24 Ocak Irak için 'Kara Cuma' mı?

Benan Kepsutlu Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Bu cuma Irak için çok kritik. 

Bir tarafta başkent Bağdat’ın Tahrir Meydanı’nda üç aydır yapılan hükümet karşıtı protestolar, diğer tarafta İran Devrim Muhafızları Komutanı  Kasım Süleymani’nin öldürülmesine tepki olarak Necef, Kerbela ve Bağdat’ta sokağa dökülen İran destekçisi grupların gösterileri ve silahlı eylemleri... 

Böyle bir süreçte Şii liderlerden Mukteda Sadr’ın, ABD’nin Irak’tan çıkartılması için 1 milyon Iraklı’yı 24 Ocak’ta sokaklara yürüyüşe çağırması, Irak’ta mevcut olan kaosu başka bir noktaya taşıması son derece olası.

Çünkü bu defa Sadr’ın yürüyüş çağırısı yaptığı grupla, aylardır Tahrir Meydanı’nda protesto yapan grupların karşı karşıya gelme ihtimali var.

Farklı kesimlerdeki yerel kaynaklarımdan bizzat aldığım birkaç detayı aktarmak istiyorum sizlere.

Dışardan bakıldığında “benzer” ya da “aynı” hedefler için sokağa çıktığı düşünülen gruplar, aslında birbirinden tamamen farklı, hatta zıt söylem ve amaçlar içindeler. 

Tahrir Meydanı’nda toplanan 5 bin kişiyi aşkın grup - bu grup halktan oluşuyor -  yönetimsel olarak yapıldığı iddia edilen yolsuzlukların önüne geçilememesi ve ülkede yaşanan ekonomik kriz temelinde protestolara başlamıştı. 

Sonraki süreçte söylemleri güçlendi. 

İran’ın etkisinde olmayan bir Başbakan görmeyi ve erken seçim istediklerini kuvvetli bir şekilde dile getirmeye başladılar.

Kasım Süleymani suikastinin Irak’ta gerçekleşmiş olması ise İran’ın ve ABD’nin Irak yönetimi üzerindeki etkisini ülkede zaten görmek istemeyen Tahrir grubunu daha da tahrik etti. 

Bu grup şimdilerde Bağdat sokaklarında hem ABD hem İran karşıtı sloganlar atıyor, aynı zamanda da hükümetin istifasına yönelik eylemlerini yineliyorlar – protestocuların hükümete tanıdığı süre pazartesi günü doldu. 

Tahrir Meydanı’nın etrafındaki itiş kakış ise devam ediyor. Sadece Bağdat değil, Kerbela ve Necef’te de sular durulmuyor. 

Halk sokaklarda. 

Parti adı zikretmeden genç yaşlı, kadın erkek, çoluk çocuk birlikte, omuz omuza hareket ediyorlar.

Hafta başında üniversite öğrencileri de Irak hükümeti, ABD ve İran karşıtı düzenlenen bu protestoların bir parçası oldular, belki de bir anda bel kemiği... 

Tahrir Meydanı'na çıkan alt geçitler tıklım tıklım. 

İran’ı hedef alan suikastte Irak’ın “alet edilmesine” tepki olarak Necef’te Süleymani ve Haşdi Şabi’nin Başkanı el Mühendis’in billboardlardaki fotoğraflarını yakıyor bu gençler. 

Yani Irak’ta başka bir Irak var şu an…

Uzun zaman sonra Irak halkı kendi ezberlerini bozarak beraber, omuz omuza hareket ediyor. Kendi aralarındaki alışverişlerde para bile geçmiyor düşünün! 

Bir anlamda teknokrat bir hükümet istediklerini söylemek mümkün. 

Hani ülke sorunlarını ideolojik düzlemden ziyade, teknik düzlemde çözmeye çalışan, az laf ama çok iş üreten türden…

İşte bu amaçla sosyal medya üzerinden yapılan canlı yayınlar ve hükümet karşıtı sloganlara hükümetin yanıtı ise kestirme; interneti kapatmak!  

Diğer taraftan, “İstifa kağıdımı her zaman cebimde taşırım” cümlesiyle meşhur olan Başbakan Adil Abdulmehdi’nin hala görevini terk etmemesi, onun destekçilerini de zor durumda bırakıyor.

***

Gelelim Mukteda Sadr’ın cuma günü sokağa çıkması için çağrı yaptığı 1 milyon kişinin amacına…

Onların amacı ise ABD’nin ülkeden ayrılması. 

Yine yerel kaynaklarımdan aldığım bilgiler, Sadr’ın bir yol haritası belirlediği yönünde.

Bu yol haritasına göre 24 Ocak’ta Şii liderin çağrısı ile sokağa çıkacak olan herkes;

  • Herhangi bir partinin bayrağını değil, sadece Irak bayrağını taşıyacak,
  • Protestocular vatanseverliğin ve kurtuluşun bir simgesi olarak geleneksel kıyafetler giyebilecekler,
  • Iraklı gruplara zarar verecek sloganlar atılmayacak,
  • Tüm protestocular sadece Irak kimliklerini vurgulayacaklar ve herhangi bir kesimin bayrağının çıkartılmasını önleyecekler – Irak’ı ve sosyolojik yapısını iyi bilen biri olarak Sadr destekçilerinin olay çıkartabilme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum, 
  • Protestocular, oturma eylemleri ve açlık grevleri de dahil olmak üzere barışçıl gösteriler düzenleyebilirler,
  • Protestocular, onlar için belirlenmiş alanları terk etmeyecek…

Açık konuşalım, bu yol haritası ilk bakışta son derece yapıcı ve iyi niyetli görünüyor. 

Aslında bu kuralları önceden duyurulması da İran’ın destekçisi olan grupların “eşitlikçi” ve “birleştirici” olduğunu gösterme çabasından.

Zira bu yürüyüşe katılacak olan kişilerin bu kurallara uymasını beklemek fazla iyimser geliyor bana. 

Yürüyüşe, Sadr’ın çağrısında olduğu gibi 1 milyon kişi katılır mı, işte onu kestirmek zor ancak Irak’taki diğer Amerika karşıtı grupların bu organizasyonu kendilerine bir fırsat bileceği kesin. 

Bu arada grubun başlangıç noktaları Bağdat’ın merkez caddelerinden Ebu Nawas olacak ve nehir kenarından ilerlenecek, yani Tahrir Meydanı’ndaki diğer gruba doğru… 

Üç aydır Irak’taki gösterilerine devam eden grup ise kendilerini Sadr’ın bir parçası olarak göstermek istemiyor. 

Aslına bakarsanız hiçbir İran destekçisi grubu aralarında görmek istemiyorlar. 

İşte cuma günü bu yüzden çok önemli.

Çıkış noktaları Irak hükümeti, İran ve ABD olan bu iki grubun birbirleriyle çatışma haline girmesi, hatta bunun kısa zamanda iç savaşa bile dönüşmesi olası.

Sessizliğini koruyan Cumhurbaşkanı Berham Salih Cuma gününe kadar yeni bir Başbakan atamazsa, bu gruplar karşı karşıya gelecekler.

***

Böyle kritik bir dönemde Sünni kesimin önemli liderlerinden Usame Nuceyfi’nin danışmanını aradım.

Nuceyfi’nin ülke dışında olduğunu ve uzun bir süre dönmeyeceğini söyledi. Ülke böyle kritik bir süreç içindeyken Nuceyfi’nin Irak’ta olmamasına şaşırdım doğrusu.

Şii kesimden ise yine önemli liderlerden Ammar El Hekim’in sözcüsü Raed Haddad ile görüştüm. Hem süreci, hem de Cuma gününe dair tahminlerini sordum. 

El Hekim sözcüsü Haddad, şöyle yanıtladı: 

Biz ilk zamanlarda Başbakan Adil Abdulmehdi’yi desteklemiştik ancak o vaatlerini yerine getirmedi. Şimdi ise Tahrir’deki protestocuları destekliyoruz.

Bunlar anayasal haklarını isteyen gruplar. Ancak bu gösteriler barışçıl yollarla yapılmalı. Çatışma yöntemlerine başvurulmasına karşıyız.

Tek sesli, birlikte hareket eden bir Irak olmalı. Irak’ın bütünlüğünden yanayız, bu nedenle erken seçime gidilmeli


O “birlikte hareket eden bir Irak’tan” ” bahsederken, Şii kanadın diğer önemli lideri Sadr’ın yürüyüş çağrısının başarılı olup olamayacağını da sordum. 

“Sadr’ın politik açıdan bir başarı elde edeceğine inanmıyoruz. Bu yürüyüş sadece kendi çevresini ve seçmen kitlesini etkiler”  diye yorumladı. 

Şiiler kendi aralarında çoktan ayrışmış görünüyor işte böyle. 

Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi de sokaktaki protestoların haklı gerekçeleri olduğunu söyledi.

Telefonda şöyle tepki verdi:

Gençlerin beklentisi yeni bir gelecek nesil için iyi bir yaşamın, iyi ekonomik koşulların olmasıdır.

Şu anda Irak’ta yolsuzluk ve mezhepçilik artmış durumdadır. Bu durum Irak’ın toprak bütünlüğünü tehlikeye sokmaktadır.

Iraklı gençler işte bunu kabul etmiyorlar. Biz Türkmenler de bunu kabul etmiyoruz ve merkezi hükümeti defalarca uyardık.

Ancak dikkat çeken bir başka detay vardı Şii muhalefetinin söylediklerinde; Raed Haddad şöyle konuştu:

Sokakta Kürt yönetime karşı da tepki var çünkü ABD askerlerinin ülkedeki varlığını destekliyorlar.

Öte taraftan işin açıkçası Irak ordusu şu anda tek başına terörle mücadele edebilecek kapasitede değil.

Irak’ta hala DAEŞ tehdidi var. ABD’nin Irak’tan ayrılması için acele edilmemeli çünkü DAEŞ’le mücadele için başka alternatifimiz yok.


Ülkede tekrar artış gösteren DAEŞ tehdidinden ötürü ABD askerlerinin ülkedeki mevcudiyetine bir süreliğine de olsa ihtiyaç var diyor Şii kesiminin kritik taraflarından biri. 

Şimdi gözler cuma gününde.

Bir tarafta İran’dan, ABD’den uzak, teknokrat bir yönetim isteyen Iraklı gençler, diğer tarafta ABD ülkeyi terk etsin diyen siyasi gruplar ve beraberinde ülkede tekrar nükseden DAEŞ tehdidi… 

Irak şimdilerde hem dışarıya hem de kendi içindeki gruplara karşı saflarını belirliyor.

ABD’nin ülkeden çıkmasının istendiği şu günlerde DAEŞ saldırılarının artış göstermesi de ayrı bir soru işareti olarak kalıyor. 


“DAEŞ’in yeni liderinin Türkmen olduğu vurgusu, Türkmen Cephesi’ni hedef almaktadır”

İngiltere'de yayınlanan Guardian gazetesi, hafta başında Ebubekir el Bağdadi'nin öldürülmesinin ardından DAEŞ'in başına geçen kişinin Tel Abyadlı bir Türkmen olan Abdülrahman el Mavli el Selbi olduğunu yazdı.

Haber içerik olarak önemli ancak “Türkmen” vurgusu zamanlama olarak manidar! Irak’ın genelinde farklı Türkmen grupları olmasına karşın, çıkan haberi Türkmen Cephesi’ne yönelik algıladım.  

Sebebine gelince; 

  • Irak’ta mezhep çatışmalarının tırmandığı şu dönemde ortada durmaya çalışan Türkmen Cephesi de, DAEŞ’le mücadele eden diğer grupların hedefi haline getirilmiş görünüyor. 
  • Türkiye’nin DAEŞ’le mücadelesinde, Türkiye ve Türkmen Cephesi arasındaki sıkı ilişkilerin zedelenmesini tetikler nitelikte.
  • Buradaki Türkmen vurgusu, Kürt yönetimi ile yapılan görüşmelerde de Cephe’nin elini zayıflatmaya bir etken.

Yani Irak içindeki gruplar arasında çatışmaların ve ayrışmaların arttığı şu dönemde, Türkmenler de aynı kaosun içine çekilmek isteniyor gibi duruyor.

Haber çıkar çıkmaz Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi ile görüştüm. Söylediklerini aynen aktarıyorum; 

Irak Türkmen Cephesi olarak hedef haline getirildiğimizi görüyoruz. Komşu ülkelerin ve uluslararası tarafların bizden rahatsız olduğunu görüyoruz. Çünkü biz Irak’ta terörün olmamasını ve Irak’ta toprak bütünlüğünü desteklediğimizde sanırım başkalarının projesi bununla örtüşmüyor.

Bu nedenle Irak Türkmen Cephesi ciddi bir şekilde hedef alınmaktadır. Sadece bu haberle değil, farklı şekillerde de hedef alındık. Ben Cephe Başkanı olarak üç defa suikast girişimine uğradım.

Karargahlarımız yüzü aşkın defa roketlerle saldırılara uğradı. Cephe Başkanı yardımcım ve Tzhurmatu’daki ekibimizin bir kısmı benzer eylemlerde hayatlarını kaybettiler.

Bunun yanında Musul Irak Türkmen Cephesi Başkanım, DAEŞ tarafından öldürüldü. Öğrenci teşkilatımın başında olan Amir Selvi DAEŞ’e ve El Kaide terör örgütüyle mücadele ettiği için onu da Musul’da öldürdüler.

Kerkük’teki ofis müdürüm DAEŞ tarafından öldürüldü. DAEŞ’le çatışma sırasında kendi yeğenim Ercan Salihi 2016’da Kerkük’te başı kesilerek öldürüldü.

Irak Türkmen Cephesi olarak bizi zayıflatmaya çalıştıklarını ve hedef aldıklarını ve halkımızdan koparmaya çalıştıklarını görüyoruz ancak bunda başarılı olamayacaklar.


Türkmen Cephesi'nin konuyla ilgili yaptığı resmi açıklamayı da aşağıda ekliyorum:

 

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU