Afrika’da 2019: Olağanüstü olma potansiyeline sahip sıradan bir yıl

Yusuf Kenan Küçük Independent Türkçe için yazdı

Görsel: ieahydro.org

İkinci Dünya Savaşı’ndan beş yıl sonra 9 Mayıs 1950 tarihinde altı Avrupa ülkesi arasında kurulan “Kömür ve Çelik Birliği”nin, gelecekte Avrupa Birliği (AB) gibi kıtasal ekonomik ve siyasi bir bütünleşmeye evrileceğini hemen hiç kimse öngörmemişti.

Bugünden geriye baktığımızda kısıtlı ortak pazar niteliğindeki Kömür Çelik Birliği’ni AB ağacını meyve veren bir çekirdeğe dönüştüren şeyin esasen, takip eden dönemde üye ülkeler ve vizyoner liderlerin kıtasal barış ve refaha yönelik ortak iradesi olduğu anlaşılıyor.

Yoksa söz konusu birlik geliştirilemeyebilir ve hatta dağılabilirdi.

Benzer şekilde 2019 yılında Afrika’da veya Afrika’ya ilişkin olarak meydana gelen aşağıda kayıtlı (olumlu ve olumsuz) çeşitli gelişmelerin önümüzdeki dönemde kıtada ve küresel düzeyde önemli dönüşümlere yol açması mümkün görünüyor. 


1. Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması (AKSTA) yürürlüğe girdi

Bu gelişmelerden en önemlisinin 2018 yılında imzaya açılan AKSTA’nın 30 Mayıs 2019 tarihinde yürürlüğe girmesi olduğunu söyleyebiliriz.

Zira anlaşma, Afrika ülkeleri arasında ekonomik ve siyasi birlik oluşturulması ideali istikametinde önemli bir dönüm noktası teşkil ediyor.

En az 60 yıllık geçmişi olan bu idealin ekonomik yönünü temsil eden bahse konu anlaşma, kıta genelinde bir serbest ticaret alanı oluşturmanın çok daha ötesinde kapsamlı bir ortaklık anlaşması olarak nitelendirilebilir.

Anlaşmayı önemli kılan diğer bir husus, sekiz farklı bölgesel ekonomik topluluk çerçevesinde gruplaşmış olmalarına rağmen tüm Afrika ülkelerince imzalanması ve Afrika ülkelerince alınmış bir inisiyatifin neticesi olması. 

Ancak anlaşmanın hedeflendiği haliyle uygulanabilmesi için söz konusu bölgesel ekonomik toplulukların serbest ticaret anlaşmasına etkin bir şekilde entegre edilmesi, kıta genelindeki kronik altyapı eksikliklerinin giderilmesi, anlaşmanın denetim ve kontrol mekanizmalarının kurulması ile ülkeler arası gelişmişlik düzeyi farklarının iyi yönetilmesi gerekiyor.
 

afrika1.jpg
Fotoğraf: AU Commission


Dahası, Güney Afrika’da eylül ayı başında yaşanan yabancı düşmanlığı motivasyonlu ve ağırlıklı olarak Afrikalı göçmenleri hedef alan saldırılar gibi üye ülkeler arası ilişkileri zedeleyen hadiselerin AKSTA’nın uygulanmasına ket vurma ihtimali bulunuyor. 


2. Mısır-Suudi Arabistan-BAE ittifakı Doğu Afrika’da ağırlığını artırdı. 

2011 yılında Ortadoğu’da meydana gelen ve popüler tabirle “Arap Baharı” olarak adlandırılan sürecin dinamiklerinin ortaya çıkardığı Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri blokunun yıl içerisinde Doğu Afrika’daki kaydadeğer gelişmelerde belirleyici rol oynadığı görüldü. 

Bu minvalde meydana gelen en önemli hadise, Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in 30 yıllık iktidarının son bulması oldu.

Zira Arap bloku olarak nitelendirebileceğimiz bu ülkeler geçmişte zor zamanlarında el-Beşir’e siyasi ve ekonomik olarak destek vermişlerdi.

Ancak, Sudan’ın ülkeye sığınan Müslüman Kardeşler üyelerini iade etmeye yanaşmaması ve gittikçe Türkiye-Katar ikilisine yaklaşması, hatta Kızıldeniz kıyısında Türkiye’ye askeri üs verileceği söylentisi, Arap blokunun El-Beşir’i gözden çıkarmasına yol açtı. 
 

afrika2.jpg
Ömer el-Beşir / Fotoğraf: Reuters


Halk hareketiyle başlayan ve 11 Nisan askeri darbesiyle neticelenen süreç sonunda el-Beşir zorunlu emekliliğe ayrıldı ve “dozu ayarlanmış” bir yargı sürecine tabi tutulmaya başlandı.

fazla oku

Ancak, ülkede demokratikleşme sürecinin kolay olmayacağı anlaşılıyor. Geçici Askeri Konsey ile sivilleri temsil eden Özgürlük ve Değişim Güçleri arasında kurulan “karşılıklı tavizler hükümeti”nin, ekonomik krizin aşılmasına matuf 10 milyar dolar acil mali kaynak bulunması, demokrasiye geçiş sürecinin tamamlanması ve ülkeye yeniden barış getirilmesi gibi devasa sorumlulukları bulunuyor.

Arap Bloku yıl içerisinde Afrika Boynuzu bölgesindeki etkinliğini de artırdı. BAE’nin 2016 yılından itibaren Yemen’e müdahalede kullanılmak üzere Eritre’nin Assab limanında askeri üs edinmesi, 2018 yılında Etiyopya’ya 3 milyar dolar yardım ve yatırım taahhüdünde bulunması, yine aynı yıl içerisinde Suudi Arabistan’ın Eritre ile Etiyopya arasında imzalanan barış anlaşmasına ev sahipliği yapması, artan bu jeopolitik ağırlığın önemli göstergeleriydi.

Bahsekonu anlaşma Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’e bu yıl Nobel Barış Ödülü getirdi.
 

afrika3.tif_.jpg
Eritre Başkanı Isaias Afwerki, Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdulaziz ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed / Fotoğraf: AA - ​​​​Bandar Algaloud


2019 yılı içerisinde de Suudi Arabistan’ın Etiyopya’ya 140 milyon dolar kredi vermesi, BAE ile Etiyopya arasında askeri işbirliği anlaşması imzalanması bu etkinliğin devamı niteliğindeydi.

İçinde bulunduğumuz hafta başında Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki’nin Addis Ababa’dan bir gün önce Abu Dabi’yi ziyareti, blokun Etiyopya ile Eritre arasındaki ilişkilerde belirleyici rolü hakkında yeterince fikir veriyor.

Dahası şimdilerde kıyıdaş ülkelerin katılımıyla bir “Kızıldeniz Forumu” kurulması planlandığı basına yansıyor. 

Öte yandan, Kızıldeniz’in iki yakası arasındaki ilişkilerde herşeyin Arap blokunun planladığı şekilde gitmediğine de şahit oluyoruz.

Bu bağlamda Etiyopya’nın Mavi Nil üzerine inşa etmekte olduğu baraj nedeniyle blok üyesi Mısır’la ilişkilerinde tansiyonun yıl içerisinde artması ilişkilerde bir kırılma yaşanabileceğine işaret ediyor.

Aynı doğrultuda BAE’nin Somaliland bölge yönetimiyle imzaladığı 30 yıllık bir anlaşma çerçevesinde Kızıldeniz kıyısındaki Berbera’da inşa ettiği havaalanını askeri amaçlar için kullanmaktan vazgeçmesi Arap blokunun geri adımı olarak nitelendiriliyor. 
 

afp.jpg
Fotoğraf: AFP


3. Sahel bölgesinde güvenlik durumu kötüleşti

2011 yılında Libya’da Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Sahel bölgesinde gittikçe bozulan güvenlik durumu, 2019 yılında daha da kötüleşti.

Geçtiğimiz yıllara kıyasla silahlı saldırılar ve can kayıplarında ciddi artış görüldü. Bu artışta, Boko Haram ve El Kaide başta olmak üzere bölgede aktif terör örgütlerinin sayısı ile bu örgütlerin mali ve askeri kapasitelerinin artması önemli rol oynadı.

Ayrıca, etnik gruplar arasındaki çekişmelerin, bölge ülkeleri güvenlik güçlerinin yerel halka yönelik insan hakları ihlallerinin ve başta Fransa olmak üzere bölgede yabancı güç varlığının da güvenlik durumunun kötüleşmesindeki etkisini gözardı etmemek gerekiyor.

Öte yandan, bölge ülkeleri güvenlik kapasitelerinin yetersiz olması ve terör örgütlerinin marjinalize edilmiş halk arasından rahatlıkla adam devşirebilmesi, sorunun kısa ve orta vadede çözümünü güçleştiriyor.


4. Rusya-Afrika Birinci Zirvesi düzenlendi. 

Kıtaya ilgi duyan diğer aktörlere kıyasla 20 yıl gecikmeyle ilk Afrika zirvesini ekim ayı içerisinde düzenleyen Rusya, bu zirveyle Soğuk Savaş’ın ardından kıtada düşürdüğü profilini yeniden yükseltme kararlılığını ortaya koydu.

Afrikalı 43 devlet ve hükümet başkanını ağırlayan Putin, kıta ülkelerini çoğunluğu eski sömürgeci güçlerin baskı, tehdit ve şantajlarına karşı korumaya kararlı olduklarını ilan etti.

Zirvenin sonuçlarından Rusya’nın, 2008’de Gürcistan’ı işgali ve 2014’de Kırım’ı ilhakının ardından kendisine yeni etki alanı olarak Afrika’yı belirlediği ve görece üstünlüğe sahip olduğu savunma sanayi, enerji ve madencilik alanlarına kıta ülkeleriyle işbirliğini artırmayı hedeflediği anlaşılıyor.

Ancak Rusya, özellikle Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki Rus özel güvenlik şirketlerinin varlığı ve faaliyetlerinin yanı sıra, bazı Afrika ülkelerindeki seçimlere müdahale etmeye çalıştığı gerekçesiyle eleştirilere konu oluyor. 

Diğer taraftan, Rusya-Afrika Zirvesi’nden yaklaşık iki ay önce düzenlenen “VII. Tokyo Uluslararası Afrika Kalkınma Konferansı”, ABD ve AB gibi küresel aktörlerin Afrika ülkeleriyle ilişkilerinde özel sektöre ağırlık verme temayüllerinin Japonya tarafından da izleneceğini ortaya koydu. 


5. ABD-Çin ticaret savaşı kıta ekonomisini olumsuz etkiledi 

Küresel ekonominin iki devi arasında başlayan ve şiddeti yıl içerisinde gittikçe artan ticaret savaşı, tarafı olmasalar da Afrika ülkelerinin ekonomilerini olumsuz etkiledi. Zira Afrika’nın en büyük ticari ortağı konumundaki Çin ekonomisindeki yavaşlama, kıta ülkelerinden Çin’e yönelik hammadde ihracatı fiyatlarının düşmesine neden oluyor. 

Uluslararası Para Fonu (IMF) bu bağlamda kıta için 2019 yılı büyüme öngörüsünü yüzde 3,3’den yüzde 3,1’e düşürdü.

IMF ayrıca, anılan ticaret savaşının önümüzdeki iki yıl zarfında Afrika’nın büyümesini %1.5 oranında azaltabileceği tahmininde bulunuluyor. 


6. İklim değişikliğinin etkileri yıl içerisinde derinden hissedildi. 

Küresel ısınma ve iklim değişikliği, 2019 yılında uluslararası gündemin önemli başlıkları arasındaydı. Ekonomi, siyaset ve güvenlik başta olmak üzere birçok alanda büyük çaplı değişim ve kırılmalara yol açacak bu olgulardan en çok Afrika kıtasının etkilenmesi bekleniyor.

Bu çerçevede Trump başkanlığındaki ABD’nin 4 Kasım 2019 günü Paris İklim Anlaşmasından çekilme sürecini resmen başlatması ve iklim değişikliğine ilişkin Madrid Taraflar Konferansı’nın (COP-25) “hayal kırıklığı” ile sonuçlanması Afrika için kritik olumsuz gelişmeler.

Ancak, Afrika ülkelerinin ihmal edilebilecek düzeyde katkılarının bulunduğu iklim değişikliğinden kaçınma imkanları bulunmuyor. 
 

afrika4.jpg
Fotoğraf: fairplanet.org


Nitekim 2019 yılı içerisinde iklim değişikliğine bağlı kasırga, su baskınları ve toprak kaymaları nedeniyle güney ve doğu Afrika’da en az 1200 kişi hayatını kaybetti.

Bu rakama kuraklık ve açlık nedeniyle ölümler dahil değil. Önümüzdeki yıllarda gittikçe şiddetlenecek iklim değişikliği etkilerinin kıtadaki yaşam koşullarını derinden etkilemesi ve dolayısıyla kıt kaynaklar için çatışmalara ve sınıraşan büyük göç hareketlerine neden olması öngörülüyor. 


Sonuç,

Takdir edileceği üzere 2019 yılı içerisinde Afrika’da meydana gelen veya kıtayı etkileyen önemli gelişmeler bunlarla sınırlı değil.

Bununla birlikte, yukarıda değinilen hususlardan sadece AKTSA’nın özü itibariyle olumlu bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz.

Sudan’daki demokratik dönüşüm sürecinin iyi yönetilebilmesi halinde başta Sudan halkı ve bölge için büyük bir kazanım olacağı aşikâr olmakla birlikte, mevcut şartlarda ülkenin yol kazasına maruz kalma ihtimali ortadan kalkmış değil.

Dahası, AKSTA haricince kıtadaki önemli gelişmelerin neredeyse tamamının dış aktörlerle bağlantılı olduğunu ve Afrika ülkelerinin bunlar üzerindeki etkisinin kısıtlı olduğunu söylemek gerekiyor.

Buna karşın, 54 ülkeyle Birleşmiş Milletler (BM) üyesi en büyük kıtasal grubu teşkil eden Afrika’nın bu sayısal avantajını iklim değişikliği, küresel ticaret düzenlemeleri ve kıtaya ilgi duyan aktörlerin politikalarını kendi menfaatleri istikametinde yönlendirilmede kullanabilmesi pekâlâ mümkün. 

Özdeş olmamakla birlikte AKTSA, Avrupa Kömür Çelik Birliği’nin AB’nin çekirdeğini oluşturması gibi, Afrika Birliği’nin kurucu liderlerinin hayalindeki kapsamlı kıtasal bütünleşmenin hayata geçirilmesi potansiyelini bünyesinde barındırıyor.

Yeter ki Afrika ülkeleri ve liderleri, ortak menfaatleri istikametinde birlikte hareket edebilsin ve kıtada güvenlik sorunu olarak ortaya çıkan kötü yönetişim ve toplumsal adalet eksikliği gibi sorunlarla samimi olarak yüzleşebilsin.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU