Grup toplantılarında ortak gündem: İdlib, deprem ve Kızılay

Siyasi partilerin TBMM grup toplantılarında liderler, gündemdeki sorunlarla ilgili değerlendirmeler yaptı. Akşener, Kılıçdaroğlu ve Temelli’nin gündeminde, İdlib saldırısı, Elazığ depremi ve şartlı bağışlar yüzünden eleştirilen Kızılay vardı

Fotoğraf: AA

TBMM’de İYİ Parti, CHP ve HDP grup toplantılarında İdlib’de Suriye ordusunun Türk askerlerine karşı düzenlediği saldırı, Elazığ ve Malatya’yı sarsan deprem ve Kızılay üzerinden yapılan şartlı bağışlar konuşuldu.  

20200204_2_40661830_51797864.jpg
Akşener, İYİ Parti Ankara İl Başkanı Yetkin Öztürk’ün armağan ettiği Türk bayrağını öptü / Fotoğraf: AA

 

'Gök kubbeyi Mehmedimizi toprağa düşüren alçakların başına yıkın'

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda kürsüye çıktı. Akşener’in gündeminde de Suriye ordusunun İdlib’de Türk askerine düzenlediği saldırı vardı. Türkiye'nin Ukrayna'ya 200 milyon liralık askeri yardımı yapacağını açıkladığını anımsan Akşener, şöyle konuştu: 

Aynı günün gecesi, Ukrayna'yla Kırım'ın işgali nedeniyle sorunlu olan Rusya'nın kontrolündeki Suriye ordusu, Türk askerini hedef alıyor. Üstelik Rusya, pişkinlik edip 'Türkiye bize çalışmalarıyla ilgili bilgi vermedi' diyor. 

Sayın Erdoğan da bu acı tabloya rağmen seyahatini iptal etmeyip Ukrayna'ya gidiyor. Gelişmelerden memnun musun Sayın Erdoğan? 'Dostum' siyasetinle bizi soktuğun bataklıktan memnun musun? 

Dış politikada aklı bırakıp egonla iş götürünce olanlardan memnun musun? Sen Türk devletini yönetiyorsun. Akıllı olmak, gelişmeleri doğru okumak ve dış politikamızı devlet ciddiyetiyle yürütmek zorundasın. Ama her şeyden önce duyguların yerine milletimizin çıkarlarını öne koymak zorundasın.

Şimdi sana ve hükümetine düşen görev açık ve nettir. Gök kubbeyi Mehmedimizi toprağa düşüren alçakların başına yıkın. Devlet aklı ile ve bir kez olsun iç politika hesapları yapmadan hareket edip Türk milletinin ve Türk devletinin gücünü gösterin. 'O ne der, bu ne yapar?' demeyin. İçeride aslan, dışarıda kedi olmaktan artık vazgeçin. Bir an önce ve tereddütsüz gerekeni yapın.

'Deprem paralarının harcandığı yer belli değil'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, deprem vergileri konusunda, "Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok" dediğini ifade eden Akşener, şu değerlendirmede bulundu:

Sözüm ona gereken yere harcamışlar. Gereken yerin neresi olduğu belli değil. Ama belli ki Elazığ'a harcamaya gerek duymamışlar. Elazığ'da şu ana kadar incelenen 14 bin binadan bin 800'ü için yıkım kararı çıktı. 78 bin bina incelenecek. Kim bilir, yıkılacak bina sayısı kaça çıkacak? Allah aşkına, bu kadar mı emanet yaşıyoruz? 10 bin binanın yıkılma ihtimali olan bir kentteki çaresizliği düşünün. Ülkeyi ve o kenti yönetenlerin sorumsuzluğunu düşünün. Sonra da benim kardeşim 'Deprem için toplanan paraları ne yaptınız' diye sorunca, gördüğü muameleyi düşünün. 

'Kızılay naylon bağış kurumuna dönüşmüş'

Kızılay’a yapılan bağış ve yardımlara ilişkin tartışmalar hakkında da konuşan Akşener, "150 yıllık tarihi olan Kızılayın, yandaşlara kaynak aktarmak için kullanılan bir naylon bağış kurumuna dönüştüğünü" ileri sürdü.

"Biz Kızılayı her felakette ısıtan battaniye, aç karınları doyuran ana şefkati, kötü gün dostu olarak biliriz" diyen Meral Akşener, şunları kaydetti:

Peki bugünkü iktidar ne yapmış? İktidarları döneminde girmedik sektör bırakmayıp semiren bir şirketten para almaları gerekmiş. Ne yapmışlar? Kızılay’a demişler ki 'Biz Ensar Vakfı’na para vereceğiz ama bu parayı önce sana yatıralım, oraya sen aktar' Neden, çünkü Kızılay’a verdikleri paranın tamamını vergiden düşebiliyorlar. 8 milyon dolar, 2017 kuruyla 30 milyon lira gönderip Kızılay’a da demişler ki 'Sen sadece 75 bin dolarını al, gerisini Ensar Vakfı üzerinden bizim çocukların derneğine aktar. Peki vergiden düşen bu 30 milyon lira aslında kimin parası? Elbette milletin parası. İşsizlikten kıvranan gençlerin parası. Mutfağı tutuşmuş annelerin parası.

20200204_2_40668005_51808304.jpg
Fotoğraf: AA

 

CHP’den İdlib önerileri

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gündeminde de Türk askerine İdlib’de düzenlenen saldırı, Kızılay ve deprem vardı. “Dün acı olaylarla karşılaştık. Dün İdlib'ten geldi bu haber. Milletimizin başı sağ olsun” diyen Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

İdlib dışında bir sorun kalmadı. Bir tarafta Amerika bir tarafta da Rusya. İki egemen güç Suriye'yi istediği gibi kullanıyor. Kimin silah fabrikatörleri para kazanıyor. Rusya ve Amerika para kazanıyor bu işten. Birinci soru Suriye'de bulunan terör gruplarını silahları kim veriyor. Masum insanları öldüren gruplara kim silah veriyor. Herkes rahatsız ve bizim de rahatsız olmamız lazım. Daha önce kaçıp gelenler savaştan kaçıp gelenlerdi ama bir de terör unsurları var. Bunlar Türkiye'ye gelirse ne olacak.

İblid'de 8 şehidin verildiği saldırı üzerinden hükümeti eleştiren Kılıçdaroğlu, 5 öneride bulundu. ''Biz öneri getiriyoruz hükümete onlar yapmıyor'' diyen Kılıçdaroğlu önerilerini şöyle sıraladı:

İdlib'te konuşlanmış bulunan askerimizin can güvenliği önemlidir. Ve can güvenliğini sağlamak için gereken bütün önlemler alınmalıdır.

Soçi ile alınan kararlarda yerine getirilmemiş ilgili maddelerden oluşan yeni koşullar nedeniyle en kısa zamanda Rusya ile mevcut durumlar yeniden değerlendirilmelidir. Gerekirse yeniden bir ateşkes hattı belirlenmelidir.

Siyasi iktidar öncelikle rejim değişikliğine odaklanan ankayışı terk etmelidir. Akan kanın durması için çaba gösterilmelidir. En kısa zamanda anayasal süreç canlandırılmalı.

İdlib'deki durum yeni bir sığınmacı durumunu hareketlendirmiş ve Türkiye'nin yalnız bırakılmaması gerekmektedir.

İdlib ülkemiz için ulusal bir güvenlik sorunudur. Bu bağlamda terörist grupların silah bırakmasına yönelik adımlar artırılmalıdır.

Kılıçdaroğlu grup konuşmasında deprem bölgesine yaptığı ziyareti şu sözlerle anlattı:

Dert dinliyorsunuz ama ölümden dönmüş, enkazdan çıkmış kişinin, hastanede bana anlattığı dert neydi biliyor musunuz? 'Çocuğum işsiz; üniversiteyi bitirdi, nasıl iş bulacağız?' Kendisini unutmuş, evladını düşünüyor. Siz bir siyasi partinin genel başkanı olarak üzülmez misiniz bu tabloya? Daha sonra taziyelere gittik. Gerçek anlamda bir insanlık dramı var. 

Öyle gidip, 'Merhaba, başınız sağ olsun' demek değil. Basit bir olay değil. İki aylık çocuğunu, 7 yaşında çocuğunu, kayınvalidesini, kayınpederini ve eşini kaybeden bir gençle görüştük. 'Ben evdeydim, çocuklarım oradaydı.' dedi. 'Niye?' diye sorduğumda; 'Bizim ev soğuk ama kayınpederin evi sıcaktı, onun için çocukları oraya gönderdik.' Bu ikinci bir deprem. Bu, vicdani bir deprem; sıradan bir olay değil.

Ben bu kürsüde vatandaşların sorduğu bir soruya, siyasi iktidarın cevap vermesi gerektiğini söyledim. Deprem vergileri toplandı. Bu vergiler nereye harcandı? Vatandaş bunu soruyor, cevabını verin dedim. En ağır eleştirileri aldım.

Yapılan yurtta kim kalacak?

CHP lideri şartlı bağışlar üzerinden eleştirilen Kızılay hakkında ise özetle şunları söyledi:

Kızılay'ın yüzlerce binlerce taşınmazı var. Kızılay, İstanbul'da tarihi bir yer buluyor, orayı kiralıyor. Beyefendiler rahat etmiyorlar, güzel yerlerde yaşamak istiyor. Dolar bazında kiralıyorlar. Eleştiri gelince vazgeçiyorlar. Binanın sahibi 'Tarihi bir yer, perişan ettiniz, kiraladınız benim hakkım var.' diyor. 'Al 100 bin doları sesini kes.' diyorlar. Kızılay bu mudur? Gönüllü hizmet kuruluşudur, yöneticilerin de gönüllü olması gerekiyor. Yöneticilerin astronomik aylık alıyorsa iş gönüllülükten çıkıyor. Lüks arabalar, yüksek maaşlar ve bunun adı Kızılay. Fakire fukaraya yararlı olacak, kaynaklar varlıklılara gidiyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, Başkentgaz'ın Kızılay üzerinden bir vakfa bağışta bulunmasını eleştirerek, Kızılay'ın bu olayda "paravan kuruluş" olarak kullanıldığını savundu.

Bağış alan bir kurum olan Kızılayın başka bir kuruma neden bağış yaptığını soran Kılıçdaroğlu, Kızılayın kendisinin yurt yapabileceğine dikkati çekti. Kılıçdaroğlu, "Manhattan adasında yurt yapıyorlar. Amerika'nın en pahalı yeri. Kiraların metrekaresi 5-10 bin dolar. Yurtta öğrenciler kalacakmış. Yurtta öğrenciler mi kalacak yoksa saray yandaşları orada kendi geleceklerini garanti altına mı alaca?" şeklinde konuştu.

Kızılaya ilişkin bir araştırma önergesi vereceklerini ancak bunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından reddedileceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Üstelik bağışı yaptığınız yer de çocuk tacizinden sabıkalı bir yer" dedi. 

 Kızılay Başkanı Kerem Kınık'ın bir vergi hukukçusu gibi "bu bir vergiden kaçınmadır." açıklamasını yaptığını aktaran Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

Hayır bu açıkça fakir fukaranın hakkının soyulması demektir. 8 milyon dolar eğer Hazine'ye gitseydi... Bu 60 bin öğrencinin yurdu yoktu değil mi? Milli Eğitim, 285 bin 118 öğrenciye ayda 275 lira burs verecek, para bulamadılar zamanında veremediler. 285 bin öğrencinin ahdi var. 8 milyon dolar vergi ödenseydi, belki bu öğrenciler zamanında bursunu alırdı.

Kılıçdaroğlu, sözlerini, "Haftaya FETÖ'nün siyasi ayağı nedir onu anlatacağım." şeklinde tamamladı.

20200204_2_40666738_51805339.jpg
Fotoğraf: AA​​​​​​​

 

Ortadoğu'yu aslında bir yangın yerine çevirdiler

HDP Eş Genel Başkan Sezai Temelli de partinin grup toplantısında İdlib’de yaşananları değerlendirdi. Temelli şu ifadeleri kullandı:

Bu iktidar, emperyalistler arası gerilimlerin ortasından kendisine menfaat çıkarmaya çalışan bir iktidardır. Karşımızda bir gün Rusya'nın, bir gün ABD'nin kapısını çalarak bu kaostan, istikrarsızlıktan beslenmeye ve bununla ayakta durmaya çalışan bir iktidar var. Tek dertleri Kürtlerin kazanımlarını yok etmek, Kürt düşmanlığını canlı tutmak, bölge halklarının demokratik çözüm adına yapmış oldukları kazanımların kökünü kazımak. İşte bu anlayışla Ortadoğu'yu aslında bir yangın yerine çevirdiler.

Kızılay’ı taşeron olarak kullandılar

Kızılay tartışmalarına da değinin Temelli, "Kızılayın taşeron olarak kullanıldığını" ve paranın Kızılay üzerinden Ensar Vakfına aktarıldığını söyledi:

Kızılay burada taşeron oluyor? Neden? Çünkü vergiden de kaçırma peşindeler. Kamuya vergi zararı yaratma peşindeler. Eğer doğrudan Kızılaya değil Ensar'a aktarırsa vergi matrahından o rakamı düşüremez. Kızılaya aktarıyor, vergi matrahından o rakamı düşüyor ve dolayısıyla aslında yapmış olduğu bağışın bir kısmını da vergi tasarrufu ile tekrar geri almış oluyor. İşte yolsuzluk, talan aklı budur.

Çözüm ancak Ortadoğu halklarının kendi planları ekseninde gelişebilir

Temelli’nin değindiği bir diğer konu ise ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı Yüzyılın Anlaşması oldu:

O açıklama ile sizin 100 yıllık bir barışı var etmeniz mümkün değil. Filistin halkı ve temsilcileri olmadan ortaya koyduğunuz çözüme çözüm denmez. Aslında aynı Erdoğan gibi Netanyahu, Trump ve Putin de Orta Doğu'daki çözümsüzlükten beslenmeye devam ediyorlar. Otoriter rejimler, kendi ülkelerindeki otoriter rejimlerin bekası için Ortadoğu halklarının üzerinde tepinmeye devam ediyorlar. Eğer gerçekten bir çözüm var etmek istiyorsanız bu ancak ve ancak Ortadoğu halklarının kendi çözüm planları ekseninde gelişebilir. Bunun dışında bir şeyin çözüm olarak adlandırılması mümkün değil. Tam tersine bu dayatmalar Ortadoğu'da şiddeti, savaşı, gerilimleri büyütmeye devam edecek.

‘Büyük benzerlikler var’

Temelli, Filistin halkının karşı karşıya kaldığı durumun çok yabancısı olmadıklarını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

Herkesi şaşırtacak kadar büyük benzerlikler gösteren bir süreci yaşıyoruz. Bugünkü iktidarın Kürtlere yönelik uygulamış olduğu politikalarla İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı politikalar arasında inanılmaz benzerlikler vardır. O yüzden de büyük olasılıkla İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bu kadar iyi olmasına şaşırmamak gerekiyor. İsrail, Filistin'de özellikle zeytin ağaçlarını kesiyor. Türkiye, Afrin'de zeytin ağaçlarını ele geçiriyor, zeytinleri çalıyor, Afrin halkının zeytinlerinin üzerine konuyor. İsrail, Filistin halkının hafızasını silmekle meşgul aynı şeyi Türkiye'de bu devletin, iktidarın, Kürt halkının hafızasını silmekle meşgul olduğu sahnelerden biliyoruz. Kültüre, Kürtçeye saldırıyor.

Cezaevlerinde hak ihlallerinin saymakla bitmeyeceğini ve cezaevlerinde bin 336 hasta tutuklu ile hükümlünün bulunduğunu öne süren Temelli, "Bunun 457'si ölmeye yatmış durumda. Hala bu konuda hiçbir adım atılmıyor. Tek bir adım atılıyor; Sivas Madımak'ta insanları yakan, elinde benzin bidonuyla yangına koşan insanı cumhurbaşkanı eliyle affetmek. Ülkedeki ayrımcılığın, nefretin geldiği nokta bu" değerlendirmesini yaptı.

Temelli, Elazığ depremi sırasında cezaevinde adli suçlular için kapıların açıldığını, siyasi suçluların kapısının ise açılmadığını iddia etti.

Sezai Temelli, 23 Şubat'ta kongrelerini gerçekleştireceklerini belirterek, kongreye katılım çağrısı yaptı.

 

Ajanslar

DAHA FAZLA HABER OKU