Alper Taş: Sol Parti'de mütevazı olarak yer alacağım, yeni yüzlerin olması daha iyi

Eski ÖDP Başkanı Taş; ‘Cuma namazı’ açıklaması, Kürt sorunu, İmamoğlu’na sitemi ve Sol Parti’deki konumuna ilişkin açıklamalarda bulundu

Alper Taş / Fotoğraf: Tükenmez Haber

Eski Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanı Alper Taş, parti adının Sol Parti olarak değişmesi, Sol Parti’deki konumu, kongre süreci, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na sitemi, ‘Cuma namazına gitseydim belki Beyoğlu Belediye Başkanlığı’nı kazanabilirdim’ sözü, CHP’den Beyoğlu Belediye Başkan adaylığı, Kürt sorunu ve HDP, Avrupa’daki sol hareketler ile imam hatipler hakkında açıklamalar yaptı. 

İmam hatip mezunu bir sosyalist olarak farklı kesimlerin de dikkatini çeken, 31 Mart yerel seçimlerinde CHP'den Beyoğlu Belediye Başkan adayı olan eski ÖDP Başkanı Alper Taş, Tükenmez Haber’den Denizcan Akar'ın sorularını yanıtladı.

Cuma namazı açıklaması

Partideki isim ve program değişikliğine giden süreci ‘ÖDP’nin hattını belirleyen dünya ve Türkiye koşulları değişti’ diyerek açıklayan Taş, bir önceki dönemin savunma dönemi olduğunu söyleyerek ‘şimdi tabiri caizse şimdi saldırı dönemine geçmek lazım’ diye konuştu.

Taş, İBB seçimleri sonrasında İmamoğlu’na ettiği sitemden sonra kendisini arayan olmadığını da vurgulayarak sözlerinin kendisiyle aynı duyguyu taşıyanları da rahatlattığını ifade etti. ‘Cuma namazına gitseydim belki Beyoğlu Belediye Başkanlığı’nı kazanabilirdim’ sözlerine de açıklık getirdi.

Kürt sorunu

Kürt meselesi konusunda 7 Haziran'dan günümüze kadar olan sürece ilişkin de konuşan Taş, ‘Türkiye’nin batısı ve doğusu arasında böyle bir yakınlaşma, duygudaşlık, ortaklaşma varken bu niye 7 Haziran sonrası bütünüyle ortadan kalktı? Burada ana sorumlu devleti yöneten güç olarak AKP iktidarıdır ama burada Kürt siyasetinin yanlışları da var’ dedi.

Önümüzdeki dönem Sol Parti’de saflarda yer alıp almayacağına ilişkin sorumuzu da yanıtlayan Taş, ‘Mütevazı olarak yerimizi alacağız. Yeni bir parti var, yeni yüzlerin olması daha iyi. Ben partinin içinde militan olacağım’ ifadelerini kullandı.

Alper Taş'ın sorulara verdiği yanıtları şöyle:

- ÖDP’nin ismi neden değişiyor, neden bu yola başvuruldu?

En çok üzerinde durulan konu isim değişikliği. Tabii isim değişikliği sürekli anlatıyoruz, kongrede de arkadaşlarımız anlattı. Esasen bir dönem değişikliğiyle ilgili yani ÖDP’yi 96 yılında kurmamıza vesile olan ve ÖDP’nin hattını belirleyen dünya ve Türkiye koşulları değişti. Bu değişimden kaynaklı olarak her devrimci siyasi yapı, örgüt değişen koşullara göre kendisini yenilemekle sorumludur. Yenileyemezse kendini tekrar ederse doğal olarak oradan bir çıkış söz konusu olmaz. Yerinde saymak, yerinde kalmak kendini çürütmek manasına gelir. Hem ÖDP’yi doğuran dünya hem Türkiye koşullarının geride kalmasından hareketle yeni dünya düzeni ve Türkiye koşullarına uygun yeni bir başlangıca ÖDP’yi evriltmenin daha doğru olacağı konusunda hemfikir olduk. Bu konjonktür dediğimiz dönemini dünya bağlamında ele aldığımızda ÖDP’nin kuruluş döneminde sosyalizm değerlerini savunma ekseninde kaldık. Çünkü çok büyük bir ideolojik saldırı vardı. Şimdi o dünya dönemi geride kalıyor. Sonuçta kapitalizmin krizi ortada. Kapitalizm sorgulanıyor. Sosyalizm yeniden bir seçenek olarak üretilmesi gündeme taşınması ve güncellenmesi gereken bir fikriyat olarak ihtiyacını ve aciliyetini ortaya koyuyor. Türkiye’ye baktığımızda artık 17 yıllık AKP iktidarının sonuna gelmiş durumdayız. AKP bitmiş fakat bitenin yerine yenisini koymak konusunda bir atalet, hazırlıksızlık, cesaret ve iddia sorunu var. Bundan kaynaklı olarak AKP çözülürken AKP’nin alternatifinin AKP içerisinden arandığı bir dönemin içerisine giriyoruz. Burada biz Türkiye’yi yöneten sağ, milliyetçi, İslamcı hareketlerden artık Türkiye’nin kurtulması gerekiyor. Türkiye’de sol programa ve sol taleplere sahip çıkışın elzem olduğundan hareketle parti ismimizi daha net ve berrak biçimde Sol Parti olarak ifade ederek yeni bir yürüyüşe başladık.

"ÖDP programı eskidi, bugüne yanıt vermiyor"

- ÖDP ile Sol Parti’nin programı arasında temel fark ne olacak, isim değişikliği meselesi tamam ama fark nedir, kısaca açıklar mısınız?

Birincisi bir isim değişikliği yaptık ama bu işin bir parçası. Esas parçası önümüzdeki dönem buluşmalar gerçekleştireceğiz. En son mayıs-haziran ayına kadar sürecek olan bir kongre sürecimiz olacak. Esasen Sol Parti orada ete kemiğe bürünmüş olacak. Şimdi bir hazırlık süreci içerisindeyiz. Bu nedenle Sol Parti’nin ne düzeyde farklı bir hatta olacağı tartışma sürecinde ortaya çıkacak. Sol Parti tümüyle ÖDP’nin dayandığı müktesebatı reddetmiyor. Öyle bir anlayışa sahip değil. Onun temel felsefesini içeriyor. Geride kalmış bir dönemin mücadele ekseni ve taleplerini içerdiği için ÖDP programı, eskidi ve bugüne yanıt vermiyor. Temel kuruluş felsefesi itibariyle Sol Parti ÖDP’nin bu manadaki kazanımlarını daha da geliştirmek, açmak, güncellemek göreviyle karşı karşıya. Bir inkâr değil de sürekliliğe dayalı değişim arzusu var.

"Bir önceki dönem savunma dömeniydi şimdi saldırı dönemi"

- Bu değişime neden olan şey başarısızlık sanırım. ÖDP neden başarılı olamadı?

17 yıldır memleketi AKP yönetiyorsa bütün sol açısından bir başarısızlık olduğu açıktır. Başarılı olsak bugün ÖDP iktidar olmuştu. Bütünüyle yaptıklarımızı, 96’dan bu yana yapılan anlamlı çıkışları göz ardı etmemize yol açmamalı. Türkiye büyük bir alt üst oluş sürecinden geçti. Dünyada sağın bütünüyle hegemonya kurduğu bir dönemde rüzgâra karşı mücadele etti. Bu ayakta durma, kendini koruma duygusu daha başattı. Çünkü karşıdaki güç bütünüyle seni tarih sahnesinden silmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Sen buna karşı bir direnme halindesin. Örneğin 2010 referandumunda ÖDP’nin ‘Hayır’ duruşu. Tabii tek ÖDP durmadı ‘Hayır’ diyerek ama bloğun içerisinde olması bile Türkiye’nin aydınlık, sol birikiminin tasfiyesini engelledi. ÖDP bu noktalarda önemli bir politik duruş ortaya koydu. Bu duruş kuvvetli bir güç haline gelemedi. Ama şimdi bizim gözlemimiz şu, bizim fikirlerimizin halk tarafından daha karşılık bulabileceği bir döneme giriyoruz. Halkımızın bu sağ dilden bıktığı, tatmin olmadığı, riyakâr bulduğu, gerçek sol, temiz, sıcak bir dile ihtiyacı olduğu ve solun düşüncelerine daha fazla kulak verebilecekleri bir döneme girdiğimizi düşünüyoruz. O yüzden bir önceki dönem savunma dönemiydi şimdi tabiri caizse şimdi saldırı dönemine geçmek lazım.

"Daha kapsayıcı olacağı söylendi"

- İsim tartışmaları devam ederken ‘Sosyalist Sol Parti’ ve ‘Sol Parti’ öne çıkmıştı. ‘Sosyalist’ten neden vazgeçildi?

Sol kavramı etrafında bir şeyin daha geniş, kapsayıcı olacağı söylendi ama taban, insanlarımız bunu böyle gördü. Sol derken ÖDP problematik olarak sosyalizmi amaçlayan bir sol. Sosyal demokrat, radikal demokrat bir sol değil. Sosyalizmi amaçlayan bir sol. Zaten bir sol. Zaten bir Sol Parti olarak önümüzdeki dönem programını oluştururken sosyalizm hattını daha da belirginleştirecek ve somutlaştıracak.

İmamoğlu'na sitem: 'Söyledim ve rahatladım'

- ‘Biz Beyoğlu’nda seçime katılmasaydık Ekrem İmamoğlu İstanbul’da seçimi kazanamazdı’ açıklamanızın ardından İmamoğlu’nun sosyalist partileri ziyaret etmediğini ve teşekkür etmediğini belirttiniz. CHP’ye bir siteminiz olduğu anlaşılıyor. Adaylık konusunda bir pişmanlık söz konusu mu?

Hayır. Bir pişmanlığımız yok. CHP ile Beyoğlu ilçesinde ittifak yapmanın iyi, olumlu bir şey olduğunu düşünüyoruz. Pişmanlık, üzüntü falan yok tam tersine anlamlı bir iş yaptık. AKP- MHP faşizminin seçim platformunda yenilmesi noktasında bizim de çorbada tuzumuz oldu. Biz yanlış bir yaptığımız fikrinde değiliz. Oradaki mevzu başka bir şey. O öyle çok abartılacak bir mesele değil. Sohbet esnasında laf geldi içimde kalmıştı, söyledim. Beraber bir başarının altına imza attık. O başarının altındaki birçok yapıya teşekkür edildi. Onun önemli bir parçası olan Türkiye sosyalist hareketi bir kenara konuldu. Bu da bir sitem yani. Bir sohbetin içerisinde dile getirdiğim bir şey yani. Söyledim ve rahatladım. Sadece benim rahatlığım değil bu duyguyu taşıyan insanları da rahatlattım yani.

- Bu siteminizden sonra CHP’den sizi arayan oldu mu?

Hayır olmadı.

"Namaz teklifi CHP'den gelmedi"

- ‘Cuma namazına gitseydim belki Beyoğlu Belediye Başkanlığı’nı kazanabilirdim. Bana bunu çok teklif ettiler. İnsanlar teklif etti’ şeklindeki açıklamanızı ‘CHP’den Alper Taş’a camiye gitme teklifi’ diye haber yaptılar. Bu konuya açıklık getirebilir misiniz, CHP’den size böyle mi dediler?

CHP’nin ne merkezi ne de ilçe yönetiminin tepkisi olarak gelmedi bana bu teklif. Halkın siyaseti algılama düzeyi olarak bunu söyledim. Yani solun oy alabilmesi aslında kolay. Kendi duruşunuzdan ve hayat felsefenizden vazgeçerseniz, başkalarının yaptığını yapıp gözlerine sokarsanız kazanabilme ihtimaliniz yüksek oluyor.

- Başkaları derken mesela bunu Türkiye’de yapanlar kimler?

Sağ siyasetçiler. Din istismarcılığı yapıyorlar. Dini kullanarak siyasette bir mevzi kazanıyorlar.

"Niye Cuma'ya girip takiyyecilik yapayım"

- CHP’li birçok aday da bunu yaptı…

Ben şunu söylemek istedim. Bir şeyi kazanacaksak kendimizi dönüştürerek kazanmayalım. Halkla kurduğumuz ilişki samimi ve içten olsun. Neysek o olalım. Takiyye yapmayalım. Sağ zihniyetin takiyyeci zihniyeti bizde olmasın. Onu bir örnek olarak verdim. İnsanlar, yurttaş, yanı başımızda olanlar dedi, ‘başkan Kasımpaşa Camii’de namaz kılsan iyi olur’ filan gibi öneriler getirdiklerinde benim onlara söylediğim ya arkadaşlar ben şu ana kadar Cuma namazına gitmedim. Yani gitsem yine giderim. Yaptığım bir işin devamı olarak seçim sathı mahallinde yaptığım bir iş olmaz o zaman. Zaten kılıyorumdur ve aday olmam noktasında yine gider kılarım. Ama ben Cuma namazına gitmeyen bir insanım. Başkan adayı oldum diye niye Cuma’ya gidip takiyyecilik yapayım? Buna gidebilseydim gerçekten bir etkisi olurdu. Maalesef halkın değerlerinde insanların fikirlerine, nereli olduklarına bakmayıp hangi mezhepten olduklarına, camiye gidip gitmediklerine bakarak karar veren bir halkımız da var. Yunanistan’ın son derece dindar halkı Çipras gibi bir insanı başbakan yaptı. Orada insanlar, insanları seçerken dinine imanına bakmıyor fikrine bakıyor. Türkiye’de fikrine değil de hangi mezhepten olduğuna, hemşeri olup olmadığına bakıyor. Onun için diyorum sol siyaset ilkeli olmalıdır. Elbette camiye giden insanlar bizim de insanımız. Onları emek-sermaye ilişkisi üzerinden kazanmamız lazım. Onları sol bir politikanın parçası yapmamız lazım. İnsanların inançlarıyla bir sorunumuz yok. Onları kazanalım diye takiyye yapamayacağımızı anlattım. Bana gelen bu öneri yanı başımızda çalışan insanlardan, halktan geldi.

ÖZGÜRLÜK PARTİSİ.jpg
Fotoğraf: Tükenmez Haber

 

HDP ile ittifak

- Demirtaş ‘AKP bitmiş tükenmiş bir harekettir tüm muhalefet bir araya gelerek ortak bir demokrasi programıyla toplumun karşısına çıkmalıdır’ şeklinde açıklama yaptı. Siz de solda etkili bir güç birliğinden bahsediyorsunuz. Sol Parti, Kürt sorununa ÖDP’den farklı bir yaklaşım geliştirecek mi, CHP’den adaylığınız gündeme gelmişti. HDP ile de böyle bir şey olabilir mi?

Bunlar Sol Parti’nin kongresinde konuşacağı şeyler. Benim bu konuda bir şey söylemem doğru olmaz. Sol Parti mayıs-haziran kongresinde Türkiye’nin geleceğine dair neyi nasıl hangi stratejik plan içerisinde yapacağına dair, ne tür ittifaklar geliştirip geliştirmeyeceğine dair tartışma sürecinin içerisinde bu program Türkiye’nin geleceğine ilişkin politika önerme konusunda kendi politikasını kongrede sunacaktır. Benim buna böyle yanıt vermem doğru olmaz. Partinin vereceği bir yanıttır.

- Yani 12 maddelik bir bildiri var, isim değişikliği var ama politikaya ilişkin henüz bir şey belli değil mi?

Hayır, sonuçta ÖDP’nin müktesebatı var, kongrede ilan edilen talepler var. Politik hedeflerin başlıkları onlar. Açılacak, geliştirilecek, somutlaştırılacak. Siyasetin diline tercüme edilecek. Onlar bir hareket noktası.

- Türkiye’de solun dünyanın farklı ülkelerindeki halkların sorunlarına gösterdiği ilgiyi Türkiye’de Kürtlere göstermediği yönündeki eleştirilere katılıyor musunuz?

Ben bu eleştirilere katılmıyorum. Biz Türkiye’de bir parti olarak ÖDP, Kürt sorununda gücü ölçüsünde… Yani mutlaka eksiği vardır. Ama bir çaba içerisinde olduk yani. Kürt meselesini önemsedik, demokratik ve barışçıl çözümünün yanında olduk bazen bu talebi çok güçlü dillendirebildik bazen zayıf dillendirebildik. Biz her zaman Kürt sorununu ve Kürt sorununu ortaya çıkaran gündemler konusunda duyarlı bir parti olduk. Yani dünyanın başka bir yerinde bir olay var, oraya ilgi gösteriyoruz da yanı başımızda Kürt sorununa yabancıyız diye bir eleştiri… Daha fazla ne yapabilirdik o ayrı bir konu ama ‘buna yabancı kaldık, ilgisiz kaldık, duyarsız kaldık’ gibi bir eleştiriye katılmıyorum. En azından ben 10 yıl ÖDP’nin başkanlık, eş başkanlık, başkanlar kurulu üyeliğini yaptım. 10 yıllık tarihe baktığımız yerde bulunduğumuz yerden politik hattımız gereği yapmamız gerekenleri yapmaya çalıştık. Ama yaptıklarımız ve yapamadıklarımız var. Ayrı bir tartışma konusu. Keşke çok güçlü bir bağımsız sol seçenek olabilseydik de Kürt sorununun bugün bu noktaya gelmesini önleyebilecek güç olabilseydik. Bu ayrı bir şey.

"7 Haziran sonrası sürecin ana sorumlusu AKP ama Kürt siyasetinin de yanlışları var"

- Bugün Kürt sorununda gelinen noktada HDP’li politikacıların tutuklanması, kayyım atamaları konusunda direnç gösterilememesinde Türkiye solundan, dolayısıyla ÖDP’den de bir özeleştiri yapılacak mı?

Hayır canım bu AKP’nin politikaları. Yeterince direnç gösterilemediği ortada ama niye gösterilemiyor? HDP de gösteremiyor. Bunları konuşmamız lazım. Çünkü 7 Haziran sonrası bambaşka bir süreç ortaya çıktı. Kürt hareketinin izlediği siyaset de belirleyici oldu. Yani o ana dek Kürt sorunu konusunda Türkiye’nin batısı ve doğusu arasında böyle bir yakınlaşma, duygudaşlık, ortaklaşma varken bu niye 7 Haziran sonrası bütünüyle ortadan kalktı? Burada ana sorumlu devleti yöneten güç olarak AKP iktidarıdır ama burada Kürt siyasetinin yanlışları, AKP’nin bu politikalarının hayata geçmesine uygun zeminler yaratıp yaratmadığı, yapılan yanlışlar…

- Mesela?

Şimdi çok girmek istemiyorum yani… Sonuç itibariyle yeniden silahlı bir çatışma dönemine girilmesi, bunun tercih edilmesi, askeri çözümün gündeme alınması, burada kitlesel, barışçıl, militan bir politik mücadelenin yükseltilmesi değil de hendek ve barikat savaşları üstünden bir askeri çözüm iradesiyle meselenin halledilebileceğine ilişkin düşüncelerin ağır basması, buradan yol alınabileceğinin ağır basması gibi… Üzerinde çok konuşulabilir.

"Bizim üzerimizde de sorumluluklar var tabii"

- HDP’nin içinden de eleştiriler vardı. Mesela Ahmet Türk…

Vardır, muhtemelen vardır. Kürt sorununda gelinen noktada sadece ÖDP’nin yani… ÖDP burada etkin bir güç olabilseydi ayrı bir tartışma yapabilirdik. Burada bizim üzerimizde bir sorumluluk yok mu, var tabii ki. Daha etkili olabilseydik keşke. Bu meselenin buraya gelmesinde esasen 7 Haziran’da ortaya çıkan tabloyu okuyamamanın yarattığı sonuçları da bugün yaşıyoruz.

- Sol Parti’nin dünyadaki gelişmelerden hareketle yola çıktığını belirtiyorsunuz. İngiltere’de İşçi Partisi, Yunanistan’daSyriza, İspanya’da Podemos gibi örnekler var. Sol Parti ilhamını buralardan mı aldı?

Hayır, yani Avrupa solundan ilham alma gibi bir duruşumuz yok. Syriza ve Podemos bizim temasta olduğumuz kesimler. Biz Syriza’nın iktidara gelme sürecinde başarılı bir politika uygulamasını istedik. Süreç kritik bir süreçti. Syriza başarılı olursa Avrupa ve dünya solu bundan olumlu manada etkilenir. Ama Syriza bunu yapamadı, yapmadı. Böyle bir kararlılığı ortaya koyamadı. Gelinen noktada çok kötü bir teslimiyetçi politikanın parçası oldu. Bizim Syriza ve Podemos’tan öykünme diye bir şeyimiz yok. Bizim düşüncemiz şu, 2008’de neoliberalizm krize girdi. Bu krize karşı gelişen tepkiler sol inşa edilemediği için, sosyalizm bütünlüklü bir zemin olarak sunulamadığı için bu tepkiler gerici, ırkçı ve milliyetçi-faşist olarak ortaya çıkıyor. Trump, Boris, Macron’ları doğuruyor. Dünyanın bu hali iyi değil. Erdoğanlar hala daha ayakta duruyor. Sol bir acil müdahale lazım noktasından hareketle biz Sol Parti kavramı etrafında yeni bir ideolojik-politik-örgütsel hamle yapmayı önümüze koyduk.

"AKP'nin kaybetmesinin esas nedenlerinden biri"

- İngiltere seçimlerinden sonra bir anket sosyal medyada çok paylaşıldı. İşçi Partisi’ni destekleyenler genellikle gençlerken Muhafazakâr Parti’nin destekçileriyse yaşlılar. Türkiye’de de bu böyle mi?

Buraya doğru gidiyor. Sonuçta sol gelecek. İngiltere’de gelecek olan sol. Sağ belirli bir yaşlı kuşağın temsiliyetine dayalı. Türkiye’de AKP’nin kaybetmesinin esas nedenlerinden biri yeni genç kuşağın AKP’yi tercih etmemesi. AKP tarafından ‘dindar nesil’ diye şekillendirmeye çalışılan gençler belirli bir kalıp istemiyor. AKP’nin bu ideolojik dayatmasını reddediyor. Bu manada onları, gençleri okuduğunuzda solun bir gelecek olduğu zaten ortaya çıkıyor.

"Dindar insanlarla sorunumuz yok"

- Dindar gençlik demişken… Çok yapılan bir eleştiri de ‘sol, muhafazakârlar-dindarlara hitap edemiyor’ Sol Parti’nin bu kesimlerle ilişkisi ne olacak?

Biz hitap ediyoruz, ettik. 80 öncesi sol bu tür insanlar içerisinde büyüdü, toplumsallaştı. Bir dönem 12 Eylül beraberindeki sağ rüzgâr solun bu halk kesimleriyle olan bağını da kopardı. Ama sol yeniden ayağa kalkarken bu kesimlerle buluşuyor. Buluşmaması için bir neden yok, bagaj yok. Bizim dindar insanlarla bir sorunumuz yok. Bizim siyasal İslamcılıkla bir sorunumuz var. Siyasal İslamcılığa karşı mücadele ederiz. Herhangi bir inanç sistemine karşı mücadele etmeyiz. Onların eşit, özgür bir biçimde yaşamalarının koşullarını yaratmak için mücadele ederiz. Kimseyi diline, dinine, cinsiyetine bakmayız. Sosyalizm zaten bütün bu kavramların üzerinde insanları başka bir paydada buluşturabilmektir, ayrıştırmak değil. Burada en büyük ayrım şu; sömürüyor musun, sömürülüyor musun? Buradan bakarız. Yoksa Kürt müsün, Türk müsün, Alevi misin, Sünni misin, şuralı mısın buralı mısın gibi ayrımcılıklar üzerinden topluma bakmayız.

"Niye yoksul çocuklar imam hatiplere mahkum edilsin"

- Siyasal İslam ve dindarlık konusuna bağlı olarak imam hatip meselesi var. Siz de bir imam hatiplisiniz. Sol arasında sloganlaşmış bir söz var. ‘İmam hatipler kapatılsın’ diye. Sizce kapatılsın mı imam hatipler?

Laiklik lazım memlekete, gerçek bir laiklik. Eğimde de laiklik geçerli olmalı. Eğitimin dinselleştirilmesi olmaz. Eğitim politikasının özü, yoksulsan paran yoksa imam hatiplere mecbursun paran varsa özel okulları tercih edebilirsin. Bu olabilecek bir şey değil. Niye yoksul çocuklar imam hatiplere mahkûm edilsin? Niye özel okullar geliştirilsin, çoğaltılsın? Parasız, kamusal, nitelikli, biz herkesin yararlanabildiği bilimsel laik eğitim için mücadele ederiz. İmam hatipler ancak bir meslek olarak sınırlı ve ihtiyaca göre olabilir. Meslek olarak ihtiyaca göre belirli yerlerde bu okullar açılabilir. Belirli yerlerde bu okullar açılabilir. Ama imam hatiplilik olgusu, eğitimi imam hatipleştirmek kabul edilebilir bir şey değil.

- Yani ‘kapatılmasın ama sınırlandırılsın’ diyorsunuz?

Hayır, kapatılmasın demiyorum. Eğitim alanının dinselleştirilmesini bütünüyle reddediyorum. Yani sadece imam hatip üzerinden bir eğitim meselesi yok ki. Bugün imam hatip olmayan birçok okulda da dinsellik almış başını gidiyor. İmam hatipleştirme kendine bir arka plan. Ben o arka planı elbette reddediyorum. Bu manada imam hatipler elbette ki kapatılsın. Ama başka bir şey söylüyorum, dini ihtiyaçsa o da bir kamusal ihtiyaçtır. O kamusal ihtiyacı karşılayabilecek bir meslek lisesi statüsünde olacaksa, dini hizmetler manasında olacaksa ihtiyaca göre belirli yerlerde imam hatipler de olabilir. Zinhar hiçbir tane imam hatip olmasın üzerine bir tartışma anlamında söylüyorum. Kişisel olarak bana sorarsanız Sol Parti’nin görüşü olarak söylemiyorum, imam hatip lise düzeyinde bir mesleki statü olarak sınırlı sayıda olması düşünülebilir. ‘Hiçbir yerde olmasın’ noktasında bir tartışma bazı ihtiyaçları görememe anlamında eksik olabilir.

- Sol Parti’de yine ön saflarda yer alacak mısınız?

Önümüzdeki dönem Sol Parti gençlerin, kadınların partisi olacak. Bunların önü açılacak. Biz de mütevazı olarak yerimizi alacağız. Yeni bir parti var, yeni yüzlerin olması daha iyi. Ben partinin içinde militan olacağım. Partinin vitrini gençler ve kadınlarla yenilenecek.

 

Tükenmez Haber

DAHA FAZLA HABER OKU