Türkiye ve Mısır Libya sahasında karşı karşıya mı geliyor?

‘Saldırgan’ açıklamalar ve Libya hususundaki farklı tavırlar dolayısıyla Ankara ve Kahire arasındaki gerginlik artıyor

Kahire, ulusal güvenliğini göz önünde bulundurarak, Libya’daki gelişmelerle yakından ilgileniyor / Fotoğraf: AFP

Mısırlı gözlemcilere göre, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin ‘ülkesinin Libya krizine dair yaşanan gelişmeler hususundaki tavrını’ ilan etmesiyle Mısır kamuoyu, rahat bir nefes aldı.

Sisi yaptığı açıklamada, Libya’nın, Mısır’ın doğrudan ulusal güvenliğini ilgilendirdiğini ve dış güçlerin Libya’yı kontrol etmesine izin verilmeyeceğini belirtti.

Mısır Cumhurbaşkanı, Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatı imzalayan ve Trablus’a askeri, kara ve hava desteği sağlanacağını ilan eden Türkiye’nin Libya’ya ilişkin son tavrına dikkati çekti.

Sisi, 17 Aralık Salı günü Sina Yarımadası'nın güneyinde yer alan Şarm eş-Şeyh şehrinde düzenlenen Dünya Gençlik Forumu’nda, Libya’daki gelişmelerin, doğrudan Mısır’ın ulusal güvenliğiyle bağlantılı olduğunu ifade etti.

Sisi, Mısırlı ve yabancı medya organlarına yaptığı açıklamada ise "Libya ve Sudan, Mısır’ın ulusal güvenliğini etkiliyor. Olumsuz müdahale ve Ulusal Ordu’ya (LUO) vazgeçmeyeceğimiz destek arasında bir fark var. Bu iki ülke, bizim ulusal güvenliğimizdir. Kimsenin onları kontrol etmeyi düşünmesine dahi izin vermeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

Sisi’nin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Hafter güçlerine karşı UMH saflarını güçlendirmek için asker gönderileceğini ifade etti.

Libya krizi, Trablus merkezli ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan UMH ve Türkiye arasında ilki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ve ikincisi ise askeri ve güvenlik işbirliği hususlarında olmak üzere geçen ay iki mutabakatın imzalanmasından bu yana yeni bir sürece girdi. Mutabakatların ardından LUO komutanı Halife Hafter, "Trablus'un hürriyetine kavuşmasına ‘sıfır saat’ kaldı (sıfır noktasına gelindi)" açıklamasına bulunmuştu.

Akdeniz’e kıyı olan birçok ülkenin meşruiyetini ve yasal etkisini azaltan Trablus-Ankara anlaşması, son yıllarda büyük miktarlarda hidrokarbon içeren alanlar keşfeden Türkiye’nin doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarını genişletmesine izin veriyor.

Kahire ve Libya’daki seçenekleri

Üst düzey bir Mısırlı yetkili, Kahire’nin taahhütlerini sonuna kadar sürdürmeye ve Libya’daki ulusal güvenliğini korumaya kararlı olduğunu ifade etti.

İsminin verilmesini istemeyen Mısırlı yetkili, Kahire’nin Libya meselesine ilişkin yaklaşımı hakkında ise "Cumhurbaşkanı Sisi’nin ifadeleri ve Mısır Devletinin son günlerde Libya hususunda attığı adımlar, tek bir mesaj taşıyor. Kahire, yabancı güçlerin Libya topraklarına yönelik müdahalelerine, izin vermeyecektir" ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin Libya meselesine dair tırmanış tonuna rağmen Mısırlı yetkili, Ankara’nın UMH’yi desteklemek için askeri güç göndermesinin uzak bir ihtimal olduğunu belirtti.

Gerginliğin, Doğu Akdeniz’deki gaz gelişmeleriyle bağlantı olduğunu söyleyen yetkili, bu hususta kendilerine uygulanan tecrit faaliyetlerini de başarısızlığa uğratacaklarını belirtirken, Kahire’nin tüm seçenek ve alternatiflere hazır olduğunu vurguladı.

Son günlerde Doğu Akdeniz’de çok sayıda enerji alanı keşfedildi. Ancak bu keşif, Yunanistan, Mısır, (Güney) Kıbrıs ve İsrail gibi Ankara ile iyi ilişkilere sahip olmayan diğer ülkelerin de aynı düzeyde iştahını çoğalttı.

Türk ordusunun kuzey kesimine konuşlandığı Kıbrıs adası kıyılarındaki gaz arama-çıkarma faaliyetleri sebebiyle Avrupa Birliği’nin uyguladığı yaptırımlar karşısında Ankara, bir deniz sınırı belirlemek ve Doğu Akdeniz’deki tecriti kırmak için Libya ile anlaşma yaptı.

Geçen haftalarda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Ankara-Trablus arasında imzalanan güvenlik ve askeri mutabakatlara onay vermesinin ardından Erdoğan, ülkesinin gerekirse, UMH’ye askeri desteğini artırmaya çalışacağını açıkladı.

Erdoğan, bu seçeneğin ‘olabilirliğini’ değerlendirdiklerini söylerken, "Gerekirse karadan, denizden ve havadan Libya’ya yardımların askeri boyutunu artırmak için tüm potansiyelleri değerlendireceğiz" dedi.

Ankara ve UMH arasındaki anlaşmaya yönelik oluşan muhalefete rağmen durum hala karmaşık bir halde. Erdoğan, UMH ile imzalanan söz konusu anlaşmalardan vazgeçmeme taahhüdünde bulundu.

Gözlemciler ve BM, Libya’ya daha fazla ülkenin müdahalede bulunması halinde, birçok bölgesel gücün müdahalede bulunduğu Suriye’ye benzer bir tırmanış ve senaryoya karşı uyarı yaptı.

Libya’nın doğusundaki Tobruk merkezli (Hafter) hükümet ise, Nisan ayından bu yana Hafter’in başkent Trablus’a saldırılarına tanık olan Fayiz es-Serrac başkanlığındaki UMH’yi tanımıyor. Hafter’e sadık güçler, Türkiye’yi, UMH’ye silah ve askeri danışman sağlamakla suçluyor.

Öte yandan Mısır’ın eski Dışişleri Bakanı yardımcısı Muhammed Hicazi, Libya krizinin ve Akdeniz bölgesindeki krizin, Türkiye’nin UMH ile imzaladığı anlaşma sonrasında son günlerde bir kutuplaşmaya tanık olduğunu vurguladı.

Hicazi, Doğu Akdeniz’in yanı sıra Libya’daki krize ilişkin Türkiye’nin tavrının, İtalya, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs başta olmak üzere bölge ülkelerinin çoğu tarafından kınanan olumsuz bir hareket olduğuna dikkati çekti. Muhammed Hicazi, aynı zamanda Ankara’nın Suriye’nin kuzeyinde olduğu gibi Libya topraklarına asker göndermesinin pek olası olmadığını söyledi.

Herkesin, Türkiye’nin UMH ile imzaladığı anlaşmayı reddettiğini ifade eden eski Bakan Yardımcısı, “Sahadaki askeri durum, Mareşal Halife Hafter liderliğindeki LUO lehine kademeli olarak değişiyor. İlerleyen günler, Türkiye’nin bu tavrında ısrar etmesi halinde politikaları birçok ülkenin toprak bütünlüğünü etkilediği için Ankara’ya karşı uluslararası bir siyasi seferberliğe tanıklık edebilir” dedi.

Gerilim senaryosu

Mısır Düşünce ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Tuğgeneral Halid Akaşe ise Hafter liderliğindeki LUO ve UMH güçleri arasında başkent Trablus’un çevresindeki askeri savaşlar hususunda açıklamada bulundu. Akaşe, "Mısır, Libya’da birçok karta sahip. Tüm senaryo ve veriler, Mısır’ın bu umursamaz dış müdahaleyi durdurmak için hareket etme yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullandı.

Akaşe, "Hesapsız Türk tırmanışına rağmen krizin diğer tarafları, hala çok ihtiyatlı. Kriz, çok boyutlu ve karmaşık bir halde. Onunla, bu şekilde baş etmek mümkün değil" değerlendirmesinde bulundu.

Halid Akaşe, "Son yıllarda Mısır, ulusal devlet ve LUO’yu destekleme hususunda ısrarını sürdürdü. Libya kriziyle mücadelede alternatif çevreler sağlayarak uluslararası stratejik ittifaklar kurabildi" dedi.

Libya Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nde araştırmacı Ömer Semir, "Libya meselesi, kabilelerin iç içe geçtiği bazı şehirler üzerinde olan kontrolden daha karmaşıktır. Belirli bir tarafı desteklemek, kriz için istikrarlı bir siyasi anlaşma sağlamaz" diyerek, tüm taraflara ‘siyasi fitnelerden uzaklaşma ve arabuluculuk sağlama" çağrısı yaptı.

Libya, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana çatışmalara ve kaosa tanık oluyor. BM, Trablus merkezli UMH’yi tanırken, ülkenin doğusundaki Libya parlamentosu ise UMH’nin meşruiyetini tanımayı reddetti. Libya parlamentosu, doğudaki paralel hükümete ve Hafter önderliğindeki LUO’ya destek veriyor.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin

independentarabia.com/node/81531

DAHA FAZLA HABER OKU