Mısır ve Libya krizi: Alternatif bir bölgesel merkez inşa etmeye doğru

Libya sorununda Türkiye'nin rolünün ortaya çıkması, ister askeri ister siyasi olsun, Mısır'ı Libya krizine farklı bir yaklaşım benimsemeye sevk etti

Libya'daki hükümet yanlısı bir savaşçının Hafter güçleriyle çatışması sırasında çekilen bir fotoğraf / Fotoğraf: AFP

Libya krizi günden güne yeni gelişmelere tanık olmaya devam ediyor. Bununla birlikte, son zamanlarda sahadaki gelişmelerin bölgesel ve uluslararası düzeylerde birtakım yansımaları oldu. Belki de başlangıç noktası, Türkiye ile Trablus'taki Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında imzalanan mutabakat zaptı olarak kabul edilebilir.

İmzalanan mutabakat zaptının temel olarak iki boyutu var. Bunlardan birincisi güney Akdeniz'deki deniz sınırlarının çizilmesi ki bu, Türkiye’nin Libya karasularında bulunmasına izin veriyor. İkinci boyutu ise Türkiye'nin Libya topraklarında askeri olarak bulunmasını temin eden güvenlik iş birliği mutabakatıdır.

Bu anlaşmalar, UMH'nin kendisine bağlı askeri güçlerin son zamanlarda gerilemesiyle birlikte siyasi ve askeri alandaki durumunu tadil etmeye yönelik yaptığı siyasi bir manevra olabilir.

Libya Ulusal Ordusu'nun coğrafi olarak kaydettiği birtakım ilerlemeler oldu ve bu ilerlemeler birkaç günden fazla sürmedi. Bu durum, Libya'daki askeri güçlerin dengesini yansıtıyor.

Libya krizine ilişkin bölgesel eksen

Libya sorununda Türkiye'nin rolünün ortaya çıkması, ister askeri ister siyasi olsun, Mısır'ı Libya krizine farklı bir yaklaşım benimsemeye sevk etti. Mısır, birkaç yıldır Libya krizi karşısındaki istikrarlı tutumunu hiç bozmadı. Libya'daki yabancı müdahaleleri reddetti ve ülke içerisinde ister askeri istese de siyasi, muhalif ve sivil toplum güçleri gibi çeşitli taraflardan gelecek bir çözüm üzerinde ısrar etti.

Kahire geçen hafta Libya dosyasına ilişkin bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Bu toplantı, Libya dosyasına ilişkin uluslararası ittifaklarla ilgiliydi. Toplantıda girişimi başlatan Mısır’ın yanı sıra İtalya, Fransa, Kıbrıs ve Yunanistan yer aldı.

Bu, Mısır'ın Libya konusundaki diplomatik rolünde bir değişimin yaşandığı anlamına geliyor. Nitekim Mısır tarafı komşu ülkeler ve Birleşmiş Milletler (BM) mekanizmasına odaklandıktan sonra Libya’yla ilgili olarak bölgesel bir merkez kurmayı düşünmeye başladı. Başlattığı girişim kapsamında düzenlediği bir toplantıda Libya meselesiyle ilgili çeşitli çıkarlara sahip olan bir dizi aktörü bir araya getirdi. Ayrıca Kahire'deki bu toplantıda Cezayir ve Tunus'un yer almadığına dikkat çekmek gerekir. Zira her iki ülke, komşu ülkeler mekanizmasının temel aktörleri arasında yer alıyordu. Cezayir ver Tunus'un toplantıda yer almaması, Mısır'ın bölgesel düzeyde yeni bir platform oluşturmaya çalıştığı anlamına geliyor.

Mısır, geçtiğimiz yıllarda Libya iç sahnesinde siyasi bir çözümü kökleştirmek adına komşu ülkeler ile olan mekanizmaya bağlı kalmaya ve Birleşmiş Milletler'e (BM) siyasi destekte bulunmaya devam etti. Ancak Türk müdahalesinin ardından Kahire’nin tutumunun aynı kalması mümkün değildi. Türkiye'nin Libya karasularındaki varlığı ve bunun Libya’nın batısına askeri müdahalede bulunmasına izin vermesi, Mısır ulusal güvenliği için birtakım kısıtlamaların söz konusu olacağı anlamına geliyor.

Öte yandan Libya meselesiyle ilgilenen analistlerden bazıları, Türkiye’nin kararına bir tür tepki olarak Mısır'ın Libya'ya askeri müdahalede bulunma ihtimaline işaret ediyorlar. Ancak eldeki gerçek veriler başka bir yönü gösteriyor. Mısır için ilk tercihin diplomatik adım olduğu açıktır ve görünüşe göre Libya ile ilgili bölgesel düzeyde yeni bir ittifak oluşturmaya yönelik girişimleri var.

Burada aynı soru tekrar gündeme geliyor: “Mısır sadece diplomatik bir rol oynamakla yetinecek mi ve Türk askeri güçlerinin Libya içlerinde bulunması durumunda askeri bir rol sahibi olmaya çalışacak mı?”

Buna verilebilecek en makul cevap, Libya'daki Türk güçleriyle yüzleşmek adına yapılacak olan askeri müdahalenin bu dönemde Mısır için doğru bir hamle olmamasıdır. Zira Kahire Sina’da terörle mücadele ile meşgul ve ülke genelinde bir dizi kalkınma projesiyle uğraşıyor. Komşu bir ülkeye doğrudan askeri müdahale bu eğilimlerle tutarsız görünüyor.

Bununla birlikte en nihayetinde Türkiye'nin müdahalesinin şekli, ulusal güvenlik tehdidinin büyüklüğü ve Akdeniz bölgesi gibi durumlar göz önünde bulundurulduğunda, Libya'daki Türk askeri varlığının güvenlik tehditlerinin artmasına yol açması durumunda askeri müdahale Mısır devleti için son seçenek olabilir.

Libya krizi ile ilgili olarak bölgesel ve uluslararası pozisyonlar da varlığını devam ettiriyor. Pozisyonları belirsiz olan bir dizi gücün bulunduğunu görüyoruz. Bu listenin başında Cezayir ve Tunus gibi ülkeler var. İki ülke, Türk tarafı ile herhangi bir askeri yolla veya ülkenin topraklarının veya sularının kullanımı yoluyla Türk tarafı ile herhangi bir işbirliği yapmayı reddettiklerini açıkladılar.  Bu, Cezayir ve Tunus'un yakın zamanda Kahire'de yapılan toplantıda bulunmamalarını açıklıyor. Bununla birlikte her iki ülkenin tanık olduğu siyasi ve sosyal istikrarsızlık düşünüldüğünde bu ülkelerin bölgesel meseleler hususundaki rollerinde bir gerilemenin olduğunu söyleyebiliriz.

ABD ise bir diğer soruyu temsil ediyor:

“ABD, Türkiye müdahalesini ve Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) mi, Temsilciler Meclisi'ni ve Libya Ulusal Ordusu'nu mu, uluslararası sivil toplum örgütleri aracılığıyla gerçekleştirilecek müzakereler yoluyla siyasi bir çözümü mü destekliyor?”

ABD ve Rus çatışması

ABD’nin Libya'daki rolü, Trump yönetiminin Beyaz Saray'da göreve başlamasından bu yana sürekli bir düşüş gösterdi. Bu da ABD'nin Libya dosyasına daha ziyade çatışma sonrası durum açısından baktığını gösteriyor. Çatışma sonrası durum, yeniden silahlanma ve yeniden yapılanma ile ilgilidir ve bunlar daha ziyade finansal getirisi olan projelerdir.

Çatışma sonrası durumdan yararlanma hususunda Rus tarafının ABD’den farklı bir tutum benimsediğini söylemek zor. Halife Hafter’e ve genel olarak Libya’nın doğusuna yönelik desteğini birkaç kez açık etti. Fakat buna paralel olarak diğer tarafla da bir dizi temaslarda bulundu.

AB'den ortak tutum alamama krizi

Avrupa Birliği (AB) hâlâ Libya sorunu ilgili ortak bir karar verme konusunda kriz yaşıyor. AB içerisindeki üye devletler arasında birden fazla düzeyde anlaşmazlıkların söz konusu olduğu meseleler var. Avrupa'nın Kuzey Afrika ve Güney Akdeniz'deki varlığı artık onun bu bölgelere ilişkin karar verebileceği anlamına gelmiyor. Nitekim son iki yıl içerisinde bu bölgelere ilişkin herhangi bir kararın alınmamış olması bunu gösteriyor.

AB, genel olarak bölgedeki durum ve özellikle Libya'daki durum hakkında pozisyon belirlemesine engel olan bir dizi dosyanın yükünü taşıyor. Yasadışı göç, terör örgütler, çatışma bölgelerindeki demokratik dönüşüm ve siyasi çözüm aşamasına ulaşılması gibi dosyalar bunlardan birkaçını oluşturuyor. AB, bu dosyalar ile ilgili olarak ülkeleri tek bir çatı altında bir araya getirecek ortak bir platform yaratmakta yetersiz kalıyor. Dolayısıyla Avrupa ülkeleri Libya konusunda tek taraflı hareket ediyorlar ve siyasetleri genellikle birbiriyle çatışıyor. Bu durum AB’nin bir bütün olarak Libya sahnesindeki siyasi rolünde bir gerilemeye yol açıyor.

Libya kriziyle ilgili tüm bu bölgesel ve uluslararası dönüşümler göz önüne alındığında Mısır, Libya'daki Türk müdahalesini yeni bir bölgesel eksen oluşturmak için kullanmaya çalışıyor.

Kahire, önümüzdeki dönemde komşu ülkeler mekanizmasını canlandırmak için girişimlerde bulunması muhtemeldir. Bunun yanı sıra bu yeni bölgesel düzenlemeler, Libya durumunun bir süre daha çatışma aşamasında kalacağını gösteriyor. Zira Libya'daki askeri ve siyasi elitler arasında bir koordinasyonun bulunmamasıyla birlikte hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde de birleşik bir vizyonun yokluğu mevcut çatışma aşamasının sürmesine sebep oluyor.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

independentarabia.com/node/87521

DAHA FAZLA HABER OKU