12 barodan çağrı: Gezi davasında savunmaya dönük itibarsızlaştırma var, savunma yoksa adil yargılama olamaz

Aralarında İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve İzmir barosunun da olduğu 12 baro Gezi davasıyla ilgili "Adil yargılanma herkes için haktır" başlığıyla bir çağrı metni yayımladı

Fotoğraf: Twitter @gezisavunmasi

Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın tutuklu, 15 kişinin ise tutuksuz yargılandığı Gezi davasının beşinci duruşması, 28 Ocak Salı günü Silivri Cezaevi Kampüsü'ndeki İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülecek. 

Dava öncesinde Türkiye'den 12 baro, mahkeme heyetinin "can güvenliği olmadığı" gerekçesiyle ifadelerine başvurduğu eski TKP yöneticisi Murat Papuç'a yönelik tutumunu, savunma hakkına karşı hak ihlali yarattığına dikkat çekti. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İstanbul Barosu'nun websafasında yer alan açıklamada şöyle denildi:

Bizlerin de çok yakından takip ettiğimiz, yakın tarihimizin en önemli siyasal toplumsal demokratik itiraz hareketlerinden bir tanesi olan Gezi’nin yargılanması, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.

FETÖ’cü emniyet güçleri, hakim ve savcılarına “kıymet vererek” hazırlanmış bir iddianameye dayalı süren yargılamada, “adil bir yargılama” yapılacağına dair ümitlerimiz giderek azalıyor.

Daha önce mahkeme heyetinin apar topar değiştirilmesiyle doğal yargıçlık ilkesi terkedilmiş ve değişen heyetin uygulamalarıyla da adil yargılanma hakkı defaatle ihlal edilmişti.

Bu kez de, mahkeme heyeti eşi benzeri görülmemiş bir uygulama ile (bizzat kendisi tarafından kamuoyuna açıklandığı üzere) akıl sağlığı tartışmalı bir tanığı, kanun hükümlerinin maksadını aşarak, sanık müdafilerinden kaçırarak, (savunma avukatları olmadan) dinlemiştir.

Heyetin Silivri gibi yüksek güvenlikli bir tesiste iki tanığı dinlerken, Murat Papuç adlı tanığı “can güvenliği olmadığı” yönündeki beyanını kabul ederek dinlemesi, savunma avukatlarının da “can güvenliğini tehdit edebilecekler” arasında görüldüğünün en açık delilidir.

Heyetin bu anlaşılmaz davranışı, savunmanın kriminalize edilmek istenmesi, yargılamadan dışlanması ve avukatların yargılama faaliyetindeki rolünün ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Bu açıkça savunmaya yönelik bir saldırıdır.
 
Avukatların yargı içerisinde güçsüzleştirilmeleri, görevlerini yerine getiremez hale getirilmeleri hele hele suç ile birlikte anılmaları, kamusal adaleti zedeler ve adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurur.  

Bu sonuç da yurttaşların adalete olan güvenini ortadan kaldırır ve giderek mahkemeler tarafından verilen kararların meşruluğunu tartışmalı hale getirir.

Uzun süredir savunma görevi yapan avukatlara yönelik olarak devam eden bu çok yönlü itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve etkisiz kılma hamlelerinin  Gezi davasında sınır tanımaz biçimde tekrarlanması, yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır.

Muhalefet etmenin neredeyse her biçiminin suçla ilişkilendirilerek mahkum edilmek istenmesine karşı sanıkların adil yargılanma haklarının en büyük güvencesi olan avukatların kriminalize edilerek mahkeme salonlarında görevlerini yapamaz duruma getirilmeleri “silahların eşitliği” ilkesine de tamamen aykırıdır.

Oysa ki, adil yargılanma herkes için haktır.

Bugün olduğu gibi, yarın da herkes için hak olmaya devam edecektir.

Gezi Davasında yaşanmakta olan bu gerçeklikler karşısında, aşağıda imzası bulunan Barolar olarak vurgulamaktayız ki, ancak bağımsız mahkemeler tarafından etkin bir savunma hakkının kullanılması sonucunda adil yargılanma gerçekleşebilir.

Aksi takdirde sonucu önceden belli, kanıtları savunmadan saklanarak dinlenecek tanıklarla sağlanan, keyfiyete dayalı bir yargılama düzeni asla adil olmayacaktır. Savunma suç ile ilişkilendirilemez, özdeşleştirilemez. Çünkü savunma yoksa adalet de yoktur.

Barolar olarak 28 Ocak 2020 tarihinde yapılacak celseden itibaren,  yargılamanın özellikle de savunma hakkı bakımından ifade edeceği sonuçları dikkatle izleyeceğiz.  Ulusal ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan haklarımızın ihlalinin her platformda dile getirilmesi, yaşamsal önemdedir.

Yargılamayı kamuoyunun ve özellikle de meslektaşlarımızın dikkat ve ilgisine sunuyoruz.

Açıklama metnine İstanbul Barosu'nun yanı sıra Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Bursa, Diyarbakır, İzmir, Mersin, Tunceli, Şanlıurfa ve Van Barosu Başkanlığı da imza koydu.

24 Aralık'ta görülen duruşmada, mahkeme AİHM sürecinin kesinleşmediği ve kararın tarafları bağladığı gerekçesiyle Kavala'nın tutukluluğunun devam etmesi yönünde karar vermişti.

Osman Kavala'nın avukatları mahkemenin kararına itiraz etmiş, reddi hakim talebinde bulunmuştu.

Adalet Bakanlığı'nın AİHM kararının çevirisini yapıp mahkemeye iletilmek üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği, ancak çevirinin mahkeme tutukluluğa devam kararını verdikten sonra iletildiği ortaya çıkmıştı. 

Osman Kavala 28 Mayıs - 30 Ağustos 2013 tarihleri arasında gerçekleşen Gezi Parkı eylemlerini organize ettiği iddiası ile tutuklu olarak yargılanıyor.

Kavala, 19 Ekim 2017’de Gaziantep’te gözaltına alınmış, ardından İstanbul’daki il emniyet müdürlüğüne götürülmüştü.

1 Kasım’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konan Kavala'nın tutuklanmasına ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs.’ gerekçe gösterilmişti. 

Kavala, 813 gündür tutuklu bulunuyor.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU