Seçmeli ders olarak Kürtçe’nin imtihanı (2)

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Geçen hafta Kürtçe’nin seçmeli ders olarak başlaması ve ancak Kürtçe'ye Kürtçe dememek için, ayrıca bu sürecin uygulanmamasına yönelik verilen çabaları izah etmeye çalışmıştım.

Gerçekten de bu ülkede Kürtçe dersini kullandırmamak için siyasi partilerden cemaatlere, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan okul yönetimlerine kadar herkesin, bu dersin alınmaması için bir şeyler yaptığını görüyorum.

Bazıları da hiçbir şey yapmayarak bu dersin alınmasına engel oluyorlar. 

En başta da Kürtler adına siyaset yaptığını sanan siyasetçilerdir bunlar.

Özellikle ve sadece HDP'yi kastetmiyorum. O da var, ama Hak-Par, PAK, PSK ve diğer partiler de bir şey yapmıyorlar.

Oysa bu hakkın kullanılması artık travmatik bir hal alan Kürt sorununun çözülmesi için çok değerli bir adım idi.

Nitekim 13 Haziran 2012 yılında o zaman Vatan gazetesinde çalışan sevgili Ruşen Çakır benimle bir röportaj yapmış ve yayınlamıştı. Ben de 8 sene önce, şimdikinden daha heyecanlı ve umutluydum ki şöyle demiştim;

Yetmez ama evet diyorum. Erdoğan’ın açıklaması olumlu. Elbette bu olumlu adım yalnız başına Kürt sorunu dediğimiz çok karmaşık ve çok boyutlu sorunu çözmeye yetmeyecektir. Ancak Kürt sorununun temelinin Kürt kimliğinin inkarı ve Kürtçenin yasaklanmış olduğu ve bu yeni adımla hem Kürt kimliğinin tanınıp hem de Kürtçenin önündeki en büyük engelin kaldırıldığı düşünülürse son derece önemli ve olumludur. Ancak “seçmeli ders” uygulaması bir toplumun “anadilde eğitim” ihtiyacını karşılamaz. Ama ne olursa olsun, bu uygulamaya destek vermek gerekir.

(Kaynak: Kürtçe öğretmenliği ekmek kapısı olacak


Benim heyecanımı paylaşan bir kısım başka insanlarda var idi ki, zamanın gazetelerinde haberler yayımlandı.

Örneğin bu dersin başladığı 2012 tarihinde, Anadolu Ajansı'na (AA) yansıyan bir habere göre;

Diyarbakır'da ortaokullar ile imam hatip ortaokullarının 5. sınıflarında okuyan 37 bin 988 öğrenciden, 3 bin 883'ünün seçtiği Yaşayan Diller ve Lehçeler dersinde yer alan Kürtçe'nin öğretilmesine başlandı.

(AA - Eğitim)


Bir başka habere göre;

Diyarbakır'da Kürtçe'yi öğrenmek isteyen 3 bin 883 öğrenciden 70'inin öğrenim gördüğü Yenişehir ilçesindeki Ali Emiri Ortaokulu'nda da Kürtçe seçmeli ders veriliyor.

 (AA - Eğitim)


Bu haberlerden anlaşıldığına 7-8 sene önce başlayan seçmeli ders, az da olsa bir heyecana sebep olmuş ve bu dersi tercih eden hatırı sayılır bir kitle çocukların bu dersin alınması için başvuruda bulunmuştu. 

Diyarbakır'dakine benzer bir faaliyet Hakkari'de, Van'da ve diğer şehirlerimizde de gözleniyordu. Bundan dolayı da Kürtçe öğretmeni yetiştirilmeliydi.

Daha 2013 yılının başından itibaren hükümet YÖK marifetiyle, Mardin Artuklu Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Muş Üniversitesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Diyarbakır Üniversitesi'nde Kürtçe öğretmeni yetiştirmek için bazı bölümlerden mezun olanların, Kürtçe öğretmenliği yapabilmesi için tezsiz master adı altında yoğun bir program gerçekleştirdi ve bütün bu üniversitelerden 2 binden fazla insan eğitim alarak öğretmen olmaya hak kazandılar.

Aynı yıllarda başlayan birkaç üniversitedeki Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümleri de ilk mezunlarını 3 yıl önce verdiler.

Ertesi yıl, yani 2014-2015 eğitim yılı için Kürtçe seçmeli derse olan talep yüzde 85 arttığından çok ciddi bir şekilde Kürtçe öğretmeni açığı çıktı ve bu talebi karşılayacak kadar öğretmen atama bekliyordu.

Ancak ne yazık ki, zamanın gazete haberlerine göre 2014 Eylül ayında, Kürtçe öğretmenliği için yalnızca 17 kişi alındı.

Bu kadar az kadro, büyük bir moralsizliğe sebep oldu. Zira birçok öğretmen adayı yetişmişti, ihtiyaç da vardı; ama hükümet kadro vermiyordu.

Birçok öğretmen Şubat 2015'teki atamayı bekledi. Ama nafile. 2015'in Şubat'ının son gününde "barış süreci"nin masası devrildi ve o gün bugündür o masa hala devrik duruyor.

2015 öncesinde heyecanlanan birçok okul yöneticisi, artık Kürtçe ile arasına mesafe koymaya başladı.

Zaten Milli Eğitim Bakanlığı da o yıldan sonra seçmeli Kürtçe ve diğer dillerin yanına başka dersler ekleyerek işi sulandırdı.

Artık bütün okullarda Kur'an-ı Kerim, Siyer, Temel Dini Bilgiler vb. dersler de seçmeli ders kategorisinde verilmeye başlandı.
 


Geçen hafta yazımın sonunda "Her şeye rağmen kendisinin almadığı Kürtçe dersini çocuğuna aldırmak isteyen babayiğitler de var" demiştim ya işte onların imtihanı da böyle başladı. Hem de ne imtihan?

Onlar okul yöneticileri tarafından Allah ile; Kur'an-ı Kerim ile; Hz. Peygamber ile karşı karşıya getirilerek imtihan ediliyorlar. Nasıl mı? Kısaca izah edeyim;

Herhangi bir veli, öğrencisi için Kürtçe seçmeli dersi seçtiğinde, okul yöneticileri (hepsi değil belki, ama yüzde 90'ı) şöyle der;

Okulumuzda Kürtçe öğretecek kimse yok. Siz de Kur'an-ı Kerim dersini seçmelisiniz.


"Dini bütün" ve Kürtçe'ye karşı olan bazıları da; "Ne gerek var? Siz zaten Kürt değil misiniz? Evde Kürtçe konuşmuyor musunuz? Yarın Allah size 'Niye Kürtçe dersi seçmediniz' diye bir soru mu soracak? Niye Kur'an-ı Kerim dersi seçmiyorsunuz?" diye itiraz edince, bizim gariban Kürt veli de, günah olmasın, Kur'an'a karşı gelmiş olmamak için; "Tamam, bir dersi Kur'an-ı Kerim olsun. Bari ikinci seçmeli dersi Kürtçe olsun" der.

Bu kez acar yönetici, bir kere veliyi en zayıf yerinden yakalamış olmanın keyfi ile "Aman efendim. Kur'an-ı Kerim'in yanında Hz. Peygamberin hayatını verelim. Kürtçe nedir ki? Senin çocuğun dinsiz mi olsun?" vb. daha bir sürü şey söyler.

Gariban veli de Allah'a ve Resulüne karşı gelmemek için Kürtçe'den vazgeçer.

Bir kısım veli, eğer bir devlet dairesinde çalışıyor ise, bu dersi çok istediği halde kimse onu Kürtçe ile Kürtçülük ile suçlamasın, onu işten çıkarmasın diye bu dersi tercih etmeye bile korkar.

Böylece devletin yasalar çerçevesinde verdiği bir hakkı kullanamaz. Oysa bu mesele son derece önemlidir.
 


Türkiye'de Kürtlerle ilgili olarak var olan sorunların çözümünde anahtar bir işlevi vardır. Zira bu ders Kürtçe'ye toplumsal yaşam içinde bir meşruiyet kazandıracağından, kördüğüm ve travma haline gelen Kürt sorunun çözümünde önemli bir rolü olabilir.
 


Bu aynı zamanda ana dilde eğitimin başlangıcı olabilirdi. Nitekim daha önce bahsettiğim röportajda bunu vurgulamışım ve demişim ki;

Ana dilde eğitime geçiş çok daha kolay olur. Esas olan da bu işin bir yerden başlamasıdır. Bu seçmeli derslerle beraber Batı’da yaşayan halkımız da, gençler de, yönetenler de Kürt'e, Kürtçe’ye alışacaklardır. Ayrıca fakülte ve enstitüler açılacak. Kürt olmayanlar da buralarda okuyacak. Çünkü Kürtçe öğretmenliği bir ekmek kapısı olacak. Tıpkı İngilizce, Fransızca, Arapça ve Almanca gibi. Bu beraberinde Kürtçe piyasasına büyük bir hareketlilik ve canlılık getirecektir. Hani Ehmedê Xanî 'Çi bikim ku qewî kesad e bazar/Nîn in ji qumaşî ra xerîdar' yanî, 'Ne yapayım ki kesattır pazar/Kumaşımıza yoktur müşteri' demişti ya, işte bugün o günün sonudur. Artık Kürtçe'nin bir pazarı var ve kumaşına çok müşteri çıkacaktır.

(Kaynak: Kürtçe öğretmenliği ekmek kapısı olacak


Bunları söylediğim o günlerde, o güne kadar hiç Kürtçe yayın yapmamış olan Kaknüs Yayınları ve Öteki Yayınları, çocuk ve gençlere yönelik çok ciddi bir proje ile Kürtçe kitap yayınına başladılar.

Kaknüs Yayınları daha önce Türkçe olarak yayımladığı Cemile serisinden 10 adet kitabı Kürtçe'ye çevirterek çok tirajlı baskılar yaptırdı.
 


Ancak ne yazık ki bu derse olan ilgisizlikten dolayı kitapları deposunda çürümeye terk edildi.

Benzer bir şekilde Öteki Yayınları da yapmıştı. Bu yayınevi de çocuk ve gençlerde karekter gelişimine yardımcı olacak, onları dünya çapında bilimin ve medyanın önemli simaları ile tanıştıracak kitaplar hazırlatmışlardı. Lakin onlarınki de asla ikinci baskılarını yapmadılar.

Son sözüm şudur; yazıktır, günahtır ve ayıptır. Bu memleket de sorunun çözümü kolaydır ve bu toplumda aidiyet duygusunu geliştirecek, dayanışmayı arttıracak yegane şey Kürtçe eğitimin önünü açmakla mümkündür.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU