Filistinliler için Trump'ınki bir barış planı değil, kalıcı işgale yeşil ışık

Son sızıntılar Filistinlilerin (eğer düzgün işleyen egemen bir devlet sahibi olmak istiyorlarsa) kabul edemeyecekleri bir anlaşmaya işaret ediyor

Donald Trump ve Binyamin Netanyahu Beyaz Saray'da, 25 Mart 2019 (AFP)

Donald Trump'ın onlarca yıldır süren çatışmayı çözmeyi amaçlayan barış planının başlatılması için Washington'a iki İsrailli siyasetçi davet ederken Filistinli çağırmamayı tercih ettiği söyleniyor.

Her ikisi de birkaç hafta içinde yapılacak seçimlerde İsrail başbakanlığı için yarışan Başbakan Binyamin Netanyahu ve rakibi Benny Gantz, "Yüzyılın Anlaşması" diye adlandırılan planı ABD Başkanı'yla ayrı ayrı tartışmak üzere bu hafta yola çıkacak.

İçerideyse Washington'la irtibatı yıllar önce kesen ve ABD'nin dürüst bir arabulucu olamayacağını uzun zamandır dile getiren Filistin liderliğinin, planı İsrail medyasından öğrendiği iddia ediliyor.

Filistin Devlet Başkanlığı sözcüsü Nabil Ebu Rudeyna, Filistinlilerin "net ve değişmez pozisyonunun" Trump önderliğindeki tüm inisiyatifleri reddetmek olduğunu söyledi. İşgal altındaki toprakların başmüzakerecisi Saib Erekat da İsrail'in Filistin Topraklarını işgal ettiğini gözardı eden tüm önerilerin "tarihe yüzyılın sahtekarlığı olarak geçeceğini" ifade etti.

Kuşkusuz, İsrail medyasındaki bu sızıntılar doğru kabul edilirse (Trump bunlar için "spekülatif" demişti) Filistinlilerin (eğer düzgün işleyen egemen bir devlet sahibi olmak istiyorlarsa) kabul edemeyecekleri bir anlaşmaya işaret ediyor.

İsrail televizyonu Kanal 13'e göre planın içeriğinde çekişmeli Kudüs kenti üzerinde İsrail'e tam kontrol verilmesi, Filistin'e ise sadece sembolik bir temsil bırakılması yer alıyor. İsrail ayrıca, işgal altındaki Batı Şeria'daki yerleşimlerinin çoğunda egemenlik kazanacak, böylece Filistin topraklarının üçte biri etkin biçimde İsrail'e devredilmiş olacak.

Bunun yanı sıra sızan bilgilere göre plan, Filistin devletinin varlığını, Gazze'nin askersizleştirilmesi ve Hamas'ın silahsızlandırılması gibi hiçbir Filistinli liderin uygulayamayacağı şartlara bağlı kılıyor.

Böylelikle zemindeki mevcut durumu (Batı Şeria'nın büyük kısmının ilhakını içeren de facto durumu) uluslararası hukuka aykırı olsa bile yasallaştıran bu anlaşma İsrail-Filistin çatışmasını çözmekten ziyade barış için kabul görmüş ilkeleri aşındırmakla ilgileniyor gibi görünüyor.

Diğer dünya güçlerinin hiçbiri alternatif bir plan ortaya koyma inisiyatifi almadığı için Amerika'nın planı başarılı olabilir.

Sızıntılar bir yana, Trump'ın kurmaylarının sözleri zaten çok şey ifade ediyor. Trump'ın İsrail danışmanı Jason Greenblatt, İsrail kontrolündeki Batı Şeria bölgelerinin ilhakının gelişen bölgesel barışa "yıkıcı bir darbe" olacağını öne süren BM Ortadoğu Elçisi Nickolay Mladenov'a hitaben yazdığı Tweet'te, "Yahudiye & Samarya / Batı Şeria konusunda gerçekçi olmak" gerektiğini söyledi. Trump'ın damadı ve planın mimarı Jared Kushner de krizin çözümü için büyük çapta kabul gören "iki devletli çözüm" ifadesinin planda yer almayacağını açıkça belirtti.

Anlaşmanın ekonomik bölümü geçen yıl Bahreyn'de ilan edildiğinde Kushner'in Filistin topraklarındaki İsrail işgaline, Gazze'de İsrail ordusuyla militanlar arasındaki "neredeyse savaş" durumuna ve Filistinlilerin devlet olma arzusuna değinmekten kaçındığını düşünürsek, bu hiç de şaşırtıcı değil. Kushner bunun yerine Filistin "toplumunun" ancak taviz verdiğinde ekonomik fayda görebileceğinden bahsetmişti. Al Shabaka Filistin Politika Ağı'nın (The Palestinian Policy Network) kıdemli politika üyesi Dr. Yara Havari'nin bana söylediği üzere: "Geçen yıl açıklanan ekonomi planı çok şey söylüyordu: Filistinlilere hakları karşılığında ekonomik teşvikler sunulacak."

O dönemden beri sızdırılan planın coğrafi unsurlarına bakarak şöyle devam etmişti: "Burada bir Filistin devleti ihtimali olduğunu düşünmüyorum."

 

 

Oxfam Amerika'nın hümaniteryen politika lideri Noah Gottschalk, Trump yönetiminin planının bir barış anlaşması olmadığını, bunun yerine "kalıcı işgal için bir yol haritası" teşkil ettiği görüşüne katılarak ABD Kongresi'ni ve başkan adaylarını planı reddetmeye çağırdı. Gottschalk, planın "süregelen hak ihlallerini meşrulaştırmak ve mevcut siyasi bölünmeleri güçlendirmek suretiyle barış olasılığını daha da azalttığını" söyledi: "Plan aynı zamanda ABD'nin gelecekte İsrailliler ve Filistinliler arasında güvenilir bir arabulucu olarak hizmet edebileceğine dair kalan tüm umutları da baltalıyor."

Planın zamanlaması ve doğuş biçimi de çatışmanın kendisinden ziyade Amerika ve İsrail'in yerel gündemlerinin güdümünde gibi görünüyor. Azil sürecinden geçen Trump seçimlere doğru giderken, Netanyahu da suçlamaların gölgesinde yeniden seçilme kampanyası yürütüyor. Havari'ye göre iki adam da paralel çıkmazlarının farkında: "Netanyahu'nın Trump'ın azlini yorumladığı geçen gün (ABD Başkan Yardımcısı Mike) Pence ve Netanyahu arasındaki diyaloğa şahit olduk. Pence, Trump'ın Netanyahu kadar 'durdurulamaz' olduğunu söyledi. Bu, Trump'ın planının Netanyahu'nun yeniden seçilme hedefiyle el ele verdiğini fazlasıyla gösteriyor."

Brooking Enstitüsü Ortadoğu Politikaları Merkezi kıdemli üyesi Tamara Cofman Wittes de aynı fikirde: "Görüldüğü kadarıyla, şu an bu koşullar altında toprak değişikliği önerilerini kışkırtmak, daha çok, yerel siyasi zorluklarla karşılaşan Trump ve Netanyahu'nun kilit önemdeki seçmenler içinde birbirini güçlendirmesine yardımcı oluyor."

İsrailli yorumcular da aynı konuya dikkat çekti. Yossi Verter'in Haaretz'de yazdığı üzere, Trump'ın planı "Netanyahu'nun yolsuzluk davasındaki dokunulmazlık teşebbüsünü gölgede bırakabilecek ağır bir mesele" teşkil ediyor. Verter, zamanlamanın bile mükemmel olduğunu yazdı. Trump, Netanyahu ve Gantz arasında Washington'da gerçekleşecek görüşmelerin Salı günü yapılması planlanıyor: Tam da Knesset'in Netanyahu'nun dokunulmazlık talebini ele alacak bir parlamento komisyonu kurmayı tartışacağı gün.

Plan çoktan İsrail sağı için bir kazanç ve ilhak için de Washington'un fiili yeşil ışığı olarak takdim edildi. Gantz açısından bu durum, başbakan olarak Netanyahu'nun yerini almaktan bahsetmeyi veya her şeyin tam bir birlik içinde olmadığını göstermeyi çok zorlaştırıyor.

Öte yandan köşeye sıkışan Filistin liderliği kuşkusuz ki planı reddedecek ve Filistinlileri barış inşacıları yerine "bozguncu" olarak gösteren anlatıya daha fazla malzeme sunacak. Ancak Filistinlilere sunulan şey kesinlikle barış değil.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU