Vizyonda bu hafta: Kırmızı çizginin iki tarafı; “Resmi Sırlar”

Mehmet Erduğan Independent Türkçe için vizyondaki filmleri yazdı

İngiliz komedyen Ricky Gervais’in yakın zamanda gerçekleşen 77. Altın Küre Ödülleri’nde yaptığı konuşmaya denk gelmişsinizdir.

Gerçi her ne kadar bu sunumdaki konuşmalar önceden planlanmış olsa da yine de cesur bir şekilde bayrak kaldırarak var olduğu dünyayı eleştirip hiç kimsenin insanların zekasına hakaret etmeye hakkı olmadığını dile getirmesi takdir edilesi bir davranış.

Düşünsenize; bu büyük ve karmaşık dünyanın anonim bireyleri olarak her birimiz bir şirketin ya da organizasyonun içinde sessizce çalışan milyonlarca insandan biriyiz.

Fakat içimizden kaç kişi yaptığı işin etik sonuçlarını gözetiyor, büyük bedeller ödeme pahasına bayrak kaldırıp gözlemlediği herhangi bir kanunsuzluk, yolsuzluk, suistimal, israf veya potansiyel suçu kamuya, basına ya da yetkili bir kişiye ifşa etme cesareti gösterebiliyor?

Yaşam sürdürdüğümüz yer, hizmet ettiğimiz organizasyon her neresi ise o yere sadakat nerede biter, vicdanın sesi nerede başlar, doğru olanı yapma güdüsü hangi andan itibaren devreye girer, bunlar cevap vermesi zor sorular.

Üstelik organizasyonların, bir yanlış gidişat durumunda bayrak kaldırılmasını desteklediklerini belirttikleri beylik ve göstermelik laflarına rağmen pratikte bu kişilere iyi davranmadıkları, onları işleri karıştıran ve güvenilmez olarak gördükleri; hangi gerekçeyle olursa olsun, bayrak kaldırma cesaretini gösterenlerin dikkat çektiği konunun önemine göre soruşturulma, itibarsızlaştırılma, işten atılma hatta daha da ötesi tehdit, taciz ve öldürülmeye kadar giden pek çok cezai yaptırımla karşılaştıkları bir dünyada yaşarken bu sorulara cevap aramak daha da zor.

Bu açıdan Altın Küre’ye damgasını vuran Ricky Gervais’in konuşmaları ve vizyondaki Resmi Sırlar isimli filmin kadraja aldığı Katharine Gün’ün davranışları kulaklara küpe olacak türden.

Hiçbir şey yapmamaktansa en azından bir şey yapmanın daha iyi olduğunu hatırlatan sorumluluk bilinci yüksek davranışlardan.

Günümüzdeki tüm çürümüşlüğe rağmen akıllı ve ilkeli insanların aramızda olduğunu seyretmekte hala ilham veren bir heyecan var.


Kırmızı çizginin iki tarafı; “Resmi Sırlar”

Yönetmen: Gavin Hood / Oyuncular: Keira Knightley, Matt Smith, Matthew Goode, Rhys Ifans, Adam Bakri, Ralph Fiennes, Indira Varma, Conleth Hill, Tamsin Greig, MyAnna Buring, Hattie Morahan, Jeremy Northam, John Hefferman, Monica Dolan, Jack Farthing, Peter Guinness, Kenneth Cranham, Angus Wright / 112 dakika
 


Irak işgalinin yıkıcı sonuçlarına doğru götüren süreçleri hakkında yeniden düşünmemizi sağlayan Resmi Sırlar (Official Secrets), 2003 yılında İngiliz istihbaratında çalışırken, Irak savaşına ilişkin ABD kaynaklı gizli bir belgeyi basına sızdıran Katharine Gün’ün başından geçenleri anlatıyor.
 


Filmin kadrajındaki bu olayı özetlemek gerekirse; Katharine Gün, Tayvan’da büyüdüğü için Çin Halk Cumhuriyeti ve Tayvan gibi Asya ülkelerinde kullanılan Pekin lehçesi olan Mandarince’yi ana dili gibi konuşan ve İngiliz istihbarat servisi GCHQ’da çalışan bir tercümandır.

Buradaki görevi; terörist tehditlerini ve hükümet açısından önem taşıyan diğer konuları yakalayabilmek için ülkeler arasındaki iletişimleri takip etmektir.
 


İngiltere ve Amerika’daki politikacıların Irak’ı sıcak bir hedef haline getirdiği 2003 yılında Katharine Gün’ün hayatını tamamen altüst ederek değiştiren konu ise; Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı’ndan gelen, Irak Savaşı'na onay almak üzere Birleşmiş Milletler’de yapılacak oylama öncesi üye ülkelerden bazılarının haberleşmelerinin gizlice dinlenmesi ve savaşa onay vermeleri için manipüle edilmesi konusunda istihbarat toplanmasına yönelik baskı yapan çok gizli belge mahiyetindeki bir elektronik postadır.
 


Vicdan muhasebesi

Irak’ı işgal etme gerekçesi olan kitle imha silahlarının varlığı ve Irak diktatörü Saddam Hüseyin ile El Kaide arasındaki bağlarına yönelik ellerinde kesin bir kanıt olmadığı için harekete geçmekte zorlanan Amerika, Irak’ın işgaliyle ilgili aleyhte pozisyon alan ülkelerin temsilcilerinin telefonlarını dinleyerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerini savaşa gitmeye zorlamak ve bu yönde kamuoyunu manipüle etmek istemektedir.

Bu istek küresel diplomasinin kesin bir ihlalidir. Ama casusluk yaparak istihbarat toplama çağrısı yapan etik dışı bir istek olan bu çok gizli e-posta elbette her şeyden önce Katharine’in kendisini rahatsız etmiştir ve onu vicdanıyla derin bir muhasebe yapmakla baş başa bırakmıştır.
 


Aslında işi gereği bu talimatı sorgulamadan yerine getirmesi gerekiyorsa da doğru olanı yapmak konusunda İngiliz halkı ile birlikte hedefteki sıcak bölgenin halkına karşı da kendi sorumluluğunun farkındadır.

Ayrıca Tony Blair hükümetinin, Amerikalıların yanında yer alıp yalanlarla desteklenen yasa dışı bir savaşa girmesine sebep olabilecek bu işe hiç aklı da yatmamaktadır.


Kırmızı çizgiler

Bu istekten sonra atacağı adımla ya kendisinin ya da hükümetin kırmızı çizgilerinin ötesine geçeceğini bilen tercüman, yaptığı vicdan muhasebesinde böylesi kirli bir işe tolerans gösteremeyeceğine yönelik kararını verir.
 


Böylece Katharine Gün, tüm bu kendi karmaşası içinde belgeyi gizlice kopyalayıp dolaylı yollardan The Observer gazetesine isimsiz bir şekilde sızdırmayı başarır.

Gazetenin ekibi, eline geçen bu bilgiyi doğrulamak adına bir süre devam eden kaynak sorgulama ve uzun tartışmalar sonunda bu konuda nasıl bir duruş sergileyeceğine zor da olsa bir karar verir.
 


Bu kararı takiben sızdırılan bu bilgi, 2 Mart 2003 tarihli gazeteye manşet olur, ama bundan sonra gelişen olaylar Katharine Gün’ün vicdanını rahatlatmak yerine onu daha da huzursuzlaştırır.

Çünkü bu süreç artık onun düşündüğünden daha farklı bir boyuta ulaşır.
 


Çalıştığı istihbarat servisindeki bu sızıntıya yönelik soruşturma yoğunlaşıp nihayetinde meslektaşlarını riske attığında Katharine, yaptığı şeyi itiraf etmek üzere korku içinde bu olayın sorumluluğunu üzerine alır.
 


Bu davranışıyla Devlet Sırları Yasasını çiğnemekle suçlanan ve hapis cezasıyla yüzleşen Katharine avukatlarıyla birlikte yaptıklarını savunarak bu yaşananları atlatmaya çalışır.

Üstelik tüm çabasına rağmen, Birleşmiş Milletler’den onay çıkmamasına ve Saddam Hüseyin’in “kimyasal silahlarının” bir türlü bulunamamasına rağmen Bush ve Blair ikilisinin Körfez Savaşı’nı başlatmasına engel olamamıştır.
 


Katharine savaşı önleyemediği gibi işini de kaybeder ve devlet sırlarının gizliliğini ihlalden hakkında soruşturma açılır, kocası sınır dışı edilmekle tehdit edilir.

Hayatı, özgürlüğü ve evliliği tehdit altına giren kadın, özgürlüğüne mal olsa bile yine de inandıklarının arkasında durma konusunda son derece kararlıdır.
 


Hakiki ve saf bir vicdan örneği

Bu olayın baş sorumlusu Bush hükümetiyse de Irak savaşında İngilizlerin bu süreçteki rolüne odaklanan film ana hatlarıyla üç bölüme ayrılıyor:

Katharine Gün’ün bu gizli belgeyi sızdırma süreci, bu belgedeki bilgiyi ve dava sürecini haber yapan basın ekibinin süreçteki etkisi ve Devlet Sırları Yasası ihlali kapsamında İngiltere Kraliyet Mahkemesi’nde bir vatan haini olarak yargılanan Katharine’nin yasal savunma süreci.
 


Her ne kadar yaşanmış ve haberlere düşmüş gerçek bir olay olduğu için hikayenin sonu belli olsa da yine de konudan uzak olup da filmi seyredecek olanların heyecanını kaçırmamak için filmin sonuna değinmeyeceğim.

Ancak nefes kesen bir casusluk hikayesi bekleyenleri şimdiden uyarmalıyım ki böylesi bir beklentiyle filmi seyredecek olanlar hayal kırıklığına uğrayabilir.
 


Bu öyle heyecanı dorukta olan bir casusluk hikayesi değil. Aksine günün birinde doğru bildiği şeyi tereddütsüz yapması gerektiğine karar veren ve bu kararlılığa nadir olarak rastlanan türden hakiki ve saf bir vicdan örneği.
 


Yakın zamanda Spotlight (2015), Snowden (2016), The Post (2017), The Report (2019) gibi etik-politik-gerilim türünde, Gavin Hood’un yönetmen koltuğunda oturduğu bu filmle benzer pek çok film çekilmiş olsa da bu filmdeki vicdan muhasebesi diğer filmlerdeki hassasiyetlerden çok ama çok farklı.

Belki de bu yüzden bu kadar sahici, samimi ve etkileyici.
 


Günümüzdeki siyasi bölünmelerin ortaya çıkardığı farklı görüşlerin sahiplendiği farklı farklı davalar ve konjonktürel çıkarlar nedeniyle 'vatan hainliği' kavramı ve sınırları da artık herkes için farklılık taşıyorsa da bu film öyle belli bir siyasi görüşe yaslanan ve partizanlık yapan bir film asla değil.

Aksine tüm hükümetlerden beklenen dürüstlük ve şeffaflıkla ilgili bir film. Hükümetine inanan, ama bir noktada kendisini hayal kırıklığına uğrattığı için bunun içsel acısını taşıyan sıradan birinin mücadelesi.
 


Bu anlamda Resmi Sırlar, insanı pek çok konuda yüreklendiren bir cesaret eylemini iyi niyetle yeniden ele alarak anlatan, Katherine Gün isimli işinde-gücünde, sıradan bir kadının kısa sürede unutulan bu eylemini yeniden hatırlatarak onun hakkında daha fazla insanı bilgilendirmeyi amaçlayan, görülmeye değer bir filmdir.
 


Türkiye gibi pek çok sıcak gündemin yaşandığı bir ortamın olduğu yerde, elimizde buna benzer pek çok malzeme varken birbirinin tekrarı klişe filmlerden uzaklaşıp böylesi etik-politik biyografi filmlerine kim ne zaman el atar benim için merak konusu.
 


Haftanın diğer filmleri

2177 Hackerları

2177: The San Francisco Love Hacker Crimes, hayatına kastedilen bir olay sırasında hafızasını kaybeden bir adamın peşindekilerden kaçış hikayesini anlatıyor.

Genç bir adam gözlerini açtığında, kim olduğuna dair hiçbir fikri olmadığının farkına varır. Geçmişe dair hiçbir anısı olmayan adam, birden kendisini peşinde olan bir suikastçıdan kaçarken bulur.

Bu sırada, sert olduğu kadar havalı bir polis olan karısı, adamı bulmak için umutsuzca bir arama başlatmıştır. Ancak kadının kocasını bulmak için verdiği çaba, kariyerinin sona ermesine neden olacak bir hamle olur.

Baba Parası

Selçuk Aydemir’in yönettiği Baba Parası, ülkenin en zengin insanlarından birinin gayri meşru çocukları olduklarını öğrenen birbirlerinden son derece farklı kardeşlerin, içlerinden sadece birine kalacak olan yüklü mirasa ulaşma çabalarını anlatıyor.

Bir zengin, bir fakir, bir siyahi, bir beyaz, bir profesör, bir cahil, bir köylü, bir şehirli, bir Hıristiyan, bir Müslüman kardeş olabilir mi?

Eğer yakın zamanda ölen, ülkenin en zengin insanının gayri meşru çocukları ve yasal varisleri olduklarını öğrenirlerse neden olmasın?

Kendilerine düşen payı almak için bekleyen kardeşler ikinci büyük şoku yaşarlar. Mirasın tamamına içlerinden sadece birisi sahip olabilecektir; “en kötü olanı”.

Ortada babasının mirasını koyduğu dev bir kasa vardır ve bu kasanın şifresini ancak babası gibi aç gözlü, düzenbaz, acımasız, zeki, uçarı çocuk bulabilecektir. Şifreyi bulmak için kardeşler arasında kıyasıya yarış başlar. Kardeşler, para için insanın ne kadar ileri gidebileceğinin komedisini sergilerler.

Bacurau

Kleber Mendonça Filho ve Juliano Dornelles’in yönettiği Bacurau, anneannesinin ölümüyle Brezilya’nın yarı kurak taşrasındaki köyüne dönen Teresa ile doğrudan kendilerini hedef alan şiddet olaylarına maruz kalan köy halkının yaşadıklarını anlatıyor.

Brezilya kırsalındaki küçük bir kasaba olan Bacurau’da yaşayan insanlar, 94 yaşında hayatını kaybeden liderleri Carmelita’nın yasını tutmaktadırlar. Carmelita’nın ölümünden birkaç gün sonra kasabalarının haritalardan yok olduğunu fark ederler.

Gece Gelen: Cin Bebek

Cinlerden hamile kalan kadınlar ile cin ve insan birleşiminden doğan bebeklerin ürperten bir öyküsü.
Bülent Aydoslu’nun yönettiği Gece Gelen: Cin Bebek, yalnızca kadınlara musallat olan bir cinden kurtulmaya çalışan Doğa’nın hikayesini anlatıyor.

İblis’in oğlu olan Ziffar adındaki cin, Doğa adında bir köylü kıza musallat olur. Hamile kalan Doğa, cin bebeği doğurmak zorunda kalır. Bu durumdan kurtulmak isteyen Doğa köy mezarlığındaki cinlerle geri dönüşü olmayacak bir anlaşma yapmak zorunda kalır.

Ip Man 4: Final

Wilson Yip’in yönettiği Ip Man 4: Final, Kung Fu ustası Ip Man’ın kendisini bu sefer Amerika’da bir mücadele içerisinde bulmasını anlatıyor.

Dövüş sanatını kötüye kullananlara karşı savaş açan Ip Man güç, ustalık ve tevazuyu birleştirerek birçok öğrenci yetişirmiş, yaşayan en büyük ustadır.

Bruce Lee ile serinin bir önceki bölümünde karşılaşmalarının ardından büyük bir merak uyandıran ikilinin arasında yaşanacaklar son bölümde tüm sorulara cevap verecek.

Elli milyon dolarlık bütçesiyle serinin son filmi Ip Man 4 Final sadece dövüş sanatlarıyla değil, yaşam felsefesiyle de tüm dünyayı etkileyen Ip Man’in aksiyon dolu son macerasını konu alıyor.

Judy

Oscar ödüllü Renée Zellweger’in başrolünde yer aldığı Judy, 1968 yılında özel gösterilerde sahne almak için Londra’ya gelen ünlü oyuncu ve şarkıcı Judy Garland’ın burada yaşadıklarını anlatıyor.

“Oz Büyücüsü” filminde rol almasından otuz yıl sonra, sevilen şarkıcı ve oyuncu Judy Garland bir gece kulübünde sergileyeceği özel bir gösteri için Londra’ya gelir.

Burada geçmişi ve verdiği kararların muhasebesini yaparken, daha sonra kocası olacak müzisyen Mickey Deans ile fırtınalı bir aşk yaşamaya başlar.

Judy, filmleri ve şarkılarıyla insanlara mutluluk ve umut aşılarken, aradığı sevgi ve mutluluğu bir türlü bulamamış bir kadının gerçek hikayesi.

Laz Kit

Laz Kit, Amerika’dan küçük bir köye gelen genç bir kadının başına gelenleri konu ediyor.

Kalemiti Ceyn, Amerika’dan küçük bir köye geldiği zaman beklenmedik durumlarla karşı karşıya kalır.

Tarlaya giden genç kadın, burada erkeklerin saldırısına uğrar. Peşindeki erkeklerden kaçan Kalemiti Ceyn, köy meydanına geldiğinde duruma şahit olan Deli Kadir tarafından kurtarılır. Ancak olanlar bununla da sınırlı kalmayacaktır.

Yönetmenliğini Zeki Atıcı’nın üstlendiği, filminin oyuncu kadrosunda, Tuğba Özay, Çılgın Sedat, Sinan Bengier, Ahmet Çelik, Esra Sönmezler, Dost Elver gibi isimler yer alıyor.

Yabani

Olga Gorodetskaya’nın yönettiği Tvar (Stray), tek çocuklarının kaybolmasından dört yıl sonra kendi çocuklarıyla yaşıt Vanya’yı evlat edinen Igor ve Polina çiftinin, ailelerine katılan bu yeni ferdini tanımaya başladıkça başlarından geçenleri konu ediniyor.

Igor ile Polina’nın tek çocukları Vanya kaybolmuştur. Aradan 4 yıl geçmesine rağmen olay bir türlü çözülemez. Genç çift çareyi aynı yaşlarda bir erkek çocuk evlat edinmekte bulur.

Bu yeni çocuk giderek biricik Vanya’larına benzemeye başlar. Bu durum başta çok da sorun yaratmaz. Ama olaylar normal gelişmeyecektir. Çünkü bu yeni Vanya “garip bir çocuktur”.

Hatta garipten de öte, insan dışı bir varlık, bir “yabani”dir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU