

Bunlar bir şaka ya da ironi değil. Durum gerçekten de böyle.

Yüzyılın Anlaşması, devletler düzeyinde tarihteki en başarısız anlaşma. Keyfi şartları ve ırkçı ifadeleri ile Filistin Devlet Başkanı’nı köşeye sıkıştırmak yerine Filistin, Arap ve küresel direnişteki konumunu güçlendirdi.

Filistin’in 140 ülke tarafından tanınan bir ülkeden dış kapılarında baştan aşağı silahlı muhafızların nöbet beklediği ırkçı ve faşist bir tutuklu kampına dönüşmesini kim kabul edebilir?

Bu anlaşma, hiçbir düzeyde Filistin, Arap ve uluslararası temsil olmadan Trump ve Netanyahu tarafından açıklandığı anda başarısız oldu.

Uluslararası toplum ve ondan önce Filistin devleti bunu tamamen reddetme hakkına sahiptir.

Bunu da inat, bağnazlık ya da muhalefet etmek amacıyla değil tanınmış ve saygı duyulması gereken uluslararası meşruiyetin sahibi BM’nin kararlarını uygulamak için yapacaktır.

Neyse ki şu ana kadar Yüzyılın Anlaşması’na karşı Araplar neredeyse ortak bir tutum benimsemiş durumda. Yine neyse ki Filistinlilerin iç tutumu, az da olsa uzlaşıya doğru harekete geçti.

Zira Tel Aviv her zaman Arap-Arap anlaşmazlıklarına ve Filistin-Filistin iç çekişmelerine oynamıştır.

Kapı artık aralık değil tamamen açık. Her şey açıkça ortada. Yüzyılın Anlaşması, ABD Başkanı Trump ile İsrail Başbakanı Netanyahu arasındaki bir anlaşma oldu.

Her ikisi de bu anlaşmayı gelecek seçimler için bir silah gibi kullanıyor. Washington ve Tel Aviv, Filistinlilerin ulusal, milliyetçi ve insani  tavizlerine karşılık Yüzyılın Anlaşması’ndan Filistinlilere hiçbir stratejik taviz sunmamasını istiyor.

Bu tavizler arasında Filistinlilerin dönme haklarının, Filistinli mülteciler tanımının ve her türlü Filistin egemenliğinin iptal edilmesi de yer alıyor.

Tel Aviv anlaşmanın, zorba işgal devleti İsrail ile işgal altında ve teslim olmuş Filistin devleti arasında bir “boyun eğme anlaşması” olmasını istiyor.

Filistin’i hiçbir egemenlik göstergesi taşımayan eyalete benzer bir şeye dönüştürmeyi arzu ediyor.

İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne, ulusların tarihinde, devletlerin haritalarında, halkların çıkarlarında ve dünya barışında bundan daha boş ve saçma bir girişim olmuş mudur?

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU