Hamaney ordu lehine Ruhani'yi etkisizleştirdi

Ruhani ve rejimin karar merkezi arasındaki ilişkiye egemen olan gerginlik boyutunu yorumlarken Cumhurbaşkanı, ‘İran’ı dünyadan izole etmek isteyen bu politikadan’ uzaklaşmak için kendisini ‘cehalet ve bilgi eksikliğiyle’ suçlamaya başvurdu

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve rejimin karar merkezi arasındaki ilişkiye gerginlik hakim / Fotoğraf: AFP

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin, İran rejim lideri “Rehber” Ali Hamaney’in kıldırdığı geçen Cuma namazını ani şekilde terk edişi, boş ve olağanüstü sebeplerden dolayı yaşanmadı. Aksine bu gelişme, Ruhani’nin Rehber’in vaazında ifade ettiği ve onu ‘siyasi, ekonomik, güvenlik meseleleri, uluslararasıyla ilişkileri ve nükleer dosyayı yönetme yolunda kişisel olarak hedef alan’ doğrudan veya dolaylı mesajları idrak etmesinin sonucu olarak yaşandı.

Bu mesajlar, son derece sertti. Cuma namazı adabında olması gereken görgü kurallarının aksine Ruhani, namaz bitimi sonrasında camide kalmadı ve Rehber’e selam vermedi.

Rejim stratejisini çizmeye yönelen Hamaney, ‘General Kasım Süleymani’nin Bağdat Havalimanı yakınlarında suikasta uğraması sonrasında bölgesel sahnede gerçekleşen son güvenlik, askeri ve siyasi gelişmelerin, ayrıca ABD ile girilen nüfuz ve rol çatışmasının’ ardından geçen Cuma vaazını kendisi verdi. Vaaz, muhafazakar akım ve Cumhurbaşkanı Ruhani ile sınırlı olmayan, aksine Hamaney’in kriz yönetimi mekanizmalarına bakış açısı ve Cumhurbaşkanının vizyonu arasında genişleyen bir uçuruma dönüştü.

Ruhani, Rehber’in hutbesinden bir gün önce yani 16 Ocak’ta, İran Merkez Bankası tarafından başlatılan ‘açık piyasa’ projesinin açılışı sırasında İran’daki ekonomik ve finansal elitler karşısında, ‘İran ve dünya arasındaki tüm iletişim kanallarını kesmek isteyen rejime egemen parti ve akımlara’ saldırıda bulundu. İran’ın mustarip olduğu ekonomik krizlerin sorumluluğunu, ABD yaptırımlarıyla eşit düzeyde olarak, bu akımlara yükledi. Benzer şekilde durum, ‘bu krizlerle mücadele etmek, İran’ı uluslararası toplumla diplomatik ve dış ilişkilerdeki gerilemelerin olumsuz etkilerinden kurtarmak’ için mekanizmalar dayatma girişimi olduğu göz önüne alındığında şaşırtıcı.

Ruhani ve rejimin karar merkezi arasındaki ilişkiye egemen olan gerginlik boyutunu yorumlarken Cumhurbaşkanı, ‘İran’ı dünyadan izole etmek isteyen bu politikadan’ uzaklaşmak için kendisini ‘cehalet ve bilgi eksikliğiyle’ suçlamaya başvurdu. Ruhani, bu durumun, kritik ve doğru yerlerde hizmet verdiği uzun yıllar boyunca, hassas ve stratejik ayrıntıları görme fırsatı sağladığını da belirtti.

Bu tavırlar, Tahran ve Washington arasındaki gerginliğin tırmanmasının ardından gelecek aşamada İran stratejisinin ana hatlarını ortaya koyma girişiminde Rehber’in dolaylı yanıtına yol açtı. Uluslararası toplumla yeni iletişim kanalları açmak, mevcut ilişkileri korumak ve sorunların daha da kötüleşmesini önlemek için hükümet ve diplomatik yönetim tarafından sarf edilen çabaların ölmediğini, ama sona erdiğini belirtti. Söz konusu bu çabalar ise İran’ın, Süleymani suikastına Ayn el-Esed üssünü vurarak yanıt verdiğini düşünen Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif tarafından ilan edilmişti. Zira Zarif, gelecek aşamanın ise diyalog aşaması olduğunu ve Tahran’ın buna hazır olduğunu vurgulamıştı.

Ruhani ve ekibinin, yürütme organı ve rejimdeki iktidar organları arasındaki çatışmaların dışarıya yansımalarını güzelleştirme çabalarına rağmen gerçekler, bu çabalardan daha güçlü görünüyor. Süleymani suikastından sonra da suikastın yansımalarını durdurmadan bu çatışmayı gizlemek ve kolayca geçmesini beklemek daha da zor bir hal aldı. Hatta çatışmaların, eskisinden daha da net bir hale geldiği söylenebilir. Ruhani ve Dışişleri Bakanlığı ekibinin, krizin etkileriyle mücadele görevinden uzaklaşmasından sonra çatışmalar daha da açıklık kazandı. Bu görev ise yürütme kurumundan geçmeden doğrudan Hamaney tarafından üstlenildi.

Rejim lideri’nin arenaya bu şekilde girişi, Ruhani ve ekibinin ‘ekonomik krizden çıkış yolu arama ve ABD yaptırımlarının olumsuz etkilerini hafifletme’ amacıyla sarf ettiği tüm çabalar üzerinde doğrudan bir etki bırakacak şekilde genişledi.

Ruhani’nin son haftalarda ortaya koyduğu çabalar, Dışişleri Bakanı ile işbirliği ve iki adamın (Japonya, Rusya, Çin ve Umman da dahil) bölgeyle dünyadaki birçok etkin başkente gerçekleştirdiği ziyaretler, yalnızca protokol ziyaretlerine dönüştü.

Son gelişmeler ise askeri kuruluşun, İran’ın kararlarını daha iyi kavradığı, yani askeri seçeneğin her türlü siyasi ve diplomatik seçeneğin üzerinde olduğu inancı oluşturdu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre sonuç olarak hükümetin ve diplomasinin rolü azaldı. Bu bir anlamda asker ve Rehber denkleminin, ülkeye dair stratejik kararların sahibi olduğu anlamına geliyor. Hükümet içinse durum, belirlenen ve şekillenen bir çatı altında çalışmasından başka bir şey değil.

Bu denklem, Irak arenası sayesinde Washington’la olan gerginliği daha da tırmandırdı, ‘Ruhani hükümetinin rolünü sınırlandırıp ekonomik açıdan başarısızlığını sağladıktan sonra’ askeri kurumun İran diplomasisini, dış ilişkisini, dış politikanın şeklini, uluslararası toplumla diyalogu kontrol etmesini sağladı. Ruhani’yi ABD’nin petrol sektörüne yaptırımları sebebiyle 200 milyar dolar civarında gelir kaybı yaşamaya iten bu denklem ayrıca, Ruhani’nin iyimserliğini korumasına ve yönetiminin ekonomik krizi kontrol etme yeteneğine vurgu yapmasına rağmen, gerileme hızını azaltan çözümler bulma çabalarını de engelledi.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin

independentarabia.com/node/88026

DAHA FAZLA HABER OKU